کارگر

کارگر

Lübnan Hizbullah hareketi lideri Seyyid Hasan Nasrullah, Amerika'nın Suriye krizinin çözülmesini istemediğini, Suriye'yi savaşa sürüklemek istediğini söyledi.

Mehr haber ajansının bildirdiğine göre; Lübnan Hizbullah hareketi lideri Seyyid Hasan Nasrullah, Suriye meselesinin çok karmaşık bir konu olduğunu, Suriye'de muhaliflerin başarılı olacağının sananların da büyük bir yanılgı içerisine olduklarını belirterek, halkın yönetime desteklerini sürdüreceğini söyledi. 

Direnişin İsrail'i yenmeyi başardığını ve her komploya karşı da güçlü olduğunu belirten Seyyid Hasan Nasrullah, fars körfezi ülkelerindeki kitle iletişim araçlarını da eleştirerek, " fars körfezindeki bazı kitle iletişim araçları, doğrudan direnişi hedef almaktadırlar. Şehit Hariri'nin kanını direnişe karşı saldırı için kullanmaktadırlar" diye konuştu.

Mevcut siyasi şartları da dikkate alınması gerektiğini belirten Seyyid Hasan Nasrullah , Lübnan'da bazı siyasi grupların, Suriye'deki yönetimi devirmek amacıyla çalışmalarına temasla da, "Suriye'nin konumunu dikkate alan herkes, Suriye'de yönetimin mevcut şartlarda devrilmeyeceğini çok iyi görür" hatırlatmasında bulundu. 

İlk başlarda Suriye'de yönetimin kısa sürede devrileceğini söylüyorlardı. Fakat, geçen zaman içerisinde görüldüğü ki, Suriye'de yönetim kolay kolay devrilmiyor. Çünkü, bütün bilgiler ve değerlendirmeleri yanlıştı diyen Seyyid Hasan Nasrullah, Suriye'deki gelişmelere temasla, "Amerika Suriye krizinin çözülmesini istemiyor. Suriye'yi savaşa sürüklemek ve etkisiz hale getirmek istemektedir diye konuştu. 

Lübnan Hizbullah Hareketi lideri Seyyid Hasan Nasrullah konuşmasında, silahlı çatışmaların sürmesini isteyenler, halkın kanının akıtılmasına yardımcı olduklarını da belirterek, bazı bölge güçleri, Suriye'deki çatışmada çıkar sağlamaya çalışıyor dedi.

Suriye'de siyasi görüşmeleri engelleyenlerin işlenen cinayetlere ve halkın öldürülmesine de ortak olduklarını belirten Nasrullah, sorumluluk taşıyan herkesin Suriye'deki krizin çözümü için görüşmelerin yapılmasına katkı sağlamaları gerektiğini söyledi.

İrib

 

İran Dışişleri Bakanlığı, Suriye sorunun için yeni bir çözüm önerisi sundu.

6 madde içeren çözüm önerisi şimdiye kadar diğer ülkeler tarafından sunulan çözüm önerilerini de kapsamaktadır.

“Kaderlerini belirleme ve ülke sorunlarını çözme hakkı yalnızca Suriye vatandaşına aittir” diyen İran Dışişleri Bakanlığı, 6 maddelik şu çözüm önerisini sundu;

1- Ülkede her türlü şiddet içeren davranışlara BM denetimi altında son verilmeli. Ülkeye huzurun geri dönmesi için muhalifler ve hükümet karşı tarafı şiddete teşvik edecek davranış ve söylemlere uzak durmalıdır.

2- Ülkede barış ve huzur ortamı sağlandıktan sonra, halka acil olarak insanı yardım ulaştırılmalıdır. Bunun için de Suriye’ye uygulanan ambargoların kaldırılıp, mültecilerin geri dönmesinin sağlanması gerekmektedir.

