Cehalet karanlığı sarmıştı kürey-i arzı, zalim ve müstekbir güçler paylaşmıştılar kendi aralarında varolan dünyayı, ya garbın kapitalizimini seçeceksin yada şarkın sosyalizimini, üçüncü bir altarnatif düşünmek mahaldır diye kabul ettirilmişti varolan siyasetle. İslam ülkelerinin ipleri ise perde arkasında bu iki gücün elinde, istedikleri gibi evirip çeviriyordular.
Rahat sömürmek için düşmanlık tohumunu atmıştılar müslümanların arasına, öyle zehirli bir tohum ki halen devam etmekte müslümanların arasında. Sağcılık solculuk diye bir fitne koydular müslümanların gündemine, yıllarca savaştırdılar kendi varlıkları uğruna. Irki ve mezhebi düşüncenin aşısını yaptılar müslüman millete, parça parça ettiler müslümanları, kondular onların tabi-i kaynaklarına, hem canlarını aldılar hemde milli serveti taşıdılar kendi ülkelerine, viraneye çevirdiler İslam beldelerini, kurdular fabirkalarını, diktiler burçları kendi ülkelerinde. İslam beldelerini yöneten hayınlar islam ümmetini köle olarak sattılar batı ülkelerine, hem beden gücünü hemde üstün zekalarını kullandılar, kısa bir sürede teknolojinin zirvesine ulaştılar.
Artık yıkılmayan bir güç, karşılarında durabilecek bir ülkenin olamıyacağının kana’atına vardılar. İslam dini beşeriyeti yönetemez cami ve tekkalarda ibadet yeter size dediler, ilim, teknik ve teknoloji bize aittir, siz ahirete çalışın dediler, sonra İslam ümmetini müstemleke olarak kulladılar.
Artık batılılar yeni dünya düzenini kurma hayalleriyle yatıp kalkmaya başladılar. Tek kutup olmak için tehlikeli gördükleri ülkelere zehirli gazlarla saldırarak dize getirmek istediler; azda olsa başardılar. Bütün İslam beldelerinde yaşamakta olan insanları hayın idarecilerin aracılığıyla köleleştirdiler. Amerika’lılar kendi çıkarlarını korumak için İslam beldelerinde askeri hava üstü ve dinleme tesislerini kurdular, adeta islam beldeleri Amerika’nın ayeletleri haline geldi. Artık haçlılar savaşı kazanmıştı kanaatına vardılar, zira bütün islam ülkeleri Amerika’nın emrinde, diledikleri zaman Kore’de, Viyetnam’da veya kendilerine problem olacak ülkelerde savaştırdılar.
Kored’e savaştırdıklarına başarı madalyasıyla birde maaş bağladılar; Kored’e savaşan kahraman asker söylemiyle uyuttular. Ezanlar susmayacak dediler, ancak yönetim ve hakimiyet milletin olacak siyasetiyle uyuttular, ama batının kanunlarıyla devlet kurdular.
Velhasıl İslam ümmetinin ruhuna fatiha okuduklarının sevincini yaşarlarken cehalet karanlıklarını yırtan islamın yüce nuru,“laşerkıye vela garbiye el islamiye islamiye” sesini islam beldesi olan İran’dan İmam Humeyni(r.a) yükselterek islam devrimini gerçekleştirdi.
Sönmeyen ilahi nurun yeniden hayata gelmesi, sömürgeci müstekbir güçlerin korkulu rüyası oldu; çünkü bu ses yeryüzündeki mazlum ve mustazafların diriliş ve uyanışına vesile olacağının korkusunu yaşamaya başladılar. Zira bunlar narkozladıkları bu insanların bir daha uyanamıyacakları kana’atında idiler ki rahat uymakta idiler. Onlar şu kana’atta idiler ki köleleştidikleri müslümanlar kendilerine gelecek herhangi bir tehlikeye karşı efendilerini korur ve gerekirse canlarınıda o uğurda verirler. Evet öyle idiler ve hala öyledirler, ama ne fayda Allah nurunu yeryüzünde tamamlamak ister. ‘’Onlar Allah’ın nurunu üflemekle söndürmek isterler. Allah nurunu tamamlıyacaktır müşrikler istemeselerde’’ 9/32
Evet! Yıl 1979 Allah’u Ekber sesi duyuldu onuncu günün şafakında, vahşete kapılmışlardı saraylarda oturan müstekbirler. Bu ses her gün minarelerden gelen sese benzemiyor diye mırıldandılar kendi aralarıda, bu ses 1400 küsür sene önce Hira’dan yükselen sese benzemekte. Mitterrand öyle demişti bu sesi duyunca „ Bu ses 1400 küsür sene önce Mekke”de yükselen sesin aynısıdır”, önlem alınmazsa çok yakın bir tarihte doğudan batıya, kuzeyden güneye kadar kendine taraftar bulacaktır diye sömürgeci müstekbirleri ve kudret sahiplerini uyarmıştı o gün. Ama ne yazık ki Mitterrand anlamıştı yapılan bu inkilabın felsefesini, fakat Rabbim Allah Resulüm Muhammed’dir(s.a.a) diyenler anlıyamadıkları gibi karşı durmuşlardı efendilerine zarar gelmesin diye. Halen anlamamışlar, verilmiş görevlerine devam etmekteler.
