
کارگر
İran’ın Misilleme Operasyonları Siyonist Rejimi ve ABD’yi Çaresiz Bıraktı
-İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei, İran genelindeki yargı erkinin başkanları ve üst düzey yetkilileri ile adalet daire başkanlarıyla dün bir araya geldi.
İmam Hamanei bu görüşmede, İran halkının son zamanda dayatılan savaşta birliğini ve işgalcilerin hesaplarının ve planlarının boşa çıkmasını analiz etti.
İran milletinin, siyasi zevk farklılıklarına ve dini ağırlık farklılıklarına rağmen ülkeyi savunmak için büyük bir birlik oluşturduğuna dikkat çeken İmam Hamaneui, bu milli birliği korumanın herkesin görevi olduğunu vurguladı.
İmam Hamanei, “Milletimizin 12 günlük savaşta yaptığı büyük iş, milli azim, irade ve özgüvenden kaynaklanıyordu. Çünkü ABD gibi bir güç ve onun zincirlenmiş köpeği Siyonist rejimle yüzleşme ruhuna ve hazırlığına sahip olmak bile son derece kıymetlidir” dedi.
“İran milleti hiçbir alanda zayıf taraf olarak yer almayacak”
Dostların ve düşmanların İran milletinin hiçbir alanda zayıf taraf olarak yer almayacağını bilmesi gerektiğini vurgulayan İmam Hamanei, “Biz mantık ve askeri güç gibi gerekli tüm araçlara sahibiz. Dolayısıyla ister diplomasi sahasında ister askeri sahada olsun Allah’ın lütfu ile başarılı bir şekilde sahaya gireriz” ifadesini kullandı.
İmam Hamanei, “Siyonist rejimi bir kanser, onu desteklediği için Amerika’yı da suçlu olarak görüyoruz. Ancak biz savaşı başlatmadık; fakat düşman saldırdığında cevabımız çok sert ve keskindi” dedi.
İran’ın Siyonist rejime güçlü ve sert cevap vermesinin açık bir delilinin, bu rejimin ABD’ye sığınmak zorunda kalması olduğunu belirten İmam Hamanei, “Eğer Siyonist rejim diz çökmeseydi ve kendini savunabilseydi, bu şekilde Amerika’ya başvurmazdı; fakat İran İslam Cumhuriyeti’yle baş edemeyeceğini anladı” ifadelerinde bulundu.
İmam Hamanei, ABD’ye yapılan saldırının da çok hassas bir darbe olduğunu belirterek, “İran’ın hedef aldığı yer, Amerika’nın bölgedeki son derece hassas bir merkeziydi ve bir gün haber sansürleri kalktığında İran’ın ne kadar büyük bir darbe indirdiği ortaya çıkacak. Elbette bundan da büyük darbeler ABD’ye ve başkalarına indirilebilir” vurgusunu yaptı.
İmam Hamanei, son savaşta milli duruşun tezahür etmesini çok önemli bularak, “Düşmanın hesabı ve planı; İran’daki bazı önemli şahsiyetlere ve hassas merkezlere saldırarak sistemi zayıflatmak, ardından münafık, Pehleviciler ve serseriler gibi kendi unsurlarını sahaya sürerek halkı kışkırtıp sokağa dökmek ve böylece sistemi devirmekti. Pratikte düşmanın planının tam tersi gerçekleşti ve bazılarının siyasi konulardaki hesaplarının doğru olmadığı da anlaşıldı” diye konuştu.
Düşmanın gerçek yüzü, planı ve gizli hedeflerinin halk için ortaya çıktığını belirten Ayetullah İmam Hamanei “Allah onların planlarını suya düşürdü ve halk hükümetin ve sistemin yanında saf tuttu” dedi.
İmam Hamanei, farklı ve hatta zıt düşüncesi olan siyasi ve dini grupların bir araya gelip birlikte durmasını, büyük bir milli birlik yarattığını ifade ederek bu büyük birliğin korunmasının gereğine vurgu yaptı
İran millet mutlaka galip gelecektir
İmam Hamanei, yetkililerin coşku ve var gücüyle çalışmalarına devam etmeleri gerektiğini vurguladı.
Kur’an-ı Kerim ayetine atıfta bulunan Ayetullah Hamanei, ‘’Allah, kendi dinine yardım edenlere elbette yardım edecektir. İslam düzeni ve Kur'an-ı Kerim ve İslam'ın şemsiyesi altında İran milletine zaferi garantilemiştir ve bu millet mutlaka galip gelecektir." dedi.
İmam Hamanei, Siyonist rejimin son savaşta işlediği suçların hukuki açıdan takip edilmesi gerektiğinin altını çizerek, ‘’Yargı Organı son günlerde işlenen suçları yerel ve uluslararası ceza mahkemeleri aracılığıyla titizlik ve dikkatle takip etmeli.’’ diye konuştu/mehr
Arakçi: İsrail'in Suriye'ye saldırması sürpriz değil
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, İsrail’in Suriye’ye yönelik son saldırılarını “sürpriz olmayan” ve bölgedeki bilinen askeri stratejinin devamı olarak nitelendirerek, Tahran’ın Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğüne sarsılmaz desteğini vurguladı.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, İsrail’in Suriye’ye yönelik son hava saldırılarına tepki göstererek ülkesinin Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne sarsılmaz desteğini yineledi.
