Şii /Sünni ihtilafı ve Suriye’yi okumak

Rate this item
(0 votes)

 

 

Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla…

 

Veliyy-i Emr-i Müslimin Seyyid Ali Hamenei'nin birtakım uluslararası, bölgesel ve yerel odakların, İslam Cumhuriyeti ve İslam inkılâbını Şii /Sünni ihtilafı ekseninde ihtilafları “FİTNE”ye dönüştürme ve dünya Müslümanları nezdinde itibarsızlaştırmak için sürdürdükleri yoğun propagandaları yaptığı tarihi hutbesiyle anlamak için altını çizmek gerekiyordu biz de öyle yaptık..

Şii ve Sünniler arası İhtilaflar doğaldır, ama…!

 

İki akide ve anlayış taraftarı arasındaki ihtilaflar, doğal bir şeydir. Bu mesele sadece Şii ve Sünnilerle sınırlı değildir. Nitekim Şii fırkalar arasında iç ihtilaflar yaşandığı gibi Sünni fırkalar arasında da iç ihtilaflar yaşanmaktadır. İslam ve fıkıh tarihine bakın..Ehli sünnetin fıkhi ve akidevi usulleri ve ekolleri olan Eşeri, Mutezile, Hanbeli, Hanefi, Şafii ve diğer mezhepleri arasında ihtilaflar yaşandığı gibi, Şii fırkalar arasında da ihtilaflar yaşanmıştır.

Ne zaman ihtilaflar aşırı ve tehlikeli olur?

Bu (fıkhi ve içtihadi farklı anlayış ve hükümler) ihtilaflar avam halk arasında yansıtıldığında “olay” , aşırı ve tehlikeli boyutlar kazanıyor. Çatışmalar ve yaka tutmalar başlıyor. Alimler ve bilginler oturup meseleyi irdeliyor ve tartışıyorlar. Fakat ilim silahına donanmamış olanlar, duygulara kapılıp maddi silahlar ve yumrukları kullanmaya başlıyorlar. İşte olayın bu boyutu tehlikelidir. Dünyada bu görünen olaydır. Fakat bir çok mümin ve hayırsever insan harekete geçip bu tehlikeleri bertaraf etmeye çalışırlar. Alimler ve bilginlerle düşünürler, bilimsel olmayan çalışmalarının çatışmalara dönüşmemsine özen gösterirler. Fakat belli bir dönemde sömürgeci güçler bu olaylara müdahale edip ,ortalığı karıştırdı.

 

Bazı cahiller ve cahilce yaklaşımlar..

Elbette tarih boyunca sömürgeci güçlerin Şii ve Sünni ihtilafına sebep olduklarını söylemek istemiyorum. Çünkü duygusal davranma da bu ihtilafların çatışmalara dönüşmesine sebep oldu. Bazı cahiller ve cahili yaklaşımlar, kör taassuplar, yanlış anlaşılmalar, idrak kıtlığı da bu çatışmacı ihtilafların meydana gelmesine sebep oldu.fakat gerçek şudur ki; sömürgeci ve sultacı güçler bu olaylara müdahale edip bu silahı en etkin bir şekilde (Müslümanlara karşı) kullandı.

 

Seçkin insanlar daima İslami vahdet gereğini vurgulasınlar

Tanık olduğumuz gibi sömürgeci ve Müstekbir(emperyalist) güçlere karşı mücadele eden seçkin insanlar daima İslami vahdet gereğini vurguladılar. Nitekim Seyid Cemaleddin Esad Abadi (r.a) ile onun talebeleri olan şeyh Muhammed Abduh ve diğerleri ve de Şii alimlerden merhum Şerefuddin Amuli ve diğerleri; sömürgeci güçlerin İslam alemindeki mezhebi ihtilaflarını suiistimal etmelerini (ve Müslümanlara karşı) bir silah olarak kullanmalarını engellemek için var güçleriyle çalıştılar. İmam Humeyni de ilk baştan İslami vahdetin kaçınılmaz olduğunu vurguladı. Buna karşılık Sömürgeci güçler mezhepler arası ihtilafları körükleme doğrultusunda yatırım yapıp, olayları kullandı.

 

Büyük tecrübe ve birikime sahip “FİTNE”

Mezhepler arası ihtilafları çatışmaya dönüştürme konusunda İngiltere diğer sömürgeci güçlere kıyasla daha büyük tecrübe ve birikime sahiptir. Çünkü İngiliz( sömürgeci ve işgal güçleri) uzun yıllar, İran, Türkiye, Arap ülkeleri ve Hind yarım adasında yaşadılar. İngilizler Şiilerin nasıl Sünnilere karşı, Sünnileri nasıl Şiilere karşı tahrik edip kışkırtacak yöntemleri iyi biliyorlar. Nitekim İran’da İslam inkılabının zaferi sonrası, sömürgeci güçlerin bu sinsi faaliyetleri zirveye ulaştı. Son yıllarda ve son günlerde İran İslam cumhuriyeti nizamı büyük başarılara imza attığı için, yani İslam dünyasının bilinçlenmesi ve uyanış sürecini zirveye ulaştırdığı için, Müstekbirlik cephesiyle yandaşlarının İslam aleminde ihtilaf çıkarma çalışmaları ve saikı daha bir arttı.

