کارگر
Hiç bir unsur İran-Türkiye’nin ilişkilerini geriye itemez
İran İslam Cumhuriyeti’nin Türkiye büyükelçisi, hiçbir unsurun İran-Türkiye’nin ilişkilerini geriye itemeyeceğini ifade ederek, iki ülke arasındaki ticaret hacmin 100 milyar dolara ulaşması gerektiğini söyledi.
Batının İran aleyhinde uyguladığı yaptırımlar dolaysıyla İran ve Türkiye’nin ilişkileri etkilenip etkilenmediği Mehr haber ajansına muhabirine verdiği ropörtajda cevap veren İran İslam Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçisi Bahman Hüseyinpur, İran ve Türkiye’nin ticaret ilişkiler düzeyinin düşmesini isteyen Batılı ülkeler bu doğrultuda baskı uyguladığını ifade etti.
Bahman Hüseyinpur, iki ülke arasındaki ilişkiler zeminine ve diyaloglara işaret ederek, bu yılda ilk kez ticaret hacmin 21 milyar dolara yükseldiğini ve detayları dile getirildiğinde düşman uyanacağını söyledi.
Başta Amerika olmak üzere Batılı ülkeler tarafından yapılan baskılara rağmen ticaret hacmin yükseldiğini ve düşmanlar dolaysıyla detaylarını anlatmanın mümkün olmadığını belirten büyükelçi Hüseyinpur, düşmanın İran-Türkiye ilişkiler yollarını kapatmak peşinde olduğunun altını çizdi.
İran İslam Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçisi, hiçbir unsurun İran-Türkiye’nin ilişkilerini geriye itemeyeceğini ifade ederek, iki ülke arasındaki ticaret hacmin 100 milyar dolara ulaşması gerektiğini söyledi.
İki ülke medyasının bilgili veya bilgisiz olarak ortamı germek istediğini, buna rağmen iki ülke yetkililerinin çabaları dolaysıyla ilişkiler devam ettiğini, çeşitli heyetler iki ülke arasında gidip geldiğini dile getiren Hüseyinpur, Suriye meselesi bile İran ve Türkiye ilişkilerini zedelemeyeceğini kaydetti.
Şia- Sünni Birliği Düşmanların Umudunu Kırıyor
Kum İslami İlimler Merkezi taklit merciilerinden biri, Şia ve Sünni müslümanlar arasında birlik ve dayanışmanın sağlanmasının, İslam düşmanlarının umutsuzluğa kapılmasına neden olduğunu bildirdi.
İran devlet televizyonun haberine göre, Kum İslami İlimler merkezi taklit merciilerinden Ayetullah Hüseyin Nuri Hemedani, İran'ın güneyinde yer alan Buşehr eyaleti din alimlerinden bir gruba hitaben yaptığı konuşmada, masum imamlar ve din alimlerinin her zaman tefrikacı komplolar karşısında müslümanlar arasında birlik ve vahdete vurgu yaptıklarını hatırlatarak Şia ve Sünni müslümanlar arasında birlik ve dayanışmanın olmasının İslam düşmanlarını umutsuzluğa kaptırdığını söyledi.
Ayetullah Hemedani konuşmasının bir başka bölümünde ise İslam İnkılabı ardından Şii müslümanların dikta yönetimler karşısında elde ettikleri üstün kudrete de temas ederek, "müstekbirlik ve dikta yönetimler liderleri İslam İnkılabının zaferiyle birlikte kendilerini tehlikede gördü ve bunun için de İran'a karşı 8 yıllık savaş başlatarak, bu büyük hareketi yok etmeye çalıştılar. Ancak bu yolda ağır bir yenilgi aldılar" dedi.
Fransa’nın Mali’ye askeri müdahelesine İran tepkisi
Fransa’nın Mali’ye askeri müdahelesini değerlendiren İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, müslüman bir ülke olan Mali sorunları kökten çözülmesi gerektiğini söyledi.
Mehr haber ajansının bildirdiğine göre, Fransa’nın Mali’ye askeri müdahelesini değerlendiren İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ramin Mihmanperest, İran İslam Cumhuriyeti’nin, binlerce insanın bölgede evsiz kalmasından üzüntü yaşadığını ifade etti.
