İslam, Peygamber ve Ehlibeyt düşmanlarına lanet etmek Caiz midir

Rate this item
(0 votes)

İslam’ın en büyük iki ekolünden biri olan Ehlibeyt mektebini Ehlisünnet ekolünden ayıran (veya ehli sünnette çok sönük olan) en belirgin özelliklerden biride “Lanet” konusudur. Ehlibeyt mektebinde Allah, Peygamber ve Ehlibeytine düşmanlık güdenler karşısında Müslümanların el, dil ve kalpleriyle karşı durması farzdır. Lanet etmek, dil ile karşı durmanın mısdaklarından biridir. Bu konuda Sünni ve Şia kaynaklarında bir çok hadis bulunmaktadır… Peygamber efendimiz bu konu hakkında şöyle buyurmuştur: “İman’ın en sağlam kulpu Allah için sevmek ve Allah için düşman olmaktır. Allah için dostluk ve Allah için buğzetmektir.” Kur’an-ı Kerim’de de lanet çok sık kullanılan bir argümandır. Bu yazıda özelde Yezit olmak üzere İslam düşmanlarına karşı lanet etmenin hükmü incelenecektir.

 

1. Lanet etmek bir çeşit beddua, karşı taraftan uzak olmak ve iki tarafın (hak ve batılın) birbirlerinden ayrı olması anlamındadır.

Kur’an-ı Kerim’de 25’in üzerinde ayet Allah’ın veya meleklerin veya müminlerin diliyle düşmanlara lanet edilmiştir. Şimdi bunlara değiniyoruz:

1- Gerçekten Allah, kafirleri lanetlemiş ve onlar için 'çılgın bir ateş' hazırlamıştır. (Ahzab, 64)

انَّ اللّٰهَ لَعَنَ الْكَافِرٖينَ وَاَعَدَّ لَهُمْ سَعٖيرًا

2- Biz bir takım yüzleri silip arkalarına çevirmeden, yahut Cumartesi Ashabı'nı lanetlediğimiz gibi onları da lanetlemeden önce… (Nisa, 47)

فَنَرُدَّهَا عَلٰى اَدْبَارِهَا اَوْ نَلْعَنَهُمْ كَمَا لَعَنَّا اَصْحَابَ السَّبْتِ

3- Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. (Maide, 13)

فَبِمَا نَقْضِهِمْ مٖيثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةً

4- Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır. (Nisa, 93)

(Ayet sanki Yezid’i anlatıyor!)

وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فٖيهَا وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَاَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظٖيمًا

5- Allah onu (şeytanı) lânetlemiş; o da: «Yemin ederim ki, kullarından belli bir pay edineceğim» demiştir. (Nisa, 118)

لَعَنَهُ اللّٰهُ وَقَالَ لَاَتَّخِذَنَّ مِنْ عِبَادِكَ نَصٖيبًا مَفْرُوضًا

6- Allah'ın lânetlediği ve gazap ettiği, aralarından maymunlar, domuzlar ve tâğuta tapanlar çıkardığı kimseler. (Maide, 60)

مَنْ لَعَنَهُ اللّٰهُ وَغَضِبَ عَلَيْهِ وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَازٖيرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَ

7- Hayır öyle değil. Küfürleri yüzünden Allah onları lanetlemiştir. (Bakara, 88)

بَلْ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ بِكُفْرِهِمْ

8- Onlar, Allah’ın lânet ettiği kimselerdir. Allah, kime lânet ederse, artık ona asla bir yardımcı bulamazsın. (Nisa, 52)

اُولٰـئِكَ الَّذٖينَ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ وَمَنْ يَلْعَنِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ نَصٖيرًا

9- fakat küfürleri (gerçeği kabul etmemeleri) sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. (Nisa, 46)

وَلٰـكِنْ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ بِكُفْرِهِمْ

10- Allah erkek münafıklara da kadın münafıklara da kâfirlere de içinde ebedî kalacakları cehennem ateşini vâdetti. O, onlara yeter. Allah onlara lânet etmiştir! Onlar için devamlı bir azap vardır. (Tövbe, 68)

وَعَدَ اللّٰهُ الْمُنَافِقٖينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدٖينَ فٖيهَا هِىَ حَسْبُهُمْ وَلَعَنَهُمُ اللّٰهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُقٖيمٌ

11- Gerçek şu ki Allah ve Resûlünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lânet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır. (Ahzab, 57) (makalenin sonundaki açıklamalar bu ayetten esinlenerek yazılmıştır.)

