İran konusunda son haftalarda yaşanan gelişmelerden vazife çıkaran İslamcı basının İran’a yönelik eleştirinin dozunu giderek artırmakta olduğu görülüyor.
Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz ay İran’ı ziyareti ve nükleer müzakerelerin yapılacağı yer konusunda iki ülke yöneticileri arasında yaşanan tartışma sonrasında İslamcı basında İran’ın hedef tahtasına oturtulmaya başlandığı görülüyor.
Konuya ilişkin köşe yazılarına genel olarak bakıldığında İran’ın Suriye konusundaki tutumundan başlayan eleştirilerin İran’ın PKK’ye verebileceği olası destekten, nükleer çalışmalarının Türkiye için yaratacağı sıkıntılara kadar çeşitlendiği görülüyor. Güncel meseleleri yeterli bulmayan bazı yazarların ise tarihe başvurarak İran’la sıkıntıların kökenini Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerine kadar indirdikleri görülüyor.
Dumanlı: “İran ile İsrail'in Suriye yönetimine bakışı neredeyse aynı”
Zaman Gazetesi Genel Yayan Yönetmeni Ekrem Dumanlı, 2 Nisan tarihli yazısında İran’ın Suriye meselesindeki tutumunu sert şekilde eleştirirken işi İran’ın tavrıyla İsrail’in tavrı arasında benzerlik kurmaya dek vardırdı:
“İran ile İsrail'in Suriye yönetimine bakışı neredeyse aynı. Biri "Aman bu rejim de düşerse sıkıntı bize sıçrar." diye bakıyor olaylara; öbürü de "Demokrasiye geçilirse ne olur ne olmaz. İsrail karşıtı bir yönetim iş başına gelir ve Esed'i, mumla ararız." diye bakıyor hadiselere.”
Dumanlı yazısının devamında Meseleye İran sempatisiyle bakanların bazı gerçekleri daha iyi görmesi gerektiğini savunarak İran’ın Suriye meselesinde Türkiye'yi oyaladığını, ciddi ve samimi adım atmadığını yazdı.
“Soğuk barış dönemi”
Today's Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş Tayyip Erdoğan’ın İran ziyaretinin ardından 1 Nisan’da Zaman’da yayınlanan “İran’la ‘soğuk barış’ dönemi” başlıklı yazısında ziyarette Türkiye ve İran arasındaki sorunlarda somut bir gelişme yaşanmadığını ve ziyaretin iki ülke arasında “soğuk barış” olarak tanımlanabilecek bir sürecin başlangıcı sayılabileceğini iddia etti.
Keneş’ten İran’a sivil katliam suçlaması
Keneş’in, yazısının devamında İran suçlamasını ileri boyutlara taşıdığı görülüyor. İran’ı Suriye’ye siyasi destek vermenin ötesinde suçlayan Keneş, İran özel birliklerinin katliamlarda rol oynadığı iddialarına yazısında yer verdi:
“Neticede Türkiye, Suriye'de halkın arzu ettiği demokratik bir rejimden yana tavır alırken, İran Nusayri/Alevi azınlığa dayalı Esed rejiminin devamı için girişilen sivil katliamlarına her türlü desteği açıktan vermeyi sürdürüyor. Suriye muhalefet kaynakları, Türkiye sınırına yakın bölgelerde bile İran özel birliklerinin Esed güçleri ile birlikte sivil katliamlarında rol oynadığını iddia ediyor.”
İran’la yakınlaşmanın oluşturduğu olumsuz imaja rağmen “karşılıksız İran sevdası”nın Türkiye’ye ne kazandırdığını sorgulayan Keneş, İran’ın PKK’ye doğrudan ya da dolaylı her türlü desteği verebileceği bir konjonktürel zeminin oluşmakta olduğu yorumunda bulundu. Yandaş basının Suriye rejiminin Türkiye’de kamuoyundaki meşruiyetini sarsmak için de PKK’ye destek meselesini sıklıkla kullandığı biliniyor.
İran’ı hedef alan yazılarıyla kimi İslamcıların da tepki gösterdiği Keneş’in son olarak İslamcı yazar Kenan Çamurcu’yla internet üzerinden yaşanan kavgası dikkatleri çekti. Çamurcu’nun Twitter hesabından “tek kelime Farsça bilmeden İran doktorası yazan Bülent Keneş'in tez danışmanını ve hangi heyetin kabul ettiğini bilen varsa söylesin” yazması üzerine sert çıkan Keneş, Çamurcu’ya “Şerefsizlik yapma, adam ol” şeklindeki cevabını e-posta yoluyla gönderdi.