Mihmanperest, Afrika bölgesindeki sorunların istişare edilerek işbirliği tutumuyla kökten çözülmesi gerektiğini konuşmasına ekledi.
İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, İran İslam Cumhuriyeti’nin Mali sorunlarının çözülmesi için her çeşit işbiliğine hazır olduğunu bildirdi.
Abdullahiyan: "Türkiye planının yüzde 70’i İran planıyla uyuşuyor"
Suriye Cumhurbaşkanı’nın planını olumlu olarak değerlendiren İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakan Yardımcısı, Türkiye’nin sunduğu Suriye planının yüzde 70’i İran planıyla uyuştuğunu söyledi.
Mehr haber ajansının bildirdiğine göre, İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ın planına destek vermenin zaruri olduğunu ifade ederek, Suriye'deki mevcut durum devam edecek veya bir siyasi çözüm bulunacaktır"dedi.
Beşşar Esad’ın bu girişimi bölgsel ve uluslararası desteğe ihtiyacı olduğunu dile getiren Abdullahiyan, planın Suriye’ye nisbeten istikrar ve güvenlik getireceğini belirtti.
Esad’ın sunduğu planda yeni anayasaya esas olarak yeni bir devletin oluşumu önemli bir nokta olduğunu değerlendiren İran Dışişleri Bakan Yardımcısı, üç aşaması olan bu planın Suriye’deki terörist eylemleri durdurabileceğinin altını çizdi.
Hüseyin Emir Abdullahiyan, geçtiğimiz günlerde Tahran’ı ziyaret eden Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdat ile Esad planını incelediklerinin bilgisini vererek, bu siyasi planın Suriye geleceğini kapsayabileceğini söyledi.
İran ve Türkiye’nin Suriye konusunda devamlı istişarede olduklarını dile getiren Abdullahiyan, iki ülkenin ilişkileri stratejik olmasına karşın Suriye konusundaki görüşleri ayrılığı olduğunu konuşmasına ekledi.
Abdullahiyan, Suriye krizi konusunda öneri sunan Türkiye planının yüzde 70’i İran planıyla uyuştuğunu söyleyerek, Türkiye ve Katar’ın, Suriye’de şiddetin başladığı günden itibaren Esad’ın gitmesini istediklerini hatırlattı.
Abdulahiyan, bazı çevrelerim Esad'ın yeniden seçilmesini endişe duyduklarını kaydetti.
General Süleymani: "Düşmanları hüsrana uğratmalıyız"
İran İslam Cumhuriuyeti Devrim Muhafızları Kudüs Kuvvetleri Komutanı, İran devrimin İslami ayaklanmarın kaynağı olduğunu ifade ederek, devrimi koruyarak düşmanları hüsrana uğratmak gerektiğini kaydetti.
Mehr haber ajansı muhabirinin bildirdiğine göre, Cumartesi akşamı konuşan Genral Süleymani, İslam askerleri canlarını ortaya koyarak ve çaba göstererek devrimi ve İslami vatanı koruduklarını ifade etti.
General Süleymanı, İslam düzeni ve devrimi korumak yolunda aşiretlerin unutılmayan fedakarlıklarına işaret ederek, rehmetli İmam Humeyni’nin ülke için büyük bir nimet olduğunun altını çizdi.
Halk ve devrimin rahmetli İmam Hümeyni’ye borçlu olduğunu belirten Kudüs Kuvvetleri Komutanı, düzen ve devrim ilkelerini yaşatarak şehitler yolunu devam etmek gerektiğini dile getirdi.
Süleymani, İran devrimin İslami ayaklanmların kaynağı olduğunu ifade ederek ve bu devrimin dünya çapında eşsiz olduğunu hatırlatarak devrimin sonuca ulaşması için pek çok fedakarlıklar yapıldığına dikkat çekti.
Süleymani, devrimi koruyarak düşmanları hüsrana uğratmak gerektiğini konuşmasına ekledi.
Türkiye’ye günlük 31.5 milyon metreküp doğalgaz ihraç ediyoruz
İran Milli Gaz Şirketi Sözcüsü, günlük 35 milyon metreküp doğalgaz İran’dan ihraç veya Suap yapıldığını ifade ederek, Türkiye’ye günlük 31.5 milyon metreküp doğalgaz ihraç edildiğini bildirdi.
