İslam Cumhuriyetine yönelik “Şii yayılmacılığı” iftirası.
Bu iddia sahipleri iddialarının ispatı için herhangi bir delile dayanmıyorlar. İslam Cumhuriyetinin İslami gayretlerini Şii ve Fars yayılmacılığı ile iftirasıyla gölgelemek istiyorlar ancak bunun hiç hiçbir tutarlı delil sunamıyorlar. Mesela “şu bölge eskiden Sünni idi İslam Cumhuriyetinin çabaları ile şimdi Şii’leşti” dedikleri bir coğrafya veya topluluk yoktur.
Biz bu iddianın aksini kanıtlayacak delillerimizi sunuyoruz. Şöyle ki;
İslam Cumhuriyetinin kurucu kadrosunda olup halen en üst makamda yer alan İmam Hameney Şehit Seyyid Kutubun “İstikbal İslam’ındır ve Fizilalil Kur’an” adlı eserlerini 1960’lı yıllarda yani daha devlet olmadan yıllar önce Farsçaya çevirmiştir. Bu konu maalesef Sünni çevrelerce bilinmemektedir. İmam bu çeviriler nedeniyle Şahlık rejimi tarafından yargılanıp cezalandırılmıştır.
Şehit Seyyid Kutub’un Sünni olduğu tartışmasızdır. Mensubu olduğu İhvanı Müslümin teşkilatı lider kadrosu içinde bildiğim kadarı ile bir tek Şii yoktur. Bu Sünni teşkilat ümmetin göz bebeğidir. Muhammedi İslam’ı hayata hâkim kılmak için çok ağır bedeller ödemiş onlarca liderini şehit vermiştir. Ortaya çıkış nedeni İngiliz ve Amerikan emperyalizmi ile mücadeledir. Nihai amacı emperyalizmin uşaklığını yapan yöneticileri ülkeden kovup başta Filistin olmak üzere ümmet coğrafyasını gerçek özgürlüğüne kavuşturmaktır.
Aynı amaçla ortaya çıkan İmam Humeyni hareketi, Allah’ın (cc) yardımı ile bu amacını İran’da gerçekleştirmiş, Amerikan köpeği Şahı sahibine gönderdikten sonra gücü oranında coğrafyamızdaki diğer Amerikan köpekleri ile mücadeleye girişmiştir. Yani Muhammedi İslam’ı hayata hâkim kılmak ve emperyalizmin sömürüsüne son vermek, Filistin ve Mescidi Aksanın özgürlüğü için ağır bedeller ödeyen İslam Cumhuriyetinin kurucu kadrosu ile İhvan-ı Müslümin arasındaki muhabbet bu nedenle mezhepler üstüdür ve aziz İslam’a hizmet odaklıdır.
İmam Humeyni’nin İnkılap öncesi Filistin duyarlılığı ve inkılabı gerçekleştirir gerçekleştirmez yaptıkları bir makaleye değil bir kitaba dahi sığmaz.
Tarafsız bir bakışla İmam Hameney’in bu tercümelerine bakıldığında sizce “Hameney Şiiler arasında Sünnilik propagandası yapıyor, Sünniliğin İran’da yayılmasına hizmet ediyor mu denilir, yoksa Şiiliğin Sünniler arasında yayılmasına çalışıyor mu” denilir?!. Her ne kadar Fizilal’ı yazan şehit ile Farsçaya çeviren ‘yaşayan şehit’ bu tür süfli düşüncelerden beri ve hatta böyle düşünen alçak mezhepçilere düşman olsalar da bu Siyonist propaganda maalesef tutuyor. Bu günlerde Şehit Seyyid Kutup güzellemesi yaparken İslam Cumhuriyetine düşmanlık edenler bu hakikatin bilerek üstünü örtüyorlar. Bu propagandaya malzeme olup Siyonizm’in oltasına takılan sazanların belki cehaletleri mazeret olabilir ancak arkasında sarığı ve cübbesi ile vaiz, yazar, prof. Ve benzeri unvanları ile duran secdeli Siyonistleri Allah affetmesin, etmez de!
Yazı uzayacağından Şahın şehit ettiği Nevvab Safevi ile Şehit Seyyid Kutup ilişkilerine girmek istemiyorum. İsteyen bu konuyu da araştırabilir.
Aziz İslam’ın karşısından farklı din ve mezhepler bir binanın tuğlaları bir araya gelmişken, Müslümanların iki mezhebinin bir araya gelemeyeceğini savunmak bunların birlik ve dayanışmasını “ulusal çıkarlar ve mezhep yayılmacılığı” fitnesi ile yaftalayıp baltalamak alçaklık ve ihanettir.
