Şii taklit mercii açıkladı: insanın kendisine, Allah’tan başkasına ve değişken olan her şeye gönül bağlaması yazıktır; çünkü Allah’tan başka her şey değişim ve yok olmanın eşiğindedir ve insanın mükâfatı olamaz; oruçlunun mükâfatı ancak Allah’ın likasıdır.
Ayetullah Cevadi Amuli “İbadetlerin Hikmeti” isimli kitabında orucun takvanın derecelerini kazanmadaki rolü konusunu işledi ve Hakkın likasının oruç tutanın mükâfatı olduğunu açıkladı.
Bu büyük arif ve filozof, orucun insanın takvaya ulaşması için olduğunu vurgulayarak şunları yazdı: Oruç takvaya ulaşmak içindir: “Takvaya ulaşasınız diye…” Takvalı insanın iki derecesi vardır: Birincisi nimetlerin bol olduğu cennettir: “Hiç şüphesiz takva sahipleri cennetler içinde ve ırmakların başlarındadırlar.” ve tüm bunlar zahiri lezzetlerdir. Diğeri ise Allah katındaki makama ulaşmaktır: “Muktedir hükümdarın nezdinde doğruluk meclisindedirler”. Artık bu merhalede elma armut yoktur; çünkü cennet ve nehirler cisim ve bedene has yiyecek ve içeceklerdirler, ama Hakkın likası ve Hakla buluşma ruh içindir. İşte bu, orucun sırrı ve batınıdır.
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdular: “Oruçlu için iki mutluluk vardır: Birisi iftar ederken ve diğeri Allah ile buluştuğunda”. Diğer bir yerde yine tekit ediyor ve buyuruyor ki: “ Oruçlu için iki mutluluk vardır. İftar ettiği zaman ve yüce Rabbini mülakat ettiği zaman”.
Ayetullah Cevadi Amuli açıklamalarına şöyle devam ediyorlar: Oruçlu bazı dualarda Allah’tan tam cemali istiyor: “Allah’ım! Senden senin en güzel cemalini istiyorum ve senin cemalinin tümü güzeldir.”
Hakla Buluşma Oruçlunun Mükâfatıdır
Bu taklit mercii kitabında şöyle yazıyor: Tanınmış şair Nizami Gencevi mecazi ve hakiki aşkın beyanında şunları söylüyor: Leyla sonunda hastalanınca annesine şöyle vasiyet etti: “Anneciğim! Benim mesajımı Mecnun’a ulaştır ve ona de ki: Eğer birine âşık olmak istersen bir defa ateşi yükselince yok olup giden birine gönül bağlama!”
İnsanın kendisine, Allah’tan başkasına ve değişken olan her şeye gönül bağlaması yazıktır; çünkü Allah’tan başka her şey değişim ve yok olmanın eşiğindedir ve insanın mükâfatı olamaz; oruçlunun mükâfatı ancak Allah’ın likasıdır.
Ayetullah Cevadi Amuli konunun devamında şunları yazıyor: Bize denildi ki, Ramazan ayının seher vakitlerinde mutlak cemali isteyin ve dinlemekle yetinmeyin; zira ki dinlemek istemekten farklı bir şeydir. İnsan nasıl yüce makamlara yükselebilir ki bize denildi ki şöyle söyleyin: “Allah’ım! Senden senin en nurlu nurunu istiyoruz ve senin tüm nurun nurludur, ışıldamaktadır.” Mübarek Ramazan aylarında bizlere bu duaları öğrettiler; çünkü oruçlu insanın böyle sözleri söylemeye liyakati vardır ve bu ağızdan şu sözler çıkabilir: : “Allah’ım! Senden senin en güzel cemalini istiyorum ve senin cemalinin tümü güzeldir.”
Burada söz konusu huri, gılman, elma, armut, cennet ve nehir değildir; söz konusu olan manevi kemaller ve erdemlerdir ve insan bu makamlara ulaşabilir. Eğer insan bu makamlara sahip olmasaydı, bizlere bu duaları okuyun emri verilmezdi. Öyleyse bu makamlara ulaşılabilir; çünkü müstehap oruç tutulabilir ve iftarlığını esir olan bir gayri Müslime verilebilirsin.
Eğer insan el değirmeni ile un öğütür ve ondan ekmek yapar ve onu esire verir de “Sizlere Allah’ın rızasını kazanmak için yiyecek veriyorum…” derse bu mümkündür; zira “Nereye dönerseniz dönün orası Allah’ın veçhidir”. Eğer “ismet hanedanı”nın hizmetçisi Fizze, yiyecek verme olayında hazır olabiliyorsa, bizlerin de bu makama ulaşabileceği ortaya çıkar. Kendimizi ucuza satarsak zarar ederiz.