Bismillahirrahmanirrahim
“Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere yazıldığı gibi size de yazılmıştır; umulur ki takvalı olasınız.” ( Bakara/183) Bu okuduğum ayet-i celile, geçen ümmetlere farz kılınan orucun bizlere de farz kılındığını beyan etmektedir. Beşerin tarih boyunca muhtaç olduğu ilahi farizelerden ve vacibattan biri de oruçtur. Oruç da namaz ve zikir gibi farzdır. Bütün zamanlarda, her durumda, bütün medeniyetlerde, beşer hayatının her asrında insan, sahip olduğu özellik gereği farizelere ve vacibata muhtaçtır. Bu amellerden biri de oruçtur.
İlahi teklif/görev olarak adlandırdığımız oruç hakikatinde ilahi bir şereflenmedir; oruç tutmak, isteyenler için çok kıymetli ve değerli bir fırsattır. Elbette zorlukları da vardır; hiçbir hayırlı ve mübarek amel zahmetsiz değildir, insan zorluklara tahammul etmeden bir yerlere ulaşamaz. İnsanın oruç tuttuğunda çektiği zahmet ve gördüğü zorluk, oruçtan elde edeceklerinin yanında naçiz kalır; az bir sermaye ile büyük karlar elde etmektedir. Oruç hakkında üç merhale zikr edilmiştir:
Açlık ve sussuzluk
Birinci merhale orucun genel merhalesidir; yani yemek içmekten ve orucu batıl eden diğer şeylerden kaçınmaktır. Orucun muhtevası sadece bu merhale olsa bile birçok faydaları vardır; hem bizi imtahan ediyor, hem bizi eğitiyor; yaşamımız için hem derstir, hem de imtahan, alıştırma ve idmandır. Beden için yapılan spordan daha önemli ve faydalı bir spordur. İmamlardan nakledilen rivayetler bu merhaleye işaret etmektedir; İmam Sadık (a.s) buyuruyor: “ Allah orucu, zengin ve fakir eşit olsun diye farz kıldı”. Allah-u teala orucu, belli günlerde ve günün belli saatlerinde fakir ile zengin aynı olsun diye farz kılmıştır; fakir ve eli boş olan insan günün her anında canı istediğini satın alamaz, bulup yiyemez-içemez, ama zengin ve varlıklı kimseler gün boyunca canlarının çektiğini temin etme imkanları vardır, herşey hazırdır onlar için. Zengin, bu bolluk ve varlığın içinde fakirin çektiği açlık ve sussuzluğu , yokluğu idrak edemez ama oruç tutulduğu zaman herkes aynıdır ve kendi seçim ve iradeleriyle isteklerinden elçekerler.
İmam Rıza’dan (a.s) aktarılan bir rivayette İmam, orucun bu merhalesinde açlık ve sussuzluğun başka bir boyutuna işaret etmektedir. İmam (a.s) şöyle buyuruyor: “ Açlık ve sussuzluktan doğan zorluklara sabr edin...”. Oruç insana açlık ve sussuzluğa dayanma ve sabır etme gücü kazandırmaktadır, nazlı büyüyen, açlık ve sussuzluk çekmemiş kimselerin zorluklara tahammul ve sabrı da yoktur. Mücadele meydanında çok çabuk meydanı terk ederler; hayatın zorlukları ve zor imtahanlar onları zorlar ve onlar bu zorluklar altında ezilirler. Açlık ve sussuzluğu çekmiş insan bunların manasını anlamaktadır ve yaşamın bu yönünden gelecek zorluklara karşı sabır ve tahammül sahibi olmuştur. Mubarek Ramazan ayı insana bu sabır ve tahammulü kazandırıyor. Diğer bir rivatette İmam Rıza (as ) şöyle buyuruyor: ” ...Oruç, insana hayatında diğer ilahi teklifleri/ emirleri yerine getirme gücü kazandıran riyazettir...”. Ramazan ayında açlığa ve sussuzluğa tahammül etmek ve nefsani isteklerden uzak durmak bir nevi riyazet olarak görülüyor; elbette şeri ve ihtiyari bir riyazet kasdedilmektedir. İnsanın iradesini güçlendiren ve hayatın zorlu yollarını aşma azmini artıran faktörlerden biri riyazet çekmektir. Bir çokları bu şeri riyazete sığınmışlardır. Öyleyse okuduğumuz bu bir kaç rivayette görülüyor ki orucun bu aşamasında zenginler de fakirlerle aynı renge bürünürler. Açlık ve sussuzlukla kıyametin açlığını insana hatırlatır, insana sabır ve tahammül kazandırır, ilahi riyazeti insana öğretir; bütün bu faydalar sadece bu birinci merhalede sözkonusudur. Bunların yanısıra oruç insana, midesini boş bırakarak normal zamanda mubah olan işlerden kaçınmasıyla insanın kalbine nuraniyet ve sefa bağışlamaktadır.
