Hizbullah'ın mezhepçilikle suçlanmasına tepki gösteren Nasrallah, "Biz, Bosna Hersek'te Sünnileri savunmak için savaşmıştık" dedi.
Lübnan İslami Direnişi Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, "Biz, Sünnileri savunmak için Bosna Hersek'te savaşmıştık" diyerek, son dönemde Hizbullah'ı hedef alan mezhepçilik suçlamalarına tepki gösterdi.
Nasrallah'ın konuşmasının geniş özetini sunuyoruz:
Sizlerin zafer bayramınızı, işgalden kurtuluş bayramınızı kutluyorum.
Şuan, tüm şehitleri, kurbanları, ailelerini, yaralıları, fedakarlıkları, özgürlüğüne kavuşan esirleri, halkımızı, topraklarında direnen ailelerimizi, ordu, halk ve direnişten kurbanlar verenleri, Filistinlilerden ve Suriyelilerden kurbanlar verenleri saygıyla anıyoruz.
Bu yıl kutlamalara ev sahipliği yapan Batı Beka ehlini özellikle de selamlıyorum. Bu güzel toprakların halkı, büyük şehitler verdiler, büyük fedakarlıklarda bulundular.
25 Mayıs 2000, Allah'ın günlerinden bir gündür, Allah'ın rahmetinin, bereketinin, yardımının, desteğinin direnen halkımız üzerinde tecelli ettiği bir gündür. Allah'ın öfkesinin Siyonist işgalciler üzerinde tecelli ettiği bir gündür.
Böylesine bir gün, direniş ve kurtuluş bayramı oldu. Bu gün bizim zihinlerimizde canlı kalmalı ve gelecek nesillere de aktarılmalıdır. Çünkü bugünde derin bir ulusal tecrübe, büyük fedakarlıklar, dersler, ibretler, acılar, umutlar vardır. Çünkü bugün, şerefli aziz bir geleceğe acılan yoldur.
Böylesine bir günde, Filistin direnişinin gücüyle İsrail'in Gazze'den çıkışı ve Irak direnişinin gücüyle de Amerika'nın Irak'tan çıkışı gibi asrımızda olan olayları da hatırlamamız gerekiyor. Bu günler, Amerika-Siyonist proje tarafından hedef alınan tüm ümmetin bayramına dönüşmelidir.
Nekbe ve Nekse gibi acı günleri de unutmamamız gerekiyor. Muasır tarihimizde, Nekbe de Nekse de zaferler de var. 1948'deki Nekbe sadece Filistin'in değil tüm Arap ve Müslümanların, bölgedeki tüm Hristiyan ve Müslümanların Nekbe'sidir. Sadece bir halkı ilgilendiriyormuşçasına yaklaşmak hatadır.
Ders çıkarmak için Nekse gibi acı olayları hatırlamamız gerekiyor. Bazıları bu tür olayları unutmamızı istiyor. Çünkü bizlerin hatırasız, tarihsiz ve davasız kalmamızı istiyorlar.
Biz bu yıl direniş ve kurtuluş bayramını kutlarken bazı tehlikelerle karşı karşıyayız. Bu tehlikelerin başlıca iki tanesi şunlardır. Birincisi İsrail'dir, İsrail'in amaçları ve projeler.. İkincisi ise Suriye'de meydana gelen olaylar, evlerimizin kapılarımızın önünde tekfirci hareketlerin ortaya çıkmasıdır.
Kuzeye ve güneye bakmak zorunda kaldığımız günleri yaşıyoruz. Güneye bakmamız gerekiyor çünkü İsrail, projelerine devam ediyor. 2006 savaşından itibaren kendisini yeni savaş için eğitiyor, hazırlıyor. 2006 Temmuz savaşından sonra İsrail, 1., 2., 3., 4. dönüm noktası .. tatbikatları yaptı. İç cephe düzeyinde yapılan bu tatbikatlara herkes katıldı.
İsrail, Pazar günü yine iç cephe tatbikatı yapacak. Ama bu defa, tatbikatı "Dönüm Noktası 7" yerine "Sağlam Cephe 1" tatbikatı olarak adlandırdılar. Bununla savaşa hazır olduklarını kastediyor.İsrail, her gün Lübnan'ı tehdit ediyor, her gün hazırlıklarını üst düzey derecede tutuyor, Suriye'ye saldırıyor ve tehdit ediyor.
Bugün, açıkça konuşacağım. Çünkü vakit, başları toprağa gömme zamanı değil. Vakit, başları dik tutma ve fırtınalara karşı mücadele etme zamanıdır. İsrail, 2006 Temmuz'undan beri iç cephesini güçlendirir ve savaş için hazırlık yaparken bizler ne yaptık? Devlet ne yaptı? Halk ne yaptı? Hepimiz, güçlü ve kadir bir ordu istiyoruz. Fakat ordunun hazırlığında, silahlandırılmasında nereye geldik?
Biz bu soruları sorunca, ya cevap alamıyoruz ya da Amerika'nın ordunun silahlandırılmasına veto uyguladığını söylüyorlar. Bu doğru. Ordunun silahlandırılması yasak. Suriye'nin de S-300'e sahip olması yasak. Çünkü Arap devletlerine stratejik silahların satılması durumunda, dengeler değişecek. Lübnan ordusunu silahlandırmıyorlar. Çünkü ordumuz, milli bir ordudur. Silaha sahip olması halinde direniş gibi savaşacaktır. Çünkü ordudaki asker ve subaylar, bu vatanın evlatlarıdır. Lübnan İç Cephe Sorumlusu kim?Lübnan'da düşmanın saldırısına karşı hazırlık kesinlikle yok! Ne sığınaklar ne güvenlikli odalar var.
