İran, 1979’dan beri Filistin’e destek veriyor. İran Devrimi, ABD emperyalizminin ve İsrail Siyonizminin birincil hedefi oldu. İran, ABD’nin kurmaya/ korumaya çalıştığı sistem içinde olsa bunlar belki de olmaz. İran bu sisteme 45 yıl önce isyan etti ve başka bir çizgi izledi
ABD destekli Şah rejimi döneminde İran’ın İsrail’le ilişkileri iyiydi. Bu rejim İsrail ile birlikte Ortadoğu’nun jandarmalığını yapıyordu. 1979 yılında İran’daki İslam Devriminden sonra çok şey değişti. En önemli simgesel değişim İran’ın Filistin davasına verdiği destekti. İran’da bulunan İsrail Büyükelçiliği ve konsoloslukları kapatıldı. Bu binalar Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ)’ne verildi. Bu binaya Filistin bayrağa çekildi. FKÖ lideri Yaser Arafat. Sıcak günlerde Tahran’a geldi. Bu devrimci tavır o günden bu yana sürüyor.
İslam dünyasında Arap olmayan İran, 1979 yılından bu yana kararlı ve samimi bir şekilde Filistin’e destek veriyor. Bunu stratejik bir plan dahilinde yapıyor. İran Devrimi, ABD emperyalizmini ve İsrail Siyonizm’ini birincil düşman/hedef olarak görüyor. Savunma planlarını da buna göre yapıyor. Bunun da bedelini çok yerde ödedi. 45 yıldır da bu hedeften vazgeçmedi.
İRAN-IRAK SAVAŞI DERSLERİ
İran-Irak Savaşını da ABD ve Batı’nın kışkırtmasıyla zorunlu olarak girdikleri bir savaş olarak görüyorlar. Kutsal Vatan Savunması olarak gördükleri bu savaşta 500 bine yakın şehit, bir o kadar da yaralı verdiler. 1980 yılında başlayan savaş 8 yıl sürdü ve Irak güçleri ülkeden büyük bir bedelle kovuldu. Devrimin başındaki savaş İran’a ağır zararlar verdi ancak çok önemli kazanımlar da sağladı. En önemlisi bağımsız yaşama... İranlılar bunu “Silah ve ekmek senin olacak” sözüyle formüle ettiler. O günden buyana “Direniş Ekonomisi” uyguluyorlar. Bir de bugün İsrail’e uzanan bağımsız Savunma Sanayi Projelerini başlattılar. Savunmada füzelerin önemini savaşta gördüler ve buna ağırlık verdiler. İran’ın her alanda çok güçlü bir savunma sanayisi var.
İşte bu İran, stratejik olarak Düşmanı İleriden Karşılama Stratejisi uyguluyor. Bu çerçevede ABD emperyalizmini ve İsrail Siyonizm’ini düşman olarak görüyor. Onu İran’dan uzak tutmak için bütün bölgede direnen devlet ve örgütlerle işbirliği yapıyor. Irak, Suriye, Lübnan, Afganistan ve Filistin direnişlerine açıkça destek veriyor. Hatta Afrika’daki ülkelere de… Elindeki imkanları dini ve mezhebi ayrım yapmadan seferber ediyor. 2003 Irak işgalinde, 2011 Suriye kışkırtmasında, direnişçi gruplara destek verdi. Suriye devletini de stratejik işbirliği anlaşmalarla destekliyor. Sahada komutan ve gönüllü askerlerini seferber etti. Çok bedel de ödedi. Suriye’de çok sayıda generalini ve askerini şehit verdi. Irak ve bölge direnişini örgütleyen büyük komutan General Kasım Süleymani’yi 3 Ocak 2020 günü Bağdat’ta şehit verdi. Kasım Süleymani’nin komutanlık ettiği gücün ismi de anlamlı: Kudüs Gücü Komutanlığı… Bu komutanlık hem İran içindeki olası işgale karşı direnişi bir de İran dışındaki direniş güçlerini örgütlüyor ve onları eğitip donatıyor. Bunun da hedefi, bölgedeki ABD destekli İsrail’in planlarını boşa çıkarmak.
.
