Suriye'deki kanlı savaşın ikinci yıl dönümü

Rate this item
(0 votes)

FHA-Özel Dosya haber Suriye meselesinin üzerinden iki yıl geçti. Bunca emperyalist ve işbirlikçi güçlerin desteğiyle devam eden savaşa rağmen, Suriye ve Suriye halkı dimdik ayakta

Türkiye deki sözde İslamcılar, dini istismara etmeye devam ediyorlar. Bu din istismarcıları, Allah’ın adını alarak Batının ve Emperyalistlerin desteklediği sözde “Özgür Suriye Ordusu” dedikleri silahlı örgütü destekliyorlar.

TÜRKİYE’DEKİ İSLAMCILAR VE SURİYE MESELESİ

İsrail’i devlet olarak kabul etmeyen ve İslam dünyasının direği olan İran’a işbirlikçi diyorlar. Bu din istismarcıları, Türkiye’de yılardır inancından dolayı başını örten insanlara devlet tarafından yapılan zulüm’ü görmek istemiyorlar. Kürtler etnik kimlerinden dolayı zülüm altındadır. Aleviler ve Şiiler mezheplerinden dolayı hem tehdit ediliyorlar, hem de bazı din adamları tarafından ölüm emirleri veriliyor. Bu din istismarcıları birilerine yaralanmak için kendilerine yakın olan zulümlere seslerini çıkarmıyorlar. Ve emperyalistlere hizmet ediyor. Bugün “Suriye halkıyla dayanışma platformu” adı altında bu İslamcı grup, Esad’ı ve askerlerini protesto ediyordu. Ve protestolarında Esad’a Suriye’den defol diyorlardı.

Bu İslamcı grubu Suriye halkı için Esad’ı protesto ederken, Filistin için İsrail’i protesto etmiyor. Hocalı katliamı için Ermenistan’ı protesto etmiyor ve Hocalı katliamını kendi medyasında gündeme getirmeyip katliamın yıl dönümünü anmıyor. Kendi vatandaşı olan Kürtler, aleviler ve Şiiler için devletini protesto etmiyor.

Türkiye böyle bir ülke iken, sözde bu İslamcılar hangi ümmete hizmet ettikleri doğrusu anlamış değiliz.

ÖSO'nun eline silah verdiği bir çocuk

Suriye'de “Arap Baharı”nın etkisiyle başlayan krizin üzerinden tam iki yıl geçti. Başta ABD olmak üzere emperyalist güçler ve Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan gibi bölgesel işbirlikçileri tarafından desteklenen savaş ülkeyi yıkımın eşiğine getirse de Suriye halkı ayakta kalmayı başardı.

Ortadoğu'yu emperyalizmin çıkarları doğrultusunda dönüştürme projesi olan “Arap Baharı” Tunus, Mısır ve Libya'nın ardından Suriye'yi etkilemeye başladığında tarih 2011 Ocak ayını gösteriyordu. Ancak Suriye'de yönetim ile dış destekli muhalifler arasında kanlı bir savaşa dönüşecek olan kriz, ülkenin güneyindeki Dera kentinde duvarlara Devlet Başkanı Beşar Esad karşıtı sloganlar yazan çocukların gözaltına alınmasıyla 15 Mart 2011 tarihinde başladı. Aradan tam iki yıl geçti.

HALKIN TALEPLERİ

Suriye'de gösterilere dış destekli silahlı İslamcı gruplar damgasını vurmadan önce, sokağa çıkan halk yönetimin devrilmesinden ziyade, siyasi, toplumsal ve ekonomik alanda reformlar gerçekleştirilmesini talep ediyordu. Siyasi partiler yasasının değiştirilmesi, gelişigüzel tutuklamaların son bulması, yolsuzlukla etkin mücadele edilmesi, hayat şartlarının iyileştirilmesi, mazot fiyatlarının düşürülmesi, maaşların artırılması, istihdam yaratılması halkın belli başlı talepleri arasındaydı.

Pankartta "Hepimiz için özgürlük istiyoruz" yazıyor

TERÖR BAŞLADI HALK SOKAKLARDAN ÇEKİLDİ

Ancak, Suriye yönetiminin bu taleplere kısa zamanda karşılık verememesi ve güvenlik güçlerinin protesto eylemlerine yönelik sert müdahaleleri emperyalist güçlerin de desteklediği Müslüman Kardeşler gibi radikal İslamcı örgütlerin devreye girmesine zemin oluşturdu.