Günahtan kaçınmak
Orucun ikinci merhalesi günahtan kaçınmaktır; yani gözü, kulağı, dili ve kalbi günahlardan korumak gerekir. Hatta bazı rivayetlerde derisini, cildini haramdan koruması gerektiği zikr edilmiştir. Hz. Ali (a.s) buyuruyor: “Oruç haramlardan kaçınmaktır, insanın yemek- içmekten ( kendisini ) koruduğu gibi.” Yemek, içmek ve helal nefsani isteklerden kaçınıldığı gibi haramlardan da kaçınılması gerekir, bu merhale oruç için bir üst merhaledir. Ramazan ayı günahlardan kaçınmak için güzel bir fırsattır.
Gençlerden bazıları benden, kendileri için dua etmemi istiyorlar, devamlı diyorlar “ siz bizim için dua edin ki günah işlemeyelim”, elbette dua etmek iyi ve gereklidir ama günah işlememek insanın iradesine bağlıdır; günah işlememeye karar vermeniz gerekir, eğer karar verirseniz günahı terk etmek kolay olacaktır. Günahtan kaçınmak, insanın gözünde bir dağ kadar büyük görünür ama insanın azmi ve kararılılığıyla dümdüz bir yol olur. Ramazan ayı bunu denemek için en büyük fırsattır.
Hz. Fatıma Zehra (s.a) kendisinden nakl edilen bir rivayette şöyle buyuruyor: “Oruçlu kulağını, gözünü, dilini ve azalarını haramdan korumadıktan sonra orucun ona ne faydası vardır?”
Diğer bir rivayette şöyle naklediir; bir kadın, hizmetcilerinden birine ihanette bulunur, bunu duyan Resulullah (s.a.a) elindeki yiyeceği ona uzatır ve yemesini ister, o kadın: “Ben orucum”, deyince Resulullah (s.a.a) buyuruyor: “Sen nasıl oruçsun hizmetçine ihanette bulunuyorsun? Oruç sadece yemek-içmekten korunmak değildir. Allah orucu, bu ikisinin yanısıra sözlü ve ameli günahlardan korunmak için bir hicab/perde olarak karar kılmıştır.” Allah orucu farz kılmıştır ki, insan günaha doğru gitmesin, dilin günahlarından kendisini korusun, kötü söz söylemek başkasına ihanettir. Bu günahlardan biri de kalbin günahlarıdır. Kalpte başkalarına karşı düşmanlık, kin beslemek kalbi günahlardandır.
Öyleyse orucun ikinci merhalesi, insanın kendisini günhalarından uzak tutmasıdır. Özellikle siz gençler bu fırsattan yararlanın, çünkü siz gençsiniz; gencin bunu yapmaya hem gücü var, hem de kalbinin temizliği ve nuraniyeti onun için bir avantajdır/ bir fırsattır. Günahları terk etme çabası içinde olun.
Gafletten kaçınmak
Orucun üçüncü merhalesi, insana Allah’ı unuttuıran her şeyden kaçınmaktır. Bu merhale, orucun en yüksek mertebesidir. Resulullah (s.a.a) kendisinden nakledilen bir hadiste Allah-u tealaya arzediyor: “ Ey Rabbim! Orucun mirası nedir?” Yani oruç insana ne kazandırır, neyi miras bırakır? Rabbulalemin buyurur: “Oruç hikmeti miras bırakır; Hikmet, marifeti kazandırır; Marifet ise yakine ulaştırır; kul yakin derecesine ulaşınca artık kolay mı, zor mu sabahladığını düşünmez ( onun için fark etmez ).”
Oruç, hikmet çeşmelerini insanın kalbine de akıtır, hikmet insanın kalbine hakim oldu mu ilahi/nurani marifet gelir, marifet oluştu mu yakin derecesine ulaşır, bu yakin hz. İbrahim’in (a.s) Allah’tan istediği yakindir. Bu ayın dualarında devamlı tekrar edilmektedir. İnsan yakin derecesine ulaşınca hayatın bütün zorlukları ona kolay gelir, insan olumsuz olaylardan etkilenmez hale gelir. Bakın ne kadar önemlidir; yükselme ve tekamül yolunu bir ömür boyu katetmek isteyen bir insan yakin sayesinde yaşamın zorlukları ve dünyada meydana gelen olumsuzluklar karşısında etkilenmez hale gelir. Bunların hepsi orucun sayesindedir; oruç insanın kalbinde Allah’ı yad etmeyi ihya edip ilahi nurun kalpte parlamasını sağlayınca ve kalbi aydınlatınca bunların hepsi peşinden gelecektir.
İnsanı Allah’ı anmaktan alı koyan ( gaflete düşüren) herşey orucun bu merhalesine zarar verir. Ne mutlu kendisini bu merhaleye ulaştıranlara! Bizlerin arzusu ve Allah’tan isteğimiz bizi bu merhaleye ulaştırması olmalıdır.
Vesselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuh.
İMAM HAMANEİ
Tercüme: RASTHABER