Arakçi, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, Çarşamba günü Suriye’nin Şam kırsalındaki Dera ve Süveyda bölgelerine düzenlenen İsrail saldırılarının, İsrail’in bölgede yürüttüğü bilinen askeri stratejinin bir devamı niteliğinde olduğunu ve yeni bir dönüm noktası teşkil etmediğini vurgulayarak, bu gelişmeleri “çok beklenen” olaylar olarak nitelendirdi.
“Sırada hangi başkent var?” diye soran Arakçi, İsrail’i “vahşi” bir rejim olarak tanımladı ve “Sınır tanımıyorlar ve sadece tek bir dilden anlıyorlar” ifadelerini kullandı.
İranlı Bakan, uluslararası toplum ile bölge ülkelerine de çağrıda bulunarak, “Bu apaçık saldırganlık tüm bölgenin güvenliği ve istikrarı için ciddi bir tehdittir. Buna son vermek için güçlerinizi birleştirmeniz gerekmektedir” dedi.
İsrail ordusu Çarşamba akşamı savaş uçaklarıyla Suriye’nin çeşitli noktalarına yönelik yoğun bombardıman gerçekleştirmiş, önce Şam’daki Genelkurmay Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Tişrin Sarayı’nı hedef almış, ardından Dera ve Süveyda bölgelerine saldırılar düzenlemişti.
Arakçi, İran’ın bu saldırılar karşısında her zaman Suriye halkının yanında olacağını ve desteğini sürdüreceğini vurguladı.(Ajanslar)
Kıyam Emri Bil Maruf İlkesinin Son Aşamasıdır
Şeyh Sabahattin Türkyılmaz Aşağı Çiftlik Köyünde kıldırdığı Cuma namazı hutbelerinde Kerbela kıyamının hikmet ve hedefleri üzerinde durdu ve aşağıdaki hususlara değindi:İmam Hüseyn'in (as) kıyamının mihverini ümmetin ıslahı ve ihyası oluşturur.
Ümmetin ıslah ve ihyası için en son aşama "Emri bil maruf ve nehy anil münker" ilkesidir.
Eğitim-öğretim, tebliğ, İrşad, tezekkür ilkeleri insanların ihyası için yeterli gelmediği zamanda "Emri bil maruf" merhalesine geçilerek ümmetin ıslah edilmesi gerekir.
"Emri bil maruf" ilkesinin son merhalesi kıyamdır.
Ümmetin ihyası ve ıslahı söz konusu olunca akla şu soru gelir; Ümmetin ölmüş olması veya fesada dalmış olması gerekir, peki ümmetin ölü toplum ve fasit toplum olduğunun nişanesi nedir?
Siyasi otoritenin tağut, batıl, zalim olmasıyla birlikte ümmet günahlar karşısında; zina, kumar, içki, hırsızlık, sömürü, adaletsizlik, yolsuzluk vb karşısında susuyorsa, sessiz kalıp bu günahları umursamıyorsa o ümmet ölmüştür demektir.
Ümmetin ölü olması ve ihya edilmesi gerektiğinin alameti, işte bu sessizlik, umursamazlık, vurdum duymazlıktır.
İmam Hüseyin (as) bu ölü ümmeti ihya etmek için kıyam etmiştir.
Günümüzde de İslam ümmeti peygambere hakaret. Gazze'deki zulüm ve katliam karşısında, fesat, sömürü, cehalet karşısında sesiz duyarsız ve umursamaz olduğu için ölüdür.
Ümmetin diriltilmesi gerekir, canlı olmayan bir toplum direniş gösteremez.
Cahil ve gaflette olan toplumu eğitim-öğretim tebliğ ve İrşad ile uyandırmak mümkündür.
Ama ölü bir toplumu tebliğ ile anlatmak ile diriltmek mümkün değildir. Tek yolu Emri bil marufun son merhalesidir.
İmam Hüseyin (as) işte bunu gerçekleştirmiştir.
Hüseyni matem meclisleri ölüleri ihya etmek içindir; Mersiye, sinezenler, ezadarlıklar ihya etmiyorsa bu merasimler Hüseyni değildir, sadece bireysel olarak uhrevi sevap almak içindir.
Vesselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuh.
Yemen İsrail'i dört koldan vurdu: İsrail tesisleri aralıksız hedefte
Yemen Silahlı Kuvvetleri, İsrail’e yönelik dört yeni saldırı düzenlediklerini duyurarak, Gazze’ye destek amacıyla yürüttükleri askeri operasyonların süreceğini açıkladı.
Yemen Silahlı Kuvvetleri, Çarşamba günü İsrail’e yönelik dört ayrı askeri operasyon gerçekleştirdiklerini ve Gazze’ye destek taahhütlerinin bir parçası olarak, Kızıldeniz ve Arap Denizi’nde İsrail gemilerine yönelik deniz ablukasının sürdüğünü teyit etti.
