Displaying items by tag: Huseyn İbni Ali

Cumartesi, 01 Kasım 2014 00:00

AŞKIN MERKEZİ KERBELA

Yerle göğün madde ile mânanın birleştiği nokta Aşkın merkezi Kerbela’dır;

yaratılmış tüm varlık tek bir noktadır. Bu nokta İlahi Vahdaniyet’in Ehediyyet sıfatının tecelli ettiği (Ehed) birliğin ve tekliğin merkezidir. Bu merkez yaratanla yaratılmışın arasında yaşanan aşkın buluşma noktasıdır. Bu nedenle insan-ı kamil sevdiklerini maşukuna kurban ederek, O’nda fani olmasını ister. Bu fani oluş mümin kalplerde el ve ayak izi bırakarak yaratılmışlarla yaratan arasında köprü kurar ve Urvet’ülVuska’yı oluşturur. Bu ip yükselmenin, özgürlüğün ve hürriyetin ipi olur. Her kim buna sarılırsa aşkın merkezinde (EHED) diyerek fena-fillah olur; işte o zaman zaferin, kurtuluşun müjdesi verilir.(Vebeşşirilmüminin) Müminleri müjdele ya Muhammed (s.a.a)’ diye hakkın sesi gelir mümin gönüllere.

Evet! Kerbela; Temiz kalplerin cesur yüreklerin Mevlası‘yla birleştiği aşk ehlinin manevi merkezi, canlar cananıyla birleşmiş mâna dolu İlahi sofranın etrafında, cennet pazarlığı yapılıyor can, mal, evlat ve sevdikleri karşılığında. Satıcısı Huseyin (a.s) alıcı ise Allah; ne güzel bir muamele var bu sofranın etrafında. Melekler diz çökmüş ve hayret içinde seyrediyorlar yapılan anlaşmayı, fısıltı başlar meleklerin arasında, işte secde ettiğimiz nokta; bakmalıyız İmam Huseyn’in durduğu noktaya. Arştan bir nur var Huseyn’in(a.s) ayak bastığı yerde, yaratılmış bütün varlık ’Ya hu yamenlehu illa hu’ diyerek döner bu nur ekseninde. Şeytan kudurmuş saldırı yapmak ister mümin gönüllere. Boşuna uğraşma İblis! Aşıklar maşukuyla birleşmiş, girersen yanarsın baştan ayağa! Senin dostların karşı tarafta cehennemi yaşıyorlar seninle birlikte, ahirete gitmeden bu dünyada.

Ey asrın müslümanı!. Asrın aşk reçetesini sanada yazıyor Kur’an, oku, düşün, dinle, tefekkür et girmek için aşkın mektebine, kulak verecekmisin okunacak olan ayete, bu ayet aşıklar maşukuyla pazarlık yaptığı arşın arzla bağlantı yaptığı makamdır; şimdi iyice dinle:

‘’Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (bu) Allah’ın Tevrat’ta da, İncil’de de ve Kur’an da da üstlendiği gerçek bir vaattır. Verdiği sözde Allah’tan daha sadık kim olabilir. Müjdeler olsun size, işte en büyük mutluluk ve en büyük kurtuluş. (Bu alış verişi yapanlar, tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler,cihad edenler, rüku edenler, secde edenler iyiliği emredip kötülüklerden alı koyanlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlardır. O müminleri müjdele!.’’ 9/111-112

Oldukça önemli bir pazarlık var ayetin metninde; öyle bir pazarlık ki kanları donduruyor damarlarda. Alıcıdan bir ses geliyor ben müslümanım diyene, hele lebbeyk ya Huseyin diyenlere, vereceğim şey veya alacağım şey nedir diye sorarsan ayetin metnine, cevaben mal, can ve sevdiklerini vereceksin Allah yolunda, verilecek sana karşılığındaCennet-i Ala. Eğer hazırım dersen bu muameleye ayetin metni yeni bir şart koyar önüne. Önce tövbe et der tüm günahlarından, ta kul olasın Mevla’ya, kurtulasın nefsin ve şeytanın şerrinden. Kul olman için önce temiz olmalısın seni kirletmiş günahlardan, günahlardan arındırılmış bir insan olarak dur mevlanın huzurunda, ta aram bir kalple hamd edebilesin yüce yaratana. Zulme, şirke, küfre ve ikiyüzlü münafıklara karşı malla, canla ve sevdiklerinle birlikte cihad edeceksin Allah yolunda. Bu eylemin rüku ve secde halinde teslim olduğunu gösterecektir yüce Mevla’ya. Emribilmaruf nehyi anil münker yaparak davet edeceksin insanları yüce Mevla’ya. Allah’ın hudutlarını koruyacaksın diyor yüce Mevla sana, ta oturabilesin aşk mektebinin Kerbela’daki sofrasının kenarında. İyice dinliye bildikmi dostlar ayetin metnindeki var olan manayı, can, mal ve sevdiklerimiz isteniyor bizden; ta kayıt yaptırabilelim kıyam merkezi olan Kerbela’ya.

