"Irak Savaşından Alınacak 10 Önemli Ders"

Rate this item
(0 votes)

Foreign Policy: Irak savaşından edinilmesi gereken ilk ve en önemli ders kelimenin tam anlamıyla bizim kaybetmiş olduğumuz...

Bu ay ABD’nin Irak’ı işgalinin onuncu yıl dönümü. Bu kararın akıllıca olup olmadığına dair fikriniz ne olursa olsun, sonuçların Amerikalıların birçoğunun beklediği gibi olmadığı açıkça söylenebilir. Savaş şimdi resmen bitti ve ABD birliklerinin birçoğu geri çekildi, Amerikalılar (ve diğerleri) bu tecrübeden hangi dersleri çıkarmalıdır? Şüphesiz, birisi birçok ders çıkarabilir ancak aşağıda Irak savaşından çıkarılması gereken benim için en önemli 10 ders var.

Ders 1: ABD savaşı kaybetti

Irak savaşından edinilmesi gereken ilk ve en önemli ders kelimenin tam anlamıyla bizim kaybetmiş olduğumuz. İddia edilen savaş nedeni Saddam Hüseyin’in silahlarını yok etmekti ama hiçbir silaha sahip olmadığı ortaya çıktı. Daha sonra gerekçe ABD demokrasisini yerleştirmek olarak değiştirildi ancak bugün Irak yarı-demokrasinin en iyi halinde ve ABD demokrasisinden çok uzak. Irak’ın yıkılışı –ABD’nin hiç istemediği – İran’ın Körfez’deki konumunu sağlamlaştırdı ve savaşın maliyeti (neredeyse 1 trilyon doları geçti) ABD liderlerinin tahmin ettiğinden ve söz verdiğinden çok fazla. Savaş aynı zamanda koca bir zaman kaybıydı, Bush yönetimini diğer önceliklerinden uzaklaştırdı (ör. Afganistan) ve dünya çapında ABD’nin popülerliğini azalttı.

Bu ders önemli çünkü savaş taraftarları halen konuyu saptıran versiyonu pazarlamaktalar. Bu karşı-anlatı şöyle: 2007’deki dalgalanma büyük bir başarıydı (değildi çünkü politik uzlaşı üretmekte başarısız oldu) ve Irak şimdi istikrar kazanma ve müreffeh bir demokrasi olma yolunda. Savaş masrafları o kadar da kötü değildi. Bu mitin bir diğer düşüncesi de Başkan Bush ve General Petraeus’un 2008 itibariyle savaşın galibi olduklarıdır, ancak Obama askerleri erken çekerek savaşı kaybetmiştir. Bu görüş Bush yönetiminin 2008’de ABD’nin çekilmesi için bir zaman çizelgesi olan Kuvvetlerin Durumu programını kabul ettiğini ve Irak hükümeti bizi dışarıda görmek isterken Obama’nın kalamayacağını reddetmek demektir.

Bu yanlış anlatımın tehlikesi açıktır: Eğer Amerikalılar savaşı bir başarı olarak görürse – aslında öyle değildi –savaş avukatlığı yapanların tavsiyelerini dinlemeye devam edecek ve gelecekte de aynı hataları tekrar etmeye meyilli olacaklar.

Ders 2: Savaşta ABD’yi kazıklamak o kadar da zor değildir

ABD halen çok güçlü bir devlet ve birçok bakımdan kısa dönem askeri harcamaları görece olarak düşük durumda. Bu yüzden, tercih savaşlarının (hatta heves için savaş) çıkması mümkündür. Irak savaşı bizlere eğer yönetici kitle savaş fikri etrafında birleşirse sıradan kontroller ve dengelerin – medya incelemeleri de dâhil – yıkılmaya yüz tutacağını hatırlatıyor.

Irak savaşı hakkındaki önemli bir şey de ne kadar az insan tarafından şekillendirildiğidir. Savaş ABD Ordusu, CIA, Devlet Departmanı ve petrol şirketleri tarafından desteklenmedi. Bunun yerine, ana mühendisler Clinton döneminde alenen savaş lobisi yapmaya başlayan birbirine iyi kenetlenmiş bir grup Neo-Con’du. Başkan Bill Clinton’u ikna etmeyi başaramadılar ve 9/11 sonrasına kadar Bush ve başkan yardımcısı Dick Cheney’i bir savaş için ikna etmek imkânsızdı. Ancak o noktada uyum sağlandı ve Bush ve Cheney, Irak’ın işgalinin ulaşılması zor bir bölgesel değişimi sağlayabileceği, Amerikan yanlısı demokrasi dalgasına öncülük edebileceği ve terörizm problemini çözebileceği konusunda ikna oldular.

