کارگر

کارگر

 Bosna Hersek’ten dönüş yolunda gazetecilere mülakat veren Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şu soru sorulmuş: “İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi sonrasında İsrail’e yaptırım, boykot, tecrit konusunda bir karara varıldı mı?”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cevabı şöyle:

“Bu hususta İslam İşbirliği Teşkilatı olarak, bunların ürünlerine yönelik bir boykot uygulanması konusunda tavsiye kararı aldık. Temenni ederim ki İTT üyesi ülkeler alınan tavsiye kararı doğrultusunda boykot uygulamasına girerler; neticede oralardan artık herhangi bir ürünün alınması da söz konusu olmaz. Tabii ki biz de aynı şekilde bu durumu gözden geçireceğiz. Türkiye olarak orayla olan münasebetlerimizi, özellikle ekonomik, ticari ilişkilerimizi masaya yatıracağız.”

Peki, Türkiye İsrail’le olan ilişkilerini ne zaman gözden geçirecek, ekonomik ve ticari ilişkilerini ne zaman masaya yatıracak?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanıtı şöyle:

“Önümüzde malum seçim var, seçimin ardından bizler de bu istikamette adımlarımızı atacağız.”

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye olarak İsrail ile ilişkilerimizi gözden geçireceğiz, ekonomik ve ticari ilişkilerimizi masaya yatıracağız” sözleri önemlidir.

Elbette önümüzde seçimler var. İsrail’e yönelik uygulanacak yaptırımlar konusunda daha sakin bir kafa ile oturulup karar verilmesi gerekiyor.

Fakat AK Parti hükümetinin seçimlerden önce alabileceği bir karar, atabileceği önemli bir adım vardı.

Bunu neden yapmadığını merak ediyorum.

Madem ki, seçimlerden sonra İsrail ile ilişkilerimizi yeniden masaya yatırmayı düşünüyoruz. Madem ki, İsrail katil ve yaptığı katliamın peşini bırakmayacağız.

O zaman Türkiye de, İslam dünyasındaki bütün mazlumların hamisi, mağdurların sesi olarak yapabileceklerini yapmalı değil mi?

Neydi Türkiye’nin seçim öncesinde İsrail’e yönelik atabileceği önemli adım.

İsrail’in 14 Mayıs’ta yaptığı katliamın hemen akabinde, CHP’nin Meclis’e getirdiği İsrail ile yapılan Mavi Marmara anlaşmasının iptalini öngören yasa teklifi. AK Parti hükümetini sevindirmesi, mutlu etmesi gereken bir teklif neden anında geri çevrilir?

Sonuçta Mavi Marmara anlaşması tamamen İsrail’in lehine bir anlaşmaydı. Kerhen imzalanmıştı vaktiyle. İptali için bir fırsat gerekiyordu. O fırsat çıkmıştı şimdi karşımıza.

Buna AK Parti hükümeti neden karşı çıktı? Neden teklifin görüşülmesini dahi istemediler.

Sebep, Meclis’e CHP’nin getirmiş olması mı?
Ne olur CHP getirmiş olursa. Bırakın ülke menfaati için çaba sarf etsin. Makul muhalefet yapabilsin Meclis’te.

Oysa... CHP’nin TBMM Genel Kurulu’na getirdiği “Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında” ki kanun teklifinin AK Parti hükümeti tarafından reddedilmesi üzerine İHH ve Mavi Marmara’nın avukatı Gülden Sönmez sosyal medya hesabından şöyle bir açıklama yapmıştı. 

“TBMM’deki vekillerin tamamına görev sürelerinin bu son günlerinde, bu tarihi hatadan dönme ve anlaşmayı iptal etme imkanı ve fırsatı doğmuştu. Ama teklif AK Parti ve MHP’li vekillerin oylarıyla reddedildi.” (16.05.2018)

***

Dün Gülden Sönmez’i aradım ve bu açıklamasını ve CHP’nin Meclis’e getirdiği teklifi sordum. CHP gerçekten de AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş’ın söylediği gibi “Mavi Marmara konusuz kalmış bir sözleşme miydi. İptal edilemez miydi?”

İşte Gülden Sönmez’in değerlendirmesi:

“Mavi Marmara anlaşması uluslararası hukuk kurallarına aykırı bir anlaşmaydı. Yanlış bir anlaşmaydı.”

“Ben Mavi Marmara’nın avukatıyım. Mağdurların çoğunluğu bu anlaşmanın iptal edilmesini istiyordu. Hükümete yönelik böyle bir talep de baskı da vardı.”

“CHP’nin Meclis’e teklifi getirmesi pek çok mağduru umutlandırmıştı. Maalesef geçmedi.”

