İsrail'in Gazze'ye saldırısı Türkiye kamuoyunda Netanyahu'nun 2008'deki gibi seçim öncesi bir yatırımı şeklinde değerlendirildi. Saldırının seçimle ilgili bir yönünün olduğu doğru, ama asıl hedef, Suriye'deki iç savaş sürerken, Hamas'ın elinde bulunan silah stokunu imha etmektir.
Bugüne kadar Filistinliler, el yapımı roketlerle kendilerini savunuyorlardı. Ancak geçenlerde Hamas'ın, saldırı özelliği de bulunan insansız hava araçlarına sahip olduğu ortaya çıktı. Lübnan El-Menar, Hamas'a ait El-Aksa Televizyonu Filistinlilerin Fecr-5 adı verilen füzeleri ve insansız hava araçlarıyla ilgili görüntülü haberler verdiler. Bu altı boş bir tehdit değil, çünkü İsrail Başbakanı Netanyahu da bunlardan endişe ettiğini açıkladı. Hatırlanacağı üzere bir süre önce İsrail bu uçaklardan birini düşürdüğünü açıklamıştı. İsrail'in düşürdüğü uçak Hizbullah'a aitti, elde ettiği görüntüleri başarıyla üssüne iletebiliyordu, bu da gelişmiş radar sistemine sahip olduğunun kanıtıydı. İslami Cihad'ın askerî kanadı Kudüs Tugayları, İsrail'in tüm askerî üslerinin füze menzilinde olduğunu açıkladı, öyle ki El-Arabiyye ve El-Cezire'ye göre Filistinlilerin fırlattığı iki füze İsrail işgali altındaki Kudüs'e kadar ulaşmıştı. İsrail ve Amerikan yönetimi de öteden beri, İran'ı ve Hizbullah'ı Hamas'a Fecr-5 füzeleri ve insansız hava araçları vererek bölgesel istikrarı bozmaya çalışmakla suçluyor.
Hiç kuşkusuz Hizbullah'ı ve Hamas'ı silahlandıran Suriye ve İran'dır. Bugüne kadar Arap ülkelerinin Filistinlilere bu ölçekte silah sağladıkları görülmemiştir. Dahası el'an İsrail'in petrol ihtiyacını Araplar, doğalgaz ihtiyacını Mısır karşılamaktadır. Katar Şeyhi'nin Hamas liderine önerisi El-Fetih gibi direnişi bırakmalarıdır. İsrail'in acelesi var. İran, nükleer programını tamamlayacak olursa, İsrail'in bölgedeki nükleer tekeli kırılmış olacak, bölgede “dehşet dengesi” hükmünü icra edecek. İsrail ve Batı tabii ki bunu istemiyor; ama İran'ı vurmak demek Suriye ve Lübnan Hizbullah'ını da karşısına almak demektir. İsrail, İran'ı vurduğu anda 2006 anlaşmasına göre Suriye ve arkasından Hizbullah, İsrail'i vuracak. Bu durumda bir an önce Suriye faktörünü ve Hizbullah'ı ortadan kaldırmak lazım. Amaç, Hizbullah'ı imha etmek, Suriye'yi Batı kampına çekmek. Suriye'de süren iç savaşın tabii ki otokrat rejimin sona erdirilmesi gibi haklı bir gerekçesi var, ama bir de bölgesel anlamı, İran'a karşı İsrail'in elini rahatlatmaktır. Son Gazze saldırısıyla acaba İsrail, Hamas'ın Sudan üzerinden İran'dan elde ettiği silah stokunu imha edebilir mi? Sadece hava saldırılarıyla bu pek mümkün görünmüyor. Bu da silahları ortadan kaldırmayı hedeflemiş bir kara harekâtını gerektiriyor. İsrail bunu göze alabilir mi? Bilemiyoruz. Alabilir de.
Eğer Filistin direnişinde Türkiye ve Mısır, İran'ın yerini almak istiyorlarsa, maddî karşılığı olmayan retoriklerin ötesinde İran'ın direnişe sağladıklarının fazlasını sağlamaları beklenir: Daha çok ve daha etkin silah tedariki, parasal ve diplomatik destek vs.. İki ülkenin uluslararası konumları ve takip ettikleri stratejiler açısından bakıldığında güçleri ve imkanı buna yeter mi? Bu şimdilik muallakta bir soru. Açık olan şu ki, Filistin, sorunların anasıdır. Arkasında geniş bir kamuoyu desteği ve öfkesi vardır. Hangi yönetim bu işe bulaşırsa, eninde sonunda ya Batı ve İsrail'e avantaj sağlamak isterken kendi kamuoyuyla karşı karşıya gelir, meşruiyetini kaybeder; ya da Batı ve İsrail ile bizzarure çatışmaya girer. Türkiye ve Mısır'ın hangi mecrada seyredeceklerini pek uzak olmayan bir gelecekte hepimiz birlikte göreceğiz.
Ali Bulaç