3- Suriye’de bulunan her türlü siyasi ve sosyal gurup ve kesimlerin temsilcilerinin katıldığı barış komitesinin oluşturulması gerekmektedir. Komite geçiş hükümetini kurmalıdır. Geçiş hükümeti ise ülkede barış içinde seçimlerin gerçekleştirilmesini sağlamalıdır.

4- Hükümet ve muhalefet tarafından, yalnızca barışçıl siyasi hareketlerden dolayı tutuklanan ve esir alınan bütün siyasi tutuklular ve esirlerin serbest bırakılması gerekiyor. Cinayete karışanların ise adil hakim karşısına çıkarıp yargılanması gerekmektedir.

5- Ülkede gelişen olaylar hakkında yapılan yanlış haberlere bir an önce son verilmeli, haberler tarafsızca yapılmalıdır. Sokak ve caddelerde yaşanları halka ulaştırabilmeleri için medya mensuplarına güvenli ortam oluşturulmalıdır.

6- Hasar tespit komitesi oluşturulmalıdır. Bu komite ülkenin maddi hasar ve kayıplarının bir an önce telafisi için yeni girişimlerde bulunmalı ve dost dış ülkelerden maddi yardım alınmalıdır.

İran Dışişleri Bakanlığı, bildirinin sonunda bu önerilerin yalnızca Suriye halkının bir an önce barış ve huzura ulaşması için yayınladıklarını yineledi.

Ayrıca bu önerilerin hayata geçmesi için, Suriye’yi etkileyen bütün iç ve dış güçleri de barış istemi konusunda kararlı olmaları gerektiğini hatırlattı.

 

Pazar, 16 Aralık 2012 05:29

Nehc ul Belağa yı Tanıyalım 1

Nehc"ul Belağa Hz. Ali (a.s)"ın kısa hilafeti döneminde buyurmuş olduğu 239 hutbe, 79 mektup ve 480 hikmetli kısa sözden oluşan bir kitaptır.

 Seyyid Razi [1] adıyla meşhur olan ve büyük Şii alimlerinden biri sayılan Muhammed b. Hasan Musevi (359-406) söz konusu hutbe, mektup ve kısa sözleri biraraya toplayarak değerli bir eser oluşturmuş ve bu eseri Nehc"ul Belağa olarak adlandırmıştır. O bu değerli kitabı H. 400 yı­lında kaleme almıştır. Nehc"ül-Belağa yazarı Seyyid Razi, bu eseri oluşturma hedefi hususunda kitabın ön­sözünde şöyle demektedir: “Ömrümün baharındayken ve ömür dalım henüz ta­zeyken İmamların (a.s) özellikleri ve hususiyetleri hak­kında bir kitap yazmaya başladım. (Hasais"ul Eimme kitabı) Bu kitapta o zatların güzel ve değerli sözleri vardı. Elbette bu kitabın başında da belirttiğim gibi bu işe belli bir hedef ve niyetle giriş­tim. Ama Hz. Ali"nin özgün hususiyetlerini yazdıktan sonra bu kitabı devam ettirmeyecek bölümlere ve kısımlara ayırdım. Son bölümünde uzun hutbeler ye­rine, öğütlerini hikmetlerini, örneklemelerini ve kısa edebi sözlerini bir araya topladım.

Bazı dostlarım bu kitabı okuyunca çok beğenip öv­dü­ler, fesahat ve belagatı ile eşsizlik ve özgünlüğüne hayran oldular. Bu nedenle benden Hz. Ali (a.s)"ın çeşitli dallarda ve konulardaki öğüt, yazı, hutbe ve hik­metli sözlerini toplayarak derlememi istediler. Onlar Hz. Ali (a.s)"ın bu sözleri­nin fesahat ve belagatını, Arapça"nın incileri, dini-dün­yevi sözlerin nuru olduğunu çok iyi biliyorlardı; çünkü böylesi özellikler hiçbir beşeri söz ve kitapta bir araya gelmemiştir. Hz. Ali, fesahatin kapısı, belagatın temeli ko­numundadır. Fesahat ve belagatın gizlilikleri onun sözle­rinde tecelli etmiş ve onunla bir düzene girmiştir. Her ha­tip onun örneklendirmelerini almış, her vaiz onun sözle­rinden yararlanmıştır. Buna rağmen o herkesten iler­dedir ve onlar Hz. Ali"den geri kalmışlardır. Zira onun sözlerinde ilahi ilmin izi ve Peygamberin kokusu vardır. Ben de bu isteklerine icabet ettim ve telif ettiğim bu eserin adını da Nehc"ul-Belağa koydum.” [2]

