Orucun İnsan Yetiştirmedeki Rolü

Rate this item
(1 Vote)
Orucun İnsan Yetiştirmedeki Rolü

Nefsi tezkiye edip yetiştirmekte önemli bir rolü olan çok büyük ibadetlerden biri de oruçtur. Orucun fazileti hakkında çok hadis vardır. Bunlara bir kaç Örnek:

Hz. Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:

"Oruç cehennem ateşinden korunmak için bir kalkandır." [1]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurur:

"Allah Teala, oruç benim içindir ve ben oruçlu kimseyi mükafatlandırırım, buyurmuştur." [2]

Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyururlar:

"Kim sevabı için bir gün sünnet oruç tutarsa günah ve hatalarının bağışlanması farz olur." [3]

İmam Sadık (a.s) buyurmuşlardır ki:

"Oruçlu kimsenin uykusu ibadet, susması zikir, ameli makbul ve duası müstecap olur." [4]

Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakledilir:

"Allah Teala buyuruyor ki: "Sabır hariç insanların bütün iyi amellerine on kattan yediyüz kata kadar sevap verilir; Sabrın mükafatını ben vereceğim." O halde sabrın sevabını sadece Allah Teala bilir sabırlı ise oruçtur." [5]

Hz. Ali (a.s) miracla ilgili bir hadiste şöyle nakleder:

"Resulullah 'Rabbim! İbadetin başı nedir?' diye sordu. Allah, 'İbadetin başı susmak ve oruçtur' buyurdu. Resulullah (s.a.a) 'Rabbim! Orucun semeresi nedir?' diye sorunca da Allah, 'Orucun semeresi hikmettir ve hikmet marifete sebep olur ve marifet de yakine ulaşmaya yol açar ve insan yakin derecesine ulaşınca artık zor veya rahat bir hayat yaşamaktan korkusu kalmaz." [6] buyurdu.

Oruç iki yönden değerlendirilmesi mümkün olan özel bir ibadettir.

Birincisi, yalnızca bu ibadetin zahiri yönü bu yönüyle yemek, içmek ve cinsel münasebet gibi meşru lezzetlerden kendini  sakındırmak, Allah ve Resulü'ne (s.a.a) yalan istinat etmemek ve fıkıh kitaplarında geçen bazı şeyleri terketmek anlamına gelir.

İkincisi ise, gerçekte bu ibadetin ruhu konumunda olan ihlas, ve muhtevasıdır. Orucun hakikatı ise oruçlu olanın Allah'ın rızası için bütün haramlardan ve hatta helal olan maddi zevklerden kendisini sakındırması ve  nefsini korumaya karar vermesidir; yeme, içme, cinsel münasebette bulunma, Allah ve Resul'üne yalan isnat etme ise orucu batıl eden şeylerdendir.

Fıkıh kitaplarında oruç hakkında yapılan tanım şöyledir: Bir kimse sabahtan akşama kadar (alemlerin Rabbine yakın olma) kastıyla yemek, içmek, cinsel münasebet, istimna (kendisinden meni çıkarmak) Allah ve Resulüne yalan istinad etmek, tenkiye yapmak, başının tamamını suya sokmak ve cenabet halinde (sabah ezanına kadar) kalmaktan sakınırsa oruçludur ve orucu sahihtir. Kaza ve keffaret de yerine getirmesi gerekmez, bu avam halkın orucudur.

Ancak hadislerde kendini sakındırma dairesi yukarda zikredildiği kadarıyla sınırlandırılmamış; çok daha geniş tutulmuştur. Oruçlu olan birisinin yeme ve içmeyi terketmenin yanısıra, bütün organlarını günahtan sakındırmasının gerekli olduğu önemle vurgulanmıştır. Yani gözü, kulağı, dili, eli, ayağı ve diğer organları kendileriyle ilgili günahlardan sakındırmalıdır.

Bundan daha üstünü, en ihlaslı kulların orucudur. Böylece oruçlu olan kimse nefsini yeme, içmeden sakındırdığı gibi kalbini de, Allah'ı anmaktan alıkoyan bütün düşüncelerden temizler ve daima Allah'ı anar. Sürekli Allah'ı hazır ve nazır bilir. Kendini Allah'ın misafirliğine ve likaullah'a hazırlar.