New York Times yazarı Thomas Fiedman’ın Mayıs 2003’te Haaretz gazetesine söylediği gibi: “Irak Neo-Conların istediği savaştı… Neo-Conların pazarladığı savaştı… Size 25 kişinin ismini verebilirim ki onları 1,5 yıl önce bir çöle sürgün etseydiniz, Irak savaşı ortaya çıkmazdı.”

Ders 3: Ne zaman “fikir pazarı” yıkılsa ve halk ve yönetim arasında yapılacak şeye dair açık bir tartışma olmasa, ABD büyük sıkıntılar yaşıyor

Bahsedilen meseleler düşünüldüğünde, en az önem atfedilen şeyin işgal fikri olduğu anlaşılıyor. Bu iki tarafın da hatası, hem muhafazakârların hem liberallerin, Cumhuriyetçilerin ve Demokratların, hepsi savaş bandosuna katılmayı istedi. Ve önde gelen medya kurumları eleştirmenden çok amigo kızları gibiydiler. Hatta hükümet salonlarında işgalin akıllıca olup olmadığını sorgulayan ya da belli planlara dair şüphelerini dile getirenler derhal dışarıda bırakıldı. Bu yüzden ABD sadece aptalca bir karar almadı aynı şekilde Bush yönetimi Irak’a sonrasında gelecek şeylere hazırlıksız olarak gitti.

Ders 4: Irak toplumunun seküler yapısı ve orta-sınıfa dayalı karakteri fazla abartıldı

Savaştan önce avukatlar Irak’ta demokrasinin çabucak yerleşebileceğini çünkü okumuş oranın çok yüksek olduğunu ve zinde bir orta-sınıfın mevcut bulunduğunu, ayrıca gruplar arasındaki ayrımın da çok az olduğunu dile getirdiler. Tabii ki, bu tip sözler eden insanlar Irak hakkında, hatta en azından Irak gibi bir ülkede demokrasinin yerleştirilmesinin zorlukları hakkında hiçbir şey bilmiyorlardı. Bu hata Irak’ın Saddam öncesi çalkantılı tarihinin neredeyse bir sır olduğunu anlamamızı sağlıyor. Ancak Irak’a gerçekçi bir bakış Neo-Con’ların savaşı pazarlama çabalarıyla yok edildi böylece hikâyenin bu versiyonunu kolaylıkla sattılar.

Ders 5: Tutkulu sürgünlere kulak vermeyin

Savaş meselesi iktidara ulaşmak için Washington’u izleme eğiliminde olan birçok Iraklı sürgünün yanlış yönlendirici açıklamalarıyla daha da kuvvetlendi. Maalesef, ABD liderleri Machiavelli’nin kendi çıkarlarını düşünen yabancıların ifadelerine güvenmenin tehlikeli olduğuna dair yaptığı ileri görüşlü uyarılarından bihaberlerdi. Konuşmalar kitabında söylediği gibi:

“Kendi ülkesinden sürgün edilmiş adamın sözleri ve önerileri ne kadar da anlamsızdır. Öyle ki, evlerine dönmeye dair besledikleri büyük istek onlara doğru olmayanları doğruymuş gibi gösterir ve birçok şeyi isteyerek eklerler meselelere. Bu yüzden gerçekten inandıkları şeyle, seni öylesine bir ümitle doldururlar ki, onları yapmaya kalksan, bu durum sonuçsuz emekler verecek ya da seni yıkıma götürecek bir şeyin altına sokacaktır.”