“Meclisten kanunla geçmiş ikili uluslararası anlaşma, tekrar Meclis’ten çıkartılacak bir kanunla iptal edilebilir. Bunun yolu bir kanun teklif sunulmasıydı. Meclis’e anlaşmanın yürürlükten kaldırılması için kanun teklifi getirilir ve Meclis teklifi kabul eder. Bu yönüyle bakıldığında CHP’nin yöntemi usulü doğruydu.”

“Medyaya yansıdığı gibi CHP’nin verdiği kanun teklif İsrail ve Türkiye arasındaki bütün anlaşmaların feshini kapsamıyordu. Ben okudum kanun teklifini, sadece Mavi Marmara ile ilgili, tazminat anlaşmasını feshini istiyordu.”

“CHP, Meclis kapanmadan önce kanun çıkabilsin diye öne aldırdı. Fakat, AK Parti milletvekilleri kanunun görüşülmesini dahi reddeden oylarıyla kanun teklifi gündeme bile alınamadı.”
“CHP’nin yaptığı yanlış şu. Mavi Marmara anlaşması Meclis’ten geçerken muhalefet etmişti. Ama hakkı ve yetkisi olduğu halde bu anlaşmanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmadı. Oysa bu anlaşma Anayasa Mahkemesine götürülmüş olsaydı, mahkeme iptal etmek zorunda kalacaktı. Çünkü hukuka aykırı bir anlaşmaydı. CHP dün Anayasa Mahkemesine gitmiş olsaydı en azından bu meselede samimi olmuş olacaktı.”

Seçim öncesinde hazır CHP Mavi Marmara anlaşmasının iptali için kanun teklifini getirmişken... Toplumda bu anlaşmanın iptal edileceği beklentisi varken... AK Parti hükümeti neden reddetti?

Dün farklı bir yerde duruyorduk bugün farklı bir yerde değiliz

İHH ve Mavi Marmara mağdurlarının Avukatı Gülden Sönmez diyor ki:

“Bize, İHH’ya çok ciddi suçlamalar yapılıyor. O gün öyle dediniz bugün başka türlü konuşuyorsunuz diye.

Biz en başından beri hep aynı şeyi söylüyoruz ve duruşumuzu hiç değiştirmedik. Mavi Marmara şehit yakınları da, mağdurları da, İHH olarak biz de...

Başından bu yana Mavi Marmara anlaşmasına karşıydık, itiraz ettik, anlaşmanın içeriği ile ilgili uyarılarda bulunduk. Bu anlaşmanın çok yanlış olduğunu defalarca defalarca hükümet yetkililerine anlatmaya çalıştık.

Kapı kapı dolaştık.

Meclis’te kapısını çalmadığımız milletvekili kalmadı.

Cumhurbaşkanına gittik, olmadı defalarca mektuplar yazdık.

Adalet Bakanına gittik saatlerce bu anlaşmanın hukuka aykırı olduğunu anlatık.

Dışişleri Bakanı’na gittik, bu anlaşmanın nasıl sonuçlar doğuracağını söyledik.

Bizlere Mavi Marmara konusunda, önce başka diyordunuz şimdi başka konuşuyorsunuz şeklinde yapılan suçlamalar oldukça yersiz ve bize bu konuda çok büyük haksızlık yapılıyor.”

Cumhurbaşkanı Ruhani Amerika’nın dünkü casusbaşı ve bugünkü Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun konuşmasına tepki gösterdi.

Ruhani, Amerikalı yetkililer oğul Bush döneminde hatalarını anlamış ve düzeltmeye başlamıştı, ama tekrar birileri geldi ve aynı yanlış sözleri tekrarlamaya başladı, dedi.

Ruhani, düne kadar bir casusluk örgütünün başında olan bu zat şimdi Dışişleri Bakanı olduğunu ve haddinde olmayan sözleri sarfederek başka ülkeler için ahkam kestiğini, oysa hiç bir ülke bu tür davranışları kabul etmeyeceğini, İran milleti bundan önce de bu tür sözlerini duyduğunu ve umursamadığını, şimde da umursamadan yoluna devam edeceğini vurguladı.

 Oruç insanoğluna farz kılınmış yani yapılması zorunlu olan ibadetlerden bir tanesidir. 


Oruç insanoğluna farz kılınmış yani yapılması zorunlu olan ibadetlerden bir tanesidir. Ramazan ayının rahmet ve bereket ayı olarak anılması bu manada çok isabetlidir. 


