Kur'an-ı Kerim'in ayetlerinden, Resul-i Ekrem'in (s.a.a) ve Ehl-i Beyti'nin hadislerinden anlaşıldığı gibi insanın kurtuluşuna vesile olacak şey 'takva'dır. Takva lügatta korunmak ve sakınmak anlamına gelir.
Şer'i açıdan takva bir insanın ahiretine zarar veren her şeyden sakınması ve Allah-u Teala'dan korkarak onun emir ve nehiylerine karşı gelmekten çekinmesidir. İmam Cafer-i Sadık (a.s) takvanın anlamı sorulunca şöyle buyurdu: Takva Allah'ın emir ettiği her yerde hazır olman ve nehyetiği yerden uzak durmandır. (Sefinet-ül Bihar, c.2, s.678)
Görüldüğü gibi takvanın iki yönü vardır. Birinci yönü Allah-u Teala'nın bütün emirlerini yerine getirmektir. İkinci yönü ise Allah-u Teala'nın haram kıldığı her şeyden kaçınmaktır.
Kur'anı Kerim takva hakkında şöyle buyurmaktadır:
Takvalı olanları kurtuluşa erdiririz.(Meryem, 72)
İman edip takvalı olanlara dünya ve ahirette müjde vardır. (Yunus, 63-64)
Allah takvalı olanlarla birliktedir. (Nahl, 128)
Allah sadece takvalı olanların amellerini kabul eder. (Maide, 27)
Allah takvalı olanları sever. (Al-i İmran, 76)
Sizin Allah katında en değerli olanınız, en çok takvalı olanınızdır. (Hucurat, 13).
Resul-i Ekrem'den (s.a.a) şöyle nakledilmiştir: Kendi akrabalarına buyurdu ki Demeyin ki Muhammed bizdendir, Allah onun sebebine bizi bağışlar; Allah'a andolsun ki benim dostlarım sizin ve başkalarının içerisinden ancak takvalı olanlardır.
Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: Takva dinde doğruluğun ve sağlamlığın anahtarıdır. Ahiret için birikimdir. Her kötü huydan ve her felaketten uzaklaşmanın vesilesidir.
İşte görüldüğü gibi takva bu kadar önemlidir.
Evet takva iki bölümden oluşmuştur. Farzları yerine getirmek ve günahlardan uzak durmak takvanın ikinci bölümü birinci bölümünden önce gelir. Zira günahlarla yapılan hayır ameller insanları manevi yönde ilerletmez. Zira Allah takvalılardan ve Allah'tan korkup günahlardan sakınanlardan amellerini kabul buyurur. Eğer günah olmazsa az ameller insana faydalı olur; onu manevi açıdan yüceltir, ilerletir. Ama günahla birlikte çok amelin bile faydası yoktur.
Öte yandan bir çok büyük günahlar, insanın yaptığı hayırları batıl ve yok eder.
Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor: Haram bir lokmayı yemekten sakınmak iki bin sünnet namaz kılmaktan daha sevimlidir Allah katında.
İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Bir dirhemi kendi sahibine geri çevirip onun rızası olmadan yememek, Allah katında yetmiş kabul olmuş hacca eşittir.
Bir diğer hadiste ise şöyle buyurmuştur: Haset etmek, aynı ateş odunu yakıp kül ettiği gibi imanı yakıp kül eder.
Resul-i Ekrem (s.a.a) buyurdu: Kim Subhanallah zikrini söylerse, Allah cennette onun için ağaç diker. Kureyş'ten birisi Ya Resulallah dedi, o zaman bizim cennette ağacımız bol olur. Cevabında Resul-i Ekrem buyurdu ki: Fakat kendi elinizle bu dünyadan bir ateş gönderip de onları yakmaya çalışmayın. Yani yaptığımız günahlar, cennette kazandıklarınızı kaybetmemize sebep olur.
Yine Resul-i Ekrem'den (s.a.a) şöyle nakledilmiştir: Allah'ın bir meleği her gece Beyt-ül Mukaddes'in üzerinde şöyle seslenir: Kim haram yerse, Allah farz ve müstehap hiçbir amelini kabul etmez.
Yine şöyle buyuruyor: Eğer zayıflıktan yere çakılmış kazıklar gibi oluncaya dek namaz kılıp yontulmuş çubuklar şekline dönüşünceye kadar oruç tutsanız, sizi günahtan alıkoyacak takvaya sahip olmadığınız müddetçe Allah sizden kabul buyurmaz.
Yine buyurmuştur ki: Dinin aslı günahtan kaçınmaktır; günahtan kaçının, o zaman insanların en abidi sayılırsınız.