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurur:

Oruç sadece yeme ve içmeyi terketmekle gerçekleşmez. Oruç tuttuğun zaman kulağın, gözün, dilin, miden ve şehvetin de oruçlu olmalıdır. Oruçlu olduğun zaman el ve şehvetini de günahtan sakındır, hayır dışında bir şey söyleme ve emrindekilere karşı yumuşak ol." [7]

Yine İman Sadık (a.s) buyurur ki: "Oruçlu kimse gibi vakarlı ol ve Allah'ın zikri dışında elinden geldiği kadar sükut et, oruçlu olduğun günü oruç olmadığın gün gibi etme." [8]

Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) bir hutbesinde şöyle buyurur: "Her kim Ramazan ayını susacak oruç tutar da, kulağını, gözünü, dilini, şehvetini ve vücudunun organlarını yalandan, haramdan ve gıybetten Allah'ın rızası için korursa Allah Teala onu kendine mukarreb (yakın) kılar, öyleki o adam Hz. İbrahim Halilullah'a (a.s)  (bulunduğu makama) erişir ve onunla birlikte olur." [9]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurur:

"Oruç sadece yeme-içmeden sakınmak değildir. Orucun tam ve mükemmel olması için (gözetilmesi gereken) bir şart vardır ki o da batınî sükuttan ibarettir. İmran kızı Meryem'in (s.a) insanlara "ben Allah'a oruç tutmayı adadım. O halde bugün hiç kimseyle konuşmayacağım," yani oruçlu olduğum için sükut etmem gerekir dediğini duymadın mı? O halde oruçlu olduğunuz zaman dilinizi yalandan koruyun, gözlerinizi harama yumun, kavga ve çekememezlik etmeyin. Gıybet, münakaşa ve yalandan sakının. Birbirinize karşı suratınızı asmayın. İhtilaf etmeyin. Öfkelenmeyin. Küfretmeyin. Ağzınızı bozmayın. Cidal ve kavga etmeyin. Zulüm ve sitemden sakının. Cahilce davranışlardan, ahlaksızlıktan ve birbirinizi tardetmekten kaçının. Allah'ın zikrinden ve namazdan gafil olmayın. Sükuta, düşünmeye, sabretmeye, doğruluğa ve kötü kimselerden uzak durmaya önem verir. Batıl sözden, yalandan, iftiradan, düşmanlık etmekten, kötü zandan, gıybetten ve başkalarını çekiştirmekten sakının. Ahirete yönelin, Allah'ın vaadlerinin gerçekleşeceği günleri bekleyin ve likaullah için azık toplayın.

Huzur, vakar, huzu ve huşu gösterin ve mevlasından korkan köle gibi olmaya özen gösterin, korku ve ümit halinde olun. Kalbini kusurlardan, içini hileden, bedenini pisiliklerden temizlersen ve Allah'tan başka her şeye sırt çevirirsen, oruçla içini ve dışını Allah'ın nehyettiği şeyden temizleme vasıtasıyla O'nun velayetini kabul edersen, Allah'tan korkmanın hakkını içinde ve dışında eda edersen, oruçlu günlerinde nefsini Allah'a bağışlarsan, kalbini O'nun için temizler de Hak Teala'nın emirlerine amel etmeye onu memur edersen, bu şekilde oruç tutarsan gerçekten oruçlu olmuş, vazifene amel etmiş olursun. Kezâ, sana beyan edilen şeyden her ne kadar noksan bırakırsan orucun da o kadar noksan olur. Bunu bilinki, oruç sadece yiyip içmekten sakınmak demek değildir. Sadece Allah Teala bunu, orucu bozan diğer amel ve sözlere örtü ve perde kılmıştır. O halde oruç tutanlar ne az; aç kalanlar ne kadar da çoktur?" [10]

Oruç özel şart ve adabıyla, İslam şarisînîn* isteğine uygun yapıldığı takdirde kendini yetiştirme ve nefsin tezkiyesinde oldukça etkili olan çok önemli ve değerli bir ibadettir. Oruç, nefsi günahlardan, çirkin ahlaktan temizleme ve tekâmül, tahliye ve ilahi işraklardan pay alma hususunda oldukça etkilidir. Oruçlu kimse günahları terk etme vasıtasıyla nefs-i emmareyi dizginleyip kontrol ederek kendi emri altına alır. Oruçlunun oruçlu olduğu günler, günahları terketme ve nefse riyazet vermeye devresidir. Nefisle cihat ve kendini sakındırmaya alıştırma devresidir. Bu devrede nefsini günahlardan ve pisliklerden temizlemesi dışında hatta yeme ve içme gibi meşru lezzetlere sırt çevirir, bu vesileyle nefsine huzur ve nur verir. Çünkü açlık batının huzurlu olmasına ve Allah'a teveccüh etmeye sebep olur. İnsanın, aç olduğu zaman çoğunlukla neşeli bir hali vardır; midesi dolu olunca bu hali bulamaz.