Ordunun Sözcüsü Tuğgeneral Yahya Seri, düzenlenen saldırılar arasında İsrail’in Ben Gurion Havalimanı'na Zülfikar balistik füzesiyle yapılan saldırının da yer aldığını belirterek, üç operasyonun İsrail’in güneyindeki Nakab bölgesinde yer alan askeri hedef Umm el-Raşraş limanı ile Ben Gurion Havalimanı'nın dört insansız hava aracı (İHA) kullanılarak vurulması şeklinde gerçekleştirildiğini ifade etti.
Açıklamasında Yemen'in Filistin halkına karşı dini, ahlaki ve insani sorumluluklarını yerine getirmeye devam edeceğini vurgulayan Seri, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları sona erip abluka kaldırılıncaya kadar askeri operasyonların süreceğini kaydetti.
Ayrıca, Yemen ordusu, işgal altındaki Filistin limanlarıyla faaliyet yürüten tüm şirketleri bir kez daha uyararak, bu limanlara sefer yapan gemilerin hedef alınma riski taşıdığını hatırlattı.
Yemen saldırıları nedeniyle İsrail, Eilat Limanı'nı kapatmak zorunda kaldı
.
İsrail Kızıldeniz kıyısındaki en güneydeki limanı ve stratejik öneme sahip Eilat Limanı'nın 20 Temmuz itibarıyla tüm faaliyetlerini durduracağını açıkladı.
Eilat Limanı, Yemen'deki Ensarullah’ın (Husiler) saldırıları ve artan borç krizi nedeniyle 20 Temmuz itibarıyla tüm faaliyetlerini durduracak. Limanın 2024 gelirlerinin yaklaşık yüzde 80 oranında azaldığı tahmin ediliyor.
İsrail Ulusal Acil Durum Otoritesi tarafından yayımlanan resmi bildiride, Eilat Belediyesi’nin ödenmemiş yerel vergiler nedeniyle limanın banka hesaplarını dondurmasının operasyonları imkânsız hale getirdiği belirtildi.
Liman borç yüküne dayanamadı
Yerel medya, kararı “dramatik bir adım” olarak tanımlarken, bunun Kızıldeniz’deki deniz lojistiğini sekteye uğratabileceğine dikkat çekti. Acil Durum Otoritesi, limanın kapanmasının bölgede İsrail Donanması'na yönelik lojistik desteği durdurabileceği uyarısında bulunarak, artan bölgesel gerilim ortamında güvenlik açıklarının oluşabileceğine işaret etti.
İsrail hükümeti Haziran ayında limanın borçlarının bir kısmını karşılamak amacıyla 15 milyon şekel (yaklaşık 4 milyon dolar) tutarında acil yardım paketi onaylamıştı. Ancak bu desteğin liman faaliyetlerini normale döndürmek için yetersiz kaldığı bildirildi.
Husilerin saldırıları
İsrail’in Kızıldeniz kıyısındaki en güneydeki limanı olan Eilat, uzun süredir Mısır’daki Süveyş Kanalı’nı bypass eden ticaret yolları için kritik bir geçiş noktası olarak hizmet veriyordu. Ancak Kasım 2023’ten bu yana Husiler, Gazze’deki saldırılara karşılık olarak Kızıldeniz, Aden Körfezi ve Arap Denizi'nde İsrail'i ve ticari gemileri hedef alan füze ve İHA saldırılarını yoğunlaştırdı.(Ajanslar)
Soykırımcı İsrail Bir Günde 85 Filistinliyi Şehit Etti
İşgalci İsrail ordusunun, dün sabah saatlerinden bu yana Gazze Şeridi'nin farklı bölgelerine düzenlediği saldırılarda aralarında çocukların da bulunduğu 85 Filistinli şehit oldu, çok sayıda kişi yaralandı.
Filistin Sağlık Bakanlığının yanı sıra hastane kaynakları ve görgü tanıklarından alınan bilgilere göre, katil İsrail ordusu, Gazze'nin farklı kesimlerinde Filistinlilere ait evleri ve zorla yerinden edilenlerin sığındığı çadırları hedef aldı; yardım dağıtım merkezinde toplanan sivillerin üzerine biber gazı atıp, ateş açtı.
Siyonist İsrail ordusunun, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinde ABD-İsrail güdümündeki yardım merkezi yakınında toplanan kalabalığa saldırısında 15 kişi atılan yoğun gaz nedeniyle boğularak, 6 kişi ise doğrudan vurularak şehit edildi, çok sayıda kişi de yaralandı.
Soykırımcı İsrail, Han Yunus'un Mevasi bölgesinde bir çadırı vurdu. Hava saldırısında 3'ü çocuk, 8 Filistinli şehit oldu, çok sayıda kişi yaralandı.
Siyonist İsrail ordusunun, Han Yunus'un Sabra Mahallesi'nde bir eve düzenlediği saldırıda Levh ailesinden 2 kişi, kentte yerinden edilenlerin çadırlarını hedef alması sonucu da 4 kişi şehit oldu.