364 günden daha hayırlı bir gün olan Kadir gecesi bu aydadır. O Kadir gecesi ki; Allahu Teala o geceye “Bin aydan daha hayırlıdır”‌ diyor. Bin aydan daha hayırlı olan bu gece de insanları kurtuluşa, felaha ulaştıran ve aydınlatan yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim bu ay da indirildi. Bu mahiyet de internet de detaylı bir anlatım mevcut değildi. Oruç kelimesinin geçtiği tüm ayetleri Arapça ve Türkçe meal olarak bir araya topladık… 13 Ayet-i Kerime'de oruç insanların üzerine farz kılınmış. Sağlımız yerinde ve mazeretimiz yoksa oruç mutlaka tutulmalıdır… 


Yâ eyyuhellezîne âmenû kutibe aleykumus sıyâmu kemâ kutibe alellezîne min kablikum leallekum tettekûn(tettekûne). 


"Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilerin üzerine yazıldığı (farz kılındığı) gibi sizin üzerinize de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz." BAKARA/183 

* * * 

Eyyâmen ma'dûdât(ma'dûdâtin), fe men kâne minkum marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara) ve alellezîne yutîkûnehu fidyetun taâmu miskîn(miskînin), fe men tatavvaa hayran fe huve hayrun leh(lehu), ve en tesûmû hayrun lekum in kuntum ta'lemûn(ta'lemûne). 


"(Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Fakat sizden kim hasta veya yolculukta olursa, o taktirde (tutamadığı günlerin sayısı), diğer (başka) günlerden (oruç tutarak) tamamlanır. (İhtiyarlıktan veya iyileşmesi umulmayan bir hastalıktan dolayı) ona (oruç tutmaya) güç yetiremeyenlerin, bir yoksulu (sabah, akşam) doyuracak (kadar) bir fidye vermesi (gerekir). Artık kim isteyerek (gönülden) bir hayır yaparsa (orucunu veya fidyeyi artırırsa),işte o, kendisi için bir hayırdır.Oruç tutmak sizi için daha hayırlıdır, keşke bilseydiniz." BAKARA/184 


* * * 

Şehru Ramadânellezî unzile fîhil kur'ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel hudâ vel furkân(furkâni), fe men şehide minkumuş şehra fel yesumh(yesumhu), ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara) yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûn(teşkurûne). 

"Ramazan ayı ki, insanlar için hidayete erdirici (hidayete erme, Allah'a ulaşma vesilesi) ve beyyineler (açık deliller ve ispat vasıtaları) ve Furkan (hakkı bâtıldan ayırıcı) olarak Kur'ân, Hüda tarafından onda (o ayın içinde) indirildi. Artık içinizden kim bu aya (yetişir de ramazan ayını görüp) şahit olursa o zaman onu, oruç tutarak geçirsin. Ve kim, hasta veya yolculukta olursa, o taktirde (tutamadığı günlerin sayısı) diğer günlerde (oruç tutarak) tamamlanır. Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez. (Size bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi hidayet erdirdiği şeye karşılık (sizin de) Allah'ı tekbir etmeniz (yüceltmeniz) içindir. Umulur ki böylece siz (bütün bu kolaylıklara) şükredersiniz." BAKARA/185 


Bir önce ki ayette orucun hükmü ve felsefesi anlatıldıktan sonra, oruç hükmünün ağırlığını hafifletmek için bu ayet bir kaç hükmü daha gündeme getiriyor. 


Bu hükümleri şöyle özetleyebiliriz: 


Sizler yıl boyunca veya önemli bir bölümünü oruç tutmakla yükümlenmediniz ve sadece sayılı günler oruç tutacaksınız. Hastalar, yaşlılar, gebe kadınlar, emziren kadınlar ve bunun gibi oruç tutamayan kimselerin orucunu yiyebilir, lakin karşılığında fidye veya keffaret ödemesi gerekir. 


Fidye miktarı her gün için aç bir insanı doyuracak kadardır. Lakin eğer biri bir kişinin yerine daha fazla insanı doyurmak isterse daha da iyidir. 


Yine yolculuk yapan insanlar da oruç hükmünden muaf tutulur, ancak Ramazan ayından sonra oruç tutmadığı günlere göre oruç tutması ve kazasını yerine getirmesi gerekir. 


Ayetin sonunda bir kez daha oruç tutmanın daha iyi olduğu ve bu ibadetin hayır ve sevabını bilen herkes keşke ben de oruç tutabilseydim diye arzu edeceğini vurguluyor. 


Bakara suresinde oruçla ilgili üçüncü ayette şöyle okumaktayız: "Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır." 


Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir. Oruç hükmü ve felsefesi ve ne kadar süre ile oruç tutulacağı beyan edilen önceki ayetlerin devamında bu ayet oruç tutulacak özel günleri açıklarken şöyle buyurmakta: O sayılı günler ramazan ayının günlerinden ibarettir ki özel imtiyazı söz konusudur. 


Ramazan ayı, yüce Allah'ın ayıdır ve başka aylarda olmayan faziletlere sahiptir. Gerçekte zaman ve mekan kavramları kendi başına hiç bir fazilet taşımaz ve bunlara imtiyaz ve fazilet kazandıran şeyler, o zaman veya mekanda yaşanan önemli hadiselerdir. 

Bu ayette yüce Allah ramazan ayının faziletini, bu ayda Kuran'ı Kerim'in nazil oluşu ile açıklıyor ve yine Kuran'ı Kerim'in bazı güzel sıfatlarını beyan ediyor. Kuran'ı Kerim hidayete erdirendir ve insanları doğru yola yönlendirir. Kuran'ı Kerim ayrıca hidayet işaretlerini içerir, yani insanları hidayete erdirmenin yanı sıra onlara hakkı batıldan ayırt etme gücü de kazandırır ve böylece yanlış yola saplarını engeller. 

Ayetin sonunda ise üç konuya işaret ederken yüce Allah'ın sizlerden bir kaç görevi yerine getirmenizi istemek için oruç hükümlerini beyan ettiğini buyurur. İlkin oruç tuttuğunuz günleri tamamlayın ve eğer hastalık veya yolculuk gibi sebeplerden ötürü eksik gününüz varsa, daha sonraki günlerde tamamlayın. İkincisi, yüce Allah'ı erdirdiği hidayeti için tekbir edin. Bu hatırlatma belki de ramazan bayramı namazında zikredilen tekbirlere işaret etmektedir. Ve son olarak yüce Allah'a, sizlere bu hükümleri açıkladığı için şükredin ve bu nimetten yararlanın.

Ünlü Arap analist, Amerika'nın İran’a dayatmaya çalıştığı şartların aslında İsrail'in bölgede tam bir hakimiyet kurmasına hizmet ettiğini ve Pompeo'nun konuşmasında resmen Netanyahu ve Lieberman'ın sözcülüğünü yaptığını vurguladı.


 Qodsna'nın haberine göre, Arap analist Abdulbari Atvan Rey El'yevm gazetesinde şöyle yazdı:

Amerika'nın İran için hazırladığı 12 maddelik kararname, özetle İran hakkında benzersiz ve tarihî ambargo kararı, ABD’nin İran hakkında değişen stratejisi ve ülkedeki yönetimin düşmesi için ortaya konan azmin bir göstergesidir. Tıpkı bundan önce de Irak ve Libya'da değişiklik yapmak istedikleri zaman uygulamaya koydukları yöntemler gibi.

Atvan ayrıca, Amerika'nın şartlarını 4 eksende özetlemenin mümkün olduğu kanısında:

1- İran'ın füze programlarını sonlandırmak ve ülkenin füze depolarını imha etmek 

2- İran'ın teröre(!) olan maddî desteğini kesmek, yani Lübnan'da Hizbullah'a, Filistin'de HAMAS ve İslâmî Cihad'a ve Irak'ta da Haşd-i Şabi'ye yapılan yardımlar kastedilmektedir.

3- İran'ın -birinci derecede Filistin ikinci derecede ise Lübnan, Suriye ve Irak kastedilerek-  Ortadoğu’daki çatışmalara dahil olmasını önlemek

4- İran'ı Suriye'den tamamen çıkarmak ve bu ülkedeki askerî varlığına son vermek

Atvan , Amerika'nın "İran Şartları"nın , İsrail'in bölgede tamamen bir hakimiyet kurması ve İran tehdidinin ortadan kalkması hedefine hizmet ettiğini savunuyor ve de Pompeo'nun ifadelerinin, Netanyahu ve Lieberman'ın sözcülüğünü yaptığını açıkça gösterdiğini beyan ediyor.

Amerika'nın İran'a ve müttefiklerine gönderdiği tehdit mesajları ise, İran'a karşı uygulanacak olan tarihî yaptırımların tıpkı şu an Kuzey Kore'ye uygulanan ve daha önce de Irak'a uygulanmış olan yaptırımlar gibi olacağından dem vurmakta. Çünkü Trump hükümeti artık Obama hükümeti gibi müsamaha göstermek istemiyor ve Kuzey Kore'nin şimdiki durumunu önceki Amerika hükümetlerinin siyasetinin bir sonucu olarak değerlendiriyor.