Velhasıl takva edinme hususunda orucun etkisi pek fazladır ve bu yüzden Kur'an-ı Kerim'de takva edinmek orucun meşruiyetinin hedefi olarak tanıtılmıştır.

Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur: "Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız." [11]

Ramazan ayında oruç tutan ve oruçlu olduğu için Ramazan ayı boyunca günah işlemekten ve ahlaksızlıklardan sakınan kimse kendi nefsine galib gelir ve Ramazan ayından sonra da o günahı yapmaz.

Buraya kadar orucun batını arıtmada günah ve pisliklerden temizlemedeki öneminden bahsettik. Ancak orucun müspet boyutlarda da nefsin tekâmülünde, batını tezkiye etmekte ve Allah'a yaklaşmada birçok etkisi vardır. O boyutlardan bazıları:

1- Oruç, nefsi sakındırmak ve orucu bozan özel bir takım şeylerden uzak durma, demektir. İhlas ve kurbet kastıyla nefsi yetiştirme, mükemmelleştirmeye ve Allah'a yaklaşmaya sebep olan bir ibadettir.

2- Meşru lezzet ve günahları terk etmesiyle oruçlu kimsenin kalbi temizlenir, nurlanır. Allah'ın zikrinden başka her türlü fikir ve zikirden kurtulur, bu vesileyle Hak Teâlâ'nın nurdan feyz almaya başlar ve likaullaha layık olur. Böyle bir durumda Allah Teâlâ'nın lütuf ve inayetlerinin kapsamına girer, ilahi cazibelerle Allah Teâlâ'ya yakın olma makamına erişir. Dolaysıyla hadislerde, oruçlu kimsenin nefes alıp vermesi ve uykusunun ibadet sevabı taşıdığı bildirilmiştir.

3- İnsanın oruçlu olduğu günler ibadet, namaz, dua, Kur'an okuma, zikir, salih ameller için en iyi ve en güzel vakitlerdir. Çünkü kalp bu durumda, ihlâs ve Allah'a teveccüh etmek için her zamankinden daha hazırlıklıdır. Mübarek Ramazan ayı vakitlerin en hayırlısı, ibadet ve Allah'a teveccüh etmenin baharıdır. Dolayısıyla hadislerde Ramazan ayının fazileti ve o ayda ibadet etme hakkında birçok tavsiyelerde bulunulmuştur.

İmam Sadık (a.s) Ramazan ayı gelince evlatlarına şöyle tavsiye ediyordu: "(Fazla) ibadet etmeye gayret gösterin, çünkü bu ayda halkın rızkı bölüştürülür ve eceller yazılır. Bu ayda, Allah'ın davetine icabet edip gidecek olanlar belli olur. Ramazan ayında bir gece vardır ki o gecede yapılan amel bin gecenin ibadetinden faziletlidir." [12]

Hz. Ali (a.s) halka şöyle buyuruyordu: "Ramazan ayında fazla dua edin; istiğfar edin. Çünkü dua vasıtasıyla sizden bela giderilir ve istiğfar vesilesiyle günahlarınız affedilir." [13]

Şabaniye Hutbesi

Hz. Ali (a.s) buyuruyor:

"Resulullah (s.a.a) bir gün bir hutbesinde bize şöyle buyurdu:

"Ey insanlar! Allah'ın ayı bereket, rahmet ve mağfiretle size varıp ulaşmıştır. Öyle bir ay ki Allah indinde her aydan daha üstündür. Gündüzleri en iyi gündüz; geceleri en üstün gece ve saatleri en iyi saatlerdir. Öyle bir aydır ki, o ayda Allah'ın misafirliğine davet edilmiş ve Allah'ın ikramına layık kimselerden kılınmışsınızdır. Nefeslerinizde tesbih, uykunuzda ibadet sevabı vardır. Bu ayda amelleriniz makbul ve dualarınız müstecap olur. 

