Salmanı Muhammedi Hz. Peygamber Ekrem’in (s.a.a) vefatından sonra hak yoldan sapmayarak Hz. Ali’nin (a.s) imametine inanarak bu yolda yürüyen ender kişilerden biridir. Salmanı Farisi, Ömer ibn Hattab’ın hilafeti döneminde Medain’in sorumluluğuna getirildi. Bu sorumluluğu sırasında beytülmaldan kendisine maaş bağlamayarak hiçbir ücret almadı. Tüm maaşını sadaka olarak verirdi. Geçimini ise sepet örerek sağlamaktaydı...
Peygamberin gelişinin intizarında günlerini geçiren Selman bir gün sürüleri otlatmakla meşgulken arkadaşı gelerek ona “haberin var mı? bugün birisi Medine’ye gelmiş ve kendisinin peygamber ve Allah’ın elçisi olduğunu iddia etmekte!” dedi…
Hicri 35. Yılın 8’i Hz. Peygamberin (s.a.a) İranlı yaranlarından büyük Sahabe Salmanı Farisi’nin vefat yıldönümüdür. O, Hz. Peygamber efendimizin hakkında “Salman’u minna Ehlelbeyt”; “Salman biz Ehlibeyttendir.” Buyurduğu bir şahsiyettir.
Evet! Salmanı Muhammedi Hz. Peygamber Ekrem’in (s.a.a) vefatından sonra hak yoldan sapmayarak Hz. Ali’nin (a.s) imametine inanarak bu yolda yürüyen ender kişilerden biridir. Salmanı Farisi, Ömer ibn Hattab’ın hilafeti döneminde Medain’in sorumluluğuna getirildi. Bu sorumluluğu sırasında beytülmaldan kendisine maaş bağlamayarak hiçbir ücret almadı. Tüm maaşını sadaka olarak verirdi. Geçimini ise sepet örerek sağlamaktaydı.
Hz. Ali’nin (a.s) sadık Şia’sı ve sahabelerin iftiharı olan Salman Farisi, Medain’de ilahi rahmete kavuşarak orada defnedildi.
Selman’ı Farisi’nin Etkileyici Hayat Hikayesi
Ayetullah uzma Mekarim Şirazi, Bakara Suresi’nin 62. Ayetinin tefsirinde Salmanı Muhammedi’nin baştan ayağa hakikatlerle dolu yaşamı hakkında şöyle diyor:
“Salman” Cundi Şapur ehlindendi. Zamanın hakiminin oğluyla samimi dostluk ve arkadaşlığı bulunmaktaydı. Bir gün birlikte avlanmak için çöle gittiler. Birden gözleri kitap okumakla meşgul olan bir rahibe ilişti. Ona kitap hakkında sorular sordular. Rahip cevap olarak şöyle dedi: Bu kitap Allah tarafından nazil olmuştur. Onda Allah’ın emirlerine itaat etmek ve günah ve itaatsizlik yasaklanmıştır. Bu kitapta zina ve insanların hakkını haksız yere yemek yasaklanmıştır. Bu kitap “İsa Mesih”e inmiş “İncil”dir.
Selman’ı Farisi ve arkadaşı rahibin sözlerinden etkilenerek onun dinini daha fazla araştırmaya koyuldular ve nihayetinde onunun dinini seçtiler. Rahip onlara o topraklarda kesilen koyunların haram olduğunu ondan yememelerini istedi.
Salman ve zamanın hakiminin oğlu her gün o rahipten din hakkında daha fazla malumat almaya başladılar. Bir bayram günü hakim bir parti düzenledi ve şehrin ileri gelenlerini ve eşraf takımını oraya davet etti. oğlundan da partiye katılmasını istedi, ancak o kabul etmedi.
Hakim oğluna çok ısrar etti, ancak oğlu o yemeğin ona haram olduğunu açıkladı. Ona bu emri kimin verdiğini sordular o da rahibin adını verdi.
Hakim, rahibi huzuruna çağırtıp ona şöyle dedi: İdam etmek bizim yanımızda ağır ve çok kötü bir iştir. Seni öldürmeyeceğiz, ancak bizim bölgemizden git. Salman ve arkadaşı bu sırada rahiple görüşerek Musul’da buluşma kararı aldılar.
Rahip yola çıktıktan sonra, Salman da yola koyulmak için vefalı arkadaşını birkaç gün bekledi, o da yolculuk hazırlıklarıyla meşguldü… ancak en sonunda dayanamayarak tek başına yola çıktı.
Salman Musul’un Deyr bölgesinde oldukça fazla ibadet ediyordu. Oranın yöneticisi olan rahip elden ayaktan kesilir düşüncesiyle onu çok ibadet etmekten sakındırdı, ancak Salman “Acaba çok ibadet etmenin mi daha çok fazileti var, yoksa az ibadet etmenin mi? diye rahibe sordu.
