Başbakan Mısır’dan seslendiği İsrail’e şartların 2008’den çok farklı olduğunu belirtti.
Doğru, 2012’nin şartları 2008’den çok daha farklıdır. Çünkü bugün Türkiye fiili olarak İsrail’e sahip çıkmaktadır. Malatya Kürecik’te kurulan füze kalkanı ile adeta İslam âlemine karşı İsrail’in kalkanı konumuna gelmiştir.
Filistin konusunda Arap Birliği’ni iş başına çağıran Sayın Erdoğan, Arap Birliği’nin bugüne kadar Filistin meselesinde gerçekçi ve Filistin yararına bir tek adım atmadığını çok iyi bilmektedir.
Mısır’dan ekranlara yansıyan bu tablo, Başbakanın her beyanının bir “one minute” olduğunu bize hatırlatmaktadır. Ekranlardan yükselen ses ile icraatlar birbirinden farklıdır ve biz gerçek kimliğin ortaya konması taraftarıyız.
İsrail’in karşısında tavır sergileme yeni değildir. Sayın Mehmet Emin Koç beyin Yeni Mesaj gazetesinde dün çıkan yazısında belirttiği gibi, Erdoğan, Haziran 2010’da Toronto’daki G-20 zirvesinde ve 2011’in Mayısında Güney Afrika Cumhuriyeti’nde “İsrail’i, bölge için tehdit unsuru olarak görüyorum. Çünkü kendisinde atom bombası var. İsrail işgalci konumunda ve devlet terörü uygulamakta. Bu devlet terörü uygulaması yeni değildir” şeklinde İsrail’i kınamıştı. Ancak Büyük Ortadoğu Projesi’nde (BOP) eşbaşkanlığı devam eden Başbakanın, hangi ifadelerle eleştirirse eleştirsin İsrail konusundaki duruşu inandırıcı olmayacaktır.
Davutoğlu’nun Gazze temaslarından da bir netice çıkmayacağı muhakkaktır.
Çünkü gerek Arap Birliği üyelerinin ve gerekse Sünni dünyanın başı olan Türkiye’nin siyaset anlayışı, İslam âleminin birliği ve yararına değil, BOP eksenli şekillenmektedir.
Maalesef bu konuda Şiilerin başı olan İran’ın tavrı da diğerlerinden farklı gelişmemektedir.
Bu acı tablo, Müslümanların kardeş olduğu ve “bir hareket etmesi” hakikatinden topyekûn İslam âlemi olarak uzaklaşıldığını göstergesidir.
Misyonerlik faaliyetleri, BOP ve dinlerarası diyalog çalışmaları meyvelerini vermekte iken, Türkiye ve İran’ın bu olaylar karşısında bu kadar sorumsuz davranması bulundukları konumu hak etmediklerinin izah ve ifadesidir.
Prof. Dr. Haydar Baş 20 Kasım 2012