Şam'daki terörist saldırıdan sonra Türkiye ve Irak sınırındaki bazı gümrük kapılarını ele geçirdiğini iddia eden Hainler Çetesi Özgür Suriye Ordusu, ülkenin yüzde 60'ını kontrol altına aldığını iddia ediyor.
Hıristiyan ve Yahudilerle ortak hareket eden ve her platformda dinler arası diyalogtan dem vuran gülen cemaati, Ehlibeyt mektebi ve İran düşmanlığında Siyonist İsrail ve Amerika’dan bile daha beter. Sözde İslamcı sahtekar grup gün geçmiyor ki kendisine bağlı bir yayın organından Şii ve İran düşmanlığı yapmamış olsun. Bunun içinde İslami ahlak ve edebi bile hiçe sayan Amerikancı grup, iftira ve töhmetten bile kaçınmamaktadır.
Fethullah Gülen cemaatinin sözcülüğünü yapan Zaman gazetesi, Suriye devletine karşı savaşan hainlerden oluşan İran ve Şia düşmanı selefi- vahabi gruplarla röportajlar yaparak İran düşmanlığını bu şekilde kusmaktadır. Daha Suriye’de olaylar yeni başladığında bile İsrail ve Amerikan adına savaşan zamanın haricileri olan selefi ve vahabilerden müteşekkil olan Özgür Suriye Ordusu, o zaman bile kendilerine karşı savaşanların İran Devrim Muhafızlarına bağlı askerler, Hizbullah direniş örgütü ve Irak Mukteda Sadr grubudur diyerek Ehlibeyt mektebine kin kusmaktaydılar. Müslümanlar arasında kin ve nifak tohumları atmakta olan sözde İslamcı grubun yayın organı Zaman yine aynı yalanı ortaya atarak bir kez daha İran düşmanlığı aşılamaya çalıştı. Zaman Gazetesinin en son yalanını sunuyoruz:
“Suriyeli muhalifler: Yakaladığımız askerlerin çoğunda İran kimliği çıkıyor
Zaman'a konuşan muhalif kaynaklar, son iki günde öldürdükleri ve esir aldıkları kişilerin kimliği konusunda ise çarpıcı bilgiler veriyor. Bunların büyük çoğunluğunun İran uyruklu olduğunu, bazılarında İran Devrim Muhafızları kimliklerinin çıktığını söylüyorlar. "Artık resmen İran'la savaşıyoruz. Suriye'de özellikle helikopterleri ve ağır silahları İranlılar kullanıyor." diyen muhalifler, üzerinde kimlik çıkmayan esirler arasında Arapça bilmeyen Farsça konuşan silahlı milislerin bulunduğuna dikkat çekiyor. Birçok muhalif aktivist, cezaevlerinde kendilerine işkence yapıldığı sırada bazı askerlerin Farsça konuştuklarını duyduğunu anlatıyor.”
Haberin ne kadar dezenformasyon koktuğu ve yalan olduğu açık. Bunu herkes çok iyi bilmektedir ki Suriye’nin askere ihtiyacı yok. Çünkü yeterince askeri var. Ve istenildiğinde asker sayısını arttırabilir. İkincisi İran eğer böyle bir şey yapmak isterse oraya üstünde devrim muhafızları kimlikli askerlerini gönderir mi?! Veya Arapça bilmeyen askerler oraya sevk eder mi? Bunu sıradan örgütler bile bildiğine göre İran gibi bir devlet mi bilmeyecek?! Yıllar önce İsrail’e karşı Hizbullah kimliğinde operasyonlar yaparak İsrail’i perişan eden İran Devrim Muhafızları o zamanlar bile bunu Lübnan Hizbullah’ı adına yapmış ve İsrail’in ruhu bile duymamıştı. İran İslam Cumhuriyeti, devrimden sonra tüm dünya müstekbirlerine karşı her ortamda savaş vermekte ve savaşın tüm inceliklerine hakim bir ülkedir. İran İslam Cumhuriyeti, nerede nasıl hareket edeceğini bilecek kadar büyük bir ülkedir. Gülen cemaati, İran, Hizbullah ve Ehlibeyt mektebini Suriye’de karalayarak halkımızın gözünde düşürerek önümüzdeki günlere hazırlık yapmaktadır. Tüm dünya bilmektedir ki İran’ı bir türlü kontrol altına alamayan Amerika ve Batılı ülkeler, İran’ı ortadan kaldırmak için direniş hattındaki Suriye’nin önce dizginlerini ele geçirmek gerektiğini bilmektedirler. Suriye kontrol altına alındıktan ve orada İran ve Hizbullah düşmanı kukla bir devlet kurdurulduktan sonra İran’la mücadele etmenin daha kolay olacağını varsayan sömürge devletleri bu bağlamda Müslüman halkların tepkisini azaltmak için şimdiden devreye girerek İran ve Şii düşmanlığı aşılamaktadırlar. Böylelikle Suriye konusu kapandıktan sonra İran’a karşı girişilebilecek her türlü savaşta Müslümanların tepkisi yerine desteğini almayı düşünmektedirler. Hainlik ve şeytanlıkta uzman olan “Muaviye” ve “Amr Bin As”tan derslerini alan bu sözde İslamcı gruplar bu şekilde Allah’ın nurunu söndürmek istemektedirler. Ama bilmedikleri bir şey var. O da şudur ki onların bir planı varsa Allah Teâlâ’nın da bir planının olduğudur. Kafirlerin uşaklığını yapmak ve onların çıkarları doğrultusunda Amerikan İslam’ını yaymak için mücadele eden bu sahtekar İslamcı gruplar öz Muhammedi İslam’ın sadece rahmet boyutuna aldanmaktadırlar. Ama bu konuda yanılmaktadırlar, çünkü öz Muhammedi İslam’ın bir de kahhar ve perişan edici bir boyutu vardır. Müminlere karşı şefkatli, ama kafir ve münafıklara karşı izzetli ve korkusuzdurlar. Peygamber efendimizin buyruğu, Hz. Ali’nin Zülfikar’ı zamanın İmamı olan İmam Mehdi’nin elinde ve hazır beklemektedir. Sadece Allah Teâlâ’nın emrini beklemektedir…