Karşımızda yeni bir “tiyatro” korosu var. İran’ın İsrail’e yağdırdığı füzeler Türkiye’de garip bir koalisyon tarafından “tiyatro” olarak damgalandı. “Danışıklı dövüş” diyenler, “kontrollü saldırı” tespitini yapıştıranlar da yok değil.
Aynı 15 Temmuz 2016 gecesine benziyor. O alçak ABD-NATO-FETÖ darbe teşebbüsünün ordu-millet elbirliğiyle bozguna uğrayacağı anlaşıldığı an “tiyatro” ve benzeri herzeler piyasaya sürülmüştü. Yüzlerce insanın hayatını kaybettiği, binlercesinin yaralandığı, on binlercesinin tutuklanıp, yüz binlercesinin devlet içinden temizlendiği bir olaya pırıl pırıl kafalarıyla “tiyatro” demeye devam edenler var.
Onlara göre aslında Tayyip Erdoğan ile FETÖ anlaşarak bu işi yapmış. Yani binlerce FETÖ’cü subay, hâkim, savcı vb. sırf Erdoğan daha da güçlü olsun diye ölmeyi ya da vatan hainliği ile damgalanıp onlarca yıl hapis yatmayı kabul etmiş.
FETÖ PİR-Ü PAK
Elbette “tiyatro”, “kontrollü darbe”, “danışıklı dövüş” gibi saçmalıklara inanan geniş kitleler açısından ortada ciddi bir düşünme bozukluğu var. Gerçeğe, olan bitene, süreçlere değil de olmasını temenni ettiklerine inanıyorlar.
Ancak bu komplo teorilerini okyanus ötesinde imal edip ortaya salanların başka bir amacı vardı. ABD ve FETÖ’yü korumak. “Tiyatro” ne demek sonuçta? “Erdoğan bu işi kendi yaptı” demek. Böyle bir denklemde ABD ve FETÖ de pir-ü pak olup çıkıyor.
İSRAİL’LE GÖBEK ATANLAR
Şimdi gelelim üç gün önce İran’ın yaptığı harekâtın Türkiye’deki etkilerine. Hakikaten çok benziyor. Yukarıda koalisyon dedik. Sahte Müslüman mezhepçiler, Arap-Fars düşmanı sahte milliyetçiler, İran ve İslam alerjili sahte laik Atatürkçüler koro halinde başladılar “tiyatro” demeye.
Bu koalisyon aynı zamanda Hizbullah lideri Nasrallah’ın İsrail bombardımanıyla şehit edilmesini alkışlayanlardı. Tel Aviv barlarında o gece dans edenlerin sevincini paylaşıyorlardı. Evet, hepsinin başına “sahte” sıfatını uygun gördük. Çünkü hiçbir Müslüman, milliyetçi ya da Atatürkçü İsrail bombardımanını alkışlayamaz.
MİŞ MİŞ MİŞ
Bunlardan üç tanesini bir TV kanalında izledim. Muhafazakâr kimlikleriyle tanınan üç Yeni Şafak yazarı. Ağızlarından Filistin davasını düşürmeyen, İslam dünyasını Filistin’e yeterince sahip çıkmadığı için eleştirip duran bu münevverler, Filistin davasına silahlı destek veren İran ve dost kuvvetlerini yerden yere çalıyorlardı.
Büyük tiyatroymuş, füzeler göstermelik atılmış, füzelerin bilerek hedefleriyle oynanmış, hani niye hiç İsrailli ölmemiş vb. Miş miş de miş miş… E tabii bu cin fikirler yuvarlanıyor yuvarlanıyor aslında İran’ın İsrail’le ortak olduğu, hatta ABD ile de ortak olduğu sonucuna vardırılıyor.