İsrailliler, Lübnan sınırında yerleşim merkezleri inşa ediyor. Dünyanın farklı bölgelerinden gelen Yahudiler, hazırlıyor ve eğitiyor. Çünkü onların rolü, sınır şeridinin güvenliğidir. Bizde ise sınırda yüzyıllardır var olan köyler var. Devletten beklenen, burada yaşayanları korumasıdır.
Bir kaç hafta önce İsrail, Golan'daki yerleşimcilerin silahlandırılmasını konuşuyor. Bizim sınırdaki halkımızın elinde ise silahları var. Bizdeki siyasiler ise sınırdaki köylerimizdeki halkın elinde bulunan silahların yasadışı olduğunu söylüyor ve toplanması çağrısı yapıyor. Sorun, Lübnan devletinin İsrail'e düşman muamelesinde bulunmamasıdır.
Bugün Lübnan, İsrail'i Güney Lübnan'dan çıkarabilecek ve 2006 Temmuz'unda olduğu gibi mücadele edebilecek güce sahiptir. Direniş, 2006'dan beri silahlanmaya devam ediyor, savaşa hazırlanıyor. İsrail'i Lübnan'a baktığında korkutan da direniştir. Lübnan'da çok sayıda kişinin direnişten nasıl kurtulabileceğini düşünüyor olmasına rağmen.
Direnişin silahını toplamayı düşünenler, bunu asla başaramayacaklar. Çünkü İsrail'e karşı savaşan direnişe, halk kucak açmaktadır. Devlet, şuan direnişin yaptığı görevi yerine getirinceye kadar silah bırakmayacağız. Çünkü şuanda devlet, Sayda'daki şehidin cenazesini bile koruyamayacak güçtedir.
Güçlü ve adil bir devletin kurulması halinde o devletin emri altında savaşacağız.
Burada gerçek bir tehdit var, İsrail hazırlığını sürdürüyor ve gelişmeleri takip ediyor.
Direnişteki sorumluluklarımızı yerine getirmeye devam edeceğiz. Baskılar ve karalama kampanyaları bizi yıldıramaz.
Direniş, ülkesini savunmaya devam edecek, başı dik olarak kalacaktır.
Devletin varlığı, herhangi bir boşluk ve kaostan efdaldir.
Devlette boşluk istemediğimizin delili, milletvekili seçimi için adaylarımızı 60 Kanun'a göre sunmamızdır.
Lübnan'ı Suriye'deki kanlı çatışmalardan uzak tutalım. Eğer biz, Suriye'de savaşmak isteseydik savaşırdık.
Trablus'taki çatışmalar durmalıdır. Bu çatışmalarda ufuk gözükmüyor. Ordunun Trablus'ta hakimiyetini sağlaması gerekiyor.
Suriye'de yaşanan olaylar gerçekten de çok önemli.
Suriye liderliği, en başında diyalogu kabul etti fakat muhalefet, yanlış verilere dayanarak hareket ettiği için diyalogu reddetti.
Suriye'nin maruz kaldığı saldırıda karar sahibi olan Amerika'dır, destekçisi de İsrail'dir. El-Kaide'de buna dahil oldu.
Suriye'ye karşı uluslararası bir savaş sürüyor.
Hizbullah'tan çok az bir grubun Suriye'de bulunması, Suriye Dostlarını rahatsız etti. Fakat Suriye'de bulunan binlerce silahlı, Suriye Dostları'nı rahatsız etmiyor.
Krizin çözümü için kabul edilebilir öneriler gündeme geldi, Suriye liderliği bu önerileri kabul etti fakat bölge ülkeleri reddetti.
Suriye'deki silahlı gruplara önderlik eden, tekfirci akımlardır.
Bazı Arap devletleri, hem Suriye rejiminden kurtulmak hem de tekfircilerden kurtulmak için tekfircilerin kendi topraklarından Suriye'ye geçişini kolaylaştırıyor.
Tekfirci cemaatlerin, Lübnan'a sınır olan şehirlerde kontrolü ele geçirmesi, tüm Lübnanlılar için tehlike oluşturmaktadır.
Suriye'de savaşanlar, Tekfirci Irak İslam Devleti'nin uzantılarıdır.
Suriye, direnişin sırtıdır, destekçisi olmuştur. Direniş, sırtına vurulan darbe karşısında elleri kolları bağlı durmayacaktır.
Eğer Suriye düşerse, Filistin gider.
Hizbullah'ın, Amerika, İsrail ve tekfircilerin bulunduğu cephede durması mümkün değildir.
Biz bu duruşumuzla, Lübnan'ı, Filistin'i ve Suriye'yi savunuyoruz.
Hakkımızdaki karalama kampanyaları, Suriye'ye müdahalede bulunsak da bulunmasak da durmayacaktır.
AB'nin bizi, terör listesine alma tehdidi, bizi ilgilendirmiyor.
Bosna Hersek'te Müslümanları savunmak için savaştık. Orada Şiiler yoktu Sünniler vardı.
Biz şuan yeni bir merhaledeyiz. Biz, yolu sürdüreceğiz ve her şeye katlanacağız. Size her zaman zaferler vaadettiğim gibi yine yeniden zaferler vaadediyorum.