Siyonistlere kâbusu yaşatan, etrafına duvarlar ördürten, onları içerde mülteci edip çadırlarda yaşatan, yüz binlercesini geldiği yerlere kaçmak zorunda bırakan medarı iftiharımız Hizbullah’a “Hizbullat” diyenler kuşkusuz Hizbuşşeytandırlar. Bunların adeta yüzüne tükürürcesine Mısır İhvan’ı lideri merhum Muhammed Mehdi Akif’in Hizbullah hakkındaki beyanlarını, her iki hareketin Sünni’cilik ve Şii’cilikten uzak ve dayanışma içinde olduklarına delil olarak, ekteki linkleri sunuyorum.
Ahmedi Nejad’ın 19 Saniyelik Konuşması.
Bu 19 saniyelik videoyu görmeyeniniz yoktur sanırım. İslam Cumhuriyetinin azılı düşmanları, başını ve sonunu kırparak verdikleri bu farsça konuşmanın altına Türkçe alt yazı koymuşlar. Alt yazının da altına parantez içine kendi yorumlarını eklemişler. O kısacık tercümeyi çarpıtarak vermişler.
İzlemeyenler için link veriyorum ( https://www.youtube.com/watch?v=J1bESdTa8hI )
Videonun altyazıdaki ilk cümlesi: “Biz Afganistan'da Amerika'ya yardım ettik.” Bu cümleyi Farsçaya çevirdiğimizde: “ما در افغانستان به آمریکا کمک کردیم.” Okunuşu: “Ma der Afganistan be Emrika komek kerdim.” Böyle bir cümle konuşmada geçmiyor.
İkinci cümle: “Sonra Irak’ta yardım ettik”. Bu cümleyi Farsçaya çevirdiğimizde:
“ بعد در عراق کمک کردیم.; Ba’de der Irak komek kerdim” Böyle bir cümle de konuşmada geçmiyor.
Hiçbir cümle “MA(ما)” yani biz ile başlamıyor. “İN HA (اینها)” yani bunlar ile başlıyor.
Peki, olayın aslı nedir? Ahmedi Nejad bu konuşmayı ne zaman, nerede, kime hitaben yapmıştır. Konuşmanın konusu nedir? Öncelikle konuşmanın metnine ait linki ve tercümesini veriyorum.
( Dr. Ahmedinejad'ın 2009 yılında ülkenin askeri merkezlerinin teftişine ilişkin açıklamalarını yeniden okumak (ourpresident.ir)
"O kadar kibirli davrandılar ki, gelip bütün askeri merkezlerinizi ziyaret edelim dediler. Ben de neden gelmek istiyorsunuz dedim? Gizli iş yapabilirsiniz dediler. Hayır dedim! Birisi Batılı ajanların sadece bir merkeze ayak basmasına izin verirse askeri merkez Bırakın, o ajanla izin veren kişiyi, ikisini de evlerinin yolunu kaybedecekleri bir yere göndereceğim!”
"Cumhurbaşkanımızın Analitik Haber Tabanı"na göre, Dr. Ahmedinejad'ın 2009 yılında ülkenin askeri merkezlerini ziyaret etme konusundaki konuşmasının bir kısmı aşağıdadır:
"Beş yıl öncesini, sadece beş yıl öncesini hatırlayın. Baskı altına girdiler ve taleplerde bulundular. O dönemde, gerilimi düşürmeliyiz, konuşmalıyız sloganıyla, düşmanlar taleplerini adım adım yükselttiler, yükselttiler ve bu taraftan adım adım geri çekildiler ve parlamentonun onayı olmadan milletimize bir takım yıkıcı sözleşmeler dayattıkları noktaya kadar vaatler verildi ve bu anlaşmaların metni millete olduğu gibi duyurulmadı.
Nükleer olayda tüm tesisleri kilitlediler. Üniversitelerin laboratuvarlarının da kapatılmasını istediler ve nükleere giden sahaların da kapatılması gerektiğini söylediler. Zamanın hükümetinin Afganistan'da ve Irak'ta ve nükleer meselede tam işbirliği yaptığı, tamamen geri çekildiği ve nükleer anahtarı neredeyse sonsuza dek onlara teslim ettiği bir durumda, yumuşama sloganı altındaki tüm bu işbirliğinden sonra, Bay Bush kürsüye geldi ve İran'ın şer ekseni olduğunu ve İran'a saldırmamız gerektiğini ilan etti. Bu kibirlilerin ahlakıdır. Onların önünde geri çekilirseniz, sonuna kadar gelirler. O kadar kibirliydiler ki, gelip tüm askeri üslerinizi ziyaret etmemiz gerektiğini söylediler. 'Neden gelmek istiyorsunuz?' dedim. "Gizli bir şey yapabilirsiniz" dediler. "Yasak!" dedim. Birisi Batılı ajanların askeri üslerimizden sadece birine ayak basmasına izin verirse, o ajanla izin veren kişiyi, ikisini de evlerinin yolunu kaybedecekleri bir yere göndereceğim! Ne aradıkları belliydi. Düşmanların Bay Bush'un planını kolayca uygulayabilmeleri için nükleer bahanesiyle savunma gücümüz hakkında bilgi edinmek istediler.
