Bismillah...
“Uluslararası toplum”, genellikle ABD ve birkaç yandaşı ülkeler yetkili makamlarınca sıkca kullanılan bir terimdir. Sultalarını sürdürmek için kafaya koydukları planlarını uygulamak veya ülkelere yapacakları müdahaleye kılıf uydurmak istediklerinde “uluslararası toplum” adına hareket ettiklerini iddia ederler. Ancak kastettikleri ABD ve Avrupa’lı birkaç emperyalist müttefikdir. Ülke ve nüfus sayısı temsilinde küçük bir bölümü oluşturmalarına rağmen kendilerini dünyanın efendisi olarak gördükleri için uluslararsı toplum, yani dünya adına konuştuklarını iddia ederler. İkinci Dünya Savaşının galipleri bu ülkeler BM teşkilatı, aynı teşkilata bağlı Güvenlik Konseyi, UAEK gibi önemli uluslararası kuruluşlar ve medya üzerinde kontrolleri sayesinde müstekbirliklerini sürdürmektedirler. Dünyanın çoğunluğunu oluşturan ülke ve milletler ise sulta sistemine karşı olmalarına rağmen bu sistemi yıkma ve değiştirme doğrultusunda şimdiye kadar başarılı olamamıştır.
2. Dünya savaşından bir kaç yıl sonra dünyayı iki kutuba bölen savaş galibi ABD ve Sovyet Rusya kendi liderliklerinde NATO ve Varşova paktlarını kurdular. Batı ve Doğu diye adlandırılan bu paktlara katılmak istemeyen ve bağımsızlığına yeni kavuşmuş veya bağımlı diktatörlüklerden yeni kurtulmuş ülkelerden Endonezya, Mısır, Hindistan, Gana ve eski Yugoslavya’dan oluşan beş ülke liderleri yeni bir uluslararası oluşuma öncülük ettiler. Non-Alligned Movement, Bağlantısızlar Hareketi olarak adlandırılan bu yeni oluşuma zamanla onlarca ülke katıldı. Bugün 120 ülkenin resmen ve 17 ülkenin ise gözlemci üyesi olduğu Bağlantısızlar Hareketi, BMT’dan sonra en büyük uluslararası kuruluştur.
İslam inkılabının zaferinden sonra Batı blokunun sultasından kurtulan İran da bu harekete üye oldu ve son bir haftadır bu teşkilatın 16. Zirve toplantısına ev sahipliği yaptı. Her biri iki gün süren uzmanlar ve dışişleri bakanları toplantısından sonra geçen Perşembe ve Cuma günleri Tahran’da zirve toplantısını yapan Bağlantısızlar Hareketi, BM’e üye ülkelerin üçte ikisini ve dünya nüfusunun %60’ını temsil etmektedir. Beş kıtaya yayılmış, çeşitli din, ırk ve dillerden oluşan bu hareket işte bu açıdan bakıldığında gerçek bir uluslararası toplum olarak adlandırılabilir. Dünya’nın yönetiminde şimdiye kadar herhangi bir etkinlik gösteremeyen bu hareketin bu misyonu mevcut şartlarda ve bundan sonra yerine getirip getiremiyeceği bir yana temsil açısından uluslararası toplumun çoğunluğunu oluşturduğu inkar edilemez bir gerçektir. Batı müstekbirliğinin uluslararası toplum olarak sadece kendisini gördüğü ve uluslararası kararlarda dünyanın ekseriyetinin görmezden gelindiği dünyanın böyle kalacağını kimse garanti edemiyeceğine göre Bağlantısızlar Hareketinin bu haliyle muhafaza edilmesi bile beşeriyetin geleceği açısından önemlidir.
ABD ve uluslararası siyonizmin düzenlenmesini ve önemliülke liderlerinin katılımını engellemek için aylar öncesinden başlatmış oldukları psikolojik savaş, baskı, tehdit ve medya racılığıyla sürdürdüğü propagandaya rağmen katılım oranı ve katılım düzeyi bakımından Tahran zirvesi bu hareket tarihinde rekor seviyeye ulaştı. İlk defa olarak 50’ye yakın ülke cumhurbaşkanlığı, cumhurbaşkanı yardımcısı, krallık ve başbakanlık seviyesinde, buna ilaveten üye ülkelerin çoğu dışişleri bakanlığı ve özel temsilci seviyesinde katıldılar.