İki kelime: Ahmed Çelebi…

Ders 6: Plansız ve programsız bir işgali yürütmek çok zordur

Ordunun işgale dair resmi tarihinde de açıkça görüldüğü gibi: “Irak’taki şartların savaş öncesi beklentilerinin dışında olduğu kanıtlandı.” Savunma Sekreteri Donald Rumsfeld ve şirketi Irak’ta yeni bir hükümetin kurulmasının kolay bir iş olduğunu ve küçük bir ABD askeri birliğinin hemen ülkeye geri dönebileceğini söyledi. Ancak şartlar kötüleştiğinde ABD liderleri –hem sivil hem de askeri – tamamen farklı bir tabloyla karşı karşıya olduklarını anlamakta aşırı derecede geciktiler. Dahası Foreign Policy dergisi yazarı Thomas Ricks’in belgelendirdiği gibi, ABD ordusu kendini bir kere büyük bir isyanın karşısında bulduğunda, ciddi şekilde bir taktik ve strateji oluşturması yıllar aldı. Biz ABD ordusunu çok akıllı savaş kuvvetleri olarak düşünüyoruz – her şey bir yana, elimizde o kadar istihbarat servisi, think-tank kuruluşu, analizciler, savaş okulları vs… varken – ancak bu mesele bize savunmayı kurmanın da büyük ve çabucak halledilemeyecek ağır bir iş olduğunu hatırlattı.

Ders 7: Düşmanlar kendi çıkarları doğrultusunda ve senin sevmediğin yollarla hareket ettiğinde şaşırmayacaksın

Bu ders apaçık görünmekte: Düşmanlar kendi çıkarlarını koruyacaklardır. Ancak Irak savaşının mühendisleri kör bir şekilde diğer çıkar odaklarının çarkın dönüşünü kolaylaştıracağını ve kısa süreli bir sarsıntıdan sonra bizle işbirliği yapacaklarını dile getirdiler. Bunun yerine birçok grup ABD’nin çabalarının başına bela olarak kendi çıkarları için veya olaydan nemalanmak için çalışmaya başladı. Nitekim Irak’ta Sünniler Baas rejiminin yıkılışıyla ellerinden giden gücü, serveti ve statüyü korumak için silaha sarıldı ve bizi bataklığa sürüklemek ve canımızı almak için İran, Irak içerisindeki anti-Amerikan güçlere birçok destek verdi. Aynı şekilde El-Kaide ABD güçlerini takip etmek ve kendi planlarında ilerleme kaydetmek için işgal sonrası dönemde oluşan güç boşluğundan faydalanmak istedi.

Amerikalılar bu çok çeşitli yanıtlar karşısında umutsuzluğa düşmek için her nedene sahiptiler, çünkü hepsi çıkarlarımızın engellenmesine yardımcı oldular. Ancak bu çeşitli güçlerin bize karşı direnmek için her şeyi yaptıkları andı bizim çok şaşırdığımız an. Başka ne umabilirsiniz ki?

Ders 8: Karşı ayaklanma savaşı çok çirkin bir şey ve kaçınılmaz olarak savaş suçlarına, mezalimlere veya tecavüzün diğer çeşitlerine sebep oluyor.

Irak’tan (ve Afganistan) alınacak bir diğer ders yerel kimliklerin çok güçlü kaldığı ve özellikle geçmişinde çok şiddetli yabancı müdahalelerin olduğu kültürlerde yabancı işgalinin direnişi her zaman tetiklediğidir. Buna göre, işgalci güçler silahlı karşı-koyma seferberliğiyle karşı karşıyadır. Maalesef böyle seferberlikleri kontrol etmek aşırı derecede zor bir iştir çünkü bitirici zaferler kazanılması imkânsızdır, ilerleme genellikle yavaştır ve işgal gücü yerel halk içinde dostla düşmanı birbirinden ayırmak zorunda olacaktır. Bu da ordularımızın Haditha ve Ebu Garib’te olduğu gibi haddi aşacakları anlamına gelir. Her ne kadar “akıllara ve kalplere” vurgu yapsak da, kaçınılmaz olarak bizim çabalarımızı boşa çıkaracak tecavüzler olacaktır. Bu yüzden bir işgale başladığınızda veya bir ülkeyi işgal etmeye karar verdiğinizde, Pandora’nın kutusunu açtığınıza emin olun…

Ders 9: Daha iyi planlama tek başına bir yanıt olmayabilir

Irak’ın işgalinin bilgisizce planlandığı ve savaş sonrası işgalde kötü bir şekilde çuvallandığı gibi küçük bir sorun var ortada. Beklendiği gibi ABD liderleri (ve akademisyenleri) bu hatalardan ileride daha iyi işler çıkarmak için ders almak istiyor. Bu anlaşılabilir ve hatta alkışlanabilir bir amaç ancak daha iyi bir savaş öncesi planın daha iyi sonuçlar üreteceği anlamına gelmez bu.