Müstekbir güçler, günümüz Irak, Pakistan,ve Afganistan’da Şii ve Sünni Müslümanları biri biriyle çatıştırmaya çalışıyorlar. Hatta sömürgeci ve emperyalist güçlerin işbirlikçileri ve uzantıları Lübnan’a akın edip, bu ülkedeki Şii ve Sünni cemaatleri biri birine düşürmeye çalışıyorlar.

Kesin bilinmesi gerekli şey..!

Her kes şunu bilmelidir ki, Şii ve Sünni ihtilafını ve çatışmasını yaratmaya çalışanlar ne Şii ve ne de Sünni’dirler. Bunlar ne Şiiliği ne de Sünniliği kabul etmeyen ve İslami mukaddesatlara inanmayan kimse ve odaklardır.

Her kes uyanmalıdır…

Şii ve Sünniler uyanmalıdır. Özellikle İslam alimleri bilinçli davranmalıdırlar. Çünkü ilmi çevrelerden uzak halk kitleleri, bazı kuruntulara kapılabilir ve hatalar yapabilirler. Bilgin ve alimler bunlara seyirci kalamazlar. Bunlar avam kimselerdir diyerek sorumluluktan kurtulamazlar. İslam uleması bu konuda yükümlülüklerini yerine getirmelidirler.

 

Uyanış başladıysa “ihtilaf” fitneye dönüşecektir

Artık İslami uyanış hareketi başlamıştır. İslami izzet açığa çıkmıştır. Düşman ve müstekbir güçler, bütün alanlarda ve özellikle Filistin , Lübnan, Irak ve Afganistan da ağır bir yenilgiye uğrayıp, belirlediği hedeflerini gerçekleştirememiştir. İran İslam cumhuriyeti günden güne gelişmektedir. Nitekim hem ilmi alanda hem sanayi ve teknik alanda, hem de toplumsal ve ülke yönetimi alanında büyük gelişmeler yaşamaktadır. İran hükümetiyle halkı arasındaki bağlar daha bir sağlamlaşmış bulunuyor. Bütün bu gelişmeler, düşmanları uzuyor ve tepki göstermeye itiyor.

 

Zaaf noktası

Günümüzde İslam dünyasının zaaf noktası olan görüş ayrılıklarını kullanmasına asla izin verilmemelidir. Dostların vurguladıkları gibi, mesele Şii ve Sünni meselesi ve biri birinin akidelerini kabul edip etmeme meselesi değildir. Çünkü her kes kendi akide ve düşüncelerini koruyabilir. Kim ki bir mantık ve istidlal üzerine bir düşünce ve akideyi kabul ederse, bu doğrudur. Burada önemli olan mesele, çeşitli düşünce ve itikat sahibi kimse ve toplulukların düşmanın fitne ve vesveselerine kulak asmamaları ve biri birine zarar vermemeli ve kin ile düşmanlık beslememelidirler. Düşman boş kuruntuları ve fitneci planları biri birine öğretiyorlar. İngilizler, bu fitnecilikleri Amerikalılara anlatıyorlar ve İsraillilerde onlara telkin ediyorlar.

“İşte biz, böylece her peygambere insan ve cin Şeytanlarını düşman ettik; bâzısı, bâzısına yaldızlı sözler söyleyerek aldatır. Rabbin dileseydi yapamazlardı bunu, onları da bırak, iftirâlarını da.” En'am-112

 

Uyanık,bilinçli ve takvalı davranış

Bizler ve halklarımız uyanık ve bilinçli davranmalıyız. Bazı kimseler şuursuzca, hakikatı anlamadan, takvasızca ve hakikaten cahili bir şekilde Müslümanların büyük bir kesimini tekfir edip , din dışı sayıyorlar. Bu tekfirci gurup ve kimseler gerçekten cahil ve şuursuz kimselerdir. Elbette bu tip kimseler bir ölçüde ard niyetli ve habis ruhlu kimselerdir. Fakat en önemli özellikleri, cahillikleridir. Biz imkan elverdiği ölçüde tekfircileri aydınlatıp irşat etmeliyiz. Halkı bu cahil tekfirci kimseler hakkında uyarmalıyız.

“Onlar, Âhiret’e inanmayanların gönülleri meyletsin ve hoşnut olsunlar da yapa geldiklerine devâm etsinler diye söylerler o sözleri.”En-AM-113

bazı kimseler iman zaafı, marifet zaafı ve bilinçsizliklerinden dolayı düşmanların tekinlerine kapılıyor ve kendilerini kaybediyorlar. Bizler bu konuda uyanık olmalıyız. İslam alimleri ve bilginlerin halkı aydınlatma yükümlülüğü çok ağırdır.

 

Yavuz Kaya

Read 2360 times