Medyada, daha önce de altını çizdiğim bir ‘çaba’ ya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Eskiden PKK’ya destek veren ülkeler olarak ABD’nin, İsrail’in, Almanya’nın, Fransa’nın, Suriye’nin, Irak’ın ve az da olsa İran’ın adı birlikte telaffuz edilirdi.
Fakat son zamanlarda yazı ve haberlerin malzemesi olarak yalnızca İran kaldı.
Özellikle de ABD ve İsrail’in bölgeye dönük planları ile bu iki ülkenin PKK’ya verdiği destek ustaca bir manevrayla gündemimizden çıkarıldı.
“İran PKK’ya destek veriyor” tezi analizlerin, yorumların ana teması haline geldi.
Bir kampanya var adeta.
İran gerçekten PKK’yı destekliyor mu? Bu soruya ne ‘hayır’, ne de ‘evet’ diyecek durumdayım.
Peki destekleyebilir mi? Elbette.
“Elbette” diyorum ama bu görüşüm bir tahminden, yorumdan, kanaatten öteye geçmez. Çünkü bu konudaki fikrimizi netleştirecek bir bilgi yok.
Zaten bu konuda fikir beyan edenler de görüşlerini bir bilgiye dayandırmıyor.
İran’ın PKK’yı destekleyebileceğine ihtimal veriyorum, çünkü devletlerarası ilişkilerde ahlakın, dinin değil, çıkarın esas olduğunu artık hepimiz gördük.
Böyle olunca da ‘devlet çıkarı’ için herkes her türlü pespayeliği yapabilir.
Benim dikkatimi çeken sözünü ettiğim kampanyayı yürütenlerin ağırlıklı olarak muhafazakar çevreden insanlar olması.
Siz “İran’ın PKK’ya destek verdiğini” ileri sürenlerden herhangi birinin tek bir delil veyahut bir istihbarat bilgisi ortaya koyduğunu gördünüz mü?
Devlet kurumlarının kevgire döndüğü bir ortamda İran’ın PKK’yı desteklediğine dair bir belge niçin sızmıyor?
Üstelik tersi bir durum var. Geçtiğimiz aylarda Başbakan Erdoğan’a defalarca soruldu: İran PKK’yı destekliyor mu?
Başbakanın “elimizde bunu kanıtlayacak bir belge yok” demesi bile bu arkadaşları durdurmaya yetmiyor.
Ortaya ‘dişe dokunur’ bir bilgi koyamadıkları halde her gün “İran PKK’ya destek veriyor” görüşünü bir kampanyaya dönüştürenlerin derdi ne? Bu işe niçin bu kadar coşkuyla girişmişler?
Niçin bütün iş geldi o kadar ülke arasından sadece İran’ın üzerine kaldı?
Niçin Türk halkını ‘İran düşmanı’ yapmak için bu kadar büyük bir gayret içerisindeler?
Haftada iki kez “İran PKK’ya destek veriyor” yazısı yazanlar, niçin ayda bir kez de dünyaya nizam-intizam veren ABD ve İsrail’in hesaplarına dikkat çekecek yazı yazmıyorlar?
Bu çabalarıyla bilinçli bir perdeleme yaptıklarını bile düşünüyorum.
İran’ı o kadar çok gündemde tutuyorlar ki artık kimsenin aklına ABD, İsrail, Almanya gibi ülkeler gelmez oldu.
Bir olay olduğunda bu ülkeleri aklımıza getirmeyi resmen unutturdular bize.
Birkaç gün önce medyanın ‘mümtaz’ bir şahsiyeti, “Alparslan Türkeş bir konferansta dedi ki bizim gerçek düşmanımız Sovyetler Birliği değil İran’dır” diye yazdı.
Bakar mısınız bu cümleye.
Alparslan Türkeş öncelikle kendi adı etrafında dolaşan tartışmalara bir açıklık getirseydi daha iyi olmaz mıydı?
Bu arkadaş bir zahmet bize İran’ın değil, Alpaslan Türkeş’in nerede, kimin yanında durduğunu anlatabilir mi?
Alparslan Türkeş bu işlere şahitlik edecek de Türkeş’e kim şahitlik edecek? Öyle değil mi?
Abdullah Öcalan da PKK’ya haber göndermiş: “Aman İran’ın provokasyonlarına dikkat edin” diye.
Bir tarafta Türkeş, diğer tarafta Öcalan. Ne muhteşem ikili değil mi?
Neyse devam edeyim.
Irak, Afganistan, Suriye’den sonra sıranın İran’a geldiği konusunda herkes neredeyse hemfikir.
Dünya sistemi İran’ı hedefe koymuş.
İsrail’in güvenliği için harabeye dönüştürülmemiş bölgede bir tek İran kaldı.
Tam da böyle bir dönemde İsrail’in değirmenine su taşımak hangi hesabın ürünüdür?
Üstelik “İran” diyenlerin neredeyse hepsinin aynı çevrenin insanları olmaları bir tesadüf mü?
Durmadan, yorulmadan, bıkmadan analiz ve yorum adı altında İran aleyhtarlığı pompalıyorlar.
İstiyorlar ki İsrail İran’a saldırdığında bu milletten bir ses çıkmasın.
Bu meselenin bir yönü. Bir başka yönü daha var.
“İran’ın PKK’yı desteklediğini" söyleyenlerin tek bir gün Türkiye’nin Suriye’yi yakıp yıkan, on binlerce insanın ölümüne neden olan silahlı harekete verdiği desteği eleştirdiklerini gördünüz mü?
Eğer mesele ahlakiyse, o zaman bunu da eleştirmeleri gerekmez mi?
‘Türkiye’nin çıkarları’ Suriye’de silahlı muhalefeti desteklemeyi gerektiriyorsa, o zaman İran’ın çıkarları da PKK’yı desteklemeyi gerektirebilir. Ne diyeceğiz buna?
Namuslu bir aydına yakışan her ikisini de eleştirmek değil midir?
İran’ın PKK’yı desteklediği gerçek olsa bile, bu durum bu arkadaşları içine girdikleri çabayı kirliliğinden kurtarmayacaktır .
Levent GÜLTEKİN 11/01/2013