İran'ın Amerika'ya ne  tür bir tepki vereceği şu an belli değil; acaba uranyum zenginleştirilmesinin hızlandırılmasına baştan mı başlar yoksa Asya ve Avrupa'daki müttefikleri tarafından konumlandırılmayı mı bekler bilinmez?

Bu sorulara hemen yanıt vermek güç. Ancak Pompeo'nun ifadelerinin açıkça İran'a savaş ilan etmek olduğu ortadadır ve İran'daki mevcut düzenin devrilmesi için Trump hükümetinin belirlediği hedeflerin değiştiğini göstermektedir.

Şu an Trump, Bolton ve Pompeo savaş davulları çalmaktadır ve gelecekte her şeyi yerle bir edecek bir kasırgaya dönüşecek olan "kaos rüzgarları" esmektedir. Bu isimler Arap'tan, Müslümandan ve İslam'dan nefret eden ırkçı kişilerdir ve unutmayalım ki Beyaz Saray'ın bu günlerdeki gerçek hakimi de Netanyahu'dur.

kudusgunu.com

İmam Hamanei şu ifadelerde bulundu: ‘Kudüs Filistin’in başkentidir ve Allah’ın izni ile Filistin düşmanların elinden kurtulacaktır. Amerika ve uşakları, ilahi sünnet karşısında hiçbir halt edemezler.’


 İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei, mübarek Ramazan Ayının ilk gününde İmam Humeyni mescidinde düzenlenen Kur'an'ı Kerim ile üns mehfilinde, Kur’an karileri, münacaat ve mersiye okuyanlarla üç saatlik bir merasimde bir araya geldi.

İmam Hamanei bu görüşmede, İslam ümmetinin bugün ilk ihtiyaçlarından birinin, Kur’an ile yakınlaşmak ve onun emirlerine uymak olduğunu belirterek, özellikle Siyonist Rejimin son günlerde işlediği cinayetlerle birlikte Filistin’in acı verici durumu olmak üzere İslam dünyasının mevcut sorununun, İslam ümmetinin Kur’an’dan uzaklaşması olduğunu vurguladı ve şu ifadelerde bulundu: ‘Kudüs Filistin’in başkentidir ve Allah’ın izni ile Filistin düşmanların elinden kurtulacaktır. Amerika ve uşakları, ilahi sünnet karşısında hiçbir halt edemezler.’

İslam İnkılabı Rehberi, yaşamın her alanında Kur’an’a daha fazla önem verilmesi gerektiği hatırlatmasında bulunup, özellikle Filistin halkının durumu olmak üzere İslam dünyasının acı ve felaketine değinerek şunları söyledi: ‘Bu birkaç gün içerisinde Siyonist rejimin işlediği cinayetleri ve onlarca kişiyi şehit etmesini ve yaralamasını gördünüz. Böyle bir durumda, bazıları Amerika’nın neden bir tavır sergilemediğinden şikâyet ediyorlar. Oysa ki Amerika ve birçok batı hükümeti bu cinayetlere ortaktır.’

İslam İnkılabı Rehberi, İslam ümmetinin, İslam devletlerinin ve İslam hükümetlerinin bu cinayetler karşısında bir tutum sergilemeleri gerektiğini vurgulayarak şu hatırlatmalarda bulundu: ‘Kur’an bize, din düşmanları ve kafirler karşısında güçlü ve sert ve kendi aranızda şefkatli olun buyuruyor ama bugün Kur’an’dan uzak olunması sebebiyle İslam Dünyasında Müslümanlar arasında ihtilaf ve savaşlara ve kafirler karşısında teslim olunmaya şahit oluyoruz.’

İmam Hamanei, İslam ile düşmanlıkların bitmeyeceğini belirterek şunları söyledi: ‘Eğer İslam Ümmeti Kur’an ile yakınlaşırsa, Kur’an’ın da buyurduğu gibi hiç şüphesiz düşmana galip olacaklardır. Çünkü bu Allah’ın vaadidir.’

İslam İnkılabı Rehberi, Kur’an meclislerinin ve tilavetlerinin, Kur’an’ı anlama, üzerinde düşünme ve emirlerine uyma konusunda bir başlangıç olduğunu belirterek gençlere hitaben şu ifadelerde bulundu: ‘Kur’an ile aşinalığınızı ve yakınlığınızı her geçen gün arttırın. Çünkü Kur’an’ı anlamak ve ona uymak, size, güç, otorite ve onur kazandıracaktır.’

İmam Hamanei konuşmasının sonunda, geçtiğimiz günlerde Filistin’de şehit olan şehitlere Allah’tan rahmet ve aynı zamanda hak yolundaki mücahitlere de daha fazla dayanma gücü vermesini diledi ve şunları söyledi: ‘Amerika ve iş birlikçileri, kaçınılmaz ilahi sünnet karşısında yenilgiye ve teslim olmaya mecburdur.’

