Ailede din eğitimi devamı…
C- Şahsiyet bağımsızlığına, küçüklük devresindeki kısıtlılıklardan kurtulmaya ve yaşı büyük olanların grubuna katılmaya ilgi duymak. Bu doğrultuda başarısız olunması durumunda genellikle genç itirazını başkaldırı ve isyan şekliyle ortaya koyar, normal olmayan eylemlere girişir ve davranış tarzı kötüleşir ve kaba huylu olur. Gerçekte ise hal diliyle benim şahsiyetime saygı duyun ve beni bağımsız ve özgür olarak tanıyın der.[1]
D- Saygısızlık, çirkin davranış, kınama ve mükerrer sitemde bulunmak, onları kötü ahlak, intikam istemi ve bazı zamanlar cinayet işlemeye sevk eder.[2] Müminleri önderi Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
“Kınama ve sitemde aşırılık, (muhatapta) inat ve ısrarın ateşini alevlendirir.”[3] Ali (a.s) bir başka yerde de şöyle buyuruyor: “Mükerrer açıklamadan sakın; çünkü sitem etmeyi tekrarlamak günahkârı çirkin amellerinde cüretli ve cesur kılıp (öte taraftan) kınamayı itibarsız ve değersiz yapar.”[4]
E- Evlada ve özellikle gence başkalarının yanında nasihat etmek onun şahsiyetinin tahkir edilmesine neden olur. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Topluluk önünde nasihat etmek, muhatabın şahsiyetini darbelemek ve küçük düşürmektir.”[5] Evlatlarımızla iyi bir ilişki kurmak için şunlar gereklidir:
1- Eğitim işinde masumların (a.s) hayat tarzı ve rivayetlerine özel bir dikkat ve önemle bakmalıyız. Bu yüzden masum hazretlerin (a.s) genç hakkındaki görüşlerinin ne olduğuna bakmak gerekmektedir. İmam Ali (a.s) gençlik devresi hakkında şöyle buyuruyor: “Gencin bilgisi az olması hasebiyle cehaleti mazurdur.”[6] Bu buyruğa ve masumların (a.s) diğer sözlerine dikkat etmek, gencin hata ve sapmaları karşısında insanın sabır ve metanetinin daha çok olmasına neden olur.
2- Dinsel inançları öğretmede ümitsiz kılan beyanlardan ciddi bir şekilde kaçınılmalı ve tüm kullarına ve özellikle gence yönelik Yüce Allah’ın lütuf, rahmet ve şefkati hatırlatılmalıdır. Raczer ve Kemzovastik gibi birçok psikologlar davranışın hislerden etkilendiğini belirtmişlerdir. Algı tarzları, idrakler ve hisler davranışları belirlemektedir. Bu yüzden eğer eğitmen din bilgilerini sadece korku, ümitsizlik ve olumsuzluk hisleriyle katışık bir bütün halinde beyan ederse, dinsel eğitimin yüce hedefleri gerçekleşmeyecektir.[7] İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sevmek korkmaktan daha iyidir.”[8]
3- Sevgi, özel ilgi ve muhtelif münasebetlerde hediye vermeyle duygusal eksikliklerini gidermek gayesiyle ev dışına ve iyi olmayan arkadaşlara sığınmamaları için olduğundan daha fazla evlatlarımızın gönlünü kendimize yöneltmeliyiz. Peygamber (s.a.a) evlatlara saygı göstermek hakkında şöyle buyurmuştur: “Evlatlarınıza saygı gösterin ve onları güzel eğitin.”[9]
4- Kötü ahlak ve şiddetten kaçınılmalıdır. İmam Ali (a.s) bu hususta şöyle buyuruyor: “Kötü ahlak dost ve yakınları insandan uzaklaştırır ve yabancıyı itinasızlık ve önemsememeye sevk eder.”[10]
5- Evlatların bazı hatalarına yönelik görmezlikte bulunmak ve onun yanlışlarından haberdar olunmadığını aksettirmek lazımdır; çünkü aksi takdirde onun size yönelik hayâ ve edebi azalır. İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
“Akıllı şahsın (şahsiyetinin) yarısı sabır ve tahammül ve diğer yarısı da görmezlikten gelmedir.”[11]
6- Edebildiğince direkt nasihat vermeden sakınılmalı ve istekler endirekt yoldan belirtilmelidir. İmam Rıza (a.s) şöyle buyuruyor: “Babamın şöyle söylediğini duydum: Nasihat serttir ve diğerlerine zor gelmektedir.”[12]
7- Aile ortamının şefkat ve samimiyet kazanmasına neden olan özellikle tüm aile bireylerinin hazır bulunduğu saatlerde (özellikle aile reisinin) ailenin yanında fazla ve samimice bulunmaya özen göstermek gerekir.