Suriye yönetimi gösterilerde yüze yakın kişinin hayatını kaybetmesinin ardından hiçbir şekilde silah kullanmama kararı almıştı. Ancak silahlı grupların güvenlik güçlerine ateşli silahlarla, hatta keskin nişancı tüfekleriyle saldırması, yollarda kurulan pusularda çıkan çatışmalar sonucunda onlarca Suriyeli güvenlik gücü mensubu hayatını kaybetti. Yönetimin de bu saldırılara silaha karşılık vermesiyle ülkede ölü sayısı giderek artmaya başladı. Ancak Batı basını ve El Cezire ve El Arabiya gibi işbirlikçi Körfez basını silahlı militanların yalnızca “barışçıl” gösterileri korumak için bu saldırılara başvurduğunu iddia etti.

İki ÖSO'lu sokaktan geçen ve kendilerine herhangi bir tehdit oluşturmayan bir kişiyi öldürüyor

Humus ve Dera'da muhaliflere ait silah depoları ortaya çıkarıldı. 11 Nisan'da muhaliflerin pusuya düşürdüğü güvenik güçleri ile yaşanan çatışmada 20 asker hayatını kaybetti. Müslüman Kardeşler'in etkili olduğu Cisr Eş Şuğur'da toplu asker mezarları bulunmaya başladı. 6 Haziran 2011'de MK'nın baskın düzenlediği Cisr Eş Şuğur'da çoğu asker yaklaşık 200 kişi hayatını kaybetti. Halk sokaklardan çekildi.

Muahliflerin Suriye bayrağı yerine kullandığı üç yıldızlı bayrak

CHAVEZ: “SURİYE'DE ABD PARMAĞI VAR”

Suriye’de daha silahlı çeteler gösterilere damgasını vurmamışken, Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez gösterilerin başlamasından yaklaşık iki hafta sonra yaptığı açıklamada ABD ve diğer müttefiklerinin, Libya’ya benzer bir plan uygulayarak, ülkeyi işgal etmeye hazırlandıklarını söylemişti.

Chavez “İddialara göre barışçıl gösteriler başlıyor. Hemen ardından bazı ölüm haberleri geliyor ve Suriye lideri kendi halkını katletmekle suçlanıyor. Sonra Yankılar geliyor ve halkı kurtarmak için onların üzerine bomba yağdırmak istiyor. Bunu bir düşünün” diye konuşmuştu.

“ALEVİLER TABUTA, HRİSTİYANLAR BEYRUT'A”

Suriye'de dış destekli silahlı gruplar bu iki yıl süresince Alevilere, Sünnilere, Hristiyanlara, Ermenilere ve diğer farklı mezhep ve milliyetlere karşı birçok katliam gerçekleştirdi. Sosyal paylaşım sitelerinde yayımlanan katliam görüntülerinde Erdoğan'ın her türlü desteği sunduğu bu çetelerin vahşette sınır tanımayacağı anlaşıldı.

Fotoğrafta, Seyyide Zeynep türbesinin yanında bombalanmış bir otobüs gözüküyor. 14 Temmuz 2012'de düzenlenen intihar saldırısında, en az 14 kişinin yaralandığı ve türbenin zarar gördüğü bildirilmişti.

Ancak muhalifler, kriz daha iki ayını doldurmadan “etnik temizlik” tehditleri savurmaya başladı. 24 Nisan 2011 tarihinde Lübnanlı ünlü siyaset bilimci Esad Ebu Halil “Angry Arab” isimli blog sayfasında, Suriye'de eylemleri izleyen solcu bir arkadaşının şu sözlerini aktarıyordu:

Şimdi Suriye’de olanları düşünüyorum. Protestocuları desteklemeye çalıştım... Ama yapamıyorum. Bu insanlar ancak Taliban ya da bir benzerini iktidara getirirler. [...] Dün Cuma’da atılan slogan 'Aleviler’e ölüm, Hıristiyanlar Beyrut’a' şeklinde idi. Bu adamları nasıl destekleriz...

Başka bir Suriye muhalefeti daha olduğunu kabul ediyorum, ama azınlıklar. Gösterileri yönetenler Suudi tipi islamcılar.

Söylemek istediğim şu: Suriye’de rejimin yıkılmasını istediğinden emin misin? Çünkü ben 'isyancılara' baktıkça bölgenin geleceği için daha fazla karamsarlığa düşüyorum. Hayatımda ilk defa bölgede yaşama kararlılığımı sorguluyorum.”