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nusayrat Mülteci Kampı'nda yer alan bir daire ve yerinden edilenlerin kaldığı bir çadır ile kahvehane de Siyonist İsrail bombalarının hedefi oldu. Bombardımanda 11 Filistinli şehit oldu.
Katil İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Gazze kentinin güneyinde kalan Sabra Mahallesi'nde bir evi hedef aldığı saldırıda 2 kişi, Gazze kentinin batısındaki Ebu Hasira caddesinde bir grup Filistinliyi hedef alması sonucu da biri çocuk 2 kişi şehit oldu, çok sayıda kişi yaralandı.
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliya beldesinde de bir evin İsrail güçlerince bombalanması sonucu 4 Filistinli şehit oldu, 12 kişi yaralandı.
Gazze şehrinin kuzeydoğusundaki Et-Tuffah Mahallesi'nde Ez-Zerka bölgesi ile Bin Sıltan Camisi çevresinin İsrail tarafından bombalanması sonucu 2 kişi şehit oldu.
Soykırımcı İsrail ordusunun, Gazze şehrinin batısında bir evi hedef alması sonucu biri çocuk 3 kişi, şehrin doğusundaki Ez-Zeytun Mahallesi'nin Eski Şehir bölgesini bombalaması sonucu da 1 kişi şehit oldu.
Katil İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Gazze kentinin güneyinde kalan Sabra Mahallesi'nde El-Hattab ailesine ait bir evi hedef aldığı saldırıda 5 kişi, Gazze kentinin kuzeybatısındaki El-Kerame bölgesine düzenlediği saldırıda da 1 Filistinli şehit oldu.
Siyonist İsrail ordusunun, Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Bureyc Mülteci Kampı'nda 1. ve 3. blok bölgelerinde toplu halde bulunan Filistinlileri hedef alması sonucu 1'i çocuk 8 kişi şehit oldu, çok sayıda kişi yaralandı.
İşhalci İsrail savaş uçaklarının Deyr el-Belah kentine düzenlediği iki hava saldırısında 4'ü aynı aileden 7 Filistinli şehit oldu.
Katil İsrail ordusunun, Netzarim kavşağı yakınlarındaki yardım dağıtım merkezinin çevresini hedef alan hava saldırısında 4 Filistinli şehit oldu.
Gazze kasabı Netanyahu İranlı bilim insanlarına yapılan suikastları üstlendi
Siyonist rejim Başbakanı Netanyahu, geçtiğimiz yıllarda İranlı bilim insanlarına yönelik suikastlerin sorumluluğunu ilk kez üstlendi.
Siyonist rejim Başbakanı Binyamin Netanyahu, Fox News kanalına verdiği röportajda, geçtiğimiz yıllarda İranlı bilim insanlarına yönelik suikastlerin sorumluluğunu üstlenerek, “Daha önce İranlı bilim insanlarını ortadan kaldırdık, ancak son savaşta çok daha önde gelen isimleri hedef aldık” dedi.
ABD Başkanı Donald Trump ile Arap ülkeleriyle ilişkileri normalleştirme yönünde çaba sarf ettiklerini açıklayan Netanyahu ayrıca, Tel Aviv’in, Gazze Şeridi'nde 60 günlük bir ateşkes anlaşmasına varmak için çaba gösterdiğini iddia etti.
Netanyahu, son ABD ziyaretinde Donald Trump ile Gazze’de bir anlaşmaya varılması konusunda işbirliği yaptığını ve bu çabaların sonuç vermesini umduğunu ifade etti.
Siyonist rejim Başbakanı'nın bu iddiaları, onun Hamas ile esir takası anlaşmasına varılmasının önündeki en büyük engel olarak görülmesine rağmen geldi.
Netanyahu ayrıca “Sonunda Hamas’ın yok edilmesi de dahil olmak üzere Gazze’deki tüm hedeflerimize ulaşacağız” iddiasında bulundu.
Siyonist rejimin İran’la olan savaşta aldığı büyük zararlardan hiç bahsetmeyen Netanyahu, gerçek dışı açıklamalarda bulunarak Tel Aviv’in İran karşısında büyük bir zafer elde ettiğini ve bunun büyük bir gelişmeye zemin hazırlayabileceğini iddia etti.
Direniş Ekseninin Düşmanları
Allah’ın Adıyla
Direniş müphem, belirsiz bir kavram değildir; yapılan saldırıya karşı kendini savunmak, düşmana teslim olmamak; yurdunu, kimliğini, sahip olduğu maddi ve manevi varlıklarını, değerlerini korumak için canıyla malıyla mücadele etmek demektir.
Zulüm, baskı, işgal ve katliam karşısında direnmek dinimizin emridir. Kaldı ki, kendini savunmak canlı olmanın, insan olmanın bir gereğidir.
Bitkiler ve hayvanlar bile doğaları gereği kendilerine yönelik salıdırılara karşı direniş gösterirken insanların tepki göstermesi niçin yadırganır? Bu haklı mücadeleye niçin karşı çıkılır?