8- Anne ve babanın ve de eğitmenlerin söz ve davranışlarında intibak olmalıdır; zira başkalarından istediğimiz hususlara ideal bir şekilde kendimiz bağlı olmalıyız. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“İnsanları dil kullanmaksızın (amel ile) hayra davet edin.”[13]
9- Tahakküm, zor ve tehdit dilinden sakınmak ve tahlil, kavratma ve hükümlerin hikmetini açıklama dilinden istifade etmek. Zira İslam’ın mantıklı açıklanmaması, Müslüman gençlerin dinden uzaklaşmasına neden olabilecek bir hasar doğurabilir. Nitekim Hıristiyanların Hıristiyanlıktan el çekmesi ve İslam dinine yönelişin sebebi, onların dinleri hakkında mantıkî anlamda ikna olmamalarıdır.[14]
10- Onun (hurafe ve mantık dışı konulardan arı olan) dinî mekân ve meclislerde bulunmasının altyapısını oluşturmaya dönük mantıklıca çalışmak ve başarılı dindar şahıslarla tanışması kendisinin dinsel öğretilere yönelik bağlılık derecesini takviye edecektir. Eğer dinsel münasebetlerde böyle oturumları evinizde düzenler ve bu oturumda kendisine de bir sorumluluk verirseniz etkisiz olmayacaktır.
11- En son ilaç dağlamaktır.[15] Eğer yumuşak yöntemler uzun bir süreden sonra cevap vermezse, o zaman sert yöntemlerden istifade edilebilir. Ama bu yöntemde de diğer yöntemlerde olduğu gibi aşırılığa kaçmamaya özen gösterilmelidir. Öte taraftan bu yöntemin faydalı olacağından emin olmayıncaya dek ondan istifade etmek tavsiye edilmemektedir. Bu nedenle evladı evden dışarı atmak ve kovmak iyi bir olarak davranış gözükmemektedir. Her halükarda eğer eğitmen ve özellikle de anne ve baba uhdelerine bırakılan evlatlarının eğitim sorumluluğuna yönelik özensizlik ve kusurda bulunmamışlarsa ve bununla birlikte etkili olmamışlarsa, kendilerini kınamamalı ve sitemde bulunmamalıdırlar; çünkü insan özgür yaratılmıştır, kararlarında özgürdür[16] ve herkes kendi amellerinden sorumlu olmalıdır.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
[1] Felsefî Muhammed Taki, Goftar Felsefî, Bozorgsalan ve Civan Ez Nazar Efkar Ve Temayülat, c. 1, s. 38.
[2] Felsefî Muhammed Taki, Goftar Felsefî, Bozorgsalan Ve Civan Ez Nazar Efkar Ve Temayülat, c. 1, s. 55.
[3] Tuhafü’l-Ukul, s. 84.
[4] Ğurerü’l-Hikem, 278.
[5] İbn. Ebi’l-Hadid, Şerh-u Nehci’l-Belağa, c. 2, s. 341.
[6] Ğurerü’l-Hikem, 76.
[7] Takviyet-i Nizam Hanıvade, c. 1, s. 266.
[8] Şeyh Kuleynî, el-Kafi, c. 8, s. 128.
[9] Müstedrekü’l-Vesail, c. 15, s. 168.
[10] Ğurerü’l-Hikem, 435.
[11] Muhammed Reyşehrî, Mizanu’l-Hikme, hadis. 14915.
[12] Keşfü’l-Ğumme, c. 3, s. 84.
[13] Muhaddis Nuri, Müstedrekü’l-Vesail, c. 8, s. 456.
[14] Dr. Sacidi, Din Gorizi Çıra, Din Gerayi Çe San? s. 226.
[15] Allame Meclisî, Biharü’l-Envar, c. 31, s. 503.
[16] İnsan, 3. “Biz ona yolu gösterdik. Artık ister şükreder isterse nankör olur.”