Nehc"ül-Belağa kitabı 1000 yıl boyunca sürekli ilim, edep ve ilahi öğretiler semasında nurlu bir güneş gibi parlamış; ışık saçmış; İngilizce, Fransızca, Almanca, Farsça, Orduca ve Türkçe dillerine tercüme edilip, basıl­mıştır. İslam bilginleri bu kitap için sayısız şerhler, talika­ler, lügat açıklamaları, lafız beyanları, seçmeler, özetler, Nehc"ül Belağa"da gezintiler ve Nehc"ül Belağa"dan dersler adı altında sayısız kitaplar kaleme al­mışlardır.

“Merhum Muhaddis Nuri, Seyyit Razi"nin Hesais"ul Eimme” bir nüshasının Şeyh Hadi Al-i Kaşif"ul Gıta kütüphanesinde ve bir nüshasının da Hindistan Rambor kütüphanesinde bulunduğunu söylemiştir. Aynı zamanda H. 1369 yı­lında da Necef-i Eşref"te de basılmıştır. [3]

Yazıldığı ilk yıllarda bir kitap hakkında doğru dürüst bir hüküm vermek mümkün değildir. Şahsi sevgi ve kinler, aceleden kaynaklanan hükümler, zayıf ve güçlü noktaların gizli kalması ve benzeri sebepler kitabın gerçeğinin gizli kalmasına veya değişik gösterilmesine sebep olabi­lir. Ama bin yıldır bilginlerin fikirlerini üzerinde yoğunlaştırdıkları, ince görüşlü dü­şünürlerin bilgisine ve basiretli insanların görüşüne su­nulan bir kitapta bu tür ihtimaller düşünülemez. Bütün bunlara rağmen bir kitap, değerini korumuş ve dikkatleri kendi üzerinde odaklandırmışsa bu o kitabın önem ve yüksek değerini gösterir.

İki Büyük Kitap

Bugün Şianın en önemli kaynaklarından sayılan bir eser de merhum Şerif Razi'nin yaklaşık 1000 yıl önce, Hz. Ali'nin (a.s) "hutbeler, mektuplar ve vecizeler" şeklinde üç ana başlıkta derleyip tanzim ettiği "Nehc-ul Belağa" adlı eseridir. Hem anlam, hem edebî çarpıcılığı açısından eşsiz bir şaheser olan bu kitabı okuyup da etkilenmemek mümkün değildir.

Müslümanlar bir tarafa, Müslüman olmayanların da bu kitabı incelemesi halinde İslam'ın Allah, tevhid, ahiret, yaratılış, siyaset, ahlak ve sosyal konulardaki muazzam beyan ve görüşleriyle tanışmaması ve neticede bu yüce dine hayranlık duymaması mümkün değildir.

Şia'ya ulaşan bu büyük miraslardan biri de Sahife-i Seccadiye'dir ki en güzel ve en içerikli dualardan müteşekkil muazzam bir külliyattır. Son decere yüce ve ulvî anlamlar içeren ve fevkâlede eğitici ve öğretici olan bu eşsiz dualar demeti, gerçekte Nehc-ul Belağa'nın bıraktığı tesiri bırakmakta, ancak, bunu daha değişik bir yolla (dua ve

Allah'a yakarıp O'na tazarruda bulunma yoluyla) gerçekleştirmektedir. Bu duaların her cümlesi insana yepyeni bir ders öğretmekte ve gerçek bir kulun, sevgili Yaratıcısı'na nasıl yönelmesi gerektiğini en mükemmel haliyle göstermekte, insanın ruhunu ve canını nurla boğarak bütün varlığıyla Rabbine yönelmesini sağlamaktadır.