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Albay Robert Manning, haftalık brifinginde İran hakkında konuştu.
 
 Manning "İran'ın bölgedeki kötü niyetli faaliyetlerinin faydalı olmadığını söyledik. Onlar bölgede istikrarı bozan bir güçtür. Spesifik adımlara girmeyeceğim ancak İran istikrarsızlık yaratan bir güçtür ve bunu engellemek için elimizden geleni yapacağız" ifadelerini kullandı.

 Manning, geçen hafta Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert'in, "ABD'nin İran'a karşı 'IŞİD karşıtı koalisyon'a benzer bir koalisyon için müttefikleriyle görüştüğüne" yönelik açıklamalarının hatırlatılması üzerine "Bayan Nauert'in açıklamalarını tasdik ediyorum. Bildiğiniz üzere Savunma Bakanlığı bir planlama organizasyonudur. Daha önce de dediğimiz gibi İran'ın bölgedeki kötü niyetli etkisine karşı gereken her adımı atacağız. Şu aşamada dile getirmek istediğim kısım bu kadar" dedi.

TR.JAMNEWS.COM

İslam İnkılabı Rehberi, İslam dünyasında bilimsel hareketin hız kazanması gerektiğini ve İslam düşmanları ve Amerikalıların İslam ülkelerine emir verememeleri ve "şunu yap, bunu yapma" diyememeleri için bir kez daha İslam ümmetinin bilim ve medeniyetin zirvesine ulaşması gerektiğini beyan etti. 

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei bugün öğle saatlerinden önce "İslami Bilimlerin Ortaya Çıkışı Ve Gelişmesinde Şiiliğin Rolü" konulu uluslararası kongreye katılanları kabul ettiği görüşmede yaptığı konuşmada, İslam dünyasının günümüzdeki en önemli ihtiyacının "birlik ve beraberlik" ve "tüm bilim dallarında ilerleme için ciddi hareket" olduğunu belirterek, bugün İslam dünyasında "uyanış"ın yaşandığını ve Batılıların inkar çabalarına rağmen, bu uyanışın İslam'a yönelmek için zemin sağladığını ve daha iyi gelecek müjdelediğini vurguladı. 

Ayetullah Hamanei, düşmanların uzun zamandır Müslümanları birbirine düşürmeye çalıştığına işaretle, "Müslümanların birbirinin güçlü yanlarını tanımasıyla birleşmesini sağlayabilecek her türlü girişim, İslam ümmetinin lehine olacaktır. Batı dünyası ise bilim alanında yıllarca geride kaldıktan sonra İslam dünyasının bu konuda ulaştığı başarıları vasıtasıyla askeri, siyasi ve propaganda amaçlı yeteneğini geliştirerek, sultacı politikaları kullanıp Müslümanları gördüğümüz hallere düşürdü." dedi. 

İslami ve tabii bilimlerin yükselişi ve gelişmesi için tarih boyunca oynadığı role dikkat çeken İslam İnkılabı Rehberi, bu değerli eserler ve hizmetlerin İslam ümmetine tanıtılması gerektiğini, çünkü bu eserlerin onur kaynağı olduğu, ayrıca birlik ve beraberliğe katkı sağlayacağını vurguladı. 

Ayetullah Hamanei, İslam mezhepleri arasında her türlü şüphe ve şaibenin oluşturulmasına engel olunması için ciddi şekilde dikkatli hareket edilmesi zaruretine temasla, İslam dünyasının günümüzdeki en önemli ihtiyacının "birlik ve beraberlik" ve "tüm ilim dallarında bilimsel ilerleme için ciddi hareket" olduğunu belirtti. 

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei, İslam dünyasının sulta altına girmesinin esas nedenlerden birinin, bilimde geri kalmışlık olduğunu ifade ederek, Batı dünyasının yüzyıllarca geri kalmışlığın ardından İslam dünyasının bilimsel ilerlemelerinden servet ve bilimsel, askeri, siyasi ve propaganda gücünü arttırmak için yaralandığını ve sonunda sömürgecilikle İslam ülkelerini bugünkü duruma getirdiklerini ifade etti. 

Batılı güçlerin İslam ülkelerine karşı zorbalığına da dikkat çeken Ayetullah Hamanei, bu durumun İslam ülkelerinin bilimsel ilerlemesiyle değişmesi gerektiğini, bir kez daha İslam dünyasının insanlık medeniyetinin doruk noktasına ulaşabileceğini kaydetti. 

