Displaying items by tag: Rahman
Kuran denizinden bir damla
بسم الله الرحمن الرحیم
...ورتل القران ترتیلا
"Oku Kur’an’ı, harfleri sayılırcasına, tane tane ve yavaş yavaş." Müzzemmil 4
"Elif. Lâm. Râ. (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır." (İbrahim, 14/1).
-Resulullah (s.a.a): “Çocuklarınızı üç haslet üzere terbiye ediniz: Peygamberi sevmek, Ehli-i Beyti sevmek ve Kur’an okumak üzere.”
İlahi Maarif Hazinesi, Hamd Suresi
بِسْمِ الله الرحمن الرحیم . (1)الْحَمْدُلِلَّه رب العالمین (2) الرحمن الرحیم (3) مالک یوم الدین (4) ایاک نعبد و ایاک نستعین(5) اهدنا الصراط المستقیم (6) صراط الذین انعمت علیهم غیر المغضوب علیهم ولا الضالین (7)
Bu mübarek “Besmele” ayetinde Esmau’l-Hüsna’dan üç isim vardır: Allah, Rahman ve Rahim. Tüm ümitler de bu üç isimedir. Bu üç isme umut bağlanır ve bu üç isimden korkulur. Allah’ı rahmaniyetiyle tanıyan, her yerde Allah ‘in rahmetini müşahede eden ve kendisini nimet ve rahmetler içinde gören kimse korkuya kapılır. “Bu nimetler karsısında şükrettim mi? Bunca nimetler karşısında kulluk ve ihlâsta bulundum mu?” diye endişeye kapılır. “Gafletlerim başıma neler getirecek?” diye kaygılanır, küfran-ı nimet sebebiyle baştanbaşa utanca bürünür.
Besmelede yer alan (Esma-i Hüsna’dan) üç isim “Allah, Rahman ve Rahim” diğer isimlerin aslı ve esası konumundadır. Yani sair isimler bu üç mübarek isimden alınmaktadır. Bu üç ismi tanıyan, anlayan ve hakikatini algılayan kimse, Hakk’ın tüm isim ve sıfatlarını tanımış demektir. Bazı tahkik ehlinin de dediği üzere “Allah” özel isimdir. Yani tüm varlıkların mebde ve menşei olan âlemlerin rabbinin mukaddes zatının adıdır.Huzu, huşu ve ubudiyet sadece O’nun karşısında yapılmalıdır. Her muhtaç, ihtiyacını gideren kimsenin karşısında huşu ve tevazu göstermektedir. Buna da ibadet denmektedir. Kendisine boyun eğilen ve itaat gösterilen ise mabuttur. Gerçek mabut da tüm varlıkların ihtiyacını gideren Allah’tır. Varlıkların hepsi muhtaçtır. İhtiyaçları gideren mutlak zat ise sadece Allah’tır. O ise hiçbir şeye muhtaç değildir. Vücudun mertebelerinden her mertebeye ve her mevcuda bakarsan bak, bütünüyle muhtaç durumdadır. Tüm varlıkların ihtiyacını gideren, ama kendisi muhtaç olmayan tek gani, Allah’tır.
Yer ve göklerde olan bütün varlıklar “abd (kul)”dırlar. Tekvin ve yaratılış hasebiyle hepsi “abit (kulluk ve ibadet eden)”tirler ve hepsi de Allah’a mutidirler. Kur’ân’ın tabiriyle hepsi secde etmektedirler. Kur’ân-ı Kerim de yerde ve göklerde var olan her şeyin Allah’a secde ettiğini beyan etmektedir . Yani sadece akıl sahibi olan insanlar, cinler ve melekler değil, akıl sahibi olmayan varlıklar da Allah’a secde etmektedir.
Hamd suresi, Müslümanların farz namazlarında on kez okumaları gereken tek suredir ki bu da, surenin önemini ve faziletini yansıtır. Bilge ve gönlü uyanık insan bu sureyi özellikle namaz sırasında okuduğu vakit, meleklerin kanatları üzerinde göklere yükseldiğini ve ruhani ve manevi bir alemde an be an yüce Allah katına yaklaştığını hisseder. Yüce Allah insanları varlık aleminde başı boş ve amaçsız kendi haline bırakmamıştır.