Kerbela: Cennetle cehennem arsında kurulmuş bir köprüdür ayırmak için hakla batılı. Hemde zalimle mazlumun çizgisidir Kerbela. İlahi aşkın merkezi olan Kerbela’da yakılan özgürlük meşalesi asrımızda yeniden beşeriyete sunmuştur Kerbela. Rengi değişmiş yüzü ve benzi sararmış olan mukaddes İslam’a yeniden hayat veren dökülmüş temiz aşk kanı 1979’da yaplan İslam Devrimi’yle tüm beşeriyete seslenerek kurtuluş reçetesinin sunmuştur. Bu sunuş özgürlüğün, bağımsız ve hür yaşamın davetçisi olmuştur mazlum ve sömürülmekte olan insanlara. Bu davet büyük yaralar açmıştır zalim ve sömürgeci müstekbirlerin sinesinde. Zira hayata yeniden dönüş yapmış mukaddes İslam dini Kerbela’nın aşk mektebinden almış olduğu ilhamla. Çünkü manaile madde ikisi bir arada, İlahi aşkı oluşturmuşlardır Kerbela’da. Madde ile mana ikisi eşit oranda birleşince bir insanda küfre ve zulme karşı devrimin çeğirdeklerini oluşturur dünyanın her noktasında, olur Kerbela yaşar Huseyn‘in (a.s) aşkını ayağını bastığı her noktada.Huseyin bir gönül meyvasıdır, onu lemsedince insan yaşar İlahi aşkı dünyanın neresinde olursa olsun farketmez ona, uzaklık, yakınlık maddi bir görüntüdür aşkın kalıbına sığmaz; zira aşk öyle bir şeydirki, durur insana insandan daha yakın bir mesafede.

İki aşk yaşanıyordu Kerbela’da; biri Ömer binSad’ın aşkıydı; yandıkça yakıyordu Sad’ın oğlunun ciğerini bir kor gibi Rey şehrinin valiliği. İblis ve insani şeytanlar fısıldıyorlar Ömer binSad’ın kulağına: Bitir bu işi yoksa gider Rey şehrinin valiliği elinden! Bir dünya hırsı ve valilik makamının aşkı yakıyor Ömer’i cehennem ateşinde. İşte buda bir aşktır salt bir madde insana hazırlar cehennemi hem dünyada hemde ahirette. Çünkü yer almış şeytanın safında; bütün programı hazırlanmıştı Şam’daki Yeşil Saray’da Yahudi lobisi tarafından, tarihe yazılmamış bir cinayetin işlenilmesi istenilmişti Ubeydullah bin Ziyad’tan. ‘Ya Huseyn İbni Ali huzurumda durup diz çökerek beyat edecek bana yada başı kesik bir tepsinin üzerinde sunulacak bana’. Yezid’in bu fermanı kavuşunca Ubeydullah’a ölümle sonuçlanması istenmişti yeşil saraydan. Ömer binSad kalmıştı iki taşın arasında. Bir yanda duruyor Peygamber  nuru diğer bir tarafta ise Rey şehrinin valiliği yakıyor Ömer bin Sad’ın yüreğini. Zira Yezid ferman yazmıştı Mercan’ın oğluna, ya Huseyin beyat edecek eğilecek huzurumda yada kafası getirilecek bana. Mercan’ın oğlu öper mektubu koyar başına, çağırtır Ömerbin Sad’ı huzuruna, seni vali tayin etmiştim vali olarak gidecektin Rey şehrine, ama Yezid bin Muaviye’den mektup gelmiştir bize, ya Huseyin bin Ali diz çöktürüp beyat edecek Yezid’e ya kafası götürülecek Şam’ın sarayına, bu işi yapacak cesur birisi yoktur senden başka aramızda, önce bunu yapacaksın sonra gideceksin Rey şehrinin valiliğine, yüzü kıpkırmızı olur itiraz etmek ister Mercan’ın oğluna, ama Ubeydullah bin Ziyad Rey şehrinin valiliğini koyar ortaya, ya Huseyn’in başı ya Rey şehrinin valiliği. Oldukca çetin bir imtahanla kalır karşı karşıya, ama Ömer bin Sad’ın kalbinin derinliğine taht kurmuş ve aşk haline dönmüş vali olma muhabbeti söker onun kalbinden imanını, boyun eğdirir Yezid’le Mercan’ın oğluna işte tarihin en kötü insanı olarak geçer tarihe!.