Direnişe karşı çıkmanın hiç bir mantığı yokken bazı çevrelerin direniş gösteren halklara kin ve düşmanlık göstermeleri, karşı çıkmaları nasıl izah edilebilir?
Direniş karşıtlarının başında saldırgan müstekbir güçler gelir. Bunlar kendilerini dünyanın efendisi, üstün varlıklar, sömürüye sultaya hak sahibi olarak gördükleri için karşılarında kimsenin durmasına tahammül edemez ve herkesin onlara teslim olmasını isterler. Kısacası uğursuz amaçları önünde duran, direnin herkesi ortadan kaldırmak isterler. Bunun günümüzdeki en açık örneği başını ABD’nin çektiği Batı Sulta Sistemi ve ileri karakolu rolündeki İşgalci Rejimdir.
Direniş Cephesinin düşmanlarından ikinci grubu varlıklarını, rejimlerini Batı Sulta Sistemine bağımlılıkta, uşaklıkta gören kukla rejimlerdir. Batı Asyadaki ve Kafkasya’daki rejimlerin çoğu bu gruba girer. Bu çevrelerden bazıları sözde zulme, sömürüye, katliama karşıdır, ama pratikte direnme cesareti gösteremedikleri, iktidarlarını , servetlerini, konumlarını ve itibarlarını kaybetmekten korktukları için Direnişin bir an önce bitmesini, yenilmesini, ortadan kaldırılmasını ister ve bu doğrultuda saldırgan müstekbir güçlere gizli ve açık destekte bulunmaktan çekinmezler.
Bu rejimlerin bazıları Direniş cephesine düşmanlıklarını açıkca izhar eder, bazıları ise görünürde timsah göz yaşları döker, gerçekte ise eziklikten, kınanmaktan, vicdan azabından-tabii varsa- kurtulmak, saldırgan canilerle ilişkilerine devam etmek için Direniş Cephesinin kökten ortadan kaldırılmasını arzularlar.
Devletler ve rejimler dışında Direniş cephesine düşmanlıkta sınır tanımayan öteki çevreleri ise kıskançlar, Emevi-Yezidi ekolü mensupları, NATO’nun mayın eşekleri selefi gruplar, ABD ve İsrail’den fonlanan maaşlı kalemler, Direniş Cephesinin yenilgisinden leş kapmaya hazırlanan Kürtçüler, Türkçüler, Arapçılar vb sırtlan sıfatlılardır.
Bu çevrelerin her biri farklı kategorilerde ele alınıp hangi motivasyonlarla Direniş Cephesine kin ve düşmanlık besledikleri ayrıntılı olarak tebyine muhtaçtır ve mutlaka açıklanarak genç nesiller aydınlatılmalıdır.
Medyada Direniş cephesine çeşitli bahanelerle kin kusan yandaş medya kalemşörleri ve hatiplerinin argümanları kıskançlıktır, bu kıskançlıklarını mezhebi kaygılarla perdelemeye çalışmakta, halbuki fonlandıkları/emir aldıkları efendilerinin ezikliğini ve bazen birinci gruptakilerle sürdürdükleri gizli işbirliğini örtmeye, gizlemeye çalışmaktalar.
Bu çevreler açısından asıl düşman ne ABD’dir ne İsrail, var da yok da tek bir düşman vardır, o da Şii İran ve İran’la dayanışma içerisindeki direniş gruplarıdır. Bunlara göre Şii İran ABD ve İsrail ile düşman değildir, yıllardır batı Asya bölgesinde Batı Sulta sistemine karşı verilen mücadelede on binlerce şehid vermeleri, kuşatmalara, yaptırımlara katlanmalarının tek bir hedefi var, o da Sünnileri Şiileştirmek, yeni bir İran imparatorluğu kurmaktır.
Bunlara göre Direniş Cephesiyle ABD ve İsrail arasındaki savaşların hepsi senaryodan ibaret(!).
Yine bunlara göre Suriye’de gizli olarak değil apaçık bir şekilde NATO ile, İsrail ile işbirliği yaparak bir terör grubunu iktidara taşımakla devrim yapılmış ve Sünnilik kurtarılmıştır(!) Cüppeli Mahmud’dan Yusuf Kaplan’ına, İsmail Kılıçarslan’ına kadar onlarca kalemşör ve hatip bu amaçla görevlendirilmiştir veya gönüllü olarak Direniş’e saldırmaktalar. Bunlara göre; yaşadığımız dönemde Sünniliğin maslahatı Şii İran ile birlikte bölgede işgalcilere soykırımcılara karşı direnmekte değil, bölge halkları ve ülkelerini Abraham Anlaşması, BOP ve NATO planları çerçevesinde İsrail ile uzlaştırmaktadır. Bu zavallı güruh Suriye’yi, Lübnan’ı İsrail sultası altına yönlendirmekle Şii tehlikesini bölgeden uzaklaştıracaklarına inanırlar. Bu çevrelerin söyleminde ve yemlendikleri efendilerinin pratiğinde bu iddiamızın aksini gören varsa buyursun kanıtlarını ortaya koysun, ikna etsin bizi.