Nitekim şimdiye kadar çok kez yüce Allah'ın insanlara karşı anadan daha yakın olduğunu duymuşuzdur. Peki, bir ana evladını tek başına ve güvenilir birine emanet etmeden bırakmadığı halde, acaba yüce Allah'ın insanı bu dünyada kendi haline bıraktığını düşünebilir miyiz? Allah teala, insanlara kelamını duyurmak ve onlara yaşamın yolunu ve kurallarını ve yücelme yolunda ilerlemelerini öğretmek için Muhammed-i Mustafa'yı (sav) Kur'an-ı Kerim ile birlikte insanlara gönderdi.
Kur'an-ı Kerim'in nurani ayetleri yüce Allah'ın kelamıdır ve bu ayetleri okumak ve üzerinde düşünmek insanları kemalin yüksek derecelerine erdirir. Ancak Kur'an-ı Kerim sureleri arasında Hamd suresinin has özellikleri söz konusudur. bu sure sadece 7 ayetten oluşmasına karşın fazilet ve marifet hazinesidir. Hamd suresi ile ilgili en ilginç ifadeye Hicr suresinin 87. ayetinde rastlamaktayız.
Bu ayette yüce Allah peygamberine şöyle buyuruyor: Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi âyeti ve yüce Kur'an'ı verdik. Kur'an-ı Kerim'in bu çok müfessiri hadislere ve delillere istinat ederek yedi ayetten maksadın Hamd suresi olduğunu ve yüce Kur'an-ı Kerim'dan maksadın da bu semavi kitabın geriye kalan bölümü olduğunu belirtiyor. Bu yüzden ayetten, Hamd suresinin saygınlığı yüce Kur'an-ı Kerim ile eşdeğerde tutulduğu ve öneminin herkesçe bilinmesinin sağlanması amaçlandığı anlaşılıyor.
İslam peygamberi (sav) bu nurani surenin ayetlerini en güzel biçimde vasfederken şöyle buyuruyor: Kul, Bismillahırrahmanırrahim dediği vakit yüce Allah şöyle buyurur: Kulum benim adımla başladı, o zaman benim de işleri onun lehine sonuçlandırmak ve eksiklerini tamamlamam ve durumunu mübarek kılmak gerekir. Kul, Elhamdülillahı rabbulalemin, dediği vakit yüce Allah şöyle buyurur: Kulum beni hamd etti ve nimetleri benden olduğunu ve kendisinden bertaraf olan afetlerin benim fazl ve lütfumdan olduğunu anladı.
O zaman siz de şahit olun ki ben uhrevi nimetleri, onun dünyevi nimetlerine ekleyeceğim ve ondan ahiret azabını bertaraf edeceğim, dünyevi afeti bertaraf ettiğim gibi. İslam peygamberi (sav) Hamd suresinin vasfını şöyle sürdürüyor: Kul, errahman errahim dediği vakit yüce Allah şöyle buyurur: kulum benim rahman ve rahim olduğuna şahadet getirdi. Ben de sizi şahit tutarım ki onu kendi rahmetimden ve inayetimden tam olarak yararlandıracağım. Kul, Maliki yamuddin dediği vakit yüce Allah şöyle buyurur: Kulum da itiraf ettiği gibi ben ceza gününün malikiyim, o zaman kıyamet gününde onun hesabını kolaylaştırır, iyiliklerini kabul eder ve kötülüklerinden geçerim. Kul, İyyakanabudu dediği vakit yüce Allah şöyle buyurur: Kulum doğru söyledi, o sadece bana tapıyor.
