Bir kaç gün sonra Hz İsa’nın doğum günüydü. Hepimiz evde ailece bir arada oturmuş, Noel i kutluyorduk. Aniden kapı çalındı . Babam kapıya doğru gitti ve bende peşinden gittim. Kapıda elinde bir demet çiçek ile bir kutu tatlı taşıyan biri duruyordu . Selam verdikten sonra çiçek ve tatlıyı babama uzattı ve bunlar Ayetullah Humeyni’den küçük bir hediye.
Şüphesiz bazı şahsiyetler tarihe iz bırakır ve insanlığa kurtuluş sunar. Onlar tarihi yazar yürünmesi gereken yolun işaretlerini sunar onlar yok oluşu değil var oluşu simgeler. Var oldukça varoluş şüphesiz bu çağın müstesna şahsiyeti Ruhullah Uzma Humeyni’dir.
Üç haziran madden aramızda ayrıldığı gün olsa da onun bıraktığı yolu devam ederek onun ulaştığı kemalata ulaşma çabası aynı tazelikle devam etmekte. Ve düşman aynı hınçla onun devrimine saldırmakta.
İmam Humeyni’nin tanınmaması için tüm çabalar sarf edilmekte semavi müjdeleyici ve kurtucuların mesajını taşıyan bu örnek şahsiyet insan olabilmenin ve Muhammed’in ahlak ve erdemlerinin her şeyden üstün her çağda yaşanılır olduğunu bize şahsının örnekliğinde göstermiştir.
İmam Humeyni ne söylüyorsa onu yaşıyor kendisi ne yaşıyorsa onu halka onu öğütlüyordu.
Yani mevlananın değimiyle o olduğu gibiydi ve göründüğü gibiydi.
O Peygamberi Ekremi yeniden hatırlatmış ve ondan oluşunu ispatlamıştır. Peygamberi ahlakı yirminci yüz yıllın insanına bir rahmet olarak aktarmıştır.
O İslam’ın komadaki na’şının defin hazırlığını yapan düşmanın bu arzusunu ebediyen sonlandırmış, bu hayali dahi onlardan almıştır. O Rabbin ona bağış ettiği ismin hakkını vermiş, Ruhullah olmanın izzet ve zaferine erişmiştir.
Kuran 20. yüzyılda onu dillinden yeniden tabir olmuş peygamberin ince ahlakı yeniden hayat bulmuş o evrensel kurtuluşu işaretle tüm mustazaflara yolu göstermiş.
Zalimlerin zulmüne boyun eğmeyen İmam Hüseyin olmuştur, mazlumun milleti sorulmaz diyen İmam Hüseyin’in din anlayışını yeniden sunmuştur.
Eğer Müslüman değilseniz bari insan olun. Ehl-i Beytin pak evladı Feyziyenin feyizi olmuştur halife seçilmiş Ademin kimliğini oluşturmuştur.
Sürgünün acık adresi onu aşkın doruğuna eriştirmiş hicretle muhteşem dönüşü gerçekleştirmiş, o Allah için ayağa kalmanın zaferini ümmete bağış etmiştir Şüphesiz siz Allah’ın dinine yardım ederseniz oda size yardım eder eğer müstekbirler İslam’ı sürekli karalayıp savunma konumunda bırakmasaydı şüphesiz özünde nur olan insanlık bu çehrede Hz İbrahim, Hz Musa, Hz. İsa ve Hz Muhammed’i ve onun mesajını görüp duyardı.
Dünya cennete döner yaşadığımız bu zülüm ve despotluğa duçar olmazdık Dünya bu ferece açılmış kapıyı kabul edip oradan girmedikçe tanıdığını iddia ettiği kutsallara ulaşamaz .
Eğer insanlık onu tanısaydı sıratı müstakimdeki Şeytana kanmazdı, cansız putları değil canlı putları kıran bu İbrahim’e minetar olurdu.
Zira o ikame olunmuş namazdı onlar gaybe inanırlar ve namazı ikame ederler.