اِنَّ الَّذٖينَ يُؤْذُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فِى الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَاَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا مُهٖينًا

12- Demek, 'iş başına gelip yönetimi ele alırsanız' hemen yeryüzünde fesad (bozgunculuk) çıkaracak ve akrabalık bağlarınızı koparıp parçalayacaksınız, öyle mi? İşte bunlar, Allah'ın kendilerini lânetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği kimselerdir. (Muhammed, 22-23)

فَهَلْ عَسَيْتُمْ اِنْ تَوَلَّيْتُمْ اَنْ تُفْسِدُوا فِى الْاَرْضِ وَتُقَطِّعُوا اَرْحَامَكُمْ اُولٰئِكَ الَّذٖينَ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فَاَصَمَّهُمْ وَاَعْمٰى اَبْصَارَهُمْ

13- Bir de; kötü bir zan ile zanda bulunan münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azablandırması için. O kötülük çemberi, tepelerine insin. Allah, onlara karşı gazablanmış, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Varacakları yer ne kötüdür. (Fetih, 6)

وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِقٖينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِكٖينَ وَالْمُشْرِكَاتِ الظَّانّٖينَ بِاللّٰهِ ظَنَّ السَّوْءِ عَلَيْهِمْ دَائِرَةُ السَّوْءِ وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ وَلَعَنَهُمْ وَاَعَدَّ لَهُمْ جَهَنَّمَ وَسَاءَتْ مَصٖيرًا

14- Hepsi de lânetlenmiş olarak nerede ele geçirilirlerse, yakalanır ve mutlaka öldürülürler. (Ahzab, 61)

مَلْعُونٖينَ اَيْنَ مَا ثُقِفُوا اُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْتٖيلًا15-

 İndirdiğimiz açık delilleri ve hidâyet yolunu -kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder. (Bakara, 159)

(Bu ayetin Peygamber efendimizin Müslümanlara açık emri ve emaneti olan Kur’an ve Ehlibeytini efendimizden sonra ümmetten mahrum bırakarak onları inzivaya itenler hakkında olduğu ne kadarda açıktır)

اِنَّ الَّذٖينَ يَكْتُمُونَ مَا اَنْزَلْنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالْهُدٰى مِنْ بَعْدِ مَا بَيَّنَّاهُ لِلنَّاسِ فِى الْكِتَابِ اُولٰـئِكَ يَلْعَنُهُمُ اللّٰهُ وَيَلْعَنُهُمُ اللَّاعِنُونَ

16- İsrailoğullarından kâfir olanlar, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lânetlenmişlerdir. Bunun sebebi, söz dinlememeleri ve sınırı aşmalarıdır. (Maide, 78)

(Peygamber efendimizin ümmeti bundan istisna değildir. Onlardan da söz dinlemeyen ve sınırı aşan bir çok sahabe ve tabiin vardı. bunlardan biri de Muaviye ve Yezit’ti.)

لُعِنَ الَّذٖينَ كَفَرُوا مِنْ بَنٖى اِسْرَایٖٔلَ عَلٰى لِسَانِ دَاوُدَ وَعٖيسَى ابْنِ مَرْيَمَ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ

17- Yahudiler, Allah'ın eli bağlıdır (sıkıdır) , dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! (Maide, 64)

وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌ غُلَّتْ اَيْدٖيهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُوا

18- Namus sahibi, bir şeyden habersiz, mü'min kadınlara (zina suçu) atanlar, dünyada ve ahirette lanetlenmişlerdir. Ve onlar için büyük bir azab vardır. (Nur, 239

اِنَّ الَّذٖينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ لُعِنُوا فِى الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظٖيمٌ

19- Bilip öğrendikleri gerçekler karşılarına dikilince onu inkâr ettiler. İşte Allah'ın lâneti böyle inkârcılaradır. (Bakara, 89)

فَلَمَّا جَاءَهُمْ مَا عَرَفُوا كَفَرُوا بِهٖ فَلَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الْكَافِرٖينَ

20- (Âyetlerimizi) inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların lâneti onların üzerinedir. (Bakara, 161)

اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ اُولٰئِكَ عَلَيْهِمْ لَعْنَةُ اللّٰهِ وَالْمَلٰئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَعٖينَ

21- Aralarından bir çağrıcı, Allah'ın lâneti zalimlerin üzerine olsun! diye bağırır. (A’raf, 44)

فَاَذَّنَ مُؤَذِّنٌ بَيْنَهُمْ اَنْ لَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الظَّالِمٖينَ