Ben de sizi şahit tutarım ki onunu bu ibadetine, bana tapmaya karşı çıkanların hasretini çekeceği kadar sevap vereceğim. İslam peygamberi (sav) şöyle devam ediyor: Kul, İyyakanastain dediği vakit yüce Allah şöyle buyurur: Kulum benden yardım talep etti ve bana sığındı, o zaman sizi şahit tutarım ki ona işlerinde yardımcı olacağım ve zorluklarda elini tutacağım. Kul, İhdinassıratal mustakim, sıratallazine, en'amta, aleyhim gayrilmağzube aleyhim velezzalin dediği vakit yüce Allah şöyle buyurur: surenin bu bölümü benim kulum içindi ve onun her istediği onundur. Duasını icabet eder ve arzusunu yerine getiririm ve onu korktuğu şeyden korurum. Bir gün gelecek hepimiz öleceğiz ve o gün hepimiz ilahi katın huzurunda amellerimizin hesabını vereceğiz.
Ölüm ve ceza gününü anmak insanların yüce Allah'la ilgili tanımını derinleştirir. Din ve ahlak uzmanları ölümün, eşsiz özellikleri ile insanların ıslahı üzerinde en çok etkisi olan bir durum olduğunu belirtiyor. İnsan maad gününü ve bu günün malikinin yüce Allah olduğunu hatırlayarak surenin devamında Rabbinden yardım talep ediyor. Surenin bu bölümünde dikkat çeken ilginç nokta, sanki sureyi okuyan kul, yüce Allah'a ibadet ve yardım talebini tek başına sunmaktan ve ben seni ibadet ediyor ve senden yardım istiyorum, demekten çekiyor ve bu yüzden kendisini başkaları ile birlikte gündeme getiriyor ve tüm insanları isteğine ortak ediyor ve şöyle diyor: Biz hepimiz sana ibadet ediyor ve senden yardım talep ediyoruz.
Gerçekte yüce Allah huzurunda bu tarzda konuşmak edep kurallarına daha uygundur. Hamd suresi esas itibarı Kur'an-ı Kerim'in diğer surelerinden beyan ve ahenk bakımından açıkça farklıdır. Başka surelerin hepsi, Allah'ın kelamıdır, lakin bu sure, kulların dilinden beyan edilir. Bir başka ifade ile yüce Allah bu surede kullarına kendisi ile nasıl konuşacaklarını öğretmiştir. Hamd suresi insan ile Allah'ın, yaratanla yaratılanın yakın ve aracısız irtibatının tecellisidir.
Hamd suresini tilavet ederken insan sadece yüce Allah'ı karşısında bulur, O'nunla konuşur, mesajını can-i gönülden duyar ve çok ilginçtir ki yaratılanla yaratan arasında bu doğrudan irtibat, Kur'an-ı Kerim'ın başlangıcıdır. Bu surenin en önemli adı olan Hamd, şükür anlamına gelir, çünkü surenin esas mesajı da Allah'a şükretmektir ve ilk ayet de Allah' şükretmekle başlamıştır. Surenin ikinci ünlü adı, Fatiha'dır ki fatihatul kitab'ın özetidir ve kökü, Kur'an-ı Kerim'i başlayan ve açan anlamına gelen fetih sözcüğüne uzanır. Allah'ın kitabının anası ve Kur'an'ın anası anlamına gelen Ummul kitab ve ummul Kur'an, bu faziletli surenin diğer ünlü adlarıdır.
Bu iki adlandırmanın sebebi ise, evvela Kur'an-ı Kerim'in bu sure ile başlamasıdır ve her şeyin başlangıcını o şeyin anası olarak adlandırılır. İkincisi, Hamd suresi Kur'an-ı Kerim'in aslı ve özü olarak bilinmektedir. Hamd suresinin diğer bazı adlarından Şafiye, Esas, Kuranul Azim, Nur, Elşükür ve Elşifa gibi adlara değinebiliriz. İbni Ebi Kaab, İslam peygamberinden (sav) Hamd suresi hakkında şöyle rivayet etmiştir: Kim bu sureyi okursa Tevrat, İncil, Zebur, Suhuf-i İbrahim, Suhufi Musa ve Kur'an-ı Kerim'in tamamını okumuş gibi olur ve bu sureden her harfe karşılık cennette ona bir derece verilir ki bu derecelerin vasfını anlatmaya iznim yoktur, sadece ne mutlu bu sureyi okuyana diyebilirim.