Diğer bir aşk daha vardır yaşar Kerbela’da. Huseyin (a.s) oturmuş çadırında sadece yardımcısı Allah ve Allah’la irtibat kurmuş yaranları var yanında. Manevi bir hava, misk gibi esiyordu Kerbela sahrasında, İlahi Kelimetullah uğruna canlar hazırlanmış kurban olmaya. İmam Huseyin (a.s) yiğitçe durmuştu küfrün ve zulmün karşısında yaranlarıyla birlikte. Çünkü öz Muhammed’i (s.a.a) dinin kaydını yaptıracaktı tarihe, bu bir çizgi olacaktı kıyamete kadar mümin ve muvvahid olan müslümanlara. Bu direniş ve kıyamıyla yeniden yol haritasını çiziyordu İmam Huseyin ceddi Muhammed (s.a.a) aşkına. Necis elleriyle el karıştırmıştı Ümeyye oğulları mukaddes İslam’a. Büyük bir mesuliyet ve sorumluluk düşmüştü İmam’ın boynuna, temizlenmesi gerekiyordu mukaddes İslam’ın, bunun için İmam kıyam etmişti Süfyan ordusuna, çünkü temiz bir din bırakması gerekiyordu gelecekteki nesillere.

Evet!. İmam Huseyin oluşturmuştu bir aşk merkezi, takvası zirvede, oturmuş yalvarıyor Mevla’sına Sidret’il Münteha’da, ya Rabb  bir yol haritası çizmek istiyorum senin rızana uygun, sevdiklerimimi istiyorsun vermeye hazırım yer ve gök ehli şahid olsun. Bütün varlığım sana kurban olsun yeterki ceddimin emanet ettiği din baki kalsın!.

Evet!. Kerbela’nın metninde varolan hakikat Hz. Muhammed’in(s.a.a) iki ağır emanet vardır. Bu iki emanetten biri Kur’an-ı Kerim diğeri ise Ehl-i Beyt’idir. Akıl sahibi ve düşünüp tefekkür etmesini bilen her imanlı insan bu iki emanetin yüklemiş olduğu mesuliyet ve sorumluluk bilincini idrak ederek onu korumayı en mukaddes görev bilir ve herşeyini onu korumak için feda etmeyi kendine vazife bilir. Bu İlahi görevin temeli dört ana sütun üzerinde bina edilir. Halis ve katkısız bir iman, sadakat, samimiyet ve takva. Bunlar şeytanın ve şeytan olan insanların şerrinden korur ve bunların insanın kalbine nüfuz etmelerine engel olur. İman; tam manasıyla kalbe oturmuş insanın iç dünyasında güven ve emniyeti sağlamış yaradılış nuruyla irtibat kurarak Mevla’sında fani olmaya kendini hazırlamış bir makamın gerçekleşmesidir. İmanın tezahüratı olan sadakat insanın söz ve işiyle inandığını kanıtlamasıdır. Samimiyet inandığı davasına sevdiklerini onun uğrunda vermesiyle kendini kanıtlamasıdır. Takva ise bunların insana kazandırdığı zirvede kendisine layık olmayan işleri yapmama kimliğidir. Bu dört ilkeye bağlı bulunan diğer ilkelerinde birleşmesiyle insan-ı kamil meydana gelir ve Kerbela mektebi oluşur. Böyle bir mektebin bir daha oluşması mümkün değildir dersen Allah’ın ayetine itiraz etmiş olursun. Zira Allah insanın gücünün yetmediği birşeyi ona yüklememiştir.  Emrettiği şey onun gücü dahilindedir. Böyle bir söylem imanın zaifiyeti ve düşmanın fısıltısıdır. Bu söylemlerin doğru olmadığını asrımızın büyük devrimcisi ve ümmet imamı İmam Humeyni (r.a) bu mektebi gerçekleştirerek dünya emperyalistlerini İslam‘ın önünde diz çökmeye davet etmiştir. Bugün günümüzde yapılmış İnkılab‘ı 35 yıldır korumakta olan İmamımız ve Rehberimiz Ayatullah‘ul Uzma Seyyid Ali Hameney’i (damet berakatuhu) yukarıdaki Huseyni mektebin ilkeleriyle batıla karşı izzetli direniş ve cesaretiyle güçlü bir devlet inşaaetmektedir. Müstekbir zalimler ve onların destekçileri olan sözüm ona müslümanlar istemeselerde Kerbela’nın aşk mektebi bütün azametiyle Yezidi mekteplere karşı kimliğini ve yol haritasını ortaya koymuştur.

