İmam Musa Sadr ve Mustafa Çamran’ın oluşturduğu Hizbullah, nasıl Lübnan’da doğarak İsrail-ABD ve Batılı güçleri ülkeden kovduysa, Kum-Necef Medreselerinde yetişen Yemen Ensarullah Hareketi de başta yerli işbirlikçiler ve Körfezin Sefil Arabistan Kırallıklarına gerekli cevabı verecektir.
Son günlerde Ortadoğu’da çok hızlı gelişmeler oluyor. Siyonist İsrail’in güvenliği için Arap ve İslam ülkeleri ‘Arap Baharı’ diye tarumar edilirken, Suriye Batı destekli Tekfirci IŞİD terörüne 4 yıldır direniyor.
Irak’ta İran’a yakın Anti-Emperyalist ve Anti- Siyonist bir Irak görmek istemeyen ABD ve Batı Irak’ta IŞİD ile mücadele ediyorum diye, ülkedeki varlığını meşrulaştırmaya çalışıyor. Oysaki IŞİD’i Irak-Suriye ve İslam dünyasının başına bela eden yine ABD-Siyonist İsrail ve Batı emperyalizmi değil mi?
Siyonist İsrail Suriye’de istediği hedeflere ulaşamayınca, bizzat sahaya inerek IŞİD güçlerine destek vermeye başladı. En son Cihad Mugniye’nin de dâhil olduğu Hizbullah’ın 6 üyesini ve bir İranlı Generali Suriye’de Golan bölgesinde füzelerle şehit etti. Hizbullah bu saldırıyı karşılıksız bırakmayacaktır.
Siyonist İsrail Gazze ve Batı Şeria’da zor durumda. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu seçimleri kazanamayacağı için, aşırı sağ oyları almak adına, şiddete başvuruyor. Paris’teki Charlie Hebdo saldırısını kınamak için liderlerle Paris’de yürürken, kendisinin 2500 Filistinliye Gazze’de katliam yaptığını unutmuş gözüküyor. Suriye’ye saldırarak, IŞİD ve Nusra güçlerine yardım ettiği yetmedi, şimdide Hizbullah ve İran güçlerine Suriye topraklarında saldırıda bulunuyor.
Bölge yeteri kadar patlamaya hazır bomba iken, İsrail’in saldırgan tavırları artık ABD’yi bile bıktırdı. Her ne kadar ABD kongresi Benyamin Netanyahu’yu Kongre’de konuşma yapması için ABD’ye çağırsa da Beyaz Saray bunu diplomatik skandal olarak açıkladı ve Barak Obama Netanyahu ile görüşmeyeceğini bildirdi.
Siyonist İsrail saldırgan, çünkü her geçen gün güvenliği daha da kötüye gidiyor.
Ortadoğu’da Müslümanlar arasında fitne çıkararak El Kaide ve Tekfirci güçlere destek veren Suudi Arabistan da zor durumda. Karal Abdullah öldü. Arabistan Siyonist İsrail’in güvenliğini sağlamak için ne kadar çalışırsa çalışsın artık boş. Arabistan artık kendi derdine düştü. Suriye’yi karıştırmak ve Irak’ı zayıflatmak için El Kaide, IŞİD ve Nusra gibi Tekfirci terörist gruplara her türlü desteği verdi ama başarılı olamadı. Bahreyn işgali, alınlarında kara bir leke olarak kalacak. 1988 de İranlı Hacıları Mekke’de katlederek alınlarına sürdükleri ‘Kara Leke’ daha da büyüyor. Yemen’de yaptıkları ve yaktıkları fitne ateşi de bir gün sönecek. Yapılan tüm zulüm ve haksızlıklar kendilerine dönecek ve Ak Saray’ların dostu Suud Hanedanlığı da yaptıkları zulüm nedeniyle çökecek. İsrail’e yardım eden Suud artık kendisini bile yıkılmaktan kurtaramayacak. Irak ve Yemen sınırına öreceği ‘Batıl Duvar’ ve yapay engeller yıkılmaya mahkûm.
İsrail’i destekleyen ABD ve Batılı Emperyal güçler nasıl Lübnan’dan kaçtılarsa, Suudi Arabistan güçleri de Yemen, Bahreyn, Irak ve Suriye’den kaçmaya mecburlar.
İmam Musa Sadr ve Mustafa Çamran’ın oluşturduğu Hizbullah, nasıl Lübnan’da doğarak İsrail-ABD ve Batılı güçleri ülkeden kovduysa, Kum-Necef Medreselerinde yetişen Yemen Ensarullah Hareketi de başta yerli işbirlikçiler ve Körfezin Sefil Arabistan Kırallıklarına gerekli cevabı verecektir.
Sömürgeci Fransa’nın Paris’teki terörü bahane ederek İslam Dünyasına ve Müslümanlara saldırması, Yemen direnişini durduramaz. ABD’nin Uçak Gemileri ve Siyonist İsrail’in örtülü operasyonları Yemenden doğan Hizbullahi güneşi kapatamaz. İslam Dünyasının, İslam’ın ve Müslümanların başına bela olan Vahhabi-Tekfirci Suudi Arabistan Kırallığı yukarıda Hizbullah aşağıda Ensarullah güçlerinin arasında yok olmaya mahkûm.
İran bölgesel güç olmaktan çıkarak İslam Dünyasına önder, küresel bir güç olma yolun da ilerliyor. ABD yaptırımlar ile hiçbir şey yapamadı. ABD ve Başkan Obama da yaptırımların anlamsızlığını kabul etti. İran Nükleer Müzakerelerden başarı ile çıkarak, ABD ve Batı Emperyalizmine gereken cevabı verecektir.
Suriye, Yemen, Filistin ve Irak’tan sonra gücü daha da artan İran İslam Cumhuriyetinin gelecekteki projesi, ‘İslam Medeniyeti’ ve ‘İslam Dünyası’ olmalı.
İşgal altındaki Kudüs ve Filistin davasına destek veren İran, Mekke ve Medine’nin de işgalini sorgulamalı ve İslam Dünyası Mutahhar yerlere yeni bir yönetim sistemi oluşturmalı.
İslam Dünyasının Birliği ve Vahdet projesi gözden geçirilerek, Küresel Emperyalizim ve Birleşmiş Milletlerdeki 5Süper Güç veya Batılı Güçler de sorgulanmalı. İslam Dünyası da Birleşmiş Milletler’de temsil edilmeli. İşte o zaman İslam Batı’ya daha iyi anlatılır, İslam Dünyasındaki sorunlar daha kolay çözülür ve Bati ile İslam arasındaki ‘Medeniyet Diyaloğu’ daha doğru bir çizgide ilerler. Tüm bu çalışmalar İslam’ın sapkın yorumu olan ‘Vahhabi Düşünce’ ve ‘Tekfirci Terör’ ile mücadeleyi de kolaylaştıracaktır vesselam…