KIZIYORUZ AMA KOMİK DE
İran, İsrail’le mücadelede en üst düzey komutanları başta olmak üzere sayısız şehit vermiş, yıllardır ABD-İsrail ambargosu altında mücadelesini sürdürmüş, o ambargolara rağmen Hizbullah’ı, Hamas’ı, Yemen’i silahlandırmış ve İsrail’e karşı cephe kurmuş, İsrail’in askeri hedeflerine yüzlerce füze yollamış, Demir Kubbe efsanesini yerle bir etmiş, Suriye’ye çökmeye çalışan ABD-İsrail liderliğindeki koalisyonu Suriye devleti ve Rusya ile durdurmuş…
Ama heyhat. Kahve zincirini boykot etmenin ötesine geçemeyenler için İran aslında İsrail’in adamı!
Bunlar yakın zamana kadar “İran ve Hizbullah İsrail’i vuramaz” diyenlerdi. Vurunca “vuramadı ki” diye ortaya zıplayanlar yine bunlar. Bu şeye benziyor. 15 Temmuz gecesi Yurtta Sulh bildirisi TRT’de okununca coşkuya gelip elinde kadehle Ciao Bella söyleyenlerin, darbe engellenince “böyle darbe mi olur, bunlar hep tiyatro” zırvasına sarılmasına. Kızıyoruz ama komik de bir yandan. Füze beğenmiyor hazretler!
İSRAİL PROPAGANDASINA ALET OLDULAR
İsrail zayiat açıklamadı diye zayiat olmadığını zanneden tuhaf bir zihin dünyaları var aynı zamanda. Savaşın cephede olduğu kadar, hatta yeri geldiğinde ondan da fazla, propaganda savaşı olduğunu bilmezler mi acaba? İsrail’in zayiat açıklamayacağını düşünemezler mi acaba? Bu tavırlarıyla İsrail ve bütün Batı’nın propaganda çarkına kapıldıklarını görmezler mi acaba?
Hem velev ki İran’ın harekâtında kimse ölmemiş olsun, hatta İsrail’in askeri tesislerinin bir kısmı darmadağın edilmemiş olsun. Yine de İran’ın, Hizbullah’ın bu cesareti, Filistin’e canlarını koyarak verdikleri destek alkışı, dayanışmayı hak etmiyor mu?
TRİBÜNDEN İZLEMEK GÜZEL Mİ?
Hem Filistin davası İran’a mı ait? Neden bütün yükümlülüğü İran’a, Hizbullah’a, Yemen’e, Suriye’ye bırakıp siz kenardan bıdı bıdı yorum yapıyorsunuz? Neden kafes dövüşü izler gibi kayıtsız bir haliniz var? Filistin sizin savaşınız değil mi? Tribünde misiniz siz? İran da Hizbullah da pekâlâ bizim hükümetimiz gibi bol bol kınayarak durumu idare edebilirdi.
Hatta İran’ın da Lübnan’ın da bizim sevgili Küreciklerimiz, İncirliklerimiz gibi tesisleri olsa tadından yenmezdi. Hatta o zaman Birleşmiş Milletler kürsülerinden bu ülkelerin liderlerinin esip gürleme, kurusıkı kullanma hakları olurdu. Hem de sorumluluğu kendi üzerlerinden atıp Birleşmiş Milletleri (yani havayı, boşluğu) göreve davet ederlerdi. O zaman iyi olurlardı herhalde.
ASIL TİYATRO
Sahi, asıl tiyatroyu bu arkadaşlar çeviriyor olabilir mi? Çünkü hem Filistin diye ağlaşıp hem de İran’a düşmanlık etmek, “tiyatro” denerek kastedilen imalara cuk oturuyor. İran’ın İsrail’
e yağdırdığı füzelerden rahatsız olmak için veya Nasrallah’ın şehadetinden mutlu olmak için ya İsrail’in adamı olmak ya Şii düşmanlığından körleşmek ya da idrak denen yetiyi usulca katlayıp bir kenara koymuş olmak gerekir.
Utku Reyhan