EL NUSRA DESTEĞİ

Suriye'de çok sayıda katliamdan sorumlu El Kaide Bağlantılı EL Nusra Cephesi 23 Ocak 2012'de resmen kurulduğunu ilan etti. Bu grubun Suriye'deki sınır kapılarını ele geçirmesiyle birlikte Tunus, Libya, Yemen, Afganistan, Çeçenistan, Ürdün ve Suudi Arabistan gibi ülkelerden Suriye'ye giren çok sayıda radikal İslamcı militan güvenlik güçleri karşısında önemli bir güç oluşturdu. Türkiye ve Suudi Arabistan tarafından desteklenen militanlar sivillere ve esir askerlere yönelik birçok katliam gerçekleştirdi. Suriye'de halka yönelik katliamların gizlenemez boyutlara ulaşmasının ardından, ABD El Nusra Cephesini terörist örgüt ilan etti. ABD'nin bu hamlesi ülkedeki diğer silahlı çeteleri aklama girişimi anlamına gelirken, Suriye'deki muhalif grupları bir araya getirmesi amacıyla AB öncülüğünde 11 Kasım 2012'de Katar'ın başkenti Doha'da kurulan Suriye Ulusal Koalisyon'u, El Nusra Cephesi'nin “Suriye devriminin bir parçası” olduğunu söyleyerek ABD'nin kararını eleştirdi.

Bir El Nusra militanı esir aldıkları Suriye askerlerini infaz ediyor

“ANNAN PLANI” DEVRE DIŞI

BM ve Arap Birliği Suriye eski Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın 2012 Haziran ayında Suriye'de çatışmaların durması için Cenevre'de hazırladığı ve Esad'lı bir geçiş sürecinin öngörüldüğü 6 maddelik barış planı muhaliflerin 18 Temmuz'da Şam'daki ulusal güvenlik toplantısına yönelik bombalı saldırıyla fiilen son bulmuş oldu. Saldırıda İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim el-Şaar, Savunma Bakanı Davud Raciha ile Savunma Bakanı Yardımcısı ve Genelkurmay Başkan Yardımcısı Asıf Şevket hayatını kaybetmişti.

ÜLKE YIKIMIN EŞİĞİNE GELDİ

İki yıllık savaşın ülkeye maliyeti çok ağır oldu. On binlerce insan hayatını kaybettiği savaşta Suriye ekonomisi milyarlarca dolar zarar ederken, Şam ve Halep gibi büyük kentlerde kıtlık baş gösterdi. Muhaliflerin elektrik santrallerine, altyapı tesislerine düzenlediği saldırılar sonucunda birçok yerde elektrik kesintileri meydana gelmeye devam ediyor. Binlerce insan ekmek fırınlarının önünde kuyruklar oluşturuyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Yurt dışına 1 milyon kişinin kaçtığını açıklarken, Suriye içinde yer değiştiren mültecilerin sayısının ise 2 milyonu aştığı tahmin ediliyor.

SURİYE'DE RÜZGAR YÖN DEĞİŞTİRDİ

Ordu, 2013 Ocak ayından sonra ülkede muhaliflere önemli kayıplar verdirdi. Batı basını ordunun Halep'te ilerlediğini ve muhaliflerin üçüncü Şam taarruzunun başarısız olduğunu kabul etti. Suriye'ye dönük kimyasal silah provokasyonu konusunda başarılı olunamadı. Ülke olanca kışkırtma ve katliama rağmen mezhep savaşına sürüklenmedi. Devlet Başkanı Esad, 6 Ocak'ta uzun bir aradan sonra halkın karşısına çıktığında dışarıdan gelen baskılara boyun eğmeyeceklerini söylerken, krizin çözülmesi için muhalefete ulusal diyalog çağrısında bulundu. Türkiye ise Esad'lı bir çözüm olamayacağı konusunda net bir tavır sergiledi. Rusya ve ABD Suriye'de müzakerelerin başlaması için görüşmelere başladı. 25 Şubat 2013'te Rus mevkidaşı Sergey Lavrov'la görüşen Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, silahlı muhalifler dahil “isteyen herkesle görüşmeye hazır olduklarını” açıkladı. ABD'nin yeni Dışişleri Bakanı John Kerry ise iki gün önce Suriye'de bir geçiş hükümetinin oluşturulması için muhaliflere Esad'la masaya oturması çağrısında bulundu.

Türkiye ve muhaliflerin bayrakları sınırda beraber dalgalanıyor.

Read 1297 times