Evet!.Mümin kalplere sahip olan yiğit gençlerimiz bulunduğu her coğrafya üzerinde kendisine emanet bırakılmış olan Kur’an ve Ehl-i Beyt’in korunması yaşama alınması ve yaşatılması için oluşturmuş olduğu Kerbela’yı aşkı yaşayarak yerine getirme iftiharını yaşamaktalar. Aşkın nurunu yakalamış o eksende hareket ederken üstün bir ahlak onurlu bir duruş sergiliyerek aşk mektebi olan Kerbela’yı temsil eder. İlim, hikmet ve marifetle hayatını şekillendirerek Huseyni mektebe kayıt yapma kimliğini kazanır. Kendi nefsinde ve ailesinde öylesinine İslam’ı yaşarki mensubu bulunduğu Ehl-i Beyt Mektebi’nin ziyneti olur. Mazlumun ırkı, milleti ve dini sorulmadan onun yanında yer alır ve zalim karşısında durur mazlumun hakkını zalimden alma mücadelesini verir. Laik ve seküler din anlayışıyla İslam Ümmeti’ni idare etmekte olan devlet ve hükümet adamlarına itaat etmez, onlara yardımda bulunmaz, onlara destek vermez ve laik sandıklarda oy kullanmaz. Zira seküler ve laik bir  yönetim şekline inanarak devlet yönetenler Allah’ın dinine karşı bayrak açmış zalimlerdirler. Zalime yardım etmek ve ona destek çıkmak bu ehveni şerdir ve diğerlerinden biraz daha iyidir diyerek menfaatını gözetleyenler o zalim ve laik idarecilerle  beraber huzuru hakka gelecekler.

Evet! Manevi aşkın, fedakarlık ve isarın, sadakat ve samimiyetin, itaat ve teslimiyetin, sevgi ve muhabbetin, kardeşlik ve dostluğun, cesaret ve yiğitliğin, mesuliyet ve sorumluluğun bilinç merkezi olan Kerbela Mektebi her asır ve zamanda kendi mensuplarına yukarıdaki ilkelerle donatılmış olmalarını ister. Çünkü ilahi emanet olan Kur’an ve Ehl-i Beyt ancak bunların kazanımını elde etmiş olanlar sahiplenebilir ve zalimlere, bu dini istismar edenlere, sembolik Şii inancını taşıyanlara karşı mücadele edebilmesi için yukarıdaki ilkelere sadık kalarak oluşturmuş olduğu Kur’an ve Ehl-i BeytMektebi ile karşı çıkma cesaretini elde etmiş olur. Aksi halde slogan ve gösterişten öteye gitmez!..

Aşura sadece bir matem günleri olarak hayata getirilmemelidir. Belki bu on günlük Kerbela’daki duruşun metninde var olan hakla batılın, imanla küfrün, zalimle mazlumun ayrımını yaparak Kur’an ve Ehl-i BeytMektebi‘nin çizgisini belirleme vardır. Bu metinden insanlara sunulmak istenen mesajise tüm asırlarda Muhammed’i (s.a.a) olan mümin ve muvvahidlerin yaşamış oldukları her asırda hakla batılın, imanla küfrün, zalimle mazlumun ayrımını yapmasını ister ve hakla beraber olarak batıla  ve zalimlere karşı mücadele vermesini ve asla taviz verilmemesinin mesajını sunar.

Evet!. İyice oku Kerbela’yı, in inebildiğin kadarı ile in Kerbela toprağına kulağını koy dinle bak ne tür sesler gelecektir kulağına. Mesuliyet ve sorumluluk çağırısı var sana, sahip çık sana emanet edilmiş Kur’an ve Ehl-i BeytMektebi‘ne. Bu senin imanın, namusun, şahsiyetin, kimliğindir hem dünyada ve hemde ahirette. Cihad aşkıyla yaşa, zulme ve laik idarelere karşı dur, geç İmam Hameney’in safına kurtuluş müjdesi gelecektir birgün sana. Kalbindeki imanına iyi sahip çık yaşa İmam‘ın aşkını ta seni kıyama kaldırsın bugünkü Yezidler‘e karşı, yoksa miskin miskin Huseyin Huseyin diye ağlarsın Huseyni’lerde hizmet edersin asrımızın Yezidlerine. Unutma birgün utanırsın İmam Huseyn’in (s.a) huzurunda. Öyle ise dikkat et ey dost İlahi Velayet‘e karşı mesuliyet ve sorumluluğunu vicdani bir muhasebe yaparak asrın Yezidleri karşısında ki duruşuna bak!.

Muhammed Avcı

Tagged under