Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Dünya Kudüs Günü’nde yaptığı konuşmada, İsrail’in tüm uluslararası desteğine rağmen hiçbir hedefine ulaşamadığını söyledi ve İsrail’e seslenerek; ‘Yenilgiyi intihara dönüştürmeyin’ diyerek Gazze’yi terk etme çağrısında bulundu.
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Nasan Nasrallah’ın konuşmasının bir kısmı şöyle;
“Gazze’de yaşanan gelişmeler ve Dünya Kudüs Günü’nün kendine özgü niteliği bugün bizim bir araya gelmemizi kaçınılmaz kıldı….
Siyonistlerin Filistin’i işgal etmesinden ve tüm topraklarını hakimiyeti altına almasından sonra Filistin’in diğer bölgelerine yayılmak en başından bu güne kadar temel arzuları ve hedefleri oldu. Siyonistler Filistin halkını ve yurdunu dışsal bir gerçekliği olmayan bir şey gibi göstermeyi ve Kudüs’ü Yahudiler’in ebedi başkenti haline getirmeyi hedefliyorlar. İşgalden sonraki hedef Filistin davasını sona erdirmekti. Filistin topraklarından tek bir karışı bile sahiplerine vermeyi tek bir mültecinin bile evine dönmesini akıllarının köşesinden bile geçirmiyorlardı.
Nitekim İsrail’de Kudüs ve mültecilerin dönüşünün önlenmesi konusunda bir konsensüs görüyoruz. Onlar, bu büyüklükteki bir meselenin, kutsal toprakların ve bir halkın birkaç senede silinmeyeceğini, hatta birkaç nesil sonra bile yok edilemeyeceğini biliyorlardı. Bu yüzden uzun vadeli bir program öngördüler.
Tüm komplolara ve sorunlara rağmen direniş kendisini bölgeye ve dünyaya dayatıyor. Gazze’de yaşananlar işte bunun kanıtıdır.
Burada başta Suriye olmak üzere bazı ülkelerin direncine değinilebilir. Suriye teslim olmadı. Ayrıca İran devrimine Filistin’e ve Lübnan direnişine verdiği desteğe ve direnişin de İsrail karşısındaki zaferlerine değinilebilir. En önemli mesele şu ki Filistin halkı ümitsizlik ve teslimiyete karşı zafer kazandı. Direniş babadan çocuğa elden ele Filistinliler arasında bir miras olarak ulaştı. Filistin halkı, zorlu yaşam şartlarına göç vesveselerine rağmen topraklarına ve yurduna hala bağlıdır, teslim olmaya yanaşmamaktadır ve Filistin halkı hala direnmektedir.…
Arap devrimleri önce temiz ve dürüst niyetlerle başlamıştı; ancak bazıları bu devrimi çaldı ve onları istedikleri yönde değiştirdi. Bugün tanık olduğumuz şey bölge halkının ordularının ve toplumlarının yok edilmesi ve toplumlar arasında yüz yılda bile çözülemeyecek sorunların yaratılmasıdır.
Her zaman Siyonist rejime karşı sağlam bir bariyer olarak duran Suriye, Filistin direnişinin en büyük koruyucusu ve destekleyicisiydi bugün birçok sorunla boğuşuyor. Irak karanlık bir tünele girdi. Maalesef İslam adına, İslam Hilafeti adına Hıristiyan aileler zorunlu göçe tabi tutuluyor. Sünnilerin yalnızca iki seçeneği var; Ya IŞİD’e biat edecekler ya da kafaları kesilecek. Şiilerin ise seçme hakkı ile yok irtidat suçlamasıyla kafaları kesiliyor. Bizler birer Müslüman olarak bugün Irak’ta Müslümanlara ve Hıristiyanlara karşı yapılanları mahkum etmekle sorumluyuz.
İsrail’in bugün Gazze’ye başlattığı savaş, 2006′da Lübnan’a, 2008′de Gazze’ye yönelik savaşla aynı doğrultuda oldu. Ancak 2006 ile 2008 savaşlarının sonuçları birbirinden farklı oldu. Bugün bizler Lübnan’da düşmanın Gazze’ye yağdırdığı bombalarla yaşananları herkesten daha iyi anlayabiliriz. Çünkü bunlar, Siyonist rejimin 2006 savaşında Lübnan halkının başına getirdiği şeylerdi.…
İsrail üç yerleşimcinin kaçırılmasını kullandı, bunu Filistinli gruplara mal etti. Havadan, karadan denizden, evleri okulları camileri bombalamaya başladı, halkı mülteci haline getirdi. Uluslar arası toplumun sessizliğini; ABD, Batı BM Güvenlik Konseyi ve bazı Arap örgütlerinin desteğini arkasına aldı.
Ama bu saldırılara karşı koyan halkın yüce direnişi, Gazze halkının Direniş gruplarına dayanması ve direniş gruplarının da siyasi duruşu ve kararlılığı oldu. Burada bir kez daha vurguluyorum, nihai olarak belirleyici olan şu üçlü olacaktır. Sahadaki güç, halkın direnci ve dayanıklılığı ve siyasi istikamet.
