İran ile Türkiye arasındaki ilişkilere hiç bu kadar aynı anda tavan yapan iki zıt eğilim hâkim olmamıştı: Bir yanda diyalog kanalları görülmemiş düzeyde açık, diğer yanda gerilim hiç olmadığı kadar yüksek. Suriye krizi komşuların komşularla ilişkilerini zehirledi. Türkiye’nin çizgisi ne denli tartışmalı hale geldiyse Suriye’ye desteği nedeniyle İran’ın prestiji de o kadar hercümerç oldu.
Bir Dışişleri sözcüsünün bir başka ülkeye gidip gazetecilerle kahvaltılı toplantılar düzenlemesi pek de teamülden sayılmaz. İran Dışişleri Sözcüsü Ramin Mehmanperest, İran’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda gazetecilerle buluştu; Suriye, Patriot ve PKK konusunda İran’la ilgili Türk kamuoyunda oluşan berbat algıyı yıkmaya çalıştı. Karşılıklı tedirgin edici demeçlere rağmen Mehmanperest “Bazen iki ülke dışişleri bakanları günde 3 kez görüşüyor. İlişkiler üst düzeyde… Bizim için en iyi hükümet AKP hükümetidir; Türkiye’yi kalkındırdı ve bizimle ilişkileri geliştirdi” notunu düşse de Türkiye’nin Suriye’de Batı’nın oyununa geldiğini ima etti, hatta İran’ın PKK’ya nefes aldırdığını söyleyen İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ile “Kendisi 2500 kilometrelik füzelere sahipken açıklama yapması kabul edilemez” diyen Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ı iğneledi:
‘Türkler de konuşuyor’
“(İranlı komutanların tehditkâr çıkışlarıyla ilgili) Askeri yetkililer tedirgin. ABD hep bir plan peşinde. ABD’nin Irak ve Afganistan’daki varlığından kötü tecrübeler edindik. Şimdi yeni bir yere konuşlanmak istiyorlar. Bir taraftan da sürekli İran’a askeri müdahaleden bahsediyorlar. Bölge ülkeleri de bu planın farkına varmalı… Türk yetkililer de İran aleyhine konuşuyor. Babacan ‘İran’ın füzeleri varsa bizde de Patriot var’ dedi. İran’ın füzelerinin kontrolü İran’ın elindedir… (PKK’ya destek suçlaması) Bu çok ilginç bir demeç. Bu konuda işbirliğinin düzeyini en iyi İçişleri Bakanı bilir. 5 düzeyde işbirliği mekanizmaları var. Bu meseleyi Türk Dışişleri ile konuştuk. ‘Bu şahsi görüştür, devletin yaklaşımı değildir’ dediler. Kamuoyunu böyle yönlendirmemek lazım.”
‘Kararı Suriye halkı versin’
İran’ın Suriye krizinden çıkış senaryosunu sorduk. İran’ın 6 maddelik planını sıraladı: 1-Çatışmalar dursun. 2-Milli diyalog sağlansın. 3-Tüm tarafların katılımıyla geçiş hükümeti kurulsun ve uluslararası denetim altında şeffaf ve adil şekilde seçim yapılsın. 4-İnsani yardım ulaştırılsın. 5-Halkın zararları tespit edilsin. 6-Basının gerçeklere erişimi sağlansın. Sözcü, Beşşar Esad’ın gitmesi şartına şu argümanla karşı çıktı: “Suriye’de halkın ne istediğini kim biliyor? Silahlı gruplar devletle savaşmanın meşruiyetini nereden alıyor? Kendilerini silah zoruyla halka kabul ettiriyorlar. Yarın Batılıların İran ve Türkiye’de silahlı grupları desteklediklerini ve resmen tanıdıklarını düşünün… Halkın iradesini ortaya koymasına yardım edelim. Ama bunun için önce çatışmalar durmalı. Türkiye ve İran birlikte bunun için çalışabilir. Çatışmalar sürdükçe masumlar ölüyor. Masumları düşünüyorlarsa neden çatışmanın sürmesini istiyorlar. Zira normal seçimlerde halkın silahlı gruplara oy vermeyeceğinden korkuyorlar. Halkların hukukunu koruyalım. Bunun istisnası olmasın. Bahreyn’de de halkı koruyalım.” Mehmanperest Türkiye’ye 150 bin Suriyelinin sığındığına ilişkin soru üzerine “İran problem yaşayan tüm halklara yardım ediyor. Biz 30 yıl 3 milyon Afgana, 30 yıl 2 milyon Iraklıya ev sahipliği yaptık. 34 yıldır Filistin’i destekliyoruz. İran’ın yardımları olmasaydı İsrail daha büyük kıyım yapardı” dedi. Bir Kürt şeridinin yaratıldığı tespitine “Bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünden yanayız. Batılıların planlarına izin vermemeliyiz” yanıtını veren sözcü, İran’a gelmesinden korkup korkmadıklarına ilişkin soru üzerine şunu söyledi: “Bu değişim 34 yıl önce İran’la başladı.” İranlı bir diplomat özel sohbetimizde “İran için kırmızı çizgi Esad değil direniş hattı” dedi. “Hep halkın iradesi diyorsunuz, ya halk aksini seçerse” dedim, yanıtı şu oldu: “Yapacak bir şey yok, ona da saygı duyarız.”
Fehim TAŞTEKİN 29/12/2012
RADİKAL