Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem): “Doğruluktan ayrılmayın. Şüphesiz ki doğruluk cennet kapılarından bir kapıdır.” (Tarih-i Bağdad, 11/82)
İmam Ali (aleyhisselam): “Doğruluk her ne kadar kendisinden korksan da seni kurtarır ve yalan her ne kadar kendisinden güvende de olsan seni yok eder.” (Gurer’ul Hikem, 1118,1119)
Doğruluk ve dürüstlük her şeyin esasıdır. Din, ahlak ve ibadetinde esası doğruluktur. Toplum yargılarında bile sevilmenin, önemsenmenin, kaliteli bilinmenin esası yine doğruluktur. Allah’u Teâla da ibadetleri, yapılanları, yazılanları, konuşulanları kişilerin doğruluk esasına göre değerlendirir. Kişinin kendisi doğru değilse yaptıkları (zahirde) güzel ise veya kişinin kendisi doğru ise yaptıkları çirkin ise; her ikisi de İlahi nazarda reddedilmiştir. Zira İslam’da hem hüsnü faili ve hem de hüsnü fiili önemsenmiştir. Faili güzel kılan güzel niyettir. Niyet güzel oldu mu fiilde güzel olmalıdır. Fail ve fiil güzel oldu mu fail doğrudur ve fiilde dürüsttür demektir. Fail ve fiil güzel olmadı mı yani kişi doğru ameli dürüst olmadı mı İlahi nazarda reddedilir. Böyleleri Enbiya, Ehlibeyt, Evliya, Salihler ve müminler tarafından da reddedilmiştir. Ancak kendilerini mümin, salih, erdemli görenler reddetme kavramının içinde olmazlar ise kendilerini mümin, salih v e erdemli görmeleri bir avuntudan öteye geçmez. Yani olduğun gibi görünmek veya göründüğün gibi olmak çok önemlidir.
Bu menfi karakterleri tarihte ve günümüzde çok görmek mümkündür. Hz. Ali’nin (aleyhisselam) katili yakalandığında, ona; senin dilini keseceğiz dediklerinde, çok şaşırtıcı şöyle bir cevap vermiştir; dilimi kesmeyin de, hiç olmazsa ölünceye kadar Allah’a zikredebileyim. Evet, burada görünürde Allah’a zikreden ve Allah zikrini dilinden düşürmeyen bir karakter var ama kötü bir karakter! Yani kötü fail ve kötü failden çok mu çok kötü fiil. Bundan dolayı her insan faillere ve fiillere çok dikkat etmelidir.
Bütün ilahi metinler, semavi kitaplar, Peygamberler, Ehlibeyt imamları, veliler doğruluk ve dürüstlüğün dolayısıyla güzel ahlakın din de olmazsa olmaz olduğunu söylemişlerdir. Yani Müslüman ahlaksız olmaz. Uydurulan ve egoların şekillendirdiği din bunun aksini iddia ediyor. Uydurulan ve egoların şekillendirdiği dine göre, Müslümanlık namazsız olmaz, oruçsuz olmaz, hacsız olmaz ama ahlaksız olur. Zira bugün İslami dindar görünümlü toplumlarda (zahirde) namaz, oruç, cami ve diğer ibadetlerin ehli olup eliyle, diliyle, davranışlarıyla, yaklaşımlarıyla ahlaksızlık yapanları görmek mümkündür.
İnsan zaaflar neticesinde ahlaksız olmaz. Zira zaaflar insanı hatalı yapar, kabahatli yapmaz ve hata neticesinde insan günahlara bulaşır. Hatalar özür ve af dilemekle tamir edilir, günahlar ise tevbe neticesinde Allah tarafından bağışlanır. İnsanın hata yapması bir zaafın ürünüdür ve bu ürün neticesinde insan sürçmelere kapılır. Ancak kötü ahlak, çirkin karakter içsel kokuşmuşluktur, kötü niyettir ve içsel bir çürümedir. Bu içsel çürüme neticesinde insan doğru gibi görüntü vermeye çalışsa da doğru şeyler yapamaz ve bir kabahatli işten bir diğerine sıçrar. Bu kavram devletler için de geçerlidir.
Bugün genelde Müslüman toplumlar akıl almaz bir şekilde ahlaki erozyon yaşamaktadırlar. Allah bizleri doğru ve güzel işlere emretmesine, doğruyu ve güzeli yapanlara mükâfatların verileceğini vadetmesine rağmen bazıları adeta emredilenin yalancılık, dolandırıcılık, gıybet, iftira, şer, bühtan, riyakârlık, gösteriş, düzenbazlık olduğunu ve bunlarda mükâfatların olduğunu varsayarcasına bu şeytani fiillerle yatar/kalkar olmuşlardır. Bireysel bazda bu yapılanları yer yer bazı devletler bile bugün yapmaktadırlar.
Bugün İslam coğrafyasında dünyanın gözleri önünde yapılan savaşlar, katliamlar, göçler, canlı canlı insan yakmalar, insan başı kesmeler, tarihi mirasları yok etmeler, saygın ve seçkin insanların mezarlarını tahrip etmeler, yalanlar, talanlar, iftiralar, hırsızlıklar, çapulculuklar, cinayetler, kadına şiddetler, kadın ticaretleri, çocuk sömürüleri, çocuk kıyımları, yağmalar, patlatılan bombalar, esrar, uyuşturucu, eroin yaygınlığı, vahşilik ve barbarlıkların bir bölümünün arkasında uydurulan dine göre hayatlarını şekillendiren sahte dindarlar ve böylelerine hizmet edenler ve bunları yönlendiren emperyalizm vardır.
Müslümanların çok mu çok dikkat etmeleri gerekir. Zira bu suçlar ve cürümler basit ve sıradan denilecek ve Allah ile insan arasında olan günahlar, sürçmeler türünden değillerdir. Bunlar çok büyük olan insanlık suçlarıdır. Failleri Allah ile savaş halindedirler. Susanlar da Allah ile savaş halinde olanların saflarında olmuş olurlar. Onun için her Müslüman sorunluluk bilinci ile marufa emri, münkerden nehyi yapmalı ve safını doğrulardan yana belirlemelidir. Aksi takdirde Müslümanlar olarak herkes ve hatta dünyamız zarar görür. Bugün tüm insanlığın en önemli sorunu ve sıkıntısı budur. Özelde Müslümanlar ve genelde İnsanlık bu sorunu ortadan kaldırıp etkisiz kılmadıkça, huzur yüzü göremez.
Selam ve Dua ile…
Mehdi AKSU