Bir ulusun başına bir sopa geçirildiğinde, haysiyet olasılığı yoktur, ilerleme olasılığı yoktur. İktidarın birinci vazifesi, düşmanın elinden o sopayı alıp düşmanın kafasına vurmak ve ezmektir, aksi takdirde kendilerini sahip saydıkları, doğru bildikleri, ayakta durdukları, her gün tehdit ettikleri sürece hiçbir şey yapılamaz. Bu tehdit bir kez ve herkes için ortadan kaldırılmalıdır.
Bazı insanlar, "Efendim! Tehdidi ortadan kaldırmak için gelip gülümseyeceksiniz, gelip tehdit edenlerle işbirliği yapmalısınız. Neden midelerine giriyorsun? Neden güçlü bir konumdan hareket ediyorsunuz? Mantığımız açık. Kibrin özünün kibir ve saldırganlık olduğunu söylüyoruz. Kibirli kişinin önünde kendinizi alçaltırsanız, daha üretken, daha aşırıya kaçacak ve talep listesini uzatacaktır. Savaşı ve tehdidi topraklarımızdan uzaklaştırmak istiyorsak, bunu güç, cesaret ve tabii ki sağduyulu bir konumdan yapmalıyız." (+)
"Cumhurbaşkanımız, analitik haber sitesi"
Bu metin bahsi geçen videodaki konuşmanın baştan sona tercümesidir. İsteyen linkten orijinaline bakabilir. Ahmedi Nejad’ın bir askeri birliği teftişinde yaptığı Amerika’ya ateş püsküren bir konuşmadır.
Bilindiği üzere İran’da inkılap taraftarları kendi aralarında iki kısma ayrılmış durumdalar. Reformcular ve muhafazakârlar. Muhafazakâr olarak bilinen Ahmedi Nejad kendisinden önceki cumhurbaşkanı reformcu Hatemi’yi Amerika’ya karşı ılımlı politikaları nedeniyle eleştiriyor. Özellikle nükleer anlaşma ile ilgili görüşmelerin Amerika’yı sahada azdıracağını söylüyor. Nükleer tesislerin onların denetimine açılmasına çok sert tepki gösteriyor. Afganistan ve Irak hakkında da benzer yumuşak ilişkiler kurulduğunu iddia ediyor ve bunu eleştiriyor. Bu beyanlar bir siyasetçinin siyasi rakiplerine yönelik ithamlarından ibarettir. Konuşmada geçen “Hemkari (همکاری) işbirliği” bizim siyasilerin birbirlerini sıkça itham ettikleri “işbirlikçi” anlamındadır. Herhangi somut bir delil yoktur.
Mesela Amerika Irak’ı işgale karar verdiğinde biz milli görüşçüler şöyle bir ikilem yaşamıştık.
“Amerika’nın Irakta ne işi var” diyen kardeşlerimize diğer kardeşlerimiz “Sen Halepçe’nin katilinden yana mısın? Saddamcı mısın?!” Diyorlardı.
Saddam 8 yıl boyunca İran’a saldırmış; Taliban yönetime geçer geçmez İran’ın Mezarı Şerifteki konsolosluğunu basarak dokuz çalışanı öldürmüştü. Bu aslında bir savaş sebebi idi.
İran buna rağmen 8 yıllık savaşa tahmili savaş dedi. Afganistan’la savaşmadı. Karşılık verme hakkından feragat etti.
İddia sahiplerinin Irak ve Afganistan’da İran’ın ABD’ye nasıl yardım ettiğine dair en küçük bir somut delilleri yoktur.
Mesela Saddam’ın veya Taliban’ın “İran bize karşı Amerika’ya şöyle veya böyle yardım etti” diye bir beyanları da yoktur.
https://ydh.com.tr/d/833/d/19548/d/19591/d/19647/israil-ordusu-isid-pratiklerine-basvuruyor
https://www.tevhidhaber.com/hizbullah-misirin-ulusal-guvenligine-tehdit-degil-55358h.htm
Emin Güneş