Yezid’den Kardavi’ye Suriye Fetvaları

Rate this item
(0 votes)

 

Allah’ın adıyla

Nemrutlar, Firavunlar, Yezid’lerin isimleri tarihe insanlığın yüz karası olarak yazılmıştır.

Saltanatları için haklı haksız demeden herkesi katliam etmekten çekinmemişlerdir. Bütün insanlar bu insanlara nisbet verilmesinden nefret eder.

Ama bir de bunların yanında yer alan ve onların yaptıklarına meşru kılıf uyduran bilginler, sihirbazlar ve din adamları vardır. Her zalimin yanında bu gibi şahısların varlığı, iktidarı halkın nezdinde güçlü kılar ve halkın sesini keser. Zalimin zülmünü meşru gösteren, itaatini insanlara farz kılan fetvalar veren saray alimleri hep var olmuştur.

Nemrut, hz. İbrahim’i (a.s) yolunun üzerinden kaldırmak isterken, yanındaki yardımcılarının aracılığıyla “ İbrahim sizin putlarınızı kırdığı için ilahlarınıza hakaret etti”, sözüyle halkı “ilahi öndere karşı” tahrik ediyordu.

Firavun, hz. Musa’ya (a.s) karşı savaşı, “ Musa’nın sizin dininizi değiştirmesinden korkuyorum” sloganıyla başlatmış, sihirbazlarıyla devam ettirmiş ve Bel’am ile bitirmeyi yeğlemiştir. Bel’am’ın sahip olduğu konum gözönünde bulundurulduğunda hz. Musa’nın (a.s) yanında değil de batılın yanında yer alması akıllara durgunluk veriyor.

Yezid, İmam Hüseyin’i (a.s) ve yaranlarını şehid etmeden önce katliamın dini alt yapısını oluşturdu. Saray alimleri, o zamanın Suriyesi olan Şam’da ve Mekke, Medine ve diğer diyarlarda yaşayan müslümanlar arasında Kerbela katliamına meşru zemin oluşturmak için , “Hakimiyet Allah’ındır, Allah kime isterse ona verir, şimdi Yezid’e vermiştir, Hüseyin buna karşı gelerek hak halifeye karşı gelmiştir”, diyor ve bu batıl inançla zalim sultan lehine psikolojik savaş yürütüyor, bir nevi fetva veriyorlardı.

Zalimler hep dini argümanları kullanmış, halkı sadakatle inandığı inançlarıyla aldatmışlardır. Günümüz emperyal gücü, bölgesel müttefikleri ve kuklaları da de aynı yöntemleri kullanıyorlar.

Halk arasında tanınmış ve nüfuz sahibi ulema hep iki grup halinde ortaya çıkmışlardır; Rahman’a hizmette yarışan “rabbani alimler” ve saraylarda yer kapma peşinde olan “şeytani alimler”. Şeytani güçler de daima bu ikinci gruptaki alimleri kullanmışlardır ve bundan sonra da kullanacaklardır.

Batı emperyalizminin hedefine en iyi hizmet edecek olan “Selefi İslam” anlayışı günümüzde devreye sokulmuştır. Emperyal güç, müslümanların cehaletini kullanarak zamanın Belam’larından olan, Molla Ömer, Zevahiri gibilerinin fetvalarıyla Irak’ta ve “Kardavi” gibi siyonist düşüncenin ekmeğine yağ süren alimlerin fetvalarıyla da Suriye’deki katliamları meşrulaştırıyor. Emperyalist kenarda durmuş kıs kıs gülerken Selefi/mürteci İslam anlayışı çizgisindeki ulema, emperyalistler bölgeye yerleşsin diye yapılan katliamların dini alt yapısını oluşturuyor.

Bir tarafta bu katliamları gerçekleştiren Yezid ordusunun paralı katillerinin amansız terör ve katliamları, diğer tarafta ise bunları meşru göstermeye çalışan Bel’amlar. İşte günümüz Suriye’sinde yaşanan trajedi budur. Ne Suriye halkının hak ve hukuku düşünülmekte, ne de huzur ve emniyeti. Ne Suriye’de yapılan katliam ilkdir, ne de bu iç savaşa ortam hazırlayan fetvalar.

“Kardavi” gibi Bel’am’ların; "Öldürün, siviller eğer masumlarsa öldükten sonra nasıl olsa Allah onları affeder" düşüncesi, hangi İslam mezhebinin verebileceği bir fetvadır?! Siyonistlerin güdümünde kurulan ve yönetilen vahabi/selefi düşüncesinden başka hiç bir inanç ve ideoloji böyle bir fetva veremez.

Yakında çok daha vahim ve vahşı katliamlara şahid olacağız çünkü “ Cebhetun Nusra” ( Nusret cephesi) adında teröristler aylarca yaptıkları katliamlarla isimlerini duyurmuş, Suriye halkına korku salmış, ağababalarının ümidini artırmıştır; terör yolunu seçerek hiç bir cinayetten çekinmemektedirler.

Örgütün asıl lideri olan Ebu Enes’in, Muaviye soyundan gelecek olan “Sufyani’den” önce ortaya çıkacağı ve “Kirkisya” denilen bölgede büyük bir savaş ve katliam yapacağı rivayetlerde geçmektedir.

“Kirkisya” neresi midir? “Kirkisya”, Bizanslılar döneminde bir Bizans şehriydi, Latincede “Kirkesion” denilirdi, daha sonra Müslümanlar Şam bölgesini ( Suriye, Lübnan ve Ürdün) fethedince adına Kirkisya demişlerdir. Fırat nehri yakınlarında Şam’a yakın bir bölgenin ismidir.

Kirkisya denilen bölgede büyük savaşın olacağı ve Türklerin de bu savaşın bir tarafında yer alacağı rivayetlerde kaydedilmiş olup “ Cebhetun Nusra” bu savaşın mukaddimesini hazırlayan bir örgüttür.

Bel’amlar, Cebhetun Nusra’nın katliamlarını müslümanların nezdinde meşru göstermeye başlamışlardır. Suriye halkını Alevi/gayri müslim olarak gören bu zihniyet, dini önder olarak gördükleri saray alimlerine itaati farz bilerek verilen fetvaları uyguluyorlar. Afganistan, Irak, Arakan ve Filistin halkına zülmeden emperyalistlere karşı neden fetva vermedikleri ve bu terör örgütlerinin neden Filistin’de savaşmadıkları düşündürücü değil mi?

Hiç bir İslam mezhebinin kabul edemiyeceği bu gibi fetvalar kimin emri ile verilmektedir?

Yarın bu Bel’amlar Aleviler/Şiiler hakkında aynı fetvayı Türkiye’deki Ehlibeyt dostları hakkında da verir ve bu paralı cellatlar da katliamlar gerçekleştirirse ne olur acaba?

İmam Hüseyin’in (a.s) evrensel sözü bir kez daha kulaklarda çınlıyor; “Benim gibi birisi Yezid gibi birisine asla biat etmez”, “Yezid gibi birisi İslam ümmetinin önderi olursa İslam’ın fatihasını okumak gerekir.”

Zamanın Yezid’lerini tanıma zamanı gelmedi mi? Hüseyni söylemleri dillerinden düşürmeyen zamanın Yezid’lerini tanımak bu kadar zor mu?!

Abdullah Özgür

 

 

Read 2188 times