Yenihaber: “İran atom bombası yapmak için bütün gücünü harcıyor.”
Yeni Akit Gazetesi yazarı Asın Yenihaber, 9 Nisan tarihli yazısında İran-Türkiye karşıtlığını işleyerek İran’ın amacının nükleer enerji değil, nükleer silah üretmek olduğunu iddia etti. İddiasıyla emperyalistlerin İran’a dönük saldırılarını meşrulaştıran Yenihaber, yazısında İran’la tarihte yaşanan sıkıntılara değinerek Türkiye ve İran arasında dostluğun mümkün olmadığını kanıtlamaya çalıştı:
“Başbakan Erdoğan, yakın zamanda İran’ı ziyaret etti. Esas konu belli. İran’ın nükleer silah üretme süreci. Elbette İran, dışa karşı nükleer silah değil, nükleer enerji için çalıştığını söylüyor. Hakikatın böyle olmadığını bilmek için İranlı olmak gerekmez. İran atom bombası yapmak için bütün gücünü harcıyor.
Peki, ey mankafa milliyetçiler, İran’ın nükleer silahı olursa, Türkiye’nin onu dengelemek için aynı güce sahip olması gerekmez mi?
Türkler ve İranlılar, Türkiye ve İran tarih boyunca çatıştı. Siz bu çatışmanın bittiğini mi sanıyorsunuz? Osmanlılar, Türk hanedanlı Safevilerle savaştı, Şah İsmail Yavuz’a mağlub olduktan sonra fazla yaşamadı, fakat Türkiye’ye husumet devam etti.”
İran’ın sözüne güvenilemeyeceği 16. yüzyıldan belliymiş
İran karşıtlığına tarihi olayları dayanak yapan başka bir Yeni Akit yazarı Yavuz Bahadıroğlu ise 11 Nisan’daki yazısında kendisine konu olarak Kanuni’nin oğullarıyla yaşadığı taht mücadelelerini seçiyor. Bahadıroğlu Kanuni’nin oğulları Mustafa ve Bayazıd’ın babalarıyla giriştikleri mücadelelerde İran’dan destek aldıklarını ama her defasında siyasi nedenlerle İran Şahı’nın şehzadelere verdiği sözü tutmayarak ikisinin de ölümüne sebep olduğunu yazıyor. Bahadıroğlu, İran Şahı’nın yüzlerce yıl evvel takındığı tutumdan yola çıkarak Erdoğan’ın İranlı yöneticilere hitaben söylediği “sözünüzde durmazsanız itibar kaybedersiniz” sözlerine hak verdiğini gösteriyor.
Köse: “Şii İran İslami harekete destek olmadı”
Yeni Akit yazarı Faruk Köse ise 11 Nisan tarihli yazısında mezhep farklılıklarını kaşıyarak İran’ın resmi mezhebinin Şiilik olmasına odaklanıyor. Sünnilere mesafeli durması nedeniyle İran’ın İslami harekete destek olmadığını belirten Köse İran’ı müdahaleleriyle İslami harekete zarar vermekle suçluyor:
“Bütün bunlara bakıldığında denebilir ki, herhangi bir yerde Şii varlığı varsa, İran’ın müdahalesi sonucu oradaki İslami hareketin başarı kazanma şansı kalmamakta. Yani İran nereye el atsa, oradaki Ehl-i Sünnet varlığı başarısızlığa uğruyor. Üstelik İran, anayasasına da aykırı olarak, tevhid inancı dışındaki Gulat Şii ekollerini desteklemeyi, Ehl-i Sünneti desteklemeye tercih ediyor.”
Torun: “İran nükleer meselesini Suriye konusuna alet ediyor”
Yeni Şafak yazarı Resul Torun, 11 Nisan’daki yazısında nükleer müzakerelerinin yapılacağı yer konusunda yaşanan tartışmalarda İran’ı takiyye ile suçlayadı. Torun ayrıca İran’ı nükleer meselesini Suriye konusuna alet etmekle de suçladı:
“Nükleer meselesini Suriye konusuna alet eden İran da tıpkı Suriye gibi maalesef inandırıcılığını gün geçtikçe yitiriyor.
Nükleer bahanesiyle Suriye'ye olan desteğini ciddi biçimde gündeme getiren İran'ın zulmün yanında yer alması, İran'a sempati duyanları da şoke ediyor.
İran sürekli kaybediyor.”