Üye ülkelerden bir kısmı ise bu zirve toplantısını fırsat bilerek İran’la ikili ilişkilerini geliştirmek ve üst düzey ekonomik ve siyasal ilişkiler kurmak veya geliştirmek için onlarca kişilik heyetlerle bir nevi İran’a çıkartma yaptılar. Buna en belirgin örnek ise 250 kişilik heyet başkanlığında Tahran’a gelen Hindistan Başbakani Manmohan Singh’dir.
BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon, BM Genel Kurulu Dönem Başkanı, İİÖ Genel Sekreteri, Arap Ligi sekreteri ve başta Dünya İnsan Hakları komisyonu olmak üzere onlarca STK temsilcisinin katıldığı Bağlantısızlar Hareketi 16. Zirvesi birçok açıdan oldukça önemlidir:
1- İran gibi müstekbir güçlerin en katı yaptırımları ve medya boykotuyla karşı karşıya bulunan bir ülke açısından bu düzey ve hacimde bir toplantının yapılması oldukça büyük bir başarıdır. Uluslararası Siyonist medya ile birlikte hareket eden Türkiye kartel ve yandaş medyanın sansürlemesine ve bazı eski İslamcı yeni muhafazakar iktidarcı yazarların karalamasına rağmen Tahran zirvesi dünyanın ve bölgenin geleceğine dair yapılan görüşmeler ve ileri sürülen görüşler açısından oldukça etkili olacağa benziyor.
2- Bağlantısızlar Hareketinin başkanlığını üstlenen İran’ın, dünyanın yönetimindeki bozuk, eskimiş ve diktatoryal mekanizma konusunda toplantı boyunca öne sürdüğü görüşlerle katılımcıları etkilediği ve yönlendirdiği açıkca görülmekteydi. İmam Hamanei’nin açılış konuşmasında dile getirdiği konular başta Mısır’ın çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi olmak üzere sonraki konuşmacılar tarafından adete tekrar edildi. İran’ın üç yıl süreyle başkanlığını yapacağı Bağlantısızlar Hareketi’ni İslam İnkılabının söylemleri doğrultusunda yönlendireceği, uluslararası arenada etkin bir konuma taşıyacağı daha şimdiden hissedilmekte ve üye ülkeler tarafından da kabul edilmiş görünmektedir. İstedikleri halde uluslararası ilişkilerde iradelerini ortaya koyamayan veya müstekbir güçlerin hışmına uğramamak için dile getirmekten çekinen çoğu ülke İran’ın sahip olduğu irade ve cesaretle bunu yerine getirmesini umut etmektedir ve liderlerinin konuşmaları bunu göstermektedir.
3- Batı ülkelerinin ekonomik krizle boğuştuğu bir dönemde dünya enerji ve maden kaynaklarının yarısından fazlasına sahip üye ülkeler müstekbir ülkelerin ekonomik sultasına son vermek ve kalkınmak yönünde aralarındaki işbirliğini geliştirmek doğrultusunda Tahran zirvesiyle birlikte iyi bir fırsat yakalamış bulunuyorlar. Bu fırsatın değerlendirilmesi çok doğal olarak bu ülkelere hakim iktidarların cesaret ve bağımsız hareket etmelerine bağlıdır. En azından bu harekete bağlı önemli ülkeler arasında güçlü bir siyasal-ekonomik kutubun oluşturulması mümkündür.
4- Asya’dan Afrika’ya ve Güney Amerika’ya kadar bir çok ülke liderlerinin sıkça dile getirdikleri konuların başında dünya idaresinin belli güçlerin tekelinde olduğu ve bu zalimce sistemin değiştirilmesine dair milletlerin kararlı irade açıklaması gelmekteydi. Bu yönde başarılı olup olmayacakları veya bu iradenin ne zaman tahakkuk bulacağı bir yana böyle bir talebin dünyanın gözü önünde özgürce dile getirilmesi bile olumlu ve ümitlendirici bir aşamadır. Artık dünya halkları başını ABD’nin çektiği emperyal güçlerin kontrolündeki uluslararası kuruluşların yapı ve işleyiş mekanizmasının adaletten uzak olduğunu çekinmeden dile getirmekteler ve bu yönde somut teklifler, görüşler ileri sürmekteler.
