ABD Ortadoğu bölgesinde uluslararası terörizme karşı mücadeleye komuta eden bir adama neden resmi ve diplomatik bir ziyaret sırasında açık bir şekilde suikast yapsın? Kasım Süleymani’nin acımasız bir şekilde şehit olmasına karar verenler, onun hangi özelliğinden korkuyordu? Kötü niyetli düşmanlar onun uzun yıllar boyunca şehadet arzusu ile yaşadığının farkında değildi.
PLANLARIN BOZUCUSU
Yıllar önce Batılı ve bölgedeki bazı medya kuruluşları "Sykes-Picot anlaşmasının sonu"nu tartışmaya başladığında, çok az sayıda kişi bunu ciddiye aldı. Akımların bölgede ve ülkelerin yasal sınırlarında jeopolitik değişim için bir planı olduğuna inanmak zordu. Ancak IŞİD, 10 Haziran 2014'te Irak'ın Musul ilini işgal ederek sözde Irak ve Şam İslam Devleti'nin kurulduğunu ilan ettiğinde, bu tarihi anlaşmanın sona ermesinin fısıltıları daha çok duyuldu. O günlerde “Kasım Süleymani” ve “Ebu Mehdi el-Mühendis” gibi önemli isimler Irak’ta ve Suriye’de bu girişime karşı ön safta yer almıştı.
Süleymani ve El-Mühendis'in şehit edildiği Bağdat Havaalanı giden yolda, iki tarafa da dev posterleri asıldı.
BÖLGEDEKİ ÜLKELERİ BÖLME PLANI
Demografik yapıyı değiştirme, sınır değiştirmesi ve bölgedeki büyük ülkeleri küçültme planları 2003 Irak işgalinden bu yana ilgi odağı olmuştu. Bu planlardan biri Irak ve Suriye'yi bölme ve Irak’ın batısındaki bölgelerin Suriye’nin doğusu ile birleştirmektir. Diğer bir plan ise “Joe Biden”in destekçisi olduğu Irak'ın Sünni, Şii ve Kürt olmak üzere üç bölgeye bölünmesi projesidir.
IRAK: PARÇALANMA SÜRECİNİN İLK AŞAMASI
2006 yılı, bir tarafta Irak şehirlerinin savunmasız halkının, diğer tarafta ise ABD ve Suudi Arabistan tarafından oluşturulan ve önce işgalcilere karşı savaşmak için gelerek daha sonra Müslümanları öldürmeye kalkışan El Kaide adlı bir grubun olduğu yıkıcı bir savaşa denk geldi.
Kasım Süleymani’nin (Kudüs Gücü'nün eski komutanı) o yıllardaki rolü çok hassas ve etkili olmuştur. Hem Şiiler, hem Sünniler hem de Kürtler, Irak'ta muazzam kişisel ve manevi etkiye sahip olan bu adama güveniyordu ve Amerikalı generaller bunu çok iyi biliyorlardı. Öyle ki, Eski Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani de 2014 yılında IŞİD karşısında kendini yapayalnız hissettiğinde Şehit General Süleymani’den yardım istemişti.
SURİYE: BÖLGENİN PARÇALANMA SÜRECİNİN İKİNCİ AŞAMASI
Suriye’de “Bölgesel Değişim Hareketi” 2011 yılına uzanmaktadır. Çok az sayıda kişi, bölgede istikrar ve güvenlik adasıyla tanınan bu ülkenin kısa sürede onlarca terör örgütünün yuvası olmasını ve binlerce kiralık teröristin komşuların açtığı sınırlardan bu ülkeye akın edeceğini tahmin ediyordu. Yaklaşık üç yıllık bir süre içinde, tekfirci teröristler Şam'ın yakınına kadar yayıldılar. Suriye’yi bölmek amacıyla Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar da dahil olmak üzere bölgedeki birçok ülke, Avrupa ve ABD ile birlikte Şam hükümetini devirme konusunda anlaştı. Bu kriz sırasında Suriye ordusunun komutanlarına ve bu ülkenin liderlerine direniş ile bu aşamayı aşacakları konusunda özgüven veren yalnızca “Kasım Süleymani”idi.