İran’ın en son doğalgaz ihracatı ve Suap’ı hakkında Mehr haber ajasna konuşan İran Milli Gaz Şirketi Sözcüsü Macid Bucazadeh, kış mevsimi başladığı günden bugüne kadar Ermenistan ve Türkiye’ye yapılan doğalgaz ihracatı ve Nahçıvan’a yapılan doğalgaz Suapı’nda hiçbir sorun meydana gelmediğini ve akışlar sağlam bir şekilde devam ettiğini dile getirdi.
Bucazadeh, halihazırda İran’dan günlük 35 milyon metreküp doğalgaz ihraç veya Suap yapıldığını konuşmasına ekledi.
İran Milli Gaz Şirketi Sözcüsü, Türkiye’ye günlük 31.5 milyon metreküp doğalgaz ihaç edildiğini belirterek, mevcut taşıma hatların kapsaitesine göre bu komşu ülkeye günlük doğalgaz ihracatı arttırılabileceğini kaydetti.
ABD'li tarihçi: Obama Erdoğan'ı aldatıyor
ABD’li tarihçi Tarpley, Türkiye hakkında şok bir analiz yaptı. Sosyal medyada videosu dolaşan tarihçi ‘’Obama Erdoğan’ı aldatıyor, Türkler kaybedecek’’ dedi.
MHA - ABD’li tarihçi Dr. Griffin Tarpley, Türkiye ve Suriye sorunu konusunda şok bir analiz yaptı. Sosyal medyada videosu dolaşan tarihçi, ‘’Obama Erdoğan’ı aldatıyor, Türkler kaybedecek’’ dedi.
"Obama’nın her hafta Erdoğan’ı aradığını, kibir ve hırsı ile oynayarak onu bir yere ittiği söyleniyor’’ diyen Tarpley, ‘’Mübarek’in düşürülmesinden sonra Türk hükümeti Yeni Osmanlı İmparatorluğu fikri ile kandırıldı. Bu aldatmaca ile sıfır sorundan, başta Kürt sorunu olmak üzere, onlarca sorunlar dizisine geçiverirsiniz’’ dedi. Gazeteport'un haberine göre Tarpley şunları söyledi.
PKK VE CİA
Simon Hersh’e göre PKK, CIA’nın desteklediği bir örgüttür; CIA, PKK’yı İran’a karşı kullanmaktadır. Yakın geçmişte Fransa’da Cumhurbaşkanı Mitterand’ın eşi Danielle Mitterand PKK’nın koruyucu azizesi idi. Bir yıl önce, İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman, Mavi Marmara’daki davranışından dolayı Türkiye’yi cezalandırmak için İsrail’in PKK’yı destekleyeceğini söyledi. NATO’nun Yunanistan aracılığıyla PKK’yı desteklediği haberleri var. Bana göre Türkiye’nin anlaması gereken bu !..
TÜRKİYE’Yİ YOK ETMEK İÇİN
Türkiye’yi ziyaret ettim, pek çok siyasi lider ile görüştüm. Türkler öncelikle Amerika ve İngiltere ile ittifakın “öldüren bir kucaklama” olduğunu anlamalı; bir başka deyişle İngiliz- Amerikalılar Türkleri öldürene kadar sevecekler. Türkleri Suriye’ye karşı kullanacaklar. Ve çatışmayı modern Türkiye’yi yok etmek için kullanacaklar. Korkarım, Obama’nın aldattığı Erdoğan ve Davutoğlu bu psikoloji ile kendi çukurlarını kazıyorlar. Kazanacakları hiçbir şey yok ve kaybedecekler.
SURİYE’DE İSYAN BASTIRILIYOR
Ortada bir de Rusya sorunu var; 19 ncu yüzyılda her 20 yılda bir, Türk- Rus Savaşı olurdu. Son zamanlarda bir Türk- Rus Savaşı olmadı ama o istikamette adımlar atılıyor. Şu bilinmelidir ki, Suriye güvenlik güçleri isyancılara karşı başarılı bir harekât yürütüyorlar, isyan bastırılıyor; Buna paralel olarak, olayların ağırlık merkezi, gerçek bir devrimci hareketin başladığı Suudi Arabistan ve Katar’a doğru kayıyor.
