Hz. Mâsume, Hicrî 1 Zilkade 173 tarihinde Medine'de dünyaya gelmiştir.
Merhum Ayetullah Şeyh Ali Nemazî,[1] Müstedrek-i Sefinetu'l-Bihar adlı değerli eserinin 8. cildinde Fatıma-i Mâsume'nin H.173 yılının Zilkade ayının başında dünyaya geldiğini yazmıştır.[2]
Merhum Feyz, Encum-i Furûzan'da; Gencine-i Âsar-ı Kum, Levakihu'l-Envar fi Tabakati'l-Ahyâr'dan naklen [Abdulvahhab Şa'rânî Şâfiî'nin (ö. 937 H.) eseri] ve Seyit Musa Berzencî Şafiî Medenî, Nezhetu'l-Ebrar fi Neseb-i Evlad-ı Eimmeti'l-Athâr kitabında şöyle naklederler:
"İmam Musa Kâzım'ın (a.s) kızı Hz. Masume, Hicrî 183 yılının Zilkade ayının başında Medine'de dünyaya gelmiş ve Hicrî 201 yılında, Rebiyülahır'nin 10'unda Kum'da vefat etmiştir."[3]
Hz. Mâsume'nin (s.a) Zilkade ayının başında doğduğunu rivayet eden diğer kaynaklar ise şunlardır:
1- Avalimu'l-Ulum, Allame Behranî, c.21, s.328.
2- Hayatu's-Sett, Şeyh Mehdi Mensurî, s.10.
3- Fatıma Bint'i-İmam Musa el-Kâzım, Dr. Muhammed Hâdi Eminî (el-Gadir müellifi Allame Eminî'nin oğlu), s.5, 21.
4- Zindigani-i Hz. Musa b. Cafer, İmad Zâde c.2, s.375.
Bazı kaynaklarda Hz. Mâsume'nin doğum yılı Hicrî 183 olarak zikredilmiştir. Ama doğru olan, Müstedrek-i Sefine'de nakledilen 173 yılıdır. Çünkü İmam Kâzım (a.s), 25 Recep 183 tarihinde Harun Reşid-'in Bağdat zindanında şahadete ermiş. Hapiste en az dört yıl kaldığı ve bu süre içerisinde Medine'de bulunan ailesinden uzakta oluşu dikkate alınırsa, Hz. Mâsume'nin 183 yılında doğması imkânsızdır. Görünen o ki, rakamda bir yanlışlık olmuş ve 173 yerine 183 yazılmıştır.
Araştırmacı yazar merhum İmamzâde İsfahanî şöyle yazar:
Hz. Mâsume, Hicrî 173 yılının Zilkade ayında, Medine'de dünyaya geldi; 201 yılının Rebiyülahır ayında da Kum kentinde vefat etti."[4]
İmam Rıza'nın (a.s) kutlu doğumu 11 Zilkade 148 Hicrî'de, Medine'de gerçekleşmiştir. Bu vesileyle, İmam Rıza (a.s) ile kardeşi Hz. Mâsume'nin doğum günleri arasındaki on gün "Nurlu On Gün" olarak adlandırılmıştır.
Kutlu Doğum
Zilkade'nin başlangıcı, İmam Rıza (a.s) ve Ehl-i Beyt hânedanı için özel ve mutluluk habercisi bir gündü. Çünkü Necme hatunun İmam Rıza (a.s)'dan başka bir çocuğu yoktu ve İmam'dan sonra, uzun bir süre çocukları olmamıştı. Zira İmam Rıza (a.s) Hicrî 148'de dünyaya gelmişti ve Hz. Mâsume 173 yılında doğacaktı. Yani, arada 25 yıllık bir fasıla vardı.
İmam Cafer Sadık (a.s) böyle bir hatunun dünyaya geleceğini müjdelediği için Ehl-i Beyt hânedanında uzun süredir bir bekleyiş vardı.
Bu yüzden Hz. Mâsume'nin dünyaya geldiği bugün, Necme hatun ve İmam Rıza (a.s) için çok mutlu bir gündü. Çünkü imamet ve velayet evinde bir kız çocuğu dünyaya gelmişti. Parlak simasıyla kalpleri okşuyor, gözleri aydınlatıyordu.
--------------------------------------------------------------------------------
[1]- Merhum Nemazî, Hicrî Kamerî 1405 yılında, 2 Zilhicce'de vefat etmiştir. Mezar-ı şerifi, İmam Rıza'nın (a.s) Harem-i Şerif'inin Razevî Avlusu'ndaki odalardan birinde bulunmaktadır.
[2]- Müstedrek-i Sefinetu’l-Bihar, c.8, s.257.
[3]- Encum-i Furûzan, s.58; Gencine-i Âsar-ı Kum, c.1, s.386; Feyz, Gencine adlı eserinde şöyle yazar: “Hüccetü’l-İslam Şeyh Cevad Müçtehid, hac yolculuğunda Medine’deki kütüphanede adı geçen iki kitabı (Levakih ve Nezhe) büyük zorluklardan sonra bularak bu konuyu o kitaplarda gördüğünü söylemektedir.” (Gencine-i Âsar-ı Kum, c.1, s.387)
[4]- Zindigi-i Hz. Musa b. Cafer (a.s), İmadzâde, c.2, s.375.