Adından da anlaşılacağı üzere bu muazzam dualar demeti, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) ikinci göbektan torunu ve Ehl-i Beyt'in dördüncü imamı olan "Seccad" adıyla maruf İmam Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib'e (a.s) aittir; duanın bütün ruhumuza işlemesini, Yüce Yaratıcımız'ın zâtının aşkıyla varlığımızın kavrulmasını ve O Yüceler Yücesi'nin dergahına elimizle birlikte kalbimiz ve bütünüyle ruhumuzun da açılmasını istediğimiz anlarda bu muhteşem duayla kucaklaşmakta ve bahar yağmurlarıyla taptaze bir teravete ve can bulan taze filizler gibi bu duanın doyumsuz pınarından kana kana içmekteyiz.

Şia'nın onbinlerceye varan hadislerinin en önemli kısmı Ehl-i Beyt-i Resulullah'ın (s.a.a) beşinci ve altıncı imamları olan İmam Muhammed Bâkır b. Ali ile İmam Cafer Sâdık b. Muhammed (aleyhimâ selâm)den (Allah'ın selamı üzerlerine olsun) rivayet edilmiş ve yine önemli bir bölümü de sekizinci imam Ali Rıza b. Musa hazretlerinden (a.s) naklolunmuştur.Bu üç imam döneminde Emevilerle Abbasilerin Ehl-i Beyt (a.s) taraftarları üzerindeki baskısı kısmen de olsa azaldığından, sözkonusu üç imam; İslam fıkıh ve maarifinin bütün dallarıyla ilgili çok önemli ve açıklayıcı hadisleri, babaları vasıtasıyla dedeleri Hz. Resulullah'tan (s.a.a) Müslümanlara aktarabilme fırsatı bulmuş ve böylece İslam dünyasına muazzam bir defineyi miras bırakmışlardır.

Bugün Şia mezhebinin Caferî mezhebi adıyla anılmasının nedeni Şia'nın en fazla rivayetinin altıncı İmam Cafer Sadık b. Muhammed (a.s) hazretlerinden ulaşmış bulunmasıdır. Emevilerin çöküş devrini yaşadığı,

Abbasilerin de halka baskıda bulunabilecek kadar iktidara henüz musallat olmadığı bir geçiş döneminde yaşadığı için eğitim ve tebliğ faaliyetlerini yürütme imkanı bulan İmam Cafer Sadık (a.s) hazretlerinin hadis, maarif ve fıkıh dallarında 4000'i aşkın öğrenci yetiştirdiği bilinmektedir.

Hanefi mezhebinin reisi Ebu Hanife İmam Cafer Sadık'la (a.s) ilgili olarak şöyle diyor: Şu kısa: "Cafer b. Muhammed (a.s) hazretlerinden daha fakih kimse görmedim!"[4]

Malikî mezhebinin imamı Malik b. Enes bir konuşmasında şöyle der: "Cafer b. Muhammed'in (a.s) yanına bir süre gidip geldim, bu müddet zarfında onu daima şu üç halden birinde gördüm: Ya namazdaydı, ya oruçluydu, ya da Kur'an tilavet etmedeydi. Bence ilim ve ibadette Cafer Sadık b. Muhammed'den (a.s) daha faziletli birini kimse ne duymuş, ne de görmüş değildir!"[5]

--------------------------------------------------------------------------------

[4]- Tezkiret-ul Huffaz, Zehebî, c.1, s.166.

[5] Tehzib-ut Tehzib, c.2, s.104; Esed Haydar'ın "Kitab-ul İmam Sadık"ından naklen, c.1, s, 53.

 

 

İran Silahlı Kuvvetler Genel Komutanı Seyit Yahya Rahim Safavi, Fars körfezi bölgesinde kalıcı barışın bölge ülkelerinin işbirliğini gerektirdiğini söyledi.