İSKENDERUN’DA CİA VAR
Şu anda Türkler, güney bölgelerinin tamamını CIA’ya devrettiler. Oralarda CIA başıboş, kontrolsüz dolaşıyor. İskenderun otellerinde CIA cirit atıyor. Oteller El- Kaide teröristleri ile dolu. CIA Adana yakınlarındaki İncirlik üssünden, bölgeye getirdikleri teröristleri kullanıyorlar. Ve bunun Türkiye’ye geri dönüşü feci olacak.
Abbasi: "Ağır su perojesinin çalışmaları devam ediyor"
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı, İranlı uzmanlar ve nükleer bilim adamlarına suikast düzenlenmesine işaret ederek, halihazırda ağır su reaktörü projesinin çalışmaları devam ettiğini, projenin bütün testleri ise Tahran'da yapıldığını bildirdi.
MHA - İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Feridun Abbasi, düşmanların İranlı uzmanlar ve nükleer bilim adamlarını öldürmekteki hedefinin korku saçmak olduğunu belirterek bu komploların İran nükleer bilim adamlarını korkutmadığı gibi gençlerimizin ilim ve nükleer bilime yönelmesine neden olduğunu söyledi.
İran'ın batısındaki Hamedan kentinde doğan ve suikasta uğrayarak şehit düşen İran nükleer bilim adamlarından şehit Mustafa Ahmedi Ruşen'in şahadet yıl dönümünde konuşan Abbasi, İranlı uzmanlar ve nükleer bilim adamlarının öldürülmesinin İran düşmanlarının İran milleti ve zengin İslam kültürünü tanımadıkları ve onların bu hilelerle İran milletini üstün hedeflerinden vazgeçiremeyeceklerini söyledi.
Keşiften uranyum senginleştirmesine kadar nükleer yakıt ve reaktörle ilgili bütün çalışmaların İran'ın yerli bilim adamları tarafından uygulandığını hatırlatan Feridun Abbasi, halihazırda ağır su reaktörü projesinin çalışmaları devam ettiğini, projenin bütün testleri ise Tahran'da yapıldığını bildirdi.
Abbasi, yaptırımların İran'ın nükleer açıdan ilerlemesini etkilemeyeceğine değinerek düşmanların başta uydu bağlantıları olamak üzere modern iletişim yöntemleriyle İran'ın gelişmesini önemsiz göstermek istediği ancak istatistiklerin İran'ın en fazla yaptırım döneminde geliştiğini ortaya koyduğunu belirtti.
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı bir çok yabancı ülkeden öğrencilerin İran üniversitelerinde okumak ve İranlı hocaların ilminden faydalanmak istediğine değinerek onların İran'ı tahsil için en uygun ülke olarak bildiklerini söyledi.
Abbasi ayrıca ilmi cihad alanındaki şehitlerin İran İslam cumhuriyeti nizamı ilim ve teknolojik getirilerinin garantiye alınmasını sağladıklarını belirtti.
İran üniversiteleri öğretim üyelerinden Mühendis Mustafa Ahmedi Ruşen, 11 Ocak 2012 tarihinde Tahran'da Amerika ve Siyonist rejimin paralı teröristlerince acımasızca şehit edildi.
İran milleti düşmanları Ahmedi Roşen'den önce de İranlı nükleer bilim adamlarından Mesuü Ali Muhammedi , Macid Şehriyari ve Daryuş Rızai nejad'ı katletmişti.
TÜRK HALKINDAN ABD ASKERLERİNE TEPKİ YAĞDI
FHA ÖZEL HABER - ABD askerlerinin Adana İncirlik Üssü'nde Cami ve Kur'an'a yaptıkları saldırıdan sonra Türkiye’nin her yerinde tepkiler geliyor.FHA-ABD haçlı zihniyetinin Türkiye’de Camii ve Kur'an düşmanlığının bir işareti olan çirkin saldırı, Nuh Eğitim Der Başkanı Emcet Yalçın ile Memur Sen Şırnak İl Başkanı Hakan Usal tarafından ortak bir basın açıklaması ile kınandı.
