Ayetullah Cafer Süphani, Şiiliğin ne zaman ortaya çıktığı konusundaki soruya şu cevabı verdi:
Genellikle bu tür sorular kelam alanında dillendirilmektedir. Mesela Eşarilik ne zaman ortaya çıktı? Mutezile ne zaman şekillendi? Hanefilik, Şafiilik, Hanbelilik ve Malikilik ne zaman ortaya çıktı?… türünden sorulara şöyle cevap verilir: Eşarilik Ebul Hasan Eşari (260-324 h) tarafından dördüncü asırda ortaya çıkan bir kelam ekolüdür. Bunun karşısında Hasan Basri’nin (ö:110 h) öğrencisi olan Vasıl b. Ata’nın (80-130 h) görüşlerini ihtiva eden Mutezile ekolü vardır. Burada söz konusu ekolün ortaya çıkış tarihini belirlemek mümkündür. Fıkhi mezhepler konusunda da durum aynıdır. Hanefi mezhebi Ebu Hanife (80-150 h) tarafından, Şafii mezhebi Muhammed b. İdris (150-204 h) tarafından şekillenmiş, vücuda gelmiştir. Malikilik ve Hanbelilik de aynı şekilde belli bir tarihte belli şahsiyetler tarafından ortaya çıkarılmıştır. Fakat Şiilik bir kelam veya fıkıh ekolü değildir. Dolayısıyla İslam’ın zuhurundan ve Resulullah’ın (s.a.a) vefatından sonra ortaya çıkmamıştır. Aksine İslam ve Resulullah’la (s.a.a) başlayan bir süreçtir.
Başka bir ifadeyle Şiilik İslam tarihi ile yaşıttır veya Şiilik Resulullah’ın (s.a.a) getirmiş olduğu öğretileri ihtiva eden orijinal İslam’ın bir diğer adıdır. Resulullah’ın (s.a.a) öğretilerinden biri, imamet meselesinin Allah’tarafından tayin edilmiş ve Resulullah tarafından da tanıtılmış olan bir imam vasıtasıyla devam etmesi konusudur. İslam dininin bekasının garantisi olan bu temel ilke Şiiliğin mahiyetini teşkil etmiştir. Resulullah (s.a.a) kendi hayatında bunun duyurusunu yapmış, ümmete deklare etmiştir. Sahabeden bir güruh kimse bunu kabul etmiş ve peygamberin vefatından sonra da bunun savunuculuğunu yapmıştır. Bu sahabeler Resulullah döneminde ve o hazretin vefatından sonra Şiiliğin öncülüğünü yapmış kimselerdir. Bir grup sahabe ise bunu görmezden gelmiş ve önderliği başkalarına mal etmişlerdir.
Dolayısıyla Şiilik Resulullah (s.a.a) döneminde ortaya çıkmış, Resulullah’tan (s.a.a) sonra ümmetin imamet görevini Allah’ın tayin ettiği ve peygamberin de ümmete tanıttığı imam tarafından yürütüldüğünü kabul eden kimselere Peygamberin vermiş olduğu bir ismidir.
Resulullah’ın (s.a.a) kelamında Şiilik
Beyyine suresinin 7. Ayetinde şöyle buyurmuştur: İman edip Salih amel işleyenler yaratılmışların en hayırlısıdır. Ehlisünnetin de birçok tefsir kaynağında Resulullah’ın (s.a.a) bu ayeti okuduktan sonra İmam Ali’yehitaben “Onlar sen ve senin Şiandır” buyurduğu zikredilmiştir.
Peygamberimiz bisetin üçüncü yılında davetini açıkladığında akrabalarından kırk kişiyi evinde topluyor ve onlara şu öneriyi getiriyor: Size çok değerli bir şey getirdim. Allah’tan başka ilah yoktur ve ben onun elçisiyim. İçinizden kim bunu kabul edecek ki aranızda benim vasim ve halifem olsun?
Peygamberin bu teklifi karşısında hiç kimseden bir ses çıkmıyor ve yaklaşık 15 yaşları civarında olan Ali ayağa kalkıyor “Ben bunu kabul ediyorum ey Allah’ın Resulü!” diyor. Resulullah (s.a.a) ona oturmasını buyuruyor ve teklifini iki kez daha yineliyor. Her ikisinde yine sadece Ali peygamberin davetini kabul edince Resulullah (s.a.a) kendi risaletini duyurduğu o günde Ali’nin de imametini dururuyor. Bu da şunu göstermektedir ki risaletle imamet birlikte gündeme gelen bir konudur. Şiilik de risaletin imametle devam ettiği görüşünü kabul etmenin ismidir.