MHA'nın bildirdiğine göre tüm general Seyit Yahya Rahim Safavi, basın toplantısında yüz milyarlar dolar tutarında silah alan Fars körfezi ülkelerine silahları halkın eline geçip kinde ve Amerika aleyhine kullanılan İran Şah'ının kaderine düşmemeleri yönünde uyardı.

Rahim Safavi, İran'ın bölge güvenlik ve gelişmesi için eksen sayıldığı Fars körfezi ülkelerinden biri ve bölgede güvenliğin kalkmasının diğer ülkeleri de etkileyeceğini dile getirerek dünyada asıl aktörün Amerika, bölgede ise İran, Türkiye ,Suudi Arabistan ve Irak olduğunu belirtti.

İmam Hamanei’nin özel yardımcısı Amerika'nın bölgede güvensizlik oluşturmak istediği ve bazı ülkelerin müdahalesiyle Suriye'de güvensizlik oluşturmak istediğini söyledi.

İran İslam inkılabı muhafızlar ordusu eski komutanı paralarıyla etki sağlamaya çalışan bölge ve Fars körfezindeki küçük ülkelere taleplerini nüfus, güç ve paylarına göre ayarlamaları ve onların petrol ve gaz dolarlarının onları etkili ülke kılamayacağını söyledi.

Safavi, İran dışında Fars körfezi ülkelerinin yüz milyarlarca silah aldıklarını belirterek bu silahların kesin Filistin halkını desteklemek ve Siyonist rejime karşı mücadele için olmayıp Amerika ile Siyonistlerin belirlediği projeyi uyguladıklarını söyledi.

 

Guardian gazetesi, İran’ın nükleer dosyasının hassas olduğuna değinip “Bu dosya hakkında bilgi edinmek casus servislerin ortak hedefleri ve Viyana da akın merkezi oldu” diye yazdı.

İran ve Uluslararası Atom Enerji Ajansı (UAEA) Temsilcileri önceki gün yeni bir görüşme turunda bulundular ve bir sonraki görüşme için de gelecek Ocak ayında düzenlenmesi konusunda mutabakat sağlandı. Buyüzden İran’ın nükleer programı bir kez daha gündeme damgasını vurdu.

Bu doğrultuda İngiliz Guardian gazetesi, yayınladığı bir yorum yazısında casus servislerin İran’ın ükleer programı aleyhine sürdürdükleri çabaları ve özellikle de İran’ın UAEA’deki dosyasına nüfuz etme yönündeki girişimlerini incelemeye aldı.

Guardian’in Diplomatik Sayfası Sekreteri Julian Borger yayınladığı bu yazısının bir bölümünde, soğuk savaş döneminin ilk yıllarında Viyana’nın dünya casuslarının başkenti haline geldiğini hatırlatarak “Viyana bu kez UAEA merkezinin bulunduğu bir kent olarak yeniden casusların yoğun uğrak yeri haline geldi” diye kaydetti.

Borger ayrıca “İran bugün (eski) Sovyetler Birliği’nin yeri almış ve casusların ilgi odağı durumunda” diye vurguladı.

İran Sistan Beluçistan Valisi “Yörenin Şiileri’yle Sünnileri Nüsretabad’da ortak saflar kurarak yan yana Cuma namazı kıldılar” dedi.

Sistan-Beluçistan Valisi Hatem Narui, eyalet merkezi olan Zahidan’ın Müretabad bölgesine gönderilen muhabirimizle konuşurken, dün bu bölgede düzenlenen ortak Cuma namazı merasimiyle ilgili olarak “Ben İslam inkılabı ve öncesi ve sonrası her zaman Şiilerle Sünnilerin kardeş oldukları görüşünü savunmuşumdur” dedi.