5- Tahran zirvesinde gündem konusu edilen ve bütün ülkelerin görüş birliği içinde bulundukları bölgesel konuların başında Filistin meselesi gemekteydi. Filistin halkına yapılan zulüm ve cinayetler sarih bir şekilde mahkum edildi, Siyonist Rejimin varlığı ve gayri meşru eylemleri açıkca sorgulandı ve Filistin meselesinin köklü ve kalıcı çözümü için somut teklifler önerildi ve zirvenin nihai belgesinde oy birliği ile kabul edilerek kayda geçirildi. Filistin halkının Tahran zirvesinde temsili konusunda bazı muhafazakar/iktidarcı medya ve kalemlerin kafa karıştırıcı iddialrının aksine Mahmud Abbas ve Hamas arasında tercih yapmak gibi bir konu mevzubahis bile olmadı. Çünkü her ne kadar Filistin halkının çoğunluğunu temsil etmese de Mahmud Abbas uluslararası kuruluşlarca Filistin halkının resmi temsilcisi olarak kabul görmektedir ve Bağlantısızlar Hareketi de bundan istisna değildir. Hamas temsilcisi davet edilmiş olsa bile resmi temsilci olarak değil de onur konuğu olarak davet edilebilirdi sadece. İİÖ toplantılarında bile Filistin halkını maalesef Mahmud Abbas’ın başında bulunduğu özerk yönetim temsil etmektedir. Bu arada hatırlatmak gerekir ki İran’lı yetkililer Filistin meselesini tanımlama ve çözümü hususunu hiç bir zaman Filistinli gruplara endeksli olarak görmemiş, genel olarak Filistin halkının haklarını savunmayı ön plana almıştır. Dün Fetih, bugün Hamas ve yarın başka parti ve akımlar Filistin halkını temsil edebilir ve bu Filistin’in iç meselesidir.
6- Tahran zirvesinde üzerinde durulan ve farklı görüşler ileri sürülen önemli konulardan biri de Suriye meselesiydi. Farklı görüş ve çözüm tekliflerinin dile getirildiği Cuma günkü oturumlarda Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin teklifinin kabul gördüğü bildirildi.
Irak Başbakanı Nuri el Maliki, Bağlantısızlar Hareketi iderler zirvesinde yaptığı konuşmasında, Suriye'ye yönelik her türlü müdahaleye karşı olduklarını belirterek, bu müdahaleler, sadece Suriye'de iç savaşa neden olmakla kalmaz aynı zamanda, bölge ülkelerine de sıçrar diye konuştu.
Maliki, Beşar Esad’ın da içinde bulunduğu bir geçiş hükümeti kurulmasını, geçiş hükümetinde toplumun her kesimini kapsayacak millet vekillerinin seçilmesini ve muhaliflerle anlaşmak için başlatılacak görüşmeler için iki tarafında kabul ettiği bir kişinin seçilmesi önerisinde bulunmuştu. Bu öneriye göre her ki taraf da ateşkese uymalı ve Arap Birliği hakemliğinde anlaşmaya oturmalılar. Daha sonra Arap ve uluslararası kuruluşlar hakemliğinde seçime gidilmelidir.
7- Liderlerinin konuşmaları ve beklentileri dikkate alındığında İran başkanlığındaki Bağlantısızlar Hareketi’nin geçmiştekinin aksine önümüzdeki üç yıl içerisinde uluslararası ve bölgesel siyasal, ekonomik, kültürel, insan hakları, sağlık, çevre sağlığı vb konularda önemli girişimlerde bulunacağı daha şimdiden söylenebilir. Bu Bağlantısızlar Hareketi üyesi 120 ülke halkları için olduğu gibi bütün bir dünya ve beşeriyet için de önemli bir aşamadır denilebilir.
31/08/2012 - 22:50 Y. ZİYA T.YILMAZ