Geç Olmadan Uyanmak!

Rate this item
(0 votes)
Geç Olmadan Uyanmak!

İnsan, zaman tünelinde geri dönüşü olmayan bir yolculuğun tükenmeye mahkum yolcusudur.

Çoğu zaman ilmi bir çalışma yaptığımızda birilerinin bizi uyarmasına aldırış etmeyiz. Tek başımıza yaptığımız işin üstesinden gelebileceğimizi düşünürüz. Yapılan uyarıların bize faydası olmadığını zannederiz. Hâlbuki insan uyarı ve eleştirilere açık olmalıdır.
 

Akıp Giden Zamandan Gaflet etmek


İnsanın gaflet uykusuna dalıp unutmaması gereken en önemli şey, bir biri ardına akıp giden günlerdir. Basit bir ifade ile "zaman akıp gidiyor" ve insan bu hakikatten gafil. Bu ve benzeri gafletler insanın “öze dönüş”üne engel oluyor.


Zamanın engel tanımadan akıp gitmesi ibret vericidir. Fakat insan bundan ders almaz. Bu konuda Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır:


"İnsan için ne kadar çok ibret vardır, fakat çok az kişi bu ibretlerden ders çıkarır."


İnsan nefes aldığı her anından kendine ders çıkarmasını ve zamanı tasarruflu kullanmasını bilmelidir. Zira zaman dilimine yayılmış olan fiillerimizin kıyamette şahitliği söz konusudur.


İmam Sadık (a.s) babalarından naklettiği rivayette şöyle buyuruyor:


"Nuru insanın yüzüne doğmayan hiçbir gün yoktur. Her yeni bir gün insanoğlu için şöyle nida eder: "Ben san yeni bir gün ve yeni bir başlangıç için geldim. Ve ben senin için yapacağın işlerde şahidim. şahidin olacağım bu zaman içerisinde güzel işler yap. çünkü kıyamet günü ben yani zaman sana şahit olacağım. Sen beni o günden (kıyametten) sonra artık görmeyeceksin."


Zaman durmaksızın hareket halinde ve yaşanan olaylar insan için hüccet ve şahittir. Yapmış olduğumuz şeylerin zaman içerisinde kaybolması gibi bir şansı yok. Böyle bir yanlış düşünceye kapılmayın. Zira her anımız vazifelendirilmiş varlıklar tarafından kayıt altına alınmaktadır.


Rivayetlerde kullanılan tabirlerine dikkat ediniz. Günler ve haftalar insan için şahit olacaktır. Her yeni gün insana şöyle hitap ediyor: "Benimle olduğu anlarda hayırlı işler yapın. Zira kıyamet günü size şahit olarak çağrılacağım."


Her İnsan Kendi Zamanını Oluşturur


Her insan kendi zamanını oluşturur. Günler geçerken insan yerinde sabit kalmaz. Böyle bir şey düşünülemez. İnsan olarak zamanımızı biz oluşturuyoruz. Elbette oluşturulan bu zamanda başka varlıklarında müdahalesi vardır. Günlerin haftaların ve ayların geçmesi zamanın bitmesi anlamına gelmez. Aslında bitip tükenen zaman değil insanoğludur.

Biten her gün insanın yaşamından eksilen bir nefestir. Hz. Hüseyin b.  Ali'den (a.s) nakledilen bir rivayette şöyle geçiyor:


"Ey insan! Senin kendin yeni bir günsün. Sen, günler ve haftaların kendisisin. Geçen her gün senden bir parça eksiltmektedir. Günler geçip giderken sen yerinde sabit kalmazsın. İnsanın ömrü onun sermayesidir. Bu sermaye her geçen gün biraz daha azalmaktadır."


Her Geçen Yıl Hayattan Bir Parça Koparır


Ömrümüzden bir yıl daha geçti. Acaba zaman benim için geçerken benliğim olduğu yerde hiç eksilmeden sabit mi kaldı? Elbette ki hayır. Benim benliğimde azaldı belki de eriyip tükendi hiçbir eser kalmadı.