Vali Narui daha sonra bu düşüncenin İslam Cumhuriyeti kurucusu İmam Humeyni-ks- ve İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei tarafından da hep savunulup desteklendiğini hatırlatarak “Hz İmam Cafer Sadık’tan-s- da bu hususta, Şii’nin Sünni’nin arkasında, Sünni’nin de Şii’nin arkasında namaz kılabileceklerine dair hadis vardır” ifadesini kullandı.

Narui ayrıca “İşte bu hadis üzerine bu Cuma günü Nüsretabad’da Ehl-i Sünnetin Cuma İmamı Mevlana Can Muhammed Narui’nin İmametiyle vahdet namazı yerine getirildi ve Şii-Sünni kardeşlerimiz ortak saflarla yan yana Cuma namazı kıldılar” diye ilave etti.

Cumartesi, 15 Aralık 2012 05:30

Kerbela…

 Ey kalplerimizin takıntısı! 

Ey gözyaşlarımızla akan ırmak! 

Şimdi yüreklerimizden damla damla kan akmaya başladı berrak suyuna!

Kerbela… 

Ey aşkın ateşle yoğrulduğu sahra! 

Kalplerimize senden sıçrayan ateş hiç sönmüyor 

Öyle bir ateş ki Cehennem narını serinlik ve selamete çevirir! 

Kerbela… 

Ey kanlı meydan! 

Her imanlı yürek sana şah damarından bağlıdır 

Kalplerimize aşk akıtmaktasın 

Ve biz davan uğruna kanlarımızı pek kıymetsiz görmekteyiz. 

Kerbela… 

Ey kalplerdeki tatlı sızı 

Diller seni anlatmaya aciz 

Söz de şiir de tükenir, sen hala taptaze kalırsın 

Sen ki kuru toprağından nice mânâ ırmakları akmaktadır.

 

Kerbela… 

Ey kanın kutsallaştığı 

Ey canın canana ulaştığı 

Ey dinin aşka dönüştüğü 

Ey imanın destanlaştığı aşk sahrası!

 

Kerbela… 

Ey dinmeyen sızı 

Ey bitmeyen acı 

Ey merhemsiz yara

 Ey kurumayan kan 

Ey sönmeyen alev 

Ey sonsuz öykü 

Ey duraksız kervan 

Ey tarifsiz güzellik

 

Kerbela… 

Ey aşk 

Ey gözyaşı 

Ey can 

Ey canan

 Ey kan 

Ey Kenan

Ey yol 

Ey kervan 

Ey su 

Ey ateş 

Ey barış 

Ey savaş 

Ey kardeş 

Ey bacı 

Ey ana 

Ey evlat 

Ey yara 

Ey merhem 

Ey dert 

Ey derman! 

 

Kerbela… 

Ey Kerbela! 

Hangi sayfanı açsam

Kalbim titriyor 

Kanım coşuyor 

Gözyaşlarım revan oluyor…

 Hangi sayfandan, hangi satırından başlamalıyım?

Anadan mı oğuldan mı? 

Kardeşten mi bacıdan mı? 

Babadan mı kızdan mı? 

Yetmişlikten mi altı aylıktan mı? 

Vefadan mı cefadan mı? 

Susuzluktan mı yalnızlıktan mı? 

Vedadan mı umutsuzluktan mı? 

Oklardan mı kılıçlardan mı?

Kandan mı gözyaşından mı? 

Çığlıktan mı naradan mı?

 Seni en iyi gözyaşları anlatıyor! 

Çünkü gözyaşının rengi yoktur! 

Acıyı da anlatır aşkı da 

Ateşi de anlatır suyu da

 Ayrılığı da anlatır kavuşmayı da 

Hüznü de anlatır sevinci de

Gülü de anlatır dikeni de 

Evet seni Zeyneb’in gözyaşlarına sormalı ey Kerbela! 

Kardeşinin ardından bakakalmıştı ya giderken… 

Dur demişti, bir kez daha bakayım sana… 

Harabede için için ağlayıp sarayda aslan gibi kükreyen Zeyneb! 