22- Artık sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında seninle 'çekişip tartışmalara girişirlerse' de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah'ın lanetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım." (Al-i İmran, 61)

فَمَنْ حَاجَّكَ فٖيهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ اَبْنَاءَنَا وَاَبْنَاءَكُمْ وَنِسَاءَنَا وَنِسَاءَكُمْ وَاَنْفُسَنَا واَنْفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَلْ لَعْنَتَ اللّٰهِ عَلَى الْكَاذِبٖينَ

23- İşte bunların cezası, Allah'ın meleklerin ve bütün insanların lanetlerinin üzerine olmasıdır. (Al-i İmran, 87)

اُولٰـئِكَ جَزَاؤُهُمْ اَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّٰهِ وَالْمَلٰئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَعٖينَ

24- Bilin ki, Allah'ın lâneti zalimlerin üzerinedir! (Hud, 18)

اَلَا لَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الظَّالِمٖينَ

25- Allah'ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte lânet onlar içindir. Ve kötü yurt (cehennem) onlarındır. (R’ad, 25)

(Bu ayet de sanki Peygamber Ehlibeytini anlatmaktadır. Peygamberliğime karşılık sizden tek istediğim Ehlibeytime sevgidir diyen bir peygamber ve buna riayet edilmesini isteyen yüce Allah. Ama Peygamber efendimizden sonra başlayan fesat ve bozgunculuklar…)

مَا اَمَرَ اللّٰهُ بِهٖ اَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ اُولٰئِكَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ

Aynı şekilde Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim (a.s) hakkında şöyle buyrulmaktadır:

“İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: «Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir.» Şu kadar var ki, İbrahim babasına (amcasına): «Andolsun senin için mağfiret dileyeceğim. Fakat Allah'tan sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez» demişti. (O müminler şöyle dediler:) Rabbimiz! Ancak sana dayandık, sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır. (Mumtehine, 4)”

قَدْ كَانَتْ لَكُمْ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فٖى اِبْرٰهٖيمَ وَالَّذٖينَ مَعَهُ اِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ اِنَّا بُرَءٰؤُا مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاءُ اَبَدًا حَتّٰى تُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَحْدَهُ اِلَّا قَوْلَ اِبْرٰهٖيمَ لِاَبٖيهِ لَاَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَا اَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ شَیْءٍ رَبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَاِلَيْكَ اَنَبْنَا وَاِلَيْكَ الْمَصٖيرُ

Allah Teala, Hz. İbrahim ve kavmini Allah düşmanlarından uzak durdukları için övmekte ve onları güzel örnek olarak tanıtmaktadır. (Bizlerinde Peygamber ve Ehlibeytine düşmanlık besleyen, öfke duyan onlara haksızlık yapanlara karşı uzak durmamız onlardan beri olduğumuzu haykırmamız gerekmiyor mu? Hem Allah’ı, Peygamberi ve Ehlibeytini seviyoruz diyeceğiz hem de onlara düşmanlık eden, onlara zulüm eden, onların haklarını gaspedenleri de seviyoruz diyeceğiz! Bu ne yaman çelişkidir böyle…)

Bizler, İslam, Peygamber ve Ehlibeyte (gerçekte üçü birdir, aralarında bir fark yoktur…) düşmanlık güdenlere fesat örnekleri oldukları için lanet edersek ve dilimizle onlardan uzak olduğumuzu haykırırsak tedricen ve yavaş yavaş gidişat ve davranışımız onlardan ayrılacaktır.

2. Yezid’in tövbe ettiğine dair ne Sünni kaynaklarda ne de Şii kaynaklarda bir delil bulunmamaktadır. Bilakis bunun tam tersi olduğu hem Sünni kaynaklarda hem de Şii kaynaklarda bulunmaktadır. Ama maalesef dini açıdan kime sevgi ve muhabbet besleyip kime kin ve buğz etmesi gerektiğini öğrenememiş ehli sünnetten olan bazı basiretsizler “şayet ömrünün son anında tövbe etmiştir” diyerek Yezid’e lanet etmeyi bir şekilde inkar etmeye kalkmışlardır.

3. Yezid’e lanet etmeyi Ehli sünnet ulemalarının çoğu caiz bilmekte ve hatta bazıları farz bilmektedirler. Ehli sünnetin büyük ulemalarından olan İbn Cevzi, bu konuda “Er-Reddu Ale’l Mutaassıbi’l Anidi’l Münker Lile’ni Yezid” ; “Yezid’e lanet edilmesini inkar eden inatçı ve taassupçu kişilere reddiye” adlı bir kitap bile kaleme almıştır.