Biliyormusunuz müstekbir zalimlerin saraylarını koruyanlar kimlerdir? İslam inkilabına karşı mücadele veren müslümanlardır. Örnek gerekirse Arab yarım adasında kraliyet saraylarını kurmuş Arap şeyhleri oluşturmuş oldukları Arab Birliği adı altında siyonist İsrail’le el sıkışarak islam inkilabına karşı cephe oluşturmuşlar. Diğer islam ülkeleride bunlardan farklı değillerdirler.
İslam inkilabına karşı kurulmuş olan Arap Birliği Türkiye’yi yanlarına almak için yüz milyar dolarlık yatırım yapma teklifini sundular. Acaba kendi din kardeşine bu kadar hıyanet yapacak birilerini gördünüzmü tarihte!
Evet görülmüştür, İmam Hüseyn’e(s.a) karşı bundan daha kötüsünü Yezit yapıştı Ehl-i Beyti Resule. Yine aynı dava devam ediyor günümüzde. Şimdi yeni bir isim koymuşlar Şia ve Sünni. Nedir diye sorsan bunu diyene, diyecekler Şialar küfrediyorlar sahabeye, ne kadar kötü bir iftiradır koymuşlar müslümanların gündemine. Allah’ım sen koru düşmanların şerrinden.
İmam Hüseyni (s.a) ve Ehl-i Beyti Resulü şehid edenlere Sünni denilmediği gibi sahabeyede küfredenlere Şi-i demek insafsızlık olur. İslam inkilabının aziz Rehberi bu tip şialara İngiliz şiası diye isim vermiştir.
Şöyle bir soru sorulacak olunursa, müslüman ülkeler kimin hizmetinde ve ne ile yönetilmekteler? Allah aşkına vicdanları koyun ortaya, aklıda hakem kılarak cevap verin bu soruya!
Yine sorun bu müslüman milletlere, başınızda bulunan idarecileriniz dost ve müttefik kabul ettikleri ülkeler Allah’a inanıyor mular?
Resulün risaletine inanıyorlar mı?
Elinizde bulunan Kur’an-i Kerime inanıyorlar mı?
İslamı yok etmek için bütün güçleriyle çalışmıyorlar mı?
Açık açık Kur’anı ve Peygamberi karikatorize edip hakaret etmiyorlar mı?
Yaşadığınız ülkelerde Kur’ani yasayı rafa kaldırıp batı taklitçisi, hazırlanmış yasaya evet diyenler sahabeye karşı gösterilen hasasiyetin binde birini neden bunlara karşı gösterilmemekte?
İngiliz kurması tarafından Peygamber zevcelerine yazdığı kitapla hakaret eden Selman Ruşti’ye ölüm fetvası veren İmam Humeyni’ye müslümanlar niçin destek vermediler?
Neden sustular?
Müminlerin anneleri olan peygamber zevceleri sahabeler kadar değerli değilmidiler?
Görülüyorki karşı çıkmayı ve ses’siz kalmayı belirleyen müslümanlar değillerdir. Kime ve neye karşı çıkılacağını belirleyenler dinimübini islama düşman olanlardır. Bütün bu hakikatlar gün ışığı gibi ortada iken müslümanlar kendine dönüp düşünmeyeceklermi?
Evet! Mucizevi nur: İslam inkilabına karşı dünyanın en güçlü devletleri, yanlarına almış oldukları müslüman devletlerle birlikte iktisadi, siyasi ve nizami savaş ve iktasadi ambargoya rağmen ilimde, sanatta, teknolojide, siyasi ve iktisadi alanda büyük başarıler elde ederek İslam ümmetinin ne kadar başarlı iş yaptıklarını ortaya koyarak mucize yaratmıştır. Huzurun, güvenin, emniyetin ve özgürce yaşamakta olan ülkelerin ilk sırasında yer almaktadır, islam inkilabının yapıldığı müslüman ülke!
Dikkatli ol! Yaptığın saldırılarla dünyanın heryerinde kendi varlığını göstermiş islam inkilabının önüne geçemezsin, bu düşmanlığınla düşmanları sevidirir ve onlara güç vermiş olursun ve kendinide küçük düşürür kirletirsin. 38 yıldır dünyanın bütün güçleri birleşerek bu ilahi sesi durduramadılar, öyle ise islamın düşmanlarının yanında yer alma!
Muhammed Avci