2006 savaşında İsrail kendine yüksek ve ciddi bir hedef koymuştu; ancak son hafta savaşın bitmesini istedi ve devam etmesinden korktu. Halbuki bazı Arap liderleri İsrail’i savaşı sürdürmesi için teşvik ediyordu. Ancak İsrail savaşı sürdüremeyeceği sonucuna vardı ve Amerika’dan yardım istedi. Düşman, sadece Hamas ve İslami Cihat’ı değil tüm Gazze direnişini hedef aldı. Umut Filistinlilerin elindedir; ancak iş Amerika’ya ya da bazı Arap ülkelerine bırakılırsa bunu kötü yönde kullanacaklardır.
Şu an hedefte olan direniş, onun silahı ve direnişin iradesidir. Hedef sadece Hamas ve İslami Cihat değil, tüm Filistin direnişidir.
Gazze’deki tüm tüneller, Gazze’deki direnişin her füzesi hedeftir. Bundan daha da ötesi, düşman Gazze halkının damarlarında cereyan eden direnişin kanını nişan almıştır. İsrail’in kendi başına bir şey yapamayacağı noktaya gelip ABD’den yardım almaya mecbur olması perspektiftir.
Zafer Gazze’nin
Bugün direnişin mantığıyla söylüyorum. Zafer Gazze’nindir. Siyonistler ve tüm dünya Gazze’de tek bir hedeflerini dahi gerçekleştirememişse bunun anlamı, Gazze’de Direniş’in zafer kazandığıdır. Ben, Direnişin Gazze’deki zaferini sonuna erdirip sonunda muzaffer çıkacağını ilan ediyorum.
Çatışma iki taraf arasında oluyor. Taraflardan biri olan İsrail, dünyanın en güçlü ordularından birine sahip. Bundan daha da önemlisi, bu rejim 2006 ve 2008 savaşlarındaki zaaflarını gidermek için daha güçlü bir ordu kurmaya yöneldi. Çatışmanın diğer tarafı ise abluka altındaki Gazze; ama gördüğümüz gibi İsrail yenildi ve direniş kazandı.
Şu an İsrail’in hedef tayininde bir şaşkınlık yaşadığını görüyoruz. Onlar savaşın başında yenilgiden korkuyorlardı; bu yüzden de yüksek hedefler koymadılar, 2006′daki Lübnan savaşından ders almışlardı.
Bugün Gazze’ye hakim olma konusunda İsrail’in yenilgisi aşikar olmuştur. Kara saldırısındaki yenilgisi ve füzeleri yok etmedeki başarısızlığı aşikar olmuştur. İsrail basını da yenilgiyi itiraf ediyor.
İnsan kaybının büyüklüğü ve kara saldırısından duyulan korku İsrailli komutanların yüzünden okunuyor. Bu yüzden çocukları ve sivilleri öldürerek, Direniş’e verilen halk desteğini kırmaya çalışıyorlar. Bunlar Lübnan’da da aynı şeyi yapmışlardı; ama en onurlu insanlar olan sizlerin sayenizde bu hedefe ulaşamadılar.
Bugün İsrail, Direnişi herhangi bir çözüme zorlamaya çalışıyor. Bunun anlamı, İsrail ordusunun birer savaşçı asker değil, birer katil ve cani olarak Gazze’ye girmiş olmasıdır.
Yenilgiyi Gazze’de kalıp intihara dönüştürmeyin
Biz, Hizbullah olarak diğer meselelerdeki tüm ihtilafların ve hassasiyetlerin bir tarafa bırakılmasını ve Gazze’ye bir millet, bir sorun ve direniş olarak adilce bakılmasını istiyoruz.
Şu an Gazze, kanıyla, mazlumluğu ile direnişi ve kahramanlığı ile her meselenin üstünde tutulmalıdır.
İran, Suriye ve Hizbullah; Filistin direnişine yardımda zerre kadar ihmal göstermedi
Burada şunu söylemeliyim ki İran, Suriye ve Lübnan Direnişi, yıllardan beri Filistin’deki tüm direniş gruplarını desteklemek için hiçbir şeyi esirgemedi.
Gazze’deki gelişmeler konusunda biz Hizbullah olarak Filistin halkının ve tüm Filistinli direniş gruplarının yanında olacağız ve Filistin direnişine hiçbir yardımı esirgemeyeceğiz. Biz bu direnişle ortaklık duygusu taşıyoruz. Onların zaferi hepimizin zaferidir, yenilgileri ise bizim yenilgimizdir.
Yaşanan olayları dikkatle izliyoruz. Sahada ve siyasi alandaki her gelişmeyi yakından takip ediyoruz. Gazze’deki kardeşlerimize sizin yanınızdayız, direncinizden ve kararlılığınızdan eminiz, yapmamız gereken her şeyi yapacağız diyoruz”
Konuşmasının bitiminde İsrail’e seslenen Nasrallah; “Sizler bir yenilgi dairesinde ve örümcek yuvasındasınız. Dolayısıyla yenilgiyi, Gazze’de kalıp intihara dönüştürmeyin” diyerek sözlerine son verdi.