Bâtıl teviller üzerine..

Rate this item
(0 votes)
Bâtıl teviller üzerine..

  Kur'an'ın ve hadislerin yanlış tevilleri ve onlardan kurtulmanın yolu..

Kur'ân-ı Kerim kalplerinde Allah'a karşı eğrilik olanlardan bahseder. Bu tabiri caizse eğri kalpliler, kalplerinde "zeyğ" olanlar, Kur'an'ın müteşabih, yani benzerlik gösteren âyetlerini alarak fitne unsuru diye kullanırlar.

 Âl-i İmran Sure-i mübarekesi'nin  7. ve 8. âyetlerinde şöyle geçer:

( هُوَ الَّذِي أَنزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُّحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ ۖ فَأَمَّا الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاءَ تَأْوِيلِهِ ۗ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلَّا اللَّهُ ۗ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِّنْ عِندِ رَبِّنَا ۗ وَمَا يَذَّكَّرُ إِلَّا أُولُو الْأَلْبَابِ )

7- "Öyle bir Tanrı'dır ki sana kitap indirdi. Onun bir kısmı, mânası-apaçık (muhkem) âyetlerdir ve bunlar, kitabın temelidir. Diğer kısmıysa çeşitli mânalara benzerlik gösterir (müteşabih) âyetlerdir. Yüreklerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onları tevil etmek için mânaları açık olmayan (müteşabih) âyetlere uyarlar. Halbuki onların tevilini ancak Allah bilir. Bilgide şüpheleri olmayacak kadar kuvvetli olanlarsa derler ki: Biz inandık ona, hepsi de Rabbimizdendir; bunu aklı tam olanlardan başkaları düşünemez."

 ( رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً ۚ إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ )

8-"Rabbimiz, bizi doğru yola sevk ettikten sonra kalplerimizi saptırma ve kendi katından bize rahmet bağışla, şüphe yok ki sen, fazlasıyla bağışlayansın."

  Kur'an evrensel olduğuna göre, bu ayetler de günümüze uyarlanmalıdır. Bu ayetleri evrensel görüp günümüze uyarlarsak, kalplerinde eğrilik olan dendiğinde, Kur'an'ın müteşabih ayetlerini kendilerince tevil eden ve o ayetleri muhkem ayetmiş gibi gösterip vahşet yaratan Selefileri görürüz. Bunlar "Allah arşına istivâ etti" derken, Allah'ı (hâşâ!) cisimle tasavvur etmeye çalışırlar. Kur'an-ı Kerim'de geçen ve İslam'da gayrimüslimlere verilmiş hakları reddeder, kendi fikirlerinde olmayan Müslümanları dahi tekfir ederler.  Demek ki onlar gibi olmamak için kunutlarımızda ve dualarımızda Âl-i İmran'ın âyetini okumaktayız ve kalplerimizi saptırma  - lâ tuziğ qulûbenâ- diye yalvarmaktayız.

   Bu kalpleri eğri olanların çıkardığı aynı bâtıl kaynaktan türeyen bir tevil de vardır ki, bu da çok tehlikelidir. Bahsedilen tevil günümüzün batı medeniyetinin, Selefilerin müteşabih ayetlerle yarattığı korku havasından istifade ederek bize dayatmaya çalıştığı, muhkem ayetleri müteşabih ayetlere benzeterek yapılan tahrif edilmiş tevildir. Bu iki bâtıl tevil şekli görünüş itibariyle birbirine zıt olsa da her ikisinin de kaynağı aynıdır. Batıcılar  zaten sadece böyle tefsirlerle hicap kurallarını inkâr edebilir, İslâm'ın siyasetten ayrı olduğunu diyebilirlerdi! Şimdi öyle bir zamana gelmiş bulunmaktayız ki,  ahlâki sapkınlıklarını bile bize İslâm diye dayatmaya çalışmaktadırlar! Bazen tasavvuf, bazen de Kur'ân adına yanlış yorumlarla bizi aldatmak için uğraşmaktadırlar. Bu bâtıl tevil üslubuna karşı müslüman âleminin vazifesi uyanık olmak ve bunun karşısında öz Muhammedi İslâm'ın kaynaklarından ilim talep etmektir.

   Bu ikinci yanlış tevil üslubu diğer yanlış üslupla aynı kaynaktan türediğine göre, Kur'an'daki "lâ tuziğ qulûbenâ" âyetini okurken, bu iki yanlış tevil üslubuna karşı yardım istemeli ve kalbimizin her iki tarafa doğru eğilmemesi  niyetiyle dua etmeliyiz.

   Bu tevillerin boyunduruğundan felah bulmanın tek yolu ise Kur'an'ın asıl müfessirleri ve kalplerin tabipleri olan Ali ve onbir evladı, yani Ehl-i Beyt'in  hakiki tefsirlerine yapışmaktan geçmektedir. Bunun için Hz. Resulullah (s.a.a):" Ali Kur'an'la ve Kur'an Ali'yledir" buyurmamış mıdır? Peygamberin Sakaleyn hadisinde Kitap ve İtret emanet edilirken, bu gerçek vurgulanmış değil midir?
İmâm Bâkır (a.s) : "İster doğuya, ister batıya gidin, biz Ehl-i Beyt’ten kaynaklanan dışında doğru bir ilim bulamazsınız" diye buyurmuştur. Dolayısıyla biz batının ve doğunun bazı "Küresel Kötülük" kaynağından beslenmişlerinin tefsirine değil, "Evrensel rahmet" kaynağından beslenmiş, İslam'ın ve Kur'an'ın menba'ı, peygamberin pâk nesli ve vârisi olan Ehl-i Beyt'in tefsirine ihtiyaç duymaktayız.

     Aynı şey hadislerde de geçerlidir. Zira masum imamlar muhkem ve müteşabih hadislerin olduğunu buyurmuş, bizleri muhkem hadisleri bırakıp müteşabih hadisleri olduğu gibi kabul etmekten sakındırmış ve öyle yaparsak sapacağımızı bildirmiştir.
 Müteşabih  hadislerde ise muhkem hadislere müracaat ederek tefsir çıkarılmalıdır

    Allah hepimizi Ehl-i Beyt'in ilminde şüphesi olmayacak kadar kuvvetli eylesin, Müslüman ümmete vahdet nasip edip onikinci İmam Mehdi (a.f.)'nin zuhûrunu âcil etsin. Zira İmam Mehdi'nin büyük ceddi Resulullah (s.a.a. ) Kur'an'ın tenzili için, ceddi Ali(a.s.) ise tevili için savaşmıştır. Kendisi de yine tevil için savaşacaktır.  Dolayısıyla bâtıl tevillerle mücadele zuhura ve adâletin tam sağlanmasına değin sürecek, onlarla mücadele edenler Hak ordusunda gâlip asker, onlar tarafından altedilenler ise mağlup olacaktır.  En sonunda ise zulüm ve zâlimliğin bitmesiyle  dünya hak tevile hidayet ve teslim olacaktır.

Ali Rıza Akbulut

Read 2255 times