Son olarak İmam’la komşuluk şerefine erişmiş imamı tanımakta şartlandırılmamış İnsani gözlerle bakan ve onun çehresinde hakkı gören genç komşusundan İmam’ı tanıyalım, zira hayele sığmayan nice tarif ve bilgi görmekle şuhud olur.
İmam’ın son sürgün yeri Fransa’dır, Paris yakınındaki Neauphle - Le Chateau kasabasıdır, İmam’ın dışardaki son soğuk kışıdır.
İran’da kitleler milyonlar olarak şahlık rejimine karşı ayağa kalkmış ve bu küçük kasabada İmam’ın orda bulunmasından dolayı nasibini almıştı.
Dünyanın dört bir yanından İmam’ın sevenleri, meraklılar ve gazetecileri akınına uğramıştı, gürültülü kalabalık bir kasabaya dönüşmüştü. Bu genç komşu Lousin, İmam’ı aracısız görme şansına erişen şöyle der:
Bir gün babam eve geldiğinde öfkeli bir şekilde ceketini çıkardı ve koltuğa yaslanarak şöyle dedi: Bu yıl şansım hiçte iyi gitmedi bir yandan firmanın iflası ve öte yandan kasabamızın kalabalık hali. Annem de bunun üzerine merak etmeyin Ayetullah Humeyni’nin bir kaç güne kadar İran’a döneceği söyleniyor, Şah devrildi devrilecek o zaman buralar sakinleşir dedi.
Annemle babamın bu konuşmalarından sonra komşumuz olan o ruhani adamı daha çok merak ettim İran’ın dini liderini görmeye karar verdim, dışarı çıkıp onun oturduğu evin yanına gittim.
Gazetecilerle birlikte bahçe kapısının açılmasını bekledim .Sonra açıldı ve onlarla birlikte bende içeri girdim.
Yaşlı bir din adamı ağır başlı ve sakin bir halde oturmuş konuşuyordu .Heybeti kendini Allah yoluna adamış büyük insanları andırıyordu .Bir saatlik sürenin nasıl geçtiğini anlayamadım.
Büyük bir hayret içinde eve döndüm ve babama Hz Mesih gibi birini görmek ister misin diye sordum ve eğer sende İmam Humeyni’yi görecek olsan benim taşıdığım duygunun aynısını taşırsın dedim.
Babam beni ciddiye almadı alaylı bir gülümsemeyle ne fark eder O da nihayetinde diğer papazlar gibidir. Fakat sonunda Babamı ikna ettim ve ertesi gün ikimiz birlikte İmam Humeyni’yi ziyarete gittik.
Onun zaman konusundaki titizliği ilginçti ve dikkatlerimizden kaçmamıştı, tam zamanında geldi. Herkes Ona saygı göstermek için ayağa kalktı ve oda konuşmaya başladı . Biraz sonra babamın yüzüne baktım, can ı gönülden dinliyordu, gözleri parlıyordu babamın öfkesi kaybolmuştu.
Bir kaç gün sonra Hz İsa’nın doğum günüydü. Hepimiz evde ailece bir arada oturmuş, Noel i kutluyorduk.
Aniden kapı çalındı . Babam kapıya doğru gitti ve bende peşinden gittim. Kapıda elinde bir demet çiçek ile bir kutu tatlı taşıyan biri duruyordu . Selam verdikten sonra çiçek ve tatlıyı babama uzattı ve bunlar Ayetullah Humeyni’den küçük bir hediye. Hz İsa (a.s) doğum yıl dönümü münasebetinden dolayı tebriklerini iletmek istediler ve kasabada bulunuşundan dolayı sizleri rahatsız edebileceğini düşündüğü için sizlerden özür dilemek istediler dedi.
Babam şaşkınlıktan sapsarı olmuştu hiç konuşmadan odasına çekildi. Sanki içinde bir şeyler kırılmış gibiydi, gözleri yaşla doldu .
Babam bu denli şefkat ve sevgiye şaşırmıştı.
Bir gün önceki sinirli ve ruhsuz adam babam, duygu yüklü bir insan olmuş ve çocuk gibi ağlıyordu.
Kevser Şimşek
Welayetnews