Geride bıraktığım bir yıl nefesimden bir nefes daha eksiltti. Zira insan, zaman tünelinde geri dönüşü olmayan bir yolculuğun tükenmeye mahkûm yolcusudur. Bu nedenle insan, zaman sermayesini çok iyi harcamalı ve tasarruflu kullanmalıdır. Elde etmek için tüm zamanını feda ettiği dünya malına verdiği önem kadar harcadığı zamanın da değerini bilmelidir.


Hz Ali'nin, Hz. Peygamber efendimizden (s.a.a) nakil ettiği bir rivayette şöyle geçer:
 

"En akıllı insan kendini her an hesaba çekendir. Ve dünya işlerini öteki alem ile irtibat halinde yapan kişidir."


 Biri Hz Ali'den (a.s) şöyle sordu:


"İnsan kendini nasıl hesaba çekebilir, nasıl sorgulayabilir?"


Hazret (a.s) cevaben şöyle buyurdu:


 "Geceyi sabah ve sabahı akşam ettiğin anında nefsine bak. Ve nefsine şöyle söyle. "Bugünün senin için diğer gülerden bir farkı yoktu. Ve bugünde gelip geçti ve gitti. Asla sana geri dönüşü olmayacaktır. Allah, "bugün ne yaptın?" diye senden soracak."


Burada vurgulanmak istenen şey gün mefhumunun anlamı değildir. Maksat, bir daha geri dönüşü olmayan gün ve haftalar değil tükenen insan ömrüdür. Ve Allah'ın insana soracağı şey ömrünü nerede ve nasıl harcadığıdır.


Benim sana bahşettiğim gün içerisinde sen neler yaptın?


Gün içerisinde beni andın mı? Adımı zikir ettin mi?


Bana hamd ve sena da bulundun mu?


Acaba kudretin olduğu halde hacetlerin için Allah'a yakardın mı ve karşılığını Allah'tan aldın mı?


Acaba komşuluk haklarına riayet edip onların hakkını savundun mu?


Diğer Müslüman kardeşlerinin sorunları için gerçekten çaba harcadın mı?


Dünyadan ayrılan akraba, eş ve dostların için cenaze evlerine gittin mi?


Yetim kalan çocuklara el uzattın mı?


Müslüman kardeşinin gıybetini eden arkadaşlarından uzak kaldın mı?


Söyle bakalım, sana vermiş olduğum bu güzel günlerini nasıl geçirdin?


Hz Ali (a.s) insan geçmişinde ders alma metotlarını söyledikten sonra şöyle devam ediyor:


"Kendi kendine şöyle de: Ey filanı! Bugün senin için bitti. Bu âlemdeki varlığından bir eksilme meydana geldi. Sen buna nasıl bir önlem aldın?"


İnsan geride bıraktığı zamanı hatırlamalıdır. Eğer bu zaman diliminde hayır işler yapmışsa Rabbine hamd ve sena etmelidir. "Elhamdülillah" demelidir. Bu başarıya ulaşma noktasında Allah'ın istediği şeyleri yaptığı için "Allah-u Ekber" demelidir. Elbette insanın gafil olmaması gereken nokta elde ettiği tüm bu başarıların kaynağının Allah olduğu hakikatidir. Ama eğer geçmişe baktığında bir hata veya günah görürse hemen tövbe edip “Estağfurullah” demelidir. Yapmış olduğu hata ve günahtan pişmanlık duymalı ve aynı hatayı yapmayacağına dair ciddi bir karar almalıdır.


Eğer insan gerçek manada kemal yolunda ilerlemek ve nefsini terbiye etmek istiyorsa mutlaka geçmişine bakmalı, kendi geçmişinden ibret ve dersler çıkarmalıdır. Özellikle Allah'ın kendisine bahşettiği bazı özel fırsatları iyi değerlendirmeli, kemal için uyanık ve ehli tefekkür olmalıdır.


Kısacası insan dalmış olduğu gaflet uykusundan bir an önce uyanmalıdır.

Ayetullah Müçtehid-i Tahrani

Read 2015 times