İmam Sadık"ın (a.s) Hz. Mâsume Hakkında Sözleri
Hz. Mâsume'nin özel bir makama sahip olduğunu gösteren bariz delillerden biri de, henüz o doğmadan, hatta babası dahi dünyaya gelmeden İmam Cafer Sadık'ın (a.s) onun hakkında buyurduğu sözlerdir.
Bu sözler, peygamber ailesinden gelen bu hatunun özel ve yüce değerlere sahip olduğunu ve ilahî kişiliği bulunduğunu açıkça göstermektedir. Örnek olarak, şöyle sıralamak mümkündür:
1- Şiîlerden biri İmam Cafer Sadık'ın (a.s) huzuruna çıktı. İmam'ın (a.s) beşikte bir bebekle konuştuğunu gördü. Oldukça şaşırmıştı. İmam'a (a.s) dönerek, "Yeni doğan bir bebekle mi konuşuyorsunuz?" diye sordu. İmam Sadık (a.s), "Eğer istiyorsan gel, sen de konuş" dedi.
Bu Şiî, olayın devamını şöyle anlatır: Beşiğe yaklaşıp selam verdim. Bebek, selamımın cevabını verdi ve bana "Yeni doğan kızına verdiğin ismi değiştir. Zira Allah, o isimden hoşlanmaz" dedi. (Bu kimsenin, olaydan birkaç gün önce bir kız çocuğu olmuş, adını da Humeyra koymuşlardı.) Yeni doğan çocuğun konuşması, gaipten haber vermesi ve hatamı düzeltmeye çalışması beni daha da şaşkına çevirmişti. Bunun üzerine İmam Sadık (a.s), bana şöyle buyurdu: "Şaşırma, bu çocuk oğlum Musa'dır (a.s). Allah, onun neslinden bana bir kız verecek. Adı, Fatıma-'dır. O, Kum toprağında gömülecek. Kim onu Kum'da ziyaret ederse, cennet ona vacip olur."[1]
2- Yine İmam Cafer Sadık (a.s), Hz. Mâsume henüz dünyaya gelmeden onun hakkında şöyle buyurmuştur: "Pek yakında Kum'da benim evlatlarımdan Fatıma isminde bir hâtun defnedilecek. Kim onu ziyaret ederse cennet ona vacip olur.[2]
İmam Musa Kâzım'ın (a.s) Hicrî 128'de dünyaya geldiğini, Hz. Mâsume'nin de 173 yılında doğduğunu göz önünde bulundurursak, İmam Sadık'ın, (a.s) bu sözü Hz. Mâsume'nin doğumundan 45 yıl önce söylemiş olduğu sonucuna varırız.
İmam Sadık (a.s) bir başka rivayette de şöyle buyurmuştur:
"Benim kızlarımdan bir hâtun, Kum'da vefat edecek ve onun şefaatiyle tüm Şiîlerim cennete girecektir."[3]
Bu gaybî haberler, aynı zamanda Şiîleri bu yüce hâtunun kutsal hedeflerine davet etmektedir.
Baban Sana Feda Olsun!
Hz. Fatıma Zehra’nın (a.s) faziletlerinden biri de, Hz. Peygamberin defalarca onun hakkında söylediği “Babası ona feda olsun”[4] sözüdür.
Peygamberimizin söylediği bu söz, Hz. Fatıma’nın makamının yüceliğini ve saygınlığını beyan etmektedir.
Hz. Mâsume hakkında da buna benzer sözler, babası İmam Kazım (a.s) tarafından söylenmiştir. Bu konuyla ilgili olarak aşağıda yer alan anlamlı olayı naklediyoruz.
Ayetullah Uzma Seyit Ebu’l-Kasım Hoî'nin ilk damadı olan Merhum Ayetullah Müstenbit, IX. yüzyılın alimlerinden Salih b. Arendes’in Keşfu’l-Leali kitabından[5] şöyle nakleder:
İmam Kâzım (a.s) döneminde bir grup Şiî, sorularına cevap almak kastıyla Medine’ye geldi. Ancak İmam (a.s) yolculukta olduğundan geri dönmek zorunda kaldılar. Bir sonraki seferde sorularını bir kâğıda yazarak İmam Kâzım'ın (a.s) ailesine bırakmak istediler. Ancak, İmam’ın kızı Hz. Mâsume, buna fırsat vermeden bütün sorularına cevap verdi. Şiîler, cevapları alınca vatanlarına doğru yola koyuldular. Yolda İmam Musa Kâzım (a.s) ile karşılaşınca konuyu ona da anlattılar. İmam, Hz. Mâsume’nin yazdığı cevapları onlardan alarak gözden geçirdi. Hepsini doğru buldu ve üç defa şu cümleyi tekrar etti: "Babası ona feda olsun!"
O dönemde Hz. Mâsume'nin yaşının küçük olduğunu da göz önüne alırsak, bu olay, onun ilim ve marifet derecesinin büyüklüğünü ve eşsiz makamını gösteren bir kanıt olarak ortaya çıkar.[6]
--------------------------------------------------------------------------------
[1]- Minhacu’d-Dumû, s.441.
[2]- Bihar, c.60, s.117.
[3]- Bihar, c.60, s.228.
[4]- Bihar, c.43, s.86, 88.
[5]- Bu kitabın el yazması nüshası, Necef’teki Şuşterîliler Kütüphanesi'nde mevcuttur.
[6]- Kerime-i Ehl-i Beyt, Ali Ekber Mehdi, s.63-64.
Tebyan