Bir de dıştan daha doğrusu ABD ve dolayısıyla İsrail’den fonlanan medya kalemşörleri ve sözcüler var ki bunların daha açık sözlü oldukları söylenebilir. Bunlarda bir öncekilere göre nifak, iki yüzlülük daha azdır. Çünkü İslami değerlere başından karşı oldukları için gizlemeye çalışsalar da Batılı efendilerinin Direniş Cephesine galip gelmesini inançları gereği dört gözle beklerler.
Çünkü bunların dini modernitedir/Batı uygarlığıdır, dinlerine aykırı olan Direniş Cephesinden hiç hazzetmez ve bir an önce yenilmesini isterler.
Bir de ne idüğü belirsiz, densiz, kimin hizmetinde olduğu belirsiz çevreler vardır. Bunlara örnek olarak Kernan Çamurcu gibileri gösterilebilir. Etrafa çamur atmakla ünlenmiş Kenan Çamurcu sözde İran uzmanı rolünde hala 2009 fitnesinde başrolde olan liberal batıcıları övüp durmakta, İran’a dayatılan ABD desteği ve İsrail öncülüğündeki savaşta İsiyonist medya imparatorluğu tarafından üretilmiş yalan ve iftiraları yaymaktan büyük zevk duymaktadır.
Türkçe medyada son bir yılda Direniş Cephesi konusunda yazılan, çizilen, konuşulan konular yeniden gözden geçirildiğinde Pan Arabist, Pan Türkist, Pan Kürdist, Mezhepçi Selefi/tekfirci çevrelerin hepisinin Direniş Cephesine yönelik saldırılarda doğrudan veya dolaylı olarak, bilerek veya farkında olmaksızın Batı Sulta sistemiyle el ele vermiş oldukları ve siyonist projenin ilerlemesine yardımcı oldukları açıkca görülür.
Ziya Türkyılmaz
İran’dan Siyonist Netanyahu’ya Sert Tepki: "Başarısız Oldun!"
İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi, Siyonist İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun "Gazze’de zafer vaadinin askeri çıkmaz ve savaş suçu ithamlarıyla sonuçlandığını", "İran’ın nükleer programını yok etme hayallerinin ise başarısız" olduğunu belirtti.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi, X sosyal medya hesabından paylaştığı mesajında, "Netanyahu, yaklaşık iki yıl önce Gazze'de zafer sözü vermişti. Sonuç: Askeri çıkmaz, savaş suçlarından tutuklama emri ve 200 bin yeni Hamaslı asker" ifadelerini kullandı.
Netanyahu'nun, İran'da 40 yılı aşkın süredir devam eden nükleer programı ortadan kaldırmayı hayal ettiğine işaret eden Irakçi, "Sonuç: Paralı askerlerinin şehit ettiği bir düzine İranlı akademisyenin her biri, 100'den fazla yetenekli öğrenci yetiştirmişti. Netanyahu'ya neler yapabileceklerini gösterecekler" ifadelerine yer verdi.
Irakçi, Netanyahu'nun İran'daki hedeflerinden hiçbirine ulaşamadığını, İran'ın İsrail'in gizli tesislerini yerle bir ettiğini ve Netanyahu rejiminin bunları hala sansürlediğini" aktardı.
ABD'nin İran'a yönelik politikalarının Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından hakkında tutuklama kararı bulunan Netanyahu tarafından dikte edildiğini savunan Irakçi, şunları kaydetti:
"İran'ın aranan bir savaş suçlusunun söylediği her şeyi kabul edeceği saçmalığının yanı sıra kaçınılmaz soru da ortaya çıkıyor. Netanyahu tam olarak ne içiyor? Eğer hiçbir şey içmiyorsa Mossad Beyaz Saray'da neye sahip?"
Bu Savaş Kimin?
Bu savaş 1979 Şubat ayında İmam Humeyni (ra) tarafından yakılan özgürlük ve istiklal meşalesini söndürmek için başlatılan aralıksız çabaların devamıdır.
Bu savaş, İslam İnkılabının zaferi ve bereketiyle başlayan uyanış hareketini durdurma komplolarının devamıdır.
Bu savaş, birkaç asırdır geri bırakılmış ümmetin dirilişini, ilerleyişini, birlik ve beraberliğini sağlamaya yönelik hareketi yenilgiye uğratmak için başlatılan karalama, mezhep taassubunu körükleme sürecinin devamıdır.
Bu savaş bir yandan İran içerisinde iç savaşlar çıkarırken öte yandan Irak'a tahakküm eden Saddam rejiminin zamanın Doğu ve Batı emperyalist güçlerinin desteği ile İran'a dayatılan sekiz yıllık savaşın bir devamıdır.
Bu savaş İran'ı kuşatmak için komşuları Afganistan ve Irak’ın 2001 ve 2003 yıllarında ABD öncülüğünde NATO orduları tarafından işgalinin bir devamıdır.
Bu savaş, ABD ve bölgedeki müttefiklerinin 2011 yılında Suriye'de çıkardıkları iç Savaşın ve 2024 Aralık ayında Direniş Cephesini arkadan hançerleme, Suriye'yi ABD kuklası terör çetelerine teslim savaşının bir devamıdır.