Yeni başlayanlar için, Irak’ın işgali ve yeniden inşası için geniş ölçekli planlar vardı, problem ise bu planları görmezden gelen karar alıcılardı (örneğin Rumsfeld). Demek ki siyasetçiler planları görmezden geldiklerinde planlama tek başına yeterli bir cevap değildir. Amerikalılar işgalin gerçek maliyeti hakkında bilgilendirilmiş olsalardı, asla işgali en önde desteklemezlerdi.

Ancak daha da önemlisi daha iyi planlar başarı garantisi vermez çünkü derin bir şekilde bölünmüş bir toplumda “devlet inşa etmeye” çalışmak çok külfetli bir uğraştır ve onu berbat etmek için birçok fırsatınız vardır. Carnegie Endowment for International Peace organizasyonundan Minxin Pei ve Sara Kasper’in ABD’nin “ulus-inşası”na dair geçmiş girişimleri hakkındaki çalışmalarında belirttikleri gibi “bazı ulusal kenetlenmeler yabancı toplumların hükümet kurumlarını yeniden inşa etmek kadar zaman alıcı, masraflı ve karışıktır.”

Örneğin ülkede daha fazla asker bulundurmak düzenin yok olmasını engellemiştir ancak ABD ordusu yeterince büyük bir kuvveti (350,000, belki daha fazla) Irak’ta çok uzun süreler tutmamalıydı. Dahası çok sayıdaki ABD askerinin varlığı Iraklıların rahatsızlığını artırmış ve sonuçta bir isyan başlatmıştır. Benzer bir şekilde eleştirmenler şu an Irak ordusunu dağıtmanın ve Baasçılardan ülkeyi arındırmak için geniş bir kampanya başlatmanın bir hata olduğuna inanıyorlar, ancak orduya dokunmamak ve önceki Baasçıları görevde tutmak da kolayca Şii isyanını başlatırdı. Sonuçta anlamadığımız ülkelerde devlet inşa etmek doğal olarak güvenilecek bir şey değildir çünkü hangi liderlerin güvenilir veya yeterli olduğunu ya da siyasetçilerin bir kere halk işin içine doğrudan müdahil olduğunda nasıl davranacaklarını önceden kestirmek mümkün değildir. Biz asla yerimize birini atama rolünü oynamayı yeterince öğrenemeyeceğiz ve sonunda programları bizim programımızdan farklı olan liderleri desteklemek zorunda kalacağız.

Kısacası, Benjamin Friedman, Harvey Sapolsky ve Christopher Preble’ın daha iyi araç gereçler veya taktikler tutku dolu ulus-inşası programları yapmak için yeterli değildir görüşü bizi 10. derse yönlendiren akıllıca bir yaklaşımdır.

Ders 10: Sadece taktikleri ya da metotları değil, ABD’nin büyük stratejisini bir daha düşün

Çünkü herhangi bir ABD yaklaşımının kabul edilebilir bir maliyetle başarıya ulaşmış olup olmadığı kesin değildir, Irak savaşından çıkardığımız asıl ders bunun gibi aptalca şeyleri bir daha yapmamak gerektiğidir.

ABD ordusu birçok değere sahip ancak diğer ülkeleri yönetmekte o kadar iyi değil. Ayrıca çalışarak daha iyi olacağını söylemek de zor. Bizim ateş gücüne öncelik veren para odaklı bir ordumuz var ve biz, kendi tarihimizce milliyetçilik, ırkçılık ve diğer yerel kuvvetlerin uzun süren gücü hakkında duyarsız hale getirilen bir ülkeyiz.

Dahası, çünkü ABD çok güvenli bir yerdir, uzun ve ezici işgal savaşları için uzun süre halk desteği almak imkânsızdır. Bir kere uzun ve yoğun bir direnişle karşılaştığımız kesinleşirse, Amerikan halkı bazı stratejik terslikler içinde neden binlerce hayatı ve milyarlarca doları harcıyoruz diye sormaya başlar. Ve haklıdırlar da.

Bu yüzden benim çıkardığım son ders, bu tip işleri nasıl daha iyi yaparız konusuna çok zaman harcamamalıyız çünkü onu asla iyi bir şekilde yapamayacağız ve bu bizim güvenliğimiz için ölümcül bir şey olacaktır. Bunun yerine dünyaya kendimizi bir daha böylesi bir savaşın içinde bulma riskini en aza indirecek bir yaklaşım sunmak için daha sıkı çalışmalıyız.

Stephen M. Walt

foreignpolicy.com’da yayınlanan bu makale Hüseyin Beheşti tarafından medyasafak.com için tercüme edildi.

Read 2037 times