Sakine’nin minik ellerine sormalı seni 

Çaresizliği ve hüznü kucaklayan o minik ellere 

Hüseyn’in ayaklarına gitme diye sarılan ellere 

O kanlı toprağı başına savuran ellere… 

Fırat yolunda düşmüş bir çift uzun kol vardı ya 

Seni işte o kollara sormak lazım ey Kerbela!

 Hani “sağ kolum kesilse de sol kolumla savunurum dinimi” diyerek 

Sol kolunu da, canını da hak uğruna veren kahramanın kollarına…

 

Ey Kerbela… 

Üç gününü anlatmaya üç asır yetmez senin! 

Sen bir aşk madenisin tükenmeyen 

Sen bir hikmet çeşmesisin kurumayan 

Sen canda bir sızısın dinmeyen 

Sen bir deryasın sahilsiz

 Sen kalpte imansın sarsılmayan! 

 

Kerbela… 

Ey Kerbela! 

Selam o mübarek toprağına 

Selam toprağına dökülen kanlara 

Selam üzerinde akan gözyaşlarına 

Selam seni kıble edinen tüm gönüllere!

 

 

Tahran Cuma Namazı Hatibi, dünya çapında 350 askeri üssü olan Amerika’nın bütün bu üslerde insan haklarını ihlal ettiğini söyledi.

MHA'nın bildirdiğine göre, bu haftanın Tahan Cuma namazı Ayetullah Seyyid Ahmed Hatemi’nin imamlığında eda olundu.

Tahran Cuma Namazı Hatibi Ayetullah Ahmed Hatemi hutbesinde ABD’nin İran aleyhinde uygulanan yaptırımlara işaret ederek, İran milleti her zaman bütün zorlukları aşarak bütün acıları hissettiğini ifade ederek, düşmanlar karşısında dik duran İran milletin Allah’ın yardımıyla yoluna devam edeceğini dile getirdi.

Hutbesinde Devrim Muhafızları Ordusu tarafından avlanan ABD İHA’sının şifrelerinin çözülmesine işaret eden Ayetullah Hatemi, İran milleti bu hadise dolaysıyla gücünü sergilediğini açıkladı.

Tahran Cuma Namazı Hatibi Ayetullah Hatemi ayrıca uluslararası gelişmeler hususunda yaptığı değerlendirmenin devamında 10 Aralık İnsan Hakları gününe temas ederek, ABD’nin insan haklarını ihlal eden ülkelerin başına geldiğine dikkat çekti.

Ayetullah Hatemi, Amerika içi ve dışındaki gizli 300 hapishanelerinde 380 bin yabancı uyruklu tutsaklarda işkenceye maruz kaldığını vurguladı.

Hatemi, dünya çapında 350 askeri üssü olan Amerika’nın bütün bu üslerde insan haklarını ihlal ettiğini konuşmasının devamında dile getirerek, Suriye’ye gönderilen silahların Amerika’nın işlediği diğer cinayetler olarak niteledi.

RAST HABER

 

Filistin İslami Direniş Hareketi HAMAS, İmam Hamenei’nin, 8 günlük Gazze savaşında Filistinlilerin gösterdikleri direniş ve vahdete verdiği destekten dolayı şükranlarını bildirdi.

İslam Aktüel'in Tabnak’tan aktardığı habere göre, HAMAS tarafından yayınlanan bildiride, bölgenin sayısız fitne ve komplolarla dolu bir dönemle yüz yüze olduğu, böyle bir dönemde İmam Hamanei'nin, yeniden bölgenin asıl sorunları fitneler ve şirretliklere dikkat çekerek birlik ve beraberliğe vurgulamasının takdire şayan olduğu vurgulandı.

 HAMAS bildirisinde, İmam Hamanei'nin Filistinli direniş gruplarını takdir etmesinin, düşmanların İslami İran ile Filistinli direniş grupları arasında fitne çıkarmaya dayalı şayia ve komplolarını etkisiz hale getirdiğine dikkat çekti.