İRAN’A SALDIRILAR
İran da ABD ve İsrail’in bölgede kendilerine bağlı kukla bir Kürt devleti kurmaya çalıştığını tespit ediyor. Bunu bozmak için de sahada mücadele ediyor. Talabani ve Barzani’yi yanında tutmak için onlarla sürekli temas halinde. Onlara bu güçlerden uzak durmalarını salık veriyor. Bölgeye 2003’ten sonra yerleştirilen PJAK’ı etkisiz hale getirmek için operasyonlar yapıyor.
İran, 13 Mart 2022 günü Erbil’deki MOSSAD karargâhını füzelerle vurdu. İş adamı Kerim Berzenci yara almadan kurtuldu. Mesaj yerini buldu. 15 Ocak 2024 günü de yine Erbil’de bulunan MOSSAD karargahını/ villayı vurdu. Olayda Peşrev Dizayi ve yanında bulunan 3 kişi öldü, 6 kişi de yaralandı. Ölenler arasında ünlü bir MOSSAD ajanının da bulunduğu açıklandı. Son saldırı, 25 Aralık 2023'te Devrim Muhafızları’nın Suriye’deki komutanı Seyyid Razi Musavi Şam’daki evinde füzeyle öldürülmesine misilleme olarak yapıldığı ileri sürüldü. Ayrıca Kirman saldırısı da bardağı taşıran son olay olmuştu. 3 Ocak 2024 günü İran’ın Kirman şehrinde Kasım Süleymani’nin 4. ölüm yıldönümü nedeniyle yapılan yürüyüş sırasında iki ayrı noktada patlayan bombalı saldırıda 91 kişi şehit oldu. 284 kişi de yaralandı. Saldırıyı IŞİD/DEAŞ’ın üstlendiği açıklandı. Bu örgütünde ne olduğunu herkes biliyor… Bu olayların Erbil’de bulunan bu merkezden yönlendirildiği ileri sürüldü.
LÜBNAN DİRENİŞİ
İran Devriminden sonra Lübnan’da Şii Emel ve daha sonra Hizbullah örgütleri kuruldu. Bunlar İsrail’in bölgeye yönelik katliam ve işgaline karşı koymak amacıyla kuruldu. Bu hareketleri İran başlangıcından itibaren destekledi. Kurulan bu örgütler İran’a bağımlı olmadan kendi ayakları üstünde kalmaya çalıştı. Humeyni de onlara bunu öğütlemişti. Bu çerçevede kurulan Hizbullah, 2006 yılında İsrail’in saldırısını göğüsledi ve 33 gün süren savaşı kazandı. İsrail ordusu Lübnan’a giremedi. Tarihinde en ağır yenilgiyi aldı. Bu savaşta Hizbullah’ın gücü ortaya çıktı. İsrail o günden buyana Hizbullah’a dokunamıyor!
‘KENDİNİZE GÜVENİN’
İran, 1979 yılından sonra da Filistin hareketini destekledi. Onlara da kendi güçlerine güvenmelerini ve buna dayalı direniş geliştirmelerini önerdi. Her türlü desteği vereceğini de söyledi. Bu dönemde FKÖ, dünya koşullarının da değişmesiyle sıkıntılı döneme girdi. Filistin sorununu diplomatik yollardan çözmeye çalıştı. Ancak buradan da istenilen sonuç alınamadı. Güzel sözler tutulmadı… İş oyalamaya döndü. Arafat 1987’den itibaren intifadayı başlattı. Yaser Arafat’ın deyimiyle “Çocuk generaller” taşlarla uzun soluklu mücadelede İsrail’i yıpratmaya çalıştı. Bu süreçte İslami Cihat ve HAMAS gibi örgütler güç kazanmaya başladı. HAMAS bugünkü direnişi hazırladı. 7 Ekim taarruzunu başlattı. O günden bugüne İran, Filistin direnişinin hep yanında oldu. Gerek diplomatik gerekse askeri ve siyasi desteği verdi. İslam dünyasına mesaj amacıyla Ramazan ayının son cumasını Kudüs Günü olarak ilan etti. İran’da o gün büyük gösterilerle kutlanıyor ve Filistin davasına destek dillendiriliyor. Ayrıca ABD ve İsrail tel’in ediliyor (lanetleniyor).
Filistin İslami Direniş Hareketi HAMAS Siyasi Büro üyesi Musa Ebu Mazruk 2016 yılında yaptığı açıklamada, İran’ın Filistin davasına verdiği desteği şu sözlerle özetledi:
“Bugüne kadar hiçbir İslâm ve Arap ülkesi, İran kadar Filistin direnişine yardım etmedi, özellikle 2006 yılında, İran Filistin Direnişine yardımının yanı sıra Gazze şeridinde de güçlü destek sağladı.”