İslam İnkılabı Rehberi ayrıca bilimsel ilerleme yolundaki hareketin, İslami hükümetler ve seçkin şahsiyetlerin görevi olduğunu hatırlatarak; İran İslam Cumhuriyeti'nin bilimsel ilerlemesini başarılı bir örnek olarak niteledi. 
Dünyanın çeşitli bilimsel merkezlerinin raporlarına göre İran'ın bilim alanındaki ilerleme hızı son yıllarda dünyanın yaklaşık 13 katı kadardır. 


Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesi kararıyla ilgili, ''Kaybeden Amerika olacaktır. Çünkü yaptığınız bir anlaşmaya sadık kalmıyorsunuz" dedi.
 
 AKP Genel Başkanı ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump'ın İran ile nükleer anlaşmadan çekilmesine ilişkin CNN İnternational'a değerlendirmelerde bulundu.

    Erdoğan, Trump’ın bu kararının “yeni krizler” doğurabileceğini belirterek, “Bölgede yeni krizler istemiyoruz. Jeopolitik bir savaş çıkmasını istemiyoruz ve bunu beklemiyoruz. Bence bunda kaybeden ABD olacak. Sonunda ABD kaybedecek” dedi. CNN’den Becky Anderson’a konuşan Erdoğan, bu kararın sadece bölgeyi değil, bütün dünyayı etkileyeceğini dile getirdi. Erdoğan, Trump’ın anlaşmaya saygı göstermesi gerektiğini dile getirirken,” Uluslararası mekanizma böyle çalışmıyor. Uluslararası anlaşmalar isteğe göre bitirilemez. Eğer bir belgenin üzerinde imza varsa buna saygı göstermek zorundasınız” dedi.

TR.JAMNEWS.COM

Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas’ın Siyasi Büro Üyesi İsmail Haniye, Amerika Başkanı ve Siyonist Rejim Başbakanı’nın Kudüs’ün İslami ve Arap kimliğini değiştiremeyeceklerini vurguladı.

Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas’ın Siyasi Büro Üyesi İsmail Haniye, Gazze Şeridi’nde bulunan el-Beric’in doğusundaki el-Ude Garnizonunda yaptığı konuşmada şu ifadelerde bulundu: ‘Filistin halkı Mayıs ayının 14 ve 15. günlerinde Trump’a, Kudüs’ün İslami ve Arap olduğunu ve ne Trump’ın ne de Netanyahu’nun Kudüs’ün kimliğini değiştiremeyeceğini söylemek için dünya genelinde tek bir ses olacaktır.

14-15 Mayıs'ta düzenlenecek olan büyük bir yürüyüşün arifesindeyiz ve Ürdün vatandaşlarının el-Karama bölgesine doğru hareket edeceği gibi Lübnan kamplarındaki halkımız da Filistin'in kuzey sınırlarına doğru hareket edecektir.’

Haniye, işgalci Siyonist Rejime hitaben, Filistin işgalinin yıldönümü olan Nekbe günün İsrail ve Siyonist projeler için felaket gününe dönüşeceğini söyledi.

Hamas’ın Siyasi Büro Üyesi şu açıklamalarda bulundu: ‘11 yıldır aç bırakılan ve kuşatmada olan ve dört kez öldürülmeye çalışılan kaplanlar bugün, kafesi kırmış ve dışarı çıkmıştır ve kuşatmayı kırıp zafere ulaşıncaya kadar da kafese dönmeyecektir. Bizler bugün milletimiz için yeni bir tarih yazıyoruz.’

Haniye, tüm Filistinlilerin Büyük Dönüş ve kuşatmayı kırma yürüyüşlerinde birlik içerisinde olduğunu belirterek şunları söyledi: ‘Direniş ve ilkelerimiz bizi birleştirmektedir ve biz makam mevki peşinde değiliz.’

On binlerce Filistinli Cuma sabahından itibaren, Gazze Şeridi ve işgal altındaki Filistin sınırlarındaki belirlenmiş bölgelerde "Uyarı Cuma’sı” olarak adlandırılan Büyük Dönüş yürüyüşlerinin yedinci Cuma’sına katıldılar.

Gazze Şeridindeki Filistinliler, Toprak Gününün elli beşinci yıldönümüne tekabül eden 30 Mart'tan itibaren "Büyük Dönüş" yürüyüşleri düzenlemeye başladılar.

Filistinliler bu mitingde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 194 sayılı kararını vurgulamaya çalışıyorlar; bu kararın 11. paragrafında Filistinli mültecilerin topraklarına geri dönüş hakkı olduğuna değiniliyor.

