İmam Sadık (a.s)’dan şöyle nakledilmiştir:
Hz. İsa (a.s) havarileriyle (ashabıyla) seyahat ediyordu, halkı yol ve evlerinde ölen bir köye yetiştiler.
Hz. İsa, köy halkının bu durumunu görünce şöyle dedi:
“Bunlar, kendi ecelleriyle ölmemişlerdir, kesinlikle İlahi gazaba uğramışlardır, eğer böyle olmamış olsaydı, birbirlerini defnederlerdi.”
Havariler; “Keşke bunların durumunun neden ibaret olduğunu bir bilseydik” dediler.
Allah tarafından Hz. İsa’ya şöyle hitap edildi:
“Ey İsa! Ölüleri sesle! Onlardan biri senin cevabını verecektir.”
Hz. İsa bu vahiy üzerine; “Ey köy halkı!” diye onlara seslendi.
Onlardan biri, “Ey Ruhullah! Ne diyorsun?”dedi.
Hz. İsa, “Durumunuz nasıldır, neden bu hale düştünüz?”diye sordu.
Ölü, “Biz sabahleyin esenlikle uykudan kalktık, fakat akşamleyin hepimiz Haviye’ye düştük.”
Hz. İsa, “Haviye nedir?”dedi.
Ölü, “Dağları içinde dalga vuran ateşten bir denizdir.”dedi.
Hz. İsa, “Neden bu azaba düçar oldunuz?”diye sordu.
Ölü, “Dünya sevgisi ve tağutlara itaat etmek bizi bu hale soktu.”dedi.
Hz. İsa, “Ne kadar dünyaya gönül bağladınız?”dedi.
Ölü, “Süt emen çocuğun annesinin göğsüne gönül bağladığı gibi! Dünya bize yönelince seviniyorduk, bizden yüz çevirdiğinde ise gamlı oluyorduk.”dedi.
Hz. İsa, “Tağutlara ne kadar itaat ediyordunuz?”diye sordu.
Ölü, “Her ne diyorlardıysa itaat ediyorduk.”dedi.
Hz. İsa, “Neden ölüler arasından sadece sen benim cevabımı verdin?”dedi.
Ölü, “Onların ağzına ateşten bir gem vurulmuştur, sert ve haşin melekler onların başı üzerine dikilmiştir. Ben dünyada onların arasında idim, fakat onlardan değildim. Allah’ın azabı onları kapsadığında beni de kapsadı. Şimdi bir kıl ile cehennemin kenarına asılmışım, ateşe düşeceğimden korkuyorum!”
Hz. İsa (a.s) ashabına dönüp; “Çöplükte yatarak arpa ekmeği yemek, din salim kaldığı takdirde insan için daha hayırlıdır.” buyurdular.
Bihar’ul-Envar, c. 14, s. 322.