Filistin direnişi birçok hakikatleri de beraberinde ortaya çıkardı. Basiret ehli gayet sakin ve huzurlu bir şekilde, hiç bir tedirgilik ve endişeye düşmeden Filistin direnişinin, özgürlüklerine doğru ilerlediğini görüyor, Filistin kurtuluş hareketinin hiç bir zaman bu kadar güçlü olmadığını beyan ediyor.
Çünkü;
1-Siyonistleri aciz bırakması: Siyonist rejimin en güçlü olduğu bir dönemde yine Filistin direnişinden korkup saklanması, yalan haberlere sığınması; ABD, AB ülkeleri ve BM’i tüm kuruluşlarıyla arkasına alma ihtiyacı duyması Filistin direnişinin Siyonistleri ne kadar aciz duruma düşürdüğünü gösteriyor.
Batı‘nın fiilen/eylem planında sahaya inerek Siyonist rejimi kurtarma girişimi, her türlü desteği vereceğini ilan etmesi hatta kendi ülkelerinde Filistin için yapılan eylemleri yasaklaması; Filistin direnişinin küresel boyutta başarısının göstergesidir.
Siyonist rejim hiçbir zaman kendisini bu kadar tehlikede hissetmemişti ve bu kadar ciddi bir beka sorunu yaşamamıştı.
Filistin direnişinin, Siyonist rejimi ve yandaşlarını bu kadar korkuya, tedirginliğe sevk etmesi, onları saldırganlıklarını artırarak direnişi yok etmek için çabalamaya sürüklemesi direnişin ne kadar güçlendiğini gözler önüne seriyor.
2- Diğer bir başarı Dünyayı ikiye bölmesidir; Filistin direnişi safların netleşmesini sağladı. Siyonistlerin safında yer alanlar ve Filistin’in yanında yer alanlar diye ikiye ayırdı. Bu iki grup safını belirlerken tarafsız kalan; iki arada bir derede kalan kimsenin kaale almadığı münafıklar var.
Filistin geçmişte olduğu gibi şimdi de münafıkların/iki yüzlülerin maskesini düşürdü; kimin gerçek yardımcı olduğunu, kimin yalancı olduğunu ortaya çıkardı. Filistin gerçek dostlarını tanımış oldu, kim yanında, kimin karşısında olduğunu öğrenmiş oldu.
3- Bir diğer başarı, daha düne kadar bir ülkeden başka kimse yanında yokken şimdi Filistin direnişine katılmak isteyen, Filistin’in özgürlüğü için savaşmak isteyen ülke ve grupların ortaya çıkması Filistin direnişinin ne kadar güçlendiğini, itibar kazandığını gösteriyor.
4- Filistin direnişi son hamlesiyle siyasal analistleri, askeri stratejistleri hayretler içerisinde bırakmıştır. Her gün yeni bir analist yapmak zorunda kalıyorlar. Birtakım siyasal fantezilerle, uyduruk askeri ve hayali analizlerle insanları yönlendirmeye çalışıyorlar.
Asıl dikkat edilmesi gereken şudur;
Sünnetullah’ta ve beşeri siyasal ve askeri doktrinlerde zafer ve yenilgi farklı değerlendirilir. Güç ve zaaf farklı yorumlanır.
Batı dünyasında güç ve zaaf silah, para ve medyadır.
Sünnetullah’ta güç iman, irade, cesaret, istikamet ve direniştir. Zaaf ise korku, endişe ve teslimiyettir.
Başarı ve güç toprak kazanmak veya kaybetmek değildir. Yaşadığımız zaman diliminde toprak kazanıp kaybedenler de olmuştur. Toprak kazanıp izzetini, şerefini kaybedenler, toprak kazanıp Siyonizm’in kucağına oturanlar, toprak kazanıp özgürlüğünü kaybedenler oldukça fazladır.
Filistin direnişi toprak kaybederken de kazanmanın ne olduğunu ortaya koyuyor.
Hz. İbrahim'in (as) en güçlü olduğu zaman, her şeyini kaybedip ateşten kurtulduktan sonra Nemrut‘un karşısına korkmadan, teslim olmadan savaş meydanına çıktığı andı. Allah, sinek ordusunu tam da bu anda gönderip Nemrud‘u ve ordusunu helak ediyordu.
Hz. Musa'nın (as) en güçlü olduğu zaman Mısır topraklarını kaybedip denizin kenarında Firavun‘un ordusu tarafından muhasere edildiği anda Allah'a sığındığı andı, ilahi nusret geldi, denizi yararak kurtuldu, halbuki aynı denizde Firavun ve ordusu helak oldu.
Allah’ın gaybi yardımlarını beklemek, sinek ordusunu beklemek, denizin yarılmasını beklemek, Ebabil kuşlarını beklemek acizlikten değil, görevini yapmasına rağmen her şeyini kaybettikten sonra Allah’a sığınmasını bilmektir.
İşte bu sebep ve faktörlerden dolayı Filistin direnişi hiç bu kadar güçlü olmamıştı.
Sabahattin Türkyılmaz