Direniş Seyyid’inin Şehadeti Ardından Vazifemiz

Rate this item
(0 votes)
Direniş Seyyid’inin Şehadeti Ardından Vazifemiz

  Bismillah…
Direniş Cephesinin Seyyid’i, büyük mücahid ve lider Hasan Nasrallah’ın şehid edilmesi müminlerin yüreğinde tedavisi zor büyük bir yara açtı. Hizbullah’ın önde gelen lider kadrosu ve komutanlarından bir bölümü son bir hafta içerisinde şehidler kervanına katıldılar. Sivil halktan binlercesi yaralandı, iki yüzbin kişi evlerini barklarını terketmek zorunda kaldı. Özetle Direniş Cephesinin ön karakolu Lübnan cephesi ağır bir yara aldı.

 Aynı terör devletinin bir yıldan beri Gazze'ye yönelik saldırılarında çoğu çocuk, kadın ve ihtiyarlardan oluşan elli bine yakın Filistinli şehid oldu, yüz binden fazlası yaralandı, yüz binler evlerinden barklarından edildi, on binlerce çocuk yetim kaldı.

ABD ve NATO'daki müttefikleri ile bölgedeki halkı Müslüman ülkelere çullanmış rejimlerin her türlü  doğrudan ve dolaylı  desteğini, ihanetini arkasına alan İsrail denen terör çeteleri hiç bir cinayetten çekinmemektedir.

Başta BM olmak üzere sözde uluslararası, gerçekte ise Batı emperyalizminin hizmetindeki kuruluşlar da herhangi ciddi bir tepki vermemekle gerçekte İsrail'in yanında yer almakta, sürdürülen cinayetleri desteklemektedir.

Uluslararası toplum, uluslararası hukuk, insan hakları vb. kurum kuruluş ve çevrelerin de gerçekte karşılığı olmadığı bilinmekle birlikte bir kez daha gün yüzüne çıkmış oldu.

Düşmanın askeri, ekonomik, medya, siber-teknolojik ve idari sistem açılarından üstün bir durumda olduğu inkar edilemez. Peki Siyonist düşman sahip olduğu bunca imkanlara rağmen niçin amaçlarına ulaşamıyor?  Üzerinde ciddi ciddi düşünmeye değmez mi?

Çekinmeden, korkmadan ilan edelim ki, direniş cephesi mücahitleri yeryüzünde üç-dört yüzyıldan beri devam eden sulta sistemine karşı Allah'a tevekkül ederek tüm dünya mustazaflarının, zayıf bırakılmışların, hakları çiğnenmişlerin adına meydana çıkmış bulunuyor.

Bu meydanda mücadelenin  kolay olacağı sanılmasın.  Daha doğrusu kolay savaş olmadığı gibi kolay zafer de yoktur. Sulta sisteminin yıkılması, yeni bir çağın başlatılması sancılı, oldukça zor olmanın ötesinde ateş çemberinden geçmeyi gerektirir. Düşmanı hafife almak safdillik olur. Batılı sömürücüler NATO,  BMGK, UAEK, G7 ve onlarca ayrı kuruluşu aracılığıyla asırlardan beri ördükleri donattıkları sulta sistemini devam ettirmeye, ayakta tutmaya, genişletmeye çalışacaktır.

İsrail terör çeteleri işte bu sulta sisteminin temsilciliğinde ve desteğinde cinayetlerine her gün yenisini eklemektedir.

Direniş Cephesi mücahitleri bugün Lübnan, Filistin, Yemen, Irak ve Suriye'de genciyle, çocuğuyla,  kadını ve ihtiyarıyla canlarını siper ederek direnirken, savaşırken, şehid düşerken senin ve benim görevimiz nedir diye kendimizi sorgulayalım. Üzülmek, ağıt yakmak, cinayetleri rivayet etmek veya kınamak yeterli değil artık.

Bu mücadele her iki cephe için de bu tezlikte, bu kolaylıkta sona ermeyeceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Bu mücadelenin işaret ettiğimiz bölgelerle sınırlı kalmayacağı da bilinmelidir.

