Erdemli, onurlu, ilkeli olmak kadar, erdemli, ilkeli, onurlu kalmak ve yaşamak da önemlidir. İslam dini insan onuru söz konusu olduğu zaman bunun üzerinde önemle durmuştur.
İnsanın adamlığı, dolayısıyla Müslümanlığı namaz, oruç ve benzeri ibadetler ile ölçülmez. İnsan ister namaz kılsın ister namaz kılmasın adamlığı erdemli, ilkeli, onurlu yaşayıp başkalarının onur ve haysiyetine duyduğu saygı ile orantılıdır. Hadislerimiz kişinin namazı, orucu sizi aldatmasın; kişinin yalan konuşup konuşmadığına, emanete riayet edip etmediğine ve ahde vefa gösterip göstermediğine bakılmasını tavsiye etmişlerdir. Zira başkalarının onur ve haysiyeti onurlu, erdemli ve gerçek Müslümanlar için hadis metinlerimizde emanet olarak kabul edilmiştir. İşte bu noktada adam olanları ve gerçek Müslümanları başkalarının emanet olan onur ve haysiyetlerine gösterdikleri titizlik ölçüsünde değerlendirmek gerekir. Zira bu insan hayatında en fazla önem verilmesi gereken bir konudur. Ama ne yazık ki menfaat ve çıkar ilişkileri, nefse tutsak, şeytana esir olma; ilkeli, erdemli ve onurlu olma kavramlarını bazılarının dünyasında yok etmiştir. Sadi Şirazi ne de güzel demiştir; “Allah gördüğü halde insanın ayıbını gizler, insan görmediği halde yaygara koparır.”
Yaygaracılar erdemden, onurdan ve ilkeli olmak ve ilkeli yaşamaktan kopuk insanlardır. Böyleleri ilkeli ve erdemli olmaktan söz etseler bile ilkesiz ve erdemsizliğin şahlığını yaparlar. Yaygaracı olan insanlar erdemsiz ve ilkesizlerdir ve daima kusur ve noksanlık arayışı içerisinde olurlar. Kusur ve noksanlığı bulamadıkları zaman kendi hayal dünyalarında vesveselere kapılarak iftiralar üretmeye ve ürettikleri iftiraları da yaygaraya başlarlar ve kendileri gibi başkalarını da kendi yaygaralarına inandırmaya uğraşırlar. Yaygara üretenler de, yaygaralara inanlar da ilke ve erdemden uzak kimselerdir.
Erdemli, ilkeli, onurlu olmanın zor olduğu günümüz dünyasında yaşamak ağır imtihanları gerektirir. Önemli olan erdemlilik ve ilkeyi bozmadan, onur ve haysiyeti koruyarak yaşayabilmektir. İlkeli ve onurlu insanların her konuda ölçüler “hak”dır. Zira İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyuruyor: "Gözlerinin gördüğü haktır, kulaklarının duyduğu çoğu şey ise batıldır." (Bihar'ul-Envar, c. 75, s. 196) Onurlu, erdemli ve ilkeli insanlar bu kıstasa göre düşünürler, yaşarlar, konuşurlar ve yazarlar. Yine ilkeli ve erdemli insanlar okuduklarını, işittiklerini bu kıstasa göre değerlendirirler.
“Her şeyin bir ilkesi vardır. Dostluğun, düşmanlığın, ticaretin, siyasetin, sevginin, nefretin, rekabetin, ilim sahibi olmanın, hizmet etmenin, tebliğ etmenin, hacılığın, hocalığın, hatta hovardalığın bile bir ilkesi vardır.” Her şeyin bir ilkesi olur da adam gibi yaşamanın, mümin olarak yaşamanın bir ilkesi olmaz mı hiç. Elbette ki olur. Adam gibi olmanın, mümin olmanın ilkesi ise takva, Allah korkusu ve ihlas ile orantılıdır.
Bugün sosyal anlamda bazılarının yaşantısında ilke halini alan ilkesizlik, eşine asla rastlanmayacak kadar garip ve bazılarının yaşantısında has bir hal almıştır.
Medya da bazı siyasi ve dini içerikli tartışma programlarına baktığımız zaman, durum öyle akıl almaz bir hal aldı ki, söylemde, düşüncede, yaklaşımda ilke diye bir kavramdan söz etmenin bile imkânsız bir hal aldığı günleri yaşamaktayız. Dün emperyalizm ve siyonizme adeta kan kusanlar bugün emperyalizm ve siyonizmin ağzı ile konuşur olmuşlar. DünHizbullaha dua edenler bugün vahabiSuudi ve Arap krallarının ağzına bakarak Hizbullahın bir terör örgütü olduğunu dile getirmekteler. Dün her konuşmasında İsrail zulümlerinden söz edip, bu zulümleri tel’in edenler bugün sus pus olmuşlar. Dün bazı İslam ülkeleri hakkında kardeş İslam ülkeleri nitelemeleri yapanlar bugün aynı İslam ülkelerini düşman olarak addetmekteler.
Kısa zamanda ikilem dolu bu yaklaşımlar dönen dolapları göstermektedir. Buradan da ilkeli olmanın zor bir iş olduğu kolayca anlaşılmaktadır. “Normal günlük hayatta bile belden aşağı vurmak, hayatın ilkeleri içinde yer almaya başladı. Yalan, iftira, dedikodu, çamur atmak, ne varsa her şey mubah görülmeye başlandı.” Ancak unutmamak gerekir ki; hakiki bir Müslüman ve gerçek bir mümin hayatın tüm aşamalarında kendisine Kuran, Hz. Fahri kâinat ve Ehlibeyt imamlarının ilkelerini kendisine ilke ve prensip edinir ve son noktaya kadar ilkeli yaşar ve ilkeli ölerek imtihanı kazananlardan olur. Allah bizleri ilkeli yaşayarak, son noktaya vararak Azrail’in huzuruna çıkanlardan ve böylelikle imtihanı kazananlardan karar kılsın. Amin.
Selam ve Dua ile…
Mehdi AKSU