Bu savaş, Aksa Tufanı operasyonu sonrasında Gazze'ye karşı başlatılan katliam ve soykırımın bir devamıdır.
Bu savaş, Lübnan, Irak, Yemen ve Suriye'de Direniş Cephesi bileşenlerine karşı sürdürülen ihanet, baskı ve kuşatmaların bir devamıdır.
Bu savaş Direniş Cephesinin merkezi konumundaki İran'ın bilimsel, teknolojik, ekonomik ve askeri ilerlemelerini durdurmak, sekteye uğratmak için Batı Sulta Sistemi tarafından başlatılmış bir savaştır.
İsrail denilen işgalci terör çeteleri rejimi uluslararası sulta sisteminin Batı Asyadaki garnizonu ve ön karakoludur. Bu karakol aracılığıyla bölgedeki yayılma ve işgallerini sürdürürken karşılarındaki en büyük engel İran'ı teslim almak, en azından işgalleri karşısında tarafsızlaştırmayı planlıyorlar.
İran'ın barışçıl sivil nükleer programı UAEK (Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu) denetiminde olmasına ve herhangi bir sapma tespit edilmemesine rağmen bizzat bu kurumun (Mosad Ajanı) başkanı tarafından uydurulan raporlarla İran'a saldırıya ortam hazırlanmıştır.
Batı Sulta Sistemi öteki uluslararası kurum ve kuruluşları kendi hizmetine aldığı gibi UAEK'yı da ülkelerin nükleer programlarını denetlemek ve desteklemek için değil belki uğursuz siyasal/askeri amaçları doğrultusunda baskı aracı olarak kullanıyor.
ABD-İran arasında sürdürülen görüşmelerde taleplerini masada dayatmayı başaramayan Batı Sulta Sistemi İran'a taleplerini askeri saldırıyla kabul ettirmek için ön karakol İsrail'i kullanmaktadır.
Batı, kontrolündeki BM, NATO, medya imparatorluğu ve bölgedeki kuklalarını İsrail'in yanında İran'a karşı harekete geçirmiş bulunuyor. ABD görünürde savaşa girmemiş olsa da İsrail'e başta istihbarat, uçaklarına havada yakıt ikmali ve hava savunma desteği olmak üzere her türlü destekte bulunmaktadır.
İsrail rejimi gerçekte Batı temsilciliğinde öne çıkmış bulunuyor ve Batı'nın desteği olmadan İran karşısında bir hafta bile dayanamaz.
Bu savaş yeni başlamış değil, 46 yıl önceden beri ilahi nuru söndürmeye yönelik başlatılmış şeytani saldırıların yeni bir aşamasıdır ve devam edecektir.
Bu savaş hak ve batıl cepheleri arasında cereyan etmekte olup Allah'ın yardımıyla hakkın zaferiyle sonuçlanacaktır.
"Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz." Ankebut/69
Hak-batıl mücadelesinde hakkın zaferine dair sünnetullah şüphesiz tahakkuk edecektir. Ama bunun birkaç belirgin şartı vardır.
Bu şartlardan biri safların belirgin bir biçimde birbirinden ayrılmasıdır. Hak cephesinde görünüp batıl cephesiyle gizli açık ilişkilerini sürdürenler veya hak cephesine yönelik saldırılar karşısında kayıtsız/tarafsız kalanların gerçek mahiyet ve yüzünün ortaya çıkması gerekir. Sözle kınamak, mahkum etmek vb diplomatik edebiyatla halklar bir süre daha aldatılabilir ama Âlemlerin Rabbi Allah asla.
"Biz, onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah, doğru söyleyenleri ortaya çıkaracak ve yalancıları da ortaya çıkaracaktır." Ankebut/3
Sünnetullahın tahakkuk etmesinin bir şart da müminlerin imtihanı başarıyla vermesidir.
"İnsanlar, İnandık demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler" Ankebut/2
"Siz onları öldürmediniz, gerçekte Allah onları öldürdü ve attığın zaman da (oku) sen atmadın, gerçekte Allah attı. Kendi tarafından müminleri güzel bir imtihan ile denemek için (bunu yaptı). Şüphesiz, Allah işitendir ve bilendir" Enfal/17
Sabır, direniş ve dayanışma sünnetullahın tahakkukunun ayrı bir şartıdır.
"Ey iman edenler! Sabredin! Birbirinize direnişi tavsiye edin, dayanışma içinde olun (cihat için hazırlıklı olun) ve Allah'tan korkun, olur ki kurtuluşa erersiniz." Âl-i İmran/200.
Allah'ın vaadettiği zafere ulaşmak, Allah'ın yardımına mazhar olmak isteyenler bu vaadin şartlarını da yerine getirmeleri gerekir.
"Allah'ın öteden beri uygulanan kanunu böyledir. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın" Munafikun/8
Yukarıda bazılarına kısaca işaret ettiğimiz şartları yerine getiren müminlere zafer müjdesi verilmektedir.