HAMAS bildirisinde İmam Hamanei'nin açıklamalarının, Filistin meselesinin İslami İran'ın dış siyasetinin önceliği olduğuna vurgu yapıldı.

İmam Hamanei yaptığı son konuşmada, siyonist İsrail ile Filistinliler arasında çatışmalarda, Filistin direnişini övmüş ve her zaman Filistin davasının destekçisi olacaklarını bildirmiş, bu konuda bütün İslam ülkeleri ve Müslümanlara da çok önemli görev düştüğünü söylemişti.

 

İmam Hamanei, üniversite hocaları, seçkinler ve dahilerin İslami uyanışı açıklama ve toplumun saadet, bilinçlenme ve cesaret yönünde hareket etmesi hususunda rol oynamasında temel şartın çalışıp telaş etmek olduğunu bildirdi.

İmam Hamanei, Tahran'da uluslar arası İslam dünyası üniversite öğretim üyeleri ve İslami uyanış toplantısına katılan yüzlerce üniversite hocası, düşünür ve bilim adamını kabulünde "İslami uyanış" başlığının önemi hakkında açıklama yaparak başta din uleması olmak üzere aydınlar, yazar ve şairlerin milletlerin kurtuluşu ve saadetinde önemli role sahip olduklarını belirtti.

Düşmanların "İslami uyanış" ibaresinden korktuğuna değinen İslam inkılâbı rehberi onların bölgedeki büyük hareket için "İslami uyanış" tabirinin kullanmaması için çok çalıştıkları zira düşmanların gerçek İslam'ın yayılmasından dehşete düştüklerini söyledi.

Uluslar arası sultadan kurtulmayı, İslami uyanışın hedeflerinden biri olarak niteleyen İmam Hamanei, Amerika öncülüğündeki emperyalizmin İslami hareketlerle mutabakata varacağına dair düşüncenin hata olduğu zira Amerika'nın elinden geldikçe İslam'a yönelenleri ortadan kaldırmaya çalışacağı dolaysıyla bölgedeki kıyamların dünya emperyalizmiyle mesafelerini koruyup onlara kanmaması gerektiğini belirtti.

İslam ve İslam şeriatını İslami uyanışın hedeflerinden biri olarak niteleyen İslam inkılâbı rehberi düşmanların dünyada İslam'ın kalkınma, gelişme ve medeniyetle uyum

İçinde olmadığını lanse etmeye çalıştığı oysa İslam'ın insanların tüm ihtiyaçlarını karşıladığı ve tüm asırlar ve kalkınma dönemleri için geçerli olduğunu belirtti.

İmam Hamanei, bölge inkılaplarında önemli bir meselenin halk desteğinin korunması olduğuna değinerek "Gerçek güç halkın elindedir, halk tek yürek ve ses olup liderlerini desteklerse Amerika, hatta Amerika'dan daha güçlüsünün de hiçbir halt edemez" Dedi.

İslam ülkeleri, özellikle de yeni kıyam etmiş ülkelerde son derece zaruri olan konunun güçlenmek için gençlerin ilim ve teknoloji alanında eğitilip ilerlemesi olduğunun altını çizen İslam inkılabı rehberi bunun mümkün olduğu ve bu alanda başarılı gerçek örneğin İran İslam cumhuriyeti olduğunu vurguladı.

İmam Hamanei, ayrıca Filistin direnişinin Gazze'de işgalci rejim İsrail karşısındaki tepkisini takdir ederek şöyle dedi" Kimse Filistinlilerle Siyonist İsrail arasındaki çatışmanın ardından ateş kes anlaşması imzalamak için şart koşan tarafın Filistinli taraf olduğunu inanmıyordu".

Başı başına buyruk isyancı grupların Suriye buhranının sürmesinde asıl faktör olduğuna değinin İslam inkılâbı rehberi Müslümanların tüm taleplerinin şiddetten uzak bir şekilde temin edilmesi gerektiğini söyledi.