Hem batıl cephesi hem de hak cephesi için Batı Asya bölgesinde yeni bir dönem başlıyor.
Şimdiye kadar gelinen noktayı özetlersek;
1-Direniş cephesinin başarıları;
-Direniş cephesi siyonist rejimin yayılmacı planını engelledi,
-ABD ve emperyal gücün BOP projesini sekteye uğrattı, bu konuda Müslümanları uyandırdı.
-Filistin davasının tek savunucusu rolünde hiçbir beklentisi olmadan fedakarlık yaparak direnişi canlı tuttu.
-Siyonist rejimin gerçek yüzünü dünya halklarına gösterdi.
-Dünya halklarının uyanışını sağlayıp zulme ve katliama karşı seslerini yükseltmelerini sağladı.
-Siyonist cephenin dokunulamaz ve yenilemez tabusunu yıktı.
-Zulme ve sömürüye karşı mücadelede mümin ve mustazaflara cesaret kazandırdı.
-En önemlisi zulme, adaletsizliğe, sömürüye ve işgallere karşı direniş ruhunu ihya etti.
Netice olarak; Ya İran küresel emperyalist/siyonist cephenin en azından Batı Asya kolunu koparıp sakat bırakacaktı, fırsat gelmişken siyonist rejime Gazze ve Lübnan’a dokunamayacak şekilde bir ders verecekti ki, şimdilik bu gerçekleşmedi.
Veya Küresel siyonist güç İran'ın batı Asya coğrafyasındaki kollarını kesip zayıflatacaktı ki, bunu geçici olarak başardı denilebilir. Direniş cephesinin bu başarıları uluslararası sulta sistemi tarafından tahammül edilemezdi elbet ve bunun için her türlü komploya, entrikaya başvurmaktan çekinmediler.
2- Mevcut durumda;
Direniş cephesi, siyonist cepheyi korku ve endişeye sürüklüyorsa hala güçlüdür demektir. Hala caydırıcılık özelliğini koruyorsa gücünden bir şey kaybetmemiştir denilebilir.
Ama siyonist cepheyi korkutamayacak duruma gelirse gücünü kaybetmiş demektir. Her savaşçı zaferlerinden sonra biraz yorgun düşer. Direniş cephesi motivasyonunu koruduğuna göre sadece savaştan yorgun çıkmış olarak tanımlanabilir.
Siyonist cephe sulta sisteminin temsilciliği ve desteğinde işlemiş olduğu katliamları, soykırımı, terör ve işgalleriyle başarılı olduğu görünümü verse de hakikatte yenilen taraftır; batıl cephesi bazen nisbi ve zamansal başarı elde edebilir ama asla mutlak galibiyet elde demez.
Bu zamansal ve nisbi başarılar batıla mühlet, müminlere de ibret ve öze dönüş işaretidir.
Suriye’de direnişin sekteye uğratılması ve direnişe destek veren rejimin devrilmesi; Lübnan ve Filistin/Gazze mücadelesinde onlara yardım ulaştırılamaması yeni sürecin başlangıcıdır.
3- Yeni Aşama
Suriye’de rejimi devirerek adaletli bir devlet kurma iddiasında bulunanlar yanılıyorlar; Suriye’de savaş asla bitmeyecek, daha uzun yıllar sürüp gidecek bir süreç başlıyor. Çünkü Emperyal koalisyonun uzantıları arasında iktidar, toprak, güç/nüfuz kavgası ve çıkar çatışması başlaması kaçınılmazdır.
Çeşitli tonlardaki selefi kesimler ve laikler bir taraftan, Araplar, Türkmenler ve Kürtler diğer taraftan Suriye ganimetini paylaşmada şiddetli çatışmalar başlatacaklar.
ABD Suriye’de istediğini aldı; Direnişi Suriye güzergahında devre dışı bıraktı, “Suriye Kürt Devletini“ kurdu ve Esad rejiminin devrilmesiyle de resmileştirdi. Diğer taraftan asıl hedef olan Siyonist rejimin güvenliğini bir süreliğine de olsa sağlamış görünüyor.
4- Yeniden yapılanma
Direniş cephesinin yeniden yapılanması ve zuhur sürecinde atılması gereken atımları sabırla atması gerekir;
- Ülke eksenli değil hedef/ilke eksenli stratejiler belirleme süreci başlatılmalıdır.
- Öze dönüş ve iç temizlik; nerede hata yapıldı, kimler istikamet gösteremedi, zaaf noktalarının tespiti vb.
- Hedef değişmese de yeni strateji ve yeni mücadele yöntemi belirlenmesine ihtiyaç vardır,
- İç yapılanma; Sağlam temeller ve liyakatli kadrolar oluşturulması, sadakat ve fedakarlık ruhunun ihyası, sabır ve sebatla ümitlerin takviye edilmesi.
- Küresel adalet devleti projesinin mukaddimesi, zeminini hazırlama çabaları artırılmalı daha somut ve daha akılcı adımlar atılmalıdır.
Sabahattin Türkyılmaz