"O halde gevşemeyin ve üzülmeyin, eğer gerçekten müminseniz, her zaman en üstün sizsiniz" Âl-i İmran/139
Yukarıdaki satırlardan çıkaracağımız sonuç şu ki, bu savaş bütün bir küfür cephesiyle bütün bir müminler cephesi arasında devam edegelen bir savaşıdır.
Öyleyse her bir mümin bulunduğu şartları, sahip olduğu imkanları da nazara alarak vazifesinin ne olduğunu yeniden gözden geçirmelidir. Unutmayalım günümüz dünyasında cihad sadece savaş cephesinde bulunmakla sınırlı değildir. Hastalar ve özürlüler dışında kimse bu mücadeleden istisna tutulmamıştır; biri canıyla, biri malıyla, bir diğeri kalemiyle, beyanıyla ve... sahnede yerini almalıdır.
Ziya Türkyılmaz
Associated Press’ten İran’ın El-Udeyd Saldırısı Hakkında Açıklama
Amerikan haber ajansı Associated Press, uydu görüntülerine dayanarak yaptığı analizde, İran’ın Katar’daki El-Udeyd Hava Üssü’ne gerçekleştirdiği füze saldırısının, üs içerisindeki bir Amerikan iletişim merkezine zarar verdiğini yazdı.İran’ın ABD askeri güçleri için hayati önemde olan El-Udeyd Üssü’ne düzenlediği saldırının, içeride bulunan jeodezik kubbeye (güvenli iletişim ekipmanlarının bulunduğu bir yapı) zarar verdiği belirtiliyor.
ABD, 2 Temmuz’da, 23 Haziran’da İsrail’in İran’a başlattığı saldırılara doğrudan dahil olarak, İran’ın Fordo, İsfahan ve Natanz’daki üç nükleer tesisini bunker buster (sığınak delici) bombalarla hedef aldı. Bu saldırılar tesislerde büyük hasara yol açtı ancak herhangi bir radyasyon sızıntısı bildirilmedi.
Bu saldırılar, İran’ın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü hedef alan açık bir saldırganlık olarak, Tahran ile Washington arasında İran’ın nükleer programının sınırlandırılması ve yaptırımların kaldırılması konulu dolaylı müzakereler sürerken gerçekleşti.
ABD Başkanı Joe Biden, sahte bir şekilde diplomasiyi öne çıkarma fırsatından söz ederken, İsrail’in İran’a saldırı planlarından haberdardı ve bu planlara tam destek verdiğini açıkça ilan etmişti.
İran ise bu saldırılara “Beşaretu’l-Feth” (Fetih Müjdesi) Operasyonu ile Katar’daki El-Udeyd Üssü’nü hedef alarak ve “Va’d-u Sadiq 3” (Doğru Söz 3) operasyonuyla karşılık verdi. Sonunda, ABD 3 Temmuz’da ateşkes teklif etti ve saldırılar sona erdi.
Associated Press, ABD ve Katar askerî yetkililerinin hasara dair yorum taleplerine henüz yanıt vermediğini ve saldırının kamuoyuna resmi olarak doğrulanmadığını aktardı. İran’ın saldırısı, 23 Haziran’da Doha yakınlarında bulunan El-Udeyd Üssü’ne, İran’ın üç nükleer tesisine yapılan bombardımana yanıt olarak gerçekleştirildi.
Uydu görüntüleme şirketi Planet Labs PBC’nin görüntülerine göre, saldırı sabahı olan 23 Haziran’da söz konusu jeodezik kubbe üste açıkça görülebiliyordu. ABD Hava Kuvvetleri 2016 yılında 15 milyon dolarlık bu iletişim altyapısının kurulduğunu açıklamıştı.
Associated Press, bugün (Cuma) yayımladığı analizde, 25 Haziran ve sonraki günlere ait uydu görüntülerinde bu iletişim kubbesinin kaybolduğu ve yanındaki binada hasar izlerinin görüldüğünü belirtti. Üssün geri kalan bölümlerinin ise sağlam kaldığı tahmin ediliyor.
ABD Hava Kuvvetleri’ne bağlı 379. Seferi Hava Grubu, bu iletişim tesisini “Enterprise Modernizasyon İstasyonu” olarak tanımlamıştı.
Haberde, kubbenin ya füze parçacığıyla ya da doğrudan bir patlayıcı ile vurulduğu ifade edilirken, görünen hasarın sınırlı olması nedeniyle, saldırının büyük olasılıkla bomba taşıyan bir insansız hava aracıyla (İHA) gerçekleştirildiği düşünülüyor.
Öte yandan, eski ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın bu saldırısını önemsiz ve etkisiz göstermeye çalışarak, operasyonu “çok zayıf bir yanıt” olarak nitelemişti. Trump, İran’ın 14 füze fırlattığını, bunlardan 13’ünün imha edildiğini, sadece birinin isabet ettiğini ve onun da “önemsiz” olduğunu iddia etmişti.
Trump, Truth Social adlı sosyal medya platformunda yaptığı açıklamada, saldırının can kaybına yol açmadığını ve “neredeyse hiçbir hasar vermediğini” savunmuştu.