Batının İslam ülkelerinde ve özelde ortadoğuda uygulamaya çalıştığı ve İslamofobi'nin tüm zihinlerde yer edinmesini istediği proje "Mezhep Ayrılığı".
Batı ve ABD'nin yaşadığı ekonomik çıkmaz ve zenginlik arayışı bir taraftan ve İslam'ın batı ülkelerinde inanılmaz yükselişi, büyük stratejistleri yeni yollar aramaya itti.
Alınan sonuç ise bilindik. Avrupa daha önce modernizenin getirdiği bir gereklilik olan emperyalizmi ve kapitalizmi halk tabanına yaymak için iki büyük Hıristiyan mezhep Ortodoks ve Katolik arasında 30 yıl süren savaşları başlattı.
Yaşanan bu savaşın ağır tahribatını, katliamı hem ekonomik açıdan hem de inançsal olarak halk yaşadı. Savaşın sonunda modernize istenen sonucu aldı ve seküler anlayış Hıristiyan toplumlarda yaygınlaştı. Din anlayışı ve bunun hem toplum yaşantısında hem de siyaset ve yönetimde köşeye atıldı. Artık insanlar Ortodoks ve Katolik unvanlarını kullanmaktan ar ederken, modern yaşam insanları cezp etti.
Ortaçağın kapanması ve yeni çağın gelişimiyle batı, İslam'a karşı yani Osmanlı'nın Avrupa'da hızla yayılmasına karşı böylelikle büyük bir önlem almış oldu.
Aynı anlayış yüzyıllar sonra bugün İslam ve ortadoğuya karşı kullanılmak isteniyor.
Büyük bir ekonomik çıkmazda olan batılı ülkeler ve ABD, aynı zamanda toplumun yaşlanması, insanların İslam'a yönelmesi ve sonuç olarak hakim sistem emperyalizme karşı çok ciddi bir tehdit algılarken aynı siyaseti Müslümanlar arasında uygulamaya karar verdi.
Obama'nın Afganistan ve Pakistan temsilcisi Richard Holbrooke, bu projeyi bölgede başlatan ve uygulayan kimselerden. Hem Sünni hem de Şii mezheplerinde radikal anlayışa sahip düşüncesiz kimseleri parayla ve hatta algı operasyonlarıyla yavaş yavaş ayrılığa itmeye ve Müslümanların kendi aralarında çatışmaya başlamalarını sağladı.
Diğer iki önemli şahıs ve dünyanın önde gelen stratejistlerinden Henry Alfred Kissinger ve Richard N. Haass ise, projeyi genişleterek tüm İslam alemine yaymaya ve ilk adımda ekonomik çıkarlar sağlamayı hedeflediler. Bunun için önce Müslümanlar arasında aşırıcı ve radikal kesimi hedef alan adımlarla ayrılık ve nifak tohumlarını ekmeye ve zamanla silahlı çatışmaya varacak kadar iki temel mezhebi birbirine düşman kılmaya başladılar.
Ancak İran'da gerçekleşen İslam devrimiyle birlikte bu proje rafa kaldırıldı. Çünkü batı siyasetini en ince ayrıntılarına kadar okuyabilen bir lider olan İmam Humeyni, İslam birliğine ve Müslümanlar arasında "Vahdet" kavramına vurgu yaparak, aslında batının son aşamaya gelen projesini baltaladı ve sonuçsuz bıraktı.
İmam Humeyni'nin başlattığı "İslami Vahdet" projesi Müslümanları bir arada tutmakla kalmıyor ayrıca emperyalist sistemin İslam'a nüfuzunu da engellemiş oluyordu.
İmam Humeyni'nin vefatından sonra halefi İmam Hamaney de aynı basiret ve ileri görüşlülükle Müslümanları tefrika ve ayrımcılık fitnesine karşı devamlı uyarıyor ve verdiği fetvalarla İslam'ın bel kemiği sayılan bu iki azim mezhebin birbirinden ayrılmaması için olağanüstü gayret gösteriyor.
Tüm İslam alemi, batının ekonomisini düzeltmek için bir sırtlan gibi saldırdığı nimet kaynağı olduğunun farkında olmalı ve sahip olduğu cevheri korumalıdır. Diğer taraftan vahiy kaynaklı kamil ve sağlam dinin korunmasında basiret ve bilinci taşımalıdır.