DEVRİMİN SICAKLIĞINDA GELİŞEN DOSTLUK
Mazruk’un vurguladığı bu yardımın temelleri İran Devriminin hararetli günlerinde atıldı. (Hatta devrim öncesi günlerde de gerek Filistin kamplarında gerekse siyasi zeminde hep temas halinde olundu ve iki ülkenin devrimcileri birbirini destekledi ve yardım etti.) FKÖ lideri Yaser Arafat, 18 Şubat 1979 günü İran’ı ziyaret etti. Devrimin lideri İmam Humeyni ile sıcak bir görüşme yaptı. 3 günlük gezi sırasında İran hükümeti yaptığı açıklamada dış politikada birinci hedeflerinin Filistin halkını desteklemek olduğunu belirtti. Arafat da yaptığı açıklamada, İran devriminin büyük devletlerin bölge politikalarını alt üst ettiğini ve Filistin için yeni bir sayfa açıldığını kaydetti. Arafat, Humeyni için “İmamımız, şefimiz, tüm mücahitlerin yöneticisi” diye söz etti ve verilen desteği şöyle açıkladı: “Tahran’daki FKÖ bürosu, ister temsilcilik, isterse büyükelçilik adını taşısın bu büro İran ve Filistin halklarının dava birliklerinin bir simgesi olacaktır.”
Yaser Arafat, ilk büyükelçiliğe Filistin bayrağını İran Başbakan Yardımcısı Dr. Yazdi ile birlikte çeker ve şunları söyler: “İlk büyükelçiliğimize bayrağımızı çekmeyi kutluyoruz.” Yazdi de şunları söyler: “Bu bütün İran halkının beklediği bir olaydı. Bizim için çok tarihi bir an olan ilk Filistin büyükelçiliğinin açılışında bulunmaktan çok memnunum.” (Aydınlık, 20 Şubat 1979.) İran o günlerde İsrail ve ırkçı Güney Afrika devletine bir bardak petrol bile satmayacağını açıkladı. İlişkileri kesti. Filistin’e yardım edeceğini ilan etti. Büyük devletlerin iç işlerine karışmamasını istedi. Petrolü millileştirdi. Eski eşit olmayan anlaşmaları iptal etti. İngilizlerin kurduğu CENTO’dan çıktı. Ayrıca ABD ve İsrail’in İran’da bulunan personelini sınır dışı etti. İsrail Hava Yolları El Al’ı kapattı. Camp David Anlaşması’na karşı çıktı ve Mısır ile diplomatik ilişkilerini kesti.
25 Nisan 1979’da Küba resmi heyeti İran’ı ziyaret etti. Daha önceki Şah rejimi Küba ile resmi ilişki kurmamıştı. İran, emperyalizm karşıtı özgürlük hareketlerini desteklediğini ifade ederek, Zimbabwe’nin (1980’ne kadar Güney Rodezya) mücadeleci halkıyla dayanışma içerisinde olduğunu belirtti. Nikaragua’nın ve Angola Halk Cumhuriyeti’nin devrimci yönetimlerini tanıdı. Hindistan ile ilişkilerini geliştirdi. Bağlantısızlar Hareketi’ne katılmak için başvuruda bulundu. Ayrıca Çin ve Kore DHC ile de ilişkilerini geliştirdi.
İran bu çizgisini bugün de sürdürüyor. 2005-2013 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı yapan Mahmud Ahmedinejad döneminde İran, Güney Amerika ülkelerinin devrimci yönetimleriyle ilişkilerini geliştirdi. Ahmedinejad ve Chavez 7 kez görüştü…
Dünden bugüne… ABD ve İsrail bugün de İran’a saldırıyor. Mazlumlara verdiği desteğin bedelini ödüyor. İran, ABD’nin kurmaya/ korumaya çalıştığı sistem içinde olsa bunlar belki de olmaz. İran bu sisteme 45 yıl önce isyan etti ve başka bir çizgi izledi. Bugün başı dik onurlu bir ülke olarak gelişmesini sürdürüyor. Zenginliklerini yağmalatmıyor. Emperyalist düzene karşı kendi milli çıkarlarını koruyor. ABD bu süre içinde İran’a diz çöktüremedi. Onun bölgedeki karakolu mu diz çöktürecek!