O halde sadık niyetler ve temiz kalplerle sizleri oruç tutmaya ve Kur'ân okumaya muvaffak etmesi için Allah'ı çağırın (dua edin). Asıl kötü ve bedbaht kimse, bu büyük ayda Allah'ın mağfiretinden mahrum olan kimsedir. Açlık ve susuzluğunuzla kıyamet günündeki açlık ve susuzluğu hatırlayın. Fakir ve miskinlere sadaka verin. Büyüklerinize saygı gösterin. Akrabalarınıza sila-i rahim yapın (akrabalık hakkını koruyun), dilinizi tutun, gözünüzü haramdan koruyun ve kulağınızı haram olan şeyleri duymaktan sakındırın. Halkın yetimlerine şefkat gösterin ki sizin de yetimlerinize şefkat göstersinler. Günahlarınızdan tövbe edin ve namaz vakitleri dua için ellerinizi O'na doğru kaldırın; bu saatler Allah Teâlâ'nın halka rahmet gözüyle baktığı, münacatlarına icabet ettiği ve nidalarına "lebbeyk" dediği en iyi saatlerdir. Ey İnsanlar! Nefisleriniz amellerinizin rehinesidir. O halde istiğfar vasıtasıyla onları azad edin; sırtlarınız günahtan ağırlaşmıştır, uzun secdeler ederek yükünüzü hafifletin.

Bilin ki, Allah Teâlâ namaz kılanları ve secde edenleri azaplandırmamak ve kıyamette onları cehennem ateşiyle korkutmamak üzere kendi izzeti hürmetine and içmiştir.

Ey İnsanlar! Her kim bu ayda oruçlu bir mümine iftar verirse ona bir köle azat etmenin sevabı verilir ve geçmiş günahları affedilir."

Biri: "Ya Resulullah (s.a.a)! Bizim hepimiz bir mümine iftar verecek güçte değiliz." demesi üzerine Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Bir hurma tanesiyle veya bir içim suyla da olsa cehennem ateşinden kurtulmaya çalışın. Ey İnsanlar! Her kim bu ayda ahlakını iyileştirirse kıyamette sırat köprüsünden geçmesine müsaade edilir. Her kim bu ayda (emri altındaki) kölesinin işini hafifleştirirse Allah Teâlâ kıyamette onun hesabını kolaylaştırır.

Kim bu ayda şerrini halktan uzaklaştırırsa Allah Teâlâ kıyamette gazabını ondan uzaklaştırır. Kim bir yetime ikram ederse Allah da kıyamette ona ikram eder. Her kim akrabasıyla ilgilenir, ihsan eder üzerine düşen görevi yaparsa Allah da kıyamette onunla ilgilenir, ihsan eder, üzerine düşeni yapar. Kim de akrabasıyla ilişkisini keserse Allah Teâlâ kıyamette rahmetini ondan keser. Her kim bu ayda sünnet namaz kılarsa Allah Teâlâ onun hakkında ateşten beraatı (uzak olmayı) yazar. Her kim bu ayda bir farizayı yerine getirirse diğer aylarda yapılan yetmiş farizanın sevabı verilir ona. Her kim bu ayda bana fazla salâvat gönderirse, Allah Teâlâ kıyamette onun salih amellerinin terazisini ağırlaştırır ve her kim bu ayda Kur'an-ı Kerim'den bir ayet okursa diğer aylarda yapılan bir Kur'an hatmi (Kur'an bitirme) sevabı verilir ona. Ey İnsanlar! Bu ayda cennetin kapıları açılmıştır; Allah'tan o kapıları sizin yüzünüze kapatmamasını isteyin, (bu ayda) cehennemin kapıları kapanmıştır; Allah'tan, o kapıları (sizin yüzünüze) açmamasını isteyin, bu ayda şeytanlar bağlanmıştır; Allah'tan onları size musallat etmemesini isteyin."

Hz. Ali buyurur ki:

"Ben, Ya Resulullah! Bu ayda en iyi amel nedir? diye sorunca Resulullah (s.a.a), 'Ey Ebu'l Hasan! Bu ayda en iyi amel takva ve Allah'ın haramlarından kaçınmaktır." diye buyurdu ve ağlamaya başladı.