Direniş Cephesi ağır kayıplar verirken Sulta Sistemi de ağır kayıplar vermektedir. Direniş Cephesi mücahitleri Allah'la muamele ederken, O'nun rızasını kazanmak isterken dünya hayatına düşkün düşman askerleri  nefsani arzular peşinde ve nihayetinde şeytanın hizmetinde geberip gitmektedir.

Peki bu çetin, uzun süreli ve geniş çaplı mücadelede bizlerin vazifesi nedir ve ne olmalıdır?

1- Mevcut şartlarda vazifenin en alt derecesi  tebyin'dir. Yani, insanları etrafımızda olup bitenler konusunda aydınlatmak,  düşmanın psikolojik ve algı savaşına karşı koymaktır.

Bu alandaki baş düşman Sulta Sistemi, içimizdeki uzantıları ile  taassup, haset ve nifak ehlinin elebaşlarıdır. Bunlar ıslah ve iflah olmazlar, bunun için hedef kitle bunların propagandalarının etkisinde kalan, aldatılmaya müsait kitleler olmalıdır. Ayrı bir ifadeyle NATO kafalı, Batı hayranı ve Direniş Cephesi düşmanı münafık kalemlerin ve sözcülerin halk kitleleri üzerindeki olumsuz etkilerini kırmak için kolları sıvamak gerekir.

 Tebyin,  sosyal medya hesaplarında, çeşitli gruplarda birbirimizi haberdar etmekle sınırlı kalmamalıdır.

Tebyin, Batı Sulta Slsteminin ve içimizdeki müttefiklerinin mahiyeti, amaçları, algı yöntemleri ve yıkıcı propagandaları konusunda kitleleri aydınlatmak, bu konuda ciddi araştırma ve incelemeler yaparak muhatap kitlelere ulaştırmaktır.

Tebyin insanları mezhepçilik, ırkçılık ve bölgecilik taassubuyla düşmanın gönüllü maşası haline getiren elebaşların olumsuz faaliyetlerine karşı aydınlatmak, basiret  kazandırmak ve dayanışma ortamı hazırlamaktır.

2- Direniş Cephesi mücahitleri ve ailelerine maddi destek sağlamak. Allah Teâlâ Kur'an'da onlarca ayette mallarınız ve canlarınızla cihat edin buyurmuştur. Canlarımızla cihattan mahrum olsak veya böyle bir ortam mevcut olmasa da mallarımızla cihat için hiç bir engel yoktur.

 Bizim ve tüm mustazafların şerefi, haysiyeti ve baş yüceliği, ilâ-yı kelimetullah davası için canından geçen Yemen ve Filistin halkına ilaveten son bir hafta içerisinde yüzbinlece Lübnanlı Müslüman evlerini barklarını terketmek  mecburiyetinde bırakılmıştır.  On binlercesi Beyrut’un güney mahallelerine yerleşmişken bir o kadarı da Suriye’ye göç etmek zorunda kalmış olarak ağır şartlar altında hayatta kalmaya çalışmaktadır.

Bu durum karşısında yardımın her türlüsüne muhtaç kardeşlerimize mallarımızla destek olmalıyız. Maddi desteğin azı çoğu olmaz, gönülden geçen yardımlara Allah(cc) hiç kuşkusuz bereket verecektir.

3- Geleceğe hazırlık.

Dünya bir geçiş dönemi yaşamaktadır. Dünya üzerindeki mevcut dengelerin uzun süre devam etmesi mümkün gözükmüyor. Bu geçiş döneminde gelişmelere kayıtsız ve seyirci kalmak Müslümana yakışmaz. Her bir Müslüman kendi çapında ve seviyesinde bir vazife üstlenmek zorundadır. Herkes kendi yaşadığı beldede maddi ve manevi gücü ve birikimiyle pek uzak olmayan günlere hazırlıklı bulunmalıdır.

 

Allah'tan isteğimiz bize  vazifemizin ne olduğu idrak bilinç ve basiretini inayet buyurması olsun.

 

Ziya Türkyılmaz

Read 47 times