İbn Cevzi, adı geçen kitabında şöyle yazmaktadır:

ان انكاره على من استجاز ذم المذموم ولعن الملعون من جهل صراح، فقد استجازه كبار العلماء، منهم الامام احمد بن حنبل (رضى اللّه) وقد ذكر احمد فى حق يزيد ما يزيد على اللعنه.

Şüphesiz (İbn Teymiye’nin) bu kötülenmiş ve yerilmişi kınamanın ve meluna lanet okumanın caiz olduğunu inkar etmesi açık bir cehalettir. İmam Ahmed bin Hambel gibi büyük ulemalar ona lanet okumayı caiz bilmiştir. Ahmed bin Hambel, Yezit hakkında lanetten daha öte şeyleri eklemiştir. (Er-Reddu Ale’l Mutaassıbi’l Anidi’l Münker Lile’ni Yezid, s. 13)

Ehli sünnetin büyük alimlerinden Zehebi’nin bu konudaki sözleri de oldukça ilginçtir. Zehebi, Hambeli mezhebinin kurucusu Ahmed bin Hambel’den şöyle bir rivayet nakletmektedir:

وتوقف جماعة في لعنته يعني يزيد مع أنه عندهم ظالم وقد قال تعالى ألا لعنة الله على الظالمين وقد سأل منها أحمد بن حنبل عن يزيد فقال هو الذي فعل ما فعل

وقال له ولده صالح إن قوما ينسبوننا إلى تولي يزيد فقال يا بني وهل يوالي يزيد أحد يؤمن بالله واليوم الآخر فقال لم لا تلعنه قال وكيف لا ألعن من لعنه الله قال تعالى فهل عسيتم إن توليتم أن تفسدوا في الأرض وتقطعوا أرحامكم أولئك الذين لعنهم الله فأصمهم وأعمى أبصارهم فهل يكون فساد أعظم من نهب المدينة وسبي أهلها وقتل سبعمائة من قريش والأنصار وقتل عشرة آلاف ممن لم يعرف من عبد أو حر حتى وصلت الدماء إلى قبررسول الله صلى الله عليه وسلم وامتلأت الروضة ثم ضرب الكعبة بالمنجنيق وهدمها وأحرقها

وقال رسول الله صلى الله عليه وسلم إن قاتل الحسين في تابوت من نار عليه نصف عذاب أهل النار وقد قال صلى الله عليه وسلم إشتد غضب الله وغضبي على من أراق دم أهلي وآذاني في عترتي

فيقال القول في لعنة يزيد كالقول في لعنة أمثاله من الملوك والخلفاء وغيرهم

Bir grup Yezid’e lanet edilmesi konusunda tevakkuf etmişlerdir. Halbuki onu zalim bilmektedirler. Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Bilin ki, Allah'ın lâneti zalimlerin üzerinedir.” Ahmet bin Hambel’e Yezid’i sorduklarında şöyle demiştir: “O, yaptıkları şeyleri yaptı. (yani günahları o kadar büyüktür ki onları zikretmek bile çirkindir.)

Salih adlı oğlu Ahmed bin Hambel’e şöyle der: “Bir grup bize Yezit sevgisini atfetmekte.”

Ahmed bin Hambel cevaben: Ey oğlum! Allah’a ve ahret gününe iman eden birisi Yezid’i sevebilir mi?

Oğlu dedi ki: “Öyleyse neden ona lanet etmiyorsun?”

Ahmed bin Hambel şöyle cevap verir: “Ey oğlum! nasıl olurda Allah’ın Kur’an’da lanet ettiği birine lanet etmeyeyim?! (Ey münafıklar!) demek, 'iş başına gelip yönetimi ele alırsanız' hemen yeryüzünde fesad (bozgunculuk) çıkaracak ve akrabalık bağlarınızı koparıp parçalayacaksınız, öyle mi? İşte bunlar, Allah'ın kendilerini lânetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği kimselerdir.” Dolayısıyla Medine’nin yağmalanmasından, halkının esir alınmasından, Kureyş ve Ensar’dan yedi yüz kişinin öldürülmesinden, köle ve hürlerden kim oldukları bilinmeyen binlerce kişinin öldürülmesinden… -öyle ki en sonunda kan Peygamberin kabrine gelip dayanmış ve- sonra Kabe’yi mancınıkla hedef karar kılmasından, onu yakarak tahrip etmesinden daha büyük bir fesat olabilir mi?

Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Hüseyin’in katili ateşten bir tabutun içindedir. Ve cehennem ehlinin azabının yarısı onun üzerinedir.” Aynı şekilde efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın ve benim öfke ve gazabım ailemin kanını döken ve Ehlibeytimi incitenlere karşı çok şiddetlidir. (Peygamberimiz vefatından sonra Ehlibeytine zulmetmeyen çok az sayıda kişi vardır. Tarih buna şahittir.)

Dolayısıyla Yezid’e lanet etmek öteki sultan ve padişahlara lanet etmek gibidir (yani sakıncası yoktur). (Minhacu’l İ’tidal, Zehebi, c. 1, s. 289)

İbn İmad Hambeli de şöyle demektedir:

قال التفتازانى فى (شرح العقائد النسفيه): اتفقوا على جواز اللعن على من قتل الحسين، او امر به، او اجازه، او رضى به، والحق ان رضا يزيد بقتل الحسين واستبشاره بذلك واهانته اهل بيت رسول اللّه (ص) مما تواتر معناه وان كان تفصيله آحادا، فنحن لا نتوقف فى شانه، بل فى كفره وايمانه، لعنه اللّه عليه وعلى انصاره واعوانه

Taftazani, “Akaidu’n Nesefiye” adlı kitabın şerhinde şöyle demektedir: “Hüseyin’i öldürene, onu öldürmesi için emredene, buna izin verene, buna razı olana lanet etmenin caiz olduğunda ittifak edilmiştir. doğru olan budur ki Yezit Hüseyin’in (a.s) öldürülmesine razı olmuş, öldürülmesinden mutluluk duymuş ve Resulullah’ın (s.a.a) Ehlibeytine ihanet etmiştir. Bu konu tevatür haddine ulaşmıştır. Gerçi bunun detayları vahit haber olarak ulaşmıştır. Ve dolayısıyla bizler Yezit konusunda sessiz kalmamaktayız. Bilakis onun kafir ve imanında şüphe etmiyoruz. Allah’ın laneti ona, yardımcılarına ve destekleyenlerin üzerine olsun. (Şuzurat-u Zeheb, 1: 68-69)

Bu sözler Ahmed bin Hambel (Hambeli mezhebinin imamı), Zehebi, İbn İmad Hambeli ve İbn Cevzi Hambeli’ye ait sözlerdir. (Hepsi Hambeli mezhebinin en büyük alimleridir) Bu Sünni alimlerin Yezid’e lanet edilmesinin caiz olduğunu ve imam Hüseyin’in katili hakkındaki hadisi Yezid’e atfetmeleri Yezid’in tövbe etmediğine delalet etmektedir. Bu görüş ayrıca tüm ehli sünnetin görüşünü de ihtiva etmektedir. Peygamber Ehlibeytine karşı en katı tutumlu olarak bilinen Hambeli mezhebinin ileri gelenlerinin böyle bir tutum takınması öteki Sünni mezheplerinin Yezid’e karşı daha sert olduğunun göstergesidir…

Buradaki lanet ayetlerinden sadece Yezit değil Yezit gibi Peygamber efendimizin emirlerine uymayan, onu inciten, onu üzen, onun yasakladığı şeyleri yapan, onun vasiyetine karşı çıkan, onun iki emanetinden biri olan Ehlibeytine sırt çeviren, onlara karşı gelen, onları horlayan, onlara hakaret eden, onları ağlatan, onlara el kaldıran, onlarla savaşan, onları inzivaya iten, ümmeti onlardan uzak tutan, İslam’ı onlardan mahrum bırakan, Kur’an’ı onlarsız yetim bırakan, onların hep acı çekmesine sebep olan, onların ömürleri boyunca baskı, zulüm ve muhasara atlında kalmasına sebep olan, onların makamlarını sıradanlaştırmaya çalışan, kendi makamlarını onlarla eşitmiş gibi göstermeye kalkan, insanlığın o mukaddes pak nurlardan yararlanmasının önünü tıkayan, Müslümanların hep ezilmesine, horlanmasına, kafir karşısında ezik olmasına neden olan… herkes bu Kur’andaki bu lanetten nasibini almıştır. Kısacası her kim, hangi zaman ve mekanda, hangi makam ve mevkide olursa olsun, Peygamber ve Ehlibeytini üzmüş, incitmiş ve emir ve yasaklarına uymamışsa Kur’an-ı Kerim’deki bu sayılan lanetlere müstahaktır…

ABNA.İR

Read 3257 times