Mitinglerin başlamasından bu yana 50'den fazla Filistinli vatandaş İsrail askerleri tarafından şehit oldu ve binlerce kişi de yaralandı.

Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, 'ABD'nin aldığı karar, Ortadoğu sorunun çözümüne katkı sağlamadığı gibi bölgedeki tırmanmayı artırıyor' dedi.

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İstanbul'da düzenlenen "Arap Gazeteciler İstanbul Buluşması" programına katıldı.Burada konuşan Bakan Çavuşoğlu şu ifadeleri kullandı:

"Bugün dünya genelinde çaba sarf ederken, bölgemizde yaşanan sorunların çözümü içinde Türkiye olarak katkı sağlamaya çalışıyoruz. Bunlardan bir tanesi Ortadoğu konusu. Filistin konusunda yaşananlar, ABD'nin aldığı karar, Ortadoğu sorunun çözümüne katkı sağlamadığı gibi bölgedeki tırmanmayı artırıyor. İslam İşbirliği Teşkilatı'nın olağanüstü zirvesi, daha sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda aldırdığımız kararlar, Avrupa Birliği gibi birçok örgütlerle ve ülkelerle yaptığımız iş birliği ile beraber Ortadoğu sorununa barışçıl bir çözüm bulunması ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulması, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması için, Filistin'i tanımayan ülkelerin tanıması için yoğun çaba sarf ediyoruz. ABD'nin aldığı bu karar yanlıştır. Bu yanlış karara ortak duruş sergilememiz lazım. Son zamanlarda İslam dünyasının içinde, özellikle de Arap Ligi'nin içinde, açıkça söylemek lazım, bu konuda biraz tereddütler, hatta geri adımlar görüyoruz. ABD'den çekinen bazı ülkelerin Filistin davasını savunmakta geri adım attığını görüyoruz. Bu çok yanlış bir düşüncedir, vahim bir hatadır. Tarih ve ümmet bunu affetmez. Bu ülkeler, Ürdün'e de Filistin'e de baskı yapmasınlar. Filistin davasını hiç kimse savunmasa, Kudüs davası konusunda herkes sussa bile Türkiye susmaz, Türkiye Filistin davasının savunmaya devam edecektir."

IRAK SEÇİMLERİ

"Hemen yanı başımızda Suriye'deki sorununa bir çare bulamazsak; terörle mücadelemiz de yarıda kalır, başarısız olur" diyen Bakan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:

"Ülkenin istikrarın yerine getirilmesi konusunda herkesin endişeleri devam eder, kaos devam eder, iç savaş, sivil savaş devam eder. Özellikle de teröristle için bulunmaz bir ortam olmaya devam eder. Türkiye olarak siyasi çözüme önem veriyoruz. Bunun için de katkı sağlıyoruz. Astana süreci, Soçi süreci ve Cenevre sürecine en çok katkı sağlayan ülke Türkiye'dir. Her üç platformda da var olan Türkiye siyasi çözümün en iyi çözüm olduğunu tüm aktörlere, Suriye'deki aktörlere anlatmaya çalışıyor. Bu konuda son zamanlarda hareketlenmeler var ama maalesef Cenevre'de herhangi bir müzakere başlamadığı için soru işaretleri de devam ediyor, karamsarlık da devam ediyor. Farklı ülkelerin, farklı aktörlerin, farklı gündemi olabilir. Ama Türkiye'nin bir gündemi var o da Suriye'nin toprak bütünlüğü, barışı, istikrarı ve birlik beraberliğidir. Aynı düşüncelerimiz Irak için de geçerlidir.

Irak'ta yanlış bir referandum girişimi oldu ve başarısızlıkla sonuçlandı. Bugün yarın Irak'ta seçimler var. İnşallah bu seçimler Irak'a istikrar getirir. Irak'ın toprak bütünlüğü, sınır bütünlüğü önemlidir. Ama her iki ülkede de terörle mücadeleyi de devam ettirmemiz gerekiyor. Çünkü her iki ülkede de terör örgülerinin tamamen bittiğini söyleyemeyiz. Buralarda PKK var, YPG var, IŞİD var ve diğer terör örgütleri var. Bunlarla mücadeleyi özellikle Irak ile seçimlerden sonra birlikte devam ettireceğiz. Irak'ın yeniden inşası önemlidir. Kuveyt'teki konferansta Irak'ın yeninden inşası için 5 milyar dolar taahhütte bulunduk. Seçimden sonra terör örgütleri temizlendi artık, Irak'ın her bir tarafının, Irak'ın yeniden inşası için Türkiye olarak, Türk şirketleri olarak en büyük katkıyı sağlayan ülke olacağız."

Ajanslar