Bu kitab beni yeniden Beytullah’ı ve Resulullah (S)’in haremini ziyaret için hasret ve heyecana gömdü. Artık umudumun kalmadığı bir heyecan ve iştiyak... Uzun yıllar öncesindeki gençlik döneminden beri gönlümü asla bu iştiyak ateşinden uzak tutmadığımı hatırlıyorum. Ancak, hatta her ma’rifet sahibi ya da marifetsiz ruhaninin arzuyla ya da gezinmek amacıyla kolaylıkla hacca gidebildikleri eski rejimin karanlık dönemlerinde bile ben gidemiyordum ! Daha açık konuşayım; hiç bir hacc kafilesi başkanı Şah’ın Savak gizli örgütünden duyduğu korkular nedeniyle benim ismimi de hacılar listesine eklemeyi göze alamıyordu. Evet, hatta o çetin dönemlerde bile gönlüm Kabe’yi ziyaret ve peygamberimiz (S)’in Mekke ve Medine’deki ayak izlerini öpebilmek arzusuyla dopdoluydu. Ve bu ümit, her ne kadar on günlük bir sefer halinde olsa da inkılaptan bir yıl kadar sonra şehid Mahallati sayesinde gerçekleşti ve fakat beni yakan bu coşku daha da alevlendi. Cumhurbaşkanı olduğum yıllarda, bu dönem sonrasında gerçekleştirilebilecek bir ziyaret için umutlar taşıdım durdum. Bugüne gelince ? Sürekli yükselen bir heyecan ve iştiyak ve fakat neredeyse tamamen eriyip giden umutlar... Tek tesellim, işte bu tür sefer izlenimlerini okumak ya da bu coşkuyu daha da arttıran hacc hatıralarını dinlemek...