"Ya Resulullah niçin ağlıyorsunuz" diye sorduğumda ise şöyle buyurdu:

"Ya Ali, bu ayda sana karşı yapmayı helal bildikleri şey için ağlıyorum. Rabbine namaz kılarken geçmiş ve geleceklerin en kötüsü; Semud kavminin devesini yaralayanın kardeşinin sana doğru gelip kılıçla seni vurarak sakalını kana boyadığını görür gibiyim."

"Ben: ya Rasulallah, bu dinimin salim kalmasından mıdır?" diye sorunca Resulullah (s.a.a): "Evet bu, dininin salim kalmasındadır" cevabını vererek şöyle buyurdu:

"Ya Ali! Kim seni öldürürse beni öldürmüş olur, kim sana buğzederse bana buğzetmiş olur, kim sana küfrederse bana küfretmiştir. Çünkü sen gerçekten de kendi nefsin gibi bendensin, ruhun benim ruhumdur, ahlakın benim ahlakımdır. Doğrusu Allah beni ve seni bir (anda) yarattı, beni ve seni seçti, beni nübüvvete, seni de imamete seçti. Kim senin imametini inkâr etmiş olur. Ya Ali! Sen benim vâsim çocuklarımın (Hasan ve Hüseyin'in) babası, kızım Fatıma'nın kocasısın, hayatımda ve ölümümden sonra ümmetime halifemsin.

Buyruğun benim buyruğum, yasağın benim yasağımdır. Beni nübüvvetle gönderene ve yaratılmışların en hayırlısı kılana andolsun ki hiç şüphesiz sen, Allah'ın yarattıkları üzerine hücceti, sırrının emini ve kulları üzerine halifesin."*

Hadislerden de anlaşıldığı gibi, Ramazan ayı bereket ve fazilet dolu bir aydır. İbadet, kendini yetiştirme, dua, teheccüd ve nefsi eğitme ve mükemmelleştirme ayıdır. Bu ayda ibadet etmenin sevabı diğer aylarda yapılan ibadetlerin sevabından katlarca fazladır. Hatta müminin uyumasında, nefes almasında bile ibadet sevabı vardır. Bu ayda cennetin kapıları müminlerin yüzüne açık ve cehennemin kapıları ise kapalıdır. Allah'ın melekleri devamlı insanları Allah'a ibadet etmeye davet ederler; bilhassa ibadet ve ihyası (teheccüd için uyanık kalınması) bin gecenin ibadetinden daha hayırlı olan kadir geceleri ve seherleri yapılan ibadetler.

Allah bu ayda ziyafet vermiş ve herkesi ziyafete davet etmiştir. Bu davetin mesajını peygamberler getirmişlerdir. Oruçlu kimse, Allah'ın misifiridir ve bu misafiri ağırlayan elbette ki o "mutlak cömerttir." Melekler hizmetçi ve müminler de misafirlerdir. Allah'ın nimetlerinin sofrası genişçe açılmıştır "hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiç bir kalpten geçmeyen" çeşitli hediye ve ikramlar hazırlanmıştır. Allah'ın tevfiki her açıdan hazırdır; ancak bunun için bizim liyakatimiz olması gerekir. Gaflet edecek olursak kıyamette, hasret ve pişmanlığın fayda vermediği günde pişman oluruz.(ehlader)

Ayetullah İbrahim Emini

Kaynaklar

[1]- Vesail-u Şia, c.7, s.289.
[2]- Vesail-u Şia, c.7, s.290.
[3]- Vesail-u Şia, c.7, s.293.
[4]- Vesail-u ?ia, c.7, s.294.
[5]- Vesail-uş Şia, c.7, s.295.
[6]- Müstedrek-ul Vesail, c.1, s.590.
[7]- Vesail-uş Şia, c.7, s.118.
[8]- Vesail-uş Şia, c.7, s.118.
[9]- Vesail-uş Şia, c.7, s.117.
[10]- Vesail-uş Şia, c.7, s.119.
* - Dini kanun ve hükümlerin sahibi; maksat Allah ve Resulü'dür.
[11]- Bakara / 183.
[12]- Vesail-uş Şia, c.7, s.221.
[13]- Vesail-uş Şia, c.7, s.223.
* - Uyun'u Ahbar'ir Rıza, c.1, s.230, Revzat'ul Muttakin, c.3, s.277, Seyyid ibn. Tavus'un Sahihi İkbali, s.1, Şeyh Behai, Erbain, s.84, Bihar-ul Envar, c.96, s.356.

Read 2137 times