Gazze savaşında Netanyahu ön cephede olsa da savaş odası Biden’ın kontrolündedir. Savaşı yöneten NATO’dur. Gazze’de İsrail askerleri yanında Amerikan, İngiliz ve Alman özel askeri birlikleri savaşmaktadır. Öteki NATO üyeleri ise doğrudan veya dolaylı olarak İsrail’e çeşitli alanlarda yardımlarını aralıksız sürdürmekte ve NATO üyesi olmanın gereği olarak katliama istemeden de olsa yardım etmek zorundalar.
ABD açıkça silah sevkiyatını sürdürürken, bazı NATO ülkeleri mali, bazıları enerji, bazıları medya alanında İsrail’i ayakta tutmak için üstlendikleri görevleri yerine getirmektedir. İsrail uluslararası Siyonizm’in temsilciliğinde Batı çadırının orta direğidir ve NATO bu direğin düşmesine asla tahammül edemez. Çünkü NATO üyesi olup da Batı sulta sisteminin yıkılışına kayıtsız kalmak mümkün değildir. NATO’yu sadece bir askeri birlik olarak görmek doğru olmayıp Batının güvenliğini, Batı sulta sistemini, Batı mali sistemini ve topyekün Batı uygarlığını ayakta tutma, medyayı yönlendirme görevini üstlenmiş bulunuyor.
Ukrayna’da Rusya karşısında açık bir yenilgi alan NATO, Batı Asya’daki üssü İsrail’i ayakta tutmak için mümkün olan her yola başvurmaya kararlıdır. Bunun için Gazze savaşında komuta merkezinin yönetimini üstlenmiş bulunuyor. Arada bir sivillere yönelik katliamların durdurulması vb açıklamaların Joe Biden veya öteki Batılı ülkeler yetkili makamlarına nispet verilmesi ise psikolojik savaşın bir parçasıdır.
Hamas ve İslami Cihad güçlerinin kahramanca direnişi karşısında Gazze’de ağır kayıplar veren Siyonist rejimin savaşı NATO yardımı olmadan sürdürecek takati kalmamıştır. Ancak savaşın bu aşamada ateşkesle sonuçlanmasının İsrail denilen terör çeteleri rejiminin dağılması anlamına geleceğini bilen ABD ve NATO’daki müttefikleri bunu önlemek için geçmişte olduğu gibi komplo planlarıyla yenilgiyi başarıya çevirmek peşindeler ve bunun için de bölgede yeterli sayıda işbirlikçi ve hain rejimler mevcuttur.
NATO üyesi olmadıkları halde iktidarlarını ABD’nin desteğine borçlu gören rejimler/iktidarlar da Direniş Cephesinin, bu cümleden HAMAS’ın zaferini engellemek için sözde çözüm diye sunulan komplo planlarına katkıda bulunarak NATO’nun safında İsrail’in yanında yer almış bulunuyorlar. Bunun en açık örneği BAE, Suudi Rejimi, Bahreyn Krallığı, Ürdün ve Mısır rejimleridir. Bölgedeki en büyük Amerikan askeri üssüne ev sahipliği yapan Katar Şeyhliği ise sıkıştığında İsrail’le HAMAS arasında aracılık yapması ve İsrail’in yıktığı yerlerin onarılmasına mali ödenek ayırması için bir maşa olarak kullanılmaktadır.
Yukarıda adını saydığımız ülke ve ülkecikler rejimleri görünürde Filistin Direnişini destekler gözükmekte, tahakküm ettikleri halkları ve kamuoyunu oyalamak, halkın gazını almak için her gün İsrail aleyhine sert demeçler vermekte, hatta bazen Direniş Cephesi lehine miting ve gösterilere izin vermekteyseler de gerçekte ise HAMAS’ın zafer kazanmasını kendi ikiyüzlü çehrelerini ifşa edeceği, huzurlarını bozacağı ve çıkarlarını olumsuz etkileyeceği için kesinlikle istemezler. Bunun en belirgin kanıtı ise on binlerce masum insanın katliamına, yaralanmasına ve evlerinin barklarının yerle bir edilerek öksüz bırakılmasına rağmen sanki hiçbir şey olmamışçasına İsrail ile her türlü açık gizli ilişiklileri ve işbirliğini sürdürmeleridir.
Filistin direnişinin yardımına koşan Lübnan Hizbullahı, Nasrullah Hareketi (Yemen’in Meşru Hükümeti) ve Irak Haşdi Şa’bi güçlerine bağlı mücahit gruplarının İsrail ve hamisi NATO ülkeleri askeri üslerine ve gemilerine yönelik saldırıları adı geçen rejimler yanında tahammül edilir gibi değildir. Bunun için de kontrolleri altında tuttukları medya kuruluşları aracılığıyla Direniş Cephesi’nden yapılan operasyonlar ya sansür edilmekte veya değersiz gösterilerek küçümsenirken kendi içi boş, hiçbir yaptırım değeri olmayan açıklamalarını abartarak halka yutturmakta ve kendilerini Filistin davasının hamileri olarak göstermekteler.
Direniş Cephesi bileşenlerinin 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonundan bu yana başta Lübnan olmak üzere çeşitli bölgelerde onlarca şehid vererek sürdürdükleri operasyonları beğenmeyenler, karalayanlar, daha doğrusu bilerek veya bilmeyerek NATO çizgisinde İsrail’e hizmet edenler gerçekte kendi acizliklerinin üzerini örtmeye çalışmakta ve çoğu kez de kıskançlıklarını ortaya koymaktalar.
Yemen Yüksek Siyasi Konseyi Üyesi Muhammed Ali el-Husi’nin bir gün önce söylediği gibi eğer daha iyisini yapabiliyorsanız hodri meydan, sizi engelleyen mi var?!
AKP Genel Başkanvekili Milletvekili Efkan Ala, Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmada muhalefetin Gazze'yle ilgili tepkileri üzerine "Silah gönderebilsek göndermez miyiz? Siz ambargo nedir biliyor musunuz?" sözleri gerçekte Filistin davasını desteklemenin ne kadar ağır bir bedeli olduğunu gösteriyor. Bu bedeli onlarca yıldır ödeyen Direniş Cephesine Filistin davasında yardım etmeyenlerin en azından köstek olmayı bırakmaları gerekirken üstüne üstlük bir de Direniş Cephesine saldırmaları ne kadar iki yüzlü ve arsız olduklarının alametidir.
İsrail yaptığı bunca cinayet ve zulmün yükü altında kesinlikle ezilecek ve er geç dağılacaktır. Bu terör rejimini açık ve gizlide destekleyenler de bu yenilgiden nasipsiz kalmayacaktır. Çıkarlarını kaybetme kaygısıyla korkarak zulüm karşısında susanların ve iki yüzlülerin gerçek mahiyeti ise hiç kuşkusuz çok geçmeden ortaya çıkacaktır.
Ziya Türkyılmaz