Rahip: Elbette ki çok ibadet etmenin sevabı daha çoktur dedi.
Musul’un Deyr alimi bir süre sonra Beytul Mukaddes seferi için yola çıktı. Salmanı da yanında götürdü. Selman’a gündüzleri oradaki mescitte düzenlenen Nasrani ulemaların derslerine katılarak ilim elde etmesini istedi.
Bir gün Selman’ın üzgün olduğunu gördü. sebebini sorduğunda şöyle cevap verdi: Tüm hayır ve güzellikler Allah’ın peygamberlerinin yanında olan geçmiştekilerin nasibi olmuştur. Deyr alimi, o günlerde Arap milletinin arasından bir Peygamberin çıkacağını ve bütün peygamberlerden daha üstün olacağı müjdesini verdi.
Alim dedi ki: Ben artık yaşlandım, onu idrak edeceğimi sanmıyorum, ancak sen daha gençsin onu idrak edeceğini ümit ediyorum, ancak bunu da bil ki bu peygamberin alametleri vardır. onlardan birisi omzunun üstünde has bir alamet vardır. sadaka almaz, ama hediye kabul eder.
Beytul Mukaddes’ten (Filistin’den) geri döndüklerinde yolda tatsız hadisler baş gösterdi. Bu esnada Selman Deyr alimini kaybetti… Beni Kelab kabilesinden iki Arap oraya geldi. Selman’ı esir alarak deveye oturtarak Medine’ye götürdüler. Orada onu köle olarak!! Cehine kabilesinden bir kadına sattılar!!
Salman ve kadının başka bir kölesi gündüzleri sırasıyla sürüyü götürüp otlatıyorlardı. Selman bu süre zarfında bir miktar para topladı. Peygamberin gelişinin intizarında günlerini geçiriyordu. Bir gün sürüleri otlatmakla meşgulken arkadaşı gelerek ona “haberin var mı? bugün birisi Medine’ye gelmiş ve kendisinin peygamber ve Allah’ın elçisi olduğunu iddia etmekte!” dedi.
Salman’ın Peygamberden Aldığı Üç İmtihanın Öyküsü
Salman arkadaşına şöyle dedi: “Ben dönene kadar sen burada kal. Salman şehre gitti. Peygamberin toplantısına katıldı. Peygamberin omzundaki has işareti görmek için peygamberin baş ucunda dolaşmaya başladı.
Hz. Peygamber (s.a.a) efendimiz olayı anladı ve elbisesini açtı. salman zikredilen ilk işareti onda gördü. sonra pazara gitti. Bir koyun ve bir miktar ekmek alarak peygamberin yanında geldi. Peygamber bunlar nedir? Diye buyurdu. Salman: Sadakadır. Peygamber: Benim onlara ihtiyacım yoktur onları harcamaları için fakir Müslümanlara ver” dedi.
Salman bir kez daha pazara gitti. Bir miktar et ve ekmek alarak Hz. Resulü Ekrem’in (s.a.a) yanına geldi. Peygamber efendimiz bu nedir? Diye sordu. Salman: hediyedir dedi. Peygamber efendimiz şöyle buyurdu: Otur. Peygamber efendimiz hediyeden yedikten sonra olay Salman için aşikar oldu. Zira üç işaretin üçünü de onda bulmuştu.
Bu meyanda Salman, arkadaşı ve dostunu ve Musul’un Deyr bölgesindeki rahipleri ve onların imanları, namazları, oruçlarını anlattıktan sonra Peygamberin gelişini beklediklerini söyledi. Orada hazır bulunanlardan birisi şöyle dedi: Onlar cehennem ehlidir! Bu söz Salman’a çok ağır geldi. Zira Selman, eğer peygamberi idrak etseydiler ona iman edeceklerine yakinen biliyordu.
İşte bu esnada bu ayet nazil oldu:
اِنَّ الَّذينَ اٰمَنُوا وَالَّذينَ هَادُوا وَالنَّصَارٰى وَالصَّابِپينَ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
“Şüphesiz iman edenler; Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sâbiîlerden de Allah'a ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur ve onlar üzüntü çekmeyeceklerdir. (Bakara, 162)”
Hak dinlere hakiki iman etmiş, ancak İslam Peygamberini (s.a.a) görüp idrak etmemiş olanların müminlerin sevabı kadar sevaplarının olduğunu beyan eden bu ayet Hz. Peygamber efendimize (s.a.a) nazil oldu.[1]
ABNA.İR
--------------------------------------------------------------------------------
[1] - Numune Tefsiri, c. 1, s. 288.