IRAK: PARÇALANMA SÜRECİNİN ÜÇÜNCÜ AŞAMASI
Bağdat ve Irak’ın bazı şehirleri Aralık 2013’ün son günlerinden Ocak 2014’ün arasına kadar gergindi. Bir yandan muhalif siyasi akımlar hükümet üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmış, diğer yandan ise el-Enbar ilinin halkı protesto gösterileri düzenlemişti. Iraklı muhalif gruplar ve bölgedeki El Kaide ve IŞİD yanlısı hükümetler ile Batılılar el-Enbar’da toplanan protestocuları “devrimci aşiretler” ve “hükümet muhalifleri” olarak adlandırmıştı ve protestocuların Suriye'deki terörist gruplarla bağlantılı olduğunu ve çadırlarında silah sakladıklarını söyleyen Nuri el-Maliki’nin çığlıklarını kimse duymuyordu. Yaklaşık altı ay sonra, 10 Haziran 2014'te Musul'un ve bunun ardından Irak’ın 6 ilinin kontrolünün IŞİD tarafından ele geçirilme ve birkaç ilin de fiilen savaş içinde olduğu haberi dünyayı sarstı.
Aklımıza ilk gelen soru şu; Bu zor günlerde bu komployu kim engelledi? Ayetullah Sistani'nin tarihi fetvası olmasaydı, Tahran ve Bağdat arasındaki ilişkiler olmasaydı ve İran'dan silah ve takviye gelmeseydi Bağdat’ın düşüşü kaçınılmaz olurdu. Elbette, birçok Iraklı yetkili ve şahsiyet bu konuyu yıllar boyunca tekrarlamış ve İran ile ABD’nin tutumunu net bir şekilde karşılaştırmıştır. Amerikalıların Irak ile güvenlik anlaşmaları olduğu halde bu durumda bir yardımları dokunmadı.
Iraklılar, Bağdat'ın zor günlerinde “Kasım Süleymani”nin yönetiminin unutulmayacağını çok iyi biliyorlar. Savaşlara bakıldığında, “Kasım Süleymani”nin IŞİD’in Irak'ın Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin en büyük şehri olan Erbil’e sızacağını ve daha da önemlisi bölgeyi bölme planının sadece Irak ve Suriye değil, aynı zamanda Türkiye ve tüm bölgeyi kapsadığını bildiği anlaşılıyor.
ERBİL: PARÇALANMA SÜRECİNİN DÖRDÜNCÜ AŞAMASI
Erbil'in bağımsızlığının fısıltıları 2017’de IŞİD’e karşı savaşın son aylarında bir kez daha duyuldu. Ancak beklendiği gibi Kürtler, Eylül ayı sonuna ve Musul'un kurtarılmasına kadar hiçbir şey yapmadılar. O günlerde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin “Bağımsızlık Referandumu” adı altında bir kampanya başlatmayı planladığına dair söylentiler vardı. “Hacı Kasım” günlerce bir saat uyumadan bir yandan diğer yana hareket içinde idi ve sonunda Irak ve Türk hükümetlerini istişareler yoluyla Irak Kürt Bölgesi’nin hava ve kara sınırlarını kapatmaya ikna etmeyi başardı. Irak güçleri daha sonra bir dizi daha az yoğun çatışmanın ardından Kerkük’e girdi ve 10 gün sonra IKBY Başkanı Mesut Barzani görevinden istifa etti.
ABD’LİLERİN 'HACI KASIM SÜLEYMANİ'NİN POPÜLERLİĞİNE OLAN KİNİ
ABD'nin bu dönemdeki amaç ve niyetleri, "General Süleymani"nin akıllı yönetimi nedeniyle boşa çıkmıştır. “General Süleymani”nin bölge için çizdiği gelecekte ABD ve İsrail’e yer yoktu. “Hacı Kasım” suikastının nedenlerinden biri, Amerikalıların ve bölge hükümetlerinin onun bölge halkları arasında kazandığı popülerliğinden korkmasıydı. “Hacı Kasım” bölgedeki fitne ateşini söndürmek için birçok başka katkıda bulunmuştu. Elbette Türklerin ve Katarlıların kendisi ile ilgili anılar var. Askeri üniforma giymesine ve tekfirci teröristlere karşı mücadele etmesine rağmen her zaman bir barış elçisiydi ve bölgede kapsamlı bir barışın sağlanmasını düşünüyordu. Dönemin Irak Başbakanı Abdülmehdi’ye İran’dan Suudi Arabistan’a bir mesajı iletmek ve barış yolunda adım atmak için gittiği son Bağdat ziyaretinde ABD tarafından acımasız bir şekilde hedef alındı.
Arif Abdullahi / İran İslam Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği Siyasi Müsteşar