Bu Bir Barbar Saldırıdır
Türkiye’deki ABD üslerinde cami ve Kur’an ‘a yapılan saldırının Adana'da bulunan İncirlik Üssü'nde meydana geldiği belirtilen açıklamada şöyle denildi:
"10. Tanker Üs Komutanlığında görevli askerlerin ibadet ettiği Camiye, geçen yılbaşı gecesi alkol alan 39. Wing Komutanlığında görevli ABD askerleri girmiş, ahşap minberi yıkıp camları kırmış, Kur'an-ı Kerim'i yırtıp parçalamışlardır.
ABD haçlı zihniyetinin Cami ve Kur'an düşmanlığı; ABD'deki siyasetin İslam ve Müslümanlara duyduğu kin ve nefret, onların ataları olan haçlıların izinde gittiğinin açık bir tezahürüdür. ABD'nin askeri üssünde kutsal değerlerimiz olan camiye girilmesi ve Kur'an-ı Kerim'in yırtılması yeryüzündeki Müslümanlar başta olmak üzere yedi milyarı aşkın insanlığa yönelik yapılan barbar bir saldırıdır."
Zulme Sessiz Kalanlar Vebal Altıdadır
Bunun ilk olmadığını belirtilen açıklamada, "Bizler yıllardır, ABD'nin, işgal ettiği ülkelerde; Afganistan, Guantanamo' ve Ebu Gureyb cezaevlerinde yaptığı işkencelerle, öldürdükleri insanların üzerine bevlettiklerini ve camilere ayakkabılarıyla girerek insanları öldürdüklerini, bu çirkeflikleri fotoğraflar çekip yayınlatmak suretiyle Müslümanları aşağılamaya çalıştıklarını biliyoruz ve unutmadık, bunların yaptıkları ilk değil belki son da olmayacaktır.
Hükümet bir an önce soruşturma açmalı, özelikle Diyanet İşleri Başkanlığı acilen bir açıklama yaparak ABD zihniyetini lanetlenmelidir. Unutulmamalıdır ki; Müslümanların inanç değerlerine yapılan tüm zulümlere bizzat yapanlar kadar, bu zulme sessiz kalarak destek olanlar, ya da üstü kapalı bir şekilde arka çıkanlar da çok büyük bir vebal altındadır." denildi.
İncirlik Üssü Derhal Kapatılmalıdır
Yöneticilere seslenilen açıklamada, "Müslüman halkların yöneticisi konumunda olan yöneticiler de bir an önce ABD'nin kirli ve insanlık düşmanı politikalarının hizmetkârı olmaktan vazgeçmeli, İslam topraklarının işgal gücü konumunda olan İncirlik Üssü derhal kapatılmalıdır. Aksi takdirde bütün vahşi saldırıların ve kanlı eylemlerinin ortağı olmaktan kurtulamayacaklardır.
Yeryüzünde İslam dininin en kutsal mekânları olan camilerimize yönelik dünyanın dört bir yanındaki tüm saldırı ve katliamlar başta olmak üzere, Adana'nın İncirlik Üssünün Camisinin camlarını kırıp Kur'an-ı Kerim'i parçalayanları ve cami minberini yakma vahşetini tertipleyenleri ve barbar ABD rejimini lanetliyoruz" ifadeleri kullanıldı.
Olaya Tepkisiz Kalınmamalı
Basın açıklamasının sonunda, "Tüm Müslümanları ve duyarlı Sivil Toplum Kuruluşlarını, en kutsal değerlerimiz olan Kur'an-ı Kerimimize, Camilerimize Ezanlarımıza, ırz ve şereflerimize dil uzatan ABD rejimini lanetleyerek her türlü tepkilerini ortaya koymaya davet ediyoruz" denildi.
Suud demokrasisi
Suudi Arabistan yönetimi ABD açısından vazgeçilmez müttefiktir. Menderes, Şah, Mübarek, Saddam, Kaddafi, Bin Ali'den kolay vazgeçen ABD Suudilerden vazgeçmez. Bunun en önemli nedeni Mekke ve Medine'nin Suudi Arabistan'da olması ve bu topraklarda dünyanın en zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarının bulunması. ABD bizim coğrafyamıza yönelik tüm pis planlarını hep Suudiler üzerinden uygulamıştır.
Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- Saddam'ı İran'a saldırtmak, Kaide ve Taliban'ı kurdurmak ve şimdi de Arap alemine demokrasiyi getirmek. Mademki; demokrasiyi getirecek, Suudi Arabistan'ın da demokratik olması gerekir. Üstelik artık Suudilerin bölgede rakibi var: Katar Şeyhi Hamed. O da zengin ve ABD'lilere 'Ben size daha fazla hizmet ederim' diyor.
ABD ADINA DEMOKRASİ
Bu hizmet yarışında Kral Abdullah ve Şeyh Hamed ABD'nin talimatlarını yerine getiriyor. Her ikisi Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve şimdi Suriye'de milyar dolarlar harcıyor. Demokrasiyle ilgileri olmayan kral ve şeyh şimdi ABD adına Arap alemine demokrasiyi getirecek. Kral Abdullah kendi halkı ayaklanmasın diye ülke tarihinin en büyük bütçesini hazırlattı. Bir ilke imza atarak 150 kişilik Şura Meclisi üyelerini atayan Kral hazretleri kadınları da unutmadı. 150 kişilik Meclis'e 30 kadın tayin etti. Etti de kural koymayı da unutmadı. Kadınlar asla erkeklerle yan yana gelmeyecek ve kesin olarak şeriat kurallarına uyucaklar.
Her ne kadar Şura Meclisi'nin bir yetkisi yok ise de kadınların meclis üyesi olması önemli. Ama meclis üyesi kadın arabasını kullanamayacak çünkü kadınlara ehliyet verilmiyor. Şura üyesi kadınlar tek başlarına sokağa çıkamayacak. Çünkü yanında kardeşi, eşi olmayan kadınlar sokağa tek başlarına çıkarlarsa 'kötü' kadın oluyor. Suudi Kral ile yarışan Şeyh Hamed'in ülkesi Katar ya da diğer Körfez ülkelerinde durum pek farklı değil. Ama kral ve şeyh bölgemize demokrasiyi getirecekler. Bu ülkelerde seçim, anayasa, insan hakları, özgür medya, sivil toplum örgütleri ve evrensel hukuk adına hiçbir şey yok.
İŞTE ARAP BAHARI
Mısır, Libya, Yemen'de kadının adı bile yok. Kadın hakları adına hiçbir şey yok ve olmayacak. Ayaklanma süreçlerinde kadın görünmedi. Suriye'de durum farklı değil. Dini söylemlerle silahlı ayaklanmayı sürdüren farklı grupların içinde tek kadın bile yok. Bu grupların hakim olduğu bölgelerde kadınlar sokağı çıkamıyor, makyaj malzemeleri satılmıyor...'Arap Baharı' işte böyle bir şey. Mısır Cumhurbaşkanı Mursi 'günah' diye sarışın Clinton hariç kadınlarla tokalaşmıyor. 'Arap Baharı' ile iktidara gelen ideolojiler yarısı olmayan demokrasileri yerleştirmeye çalışıyorlar! ABD ise tam bir ikiyüzlülükle bunlara destek veriyor. Bir zamanlar 'Burkayı zorunlu kılan' Taliban'ı iktidara getirip sonra da 'Burkaya özgürlük' sloganıyla Afganistan'ı işgal ettiği gibi.
Tıpkı laik ideolojileri kendi
ülkelerinde yerleştirsin ve ABD'ye hizmet versinler diye Şah, Saddam, Mübarek, Bin Ali ve Kaddafi gibilerine destek verip sonra da bildik sonlarını hazırladığı gibi. Ama insanlar bu gerçeği anladığında iş işten geçmiş oluyor. Halklar ve ülkeler ise yanlışların yani ihanetin bedelini siyasal, ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak ağır ödüyor. Belki de bizim coğrafyanın kaderi böyledir. Çünkü ilkesizlik ve hainlik kontenjanı oldukça yüksek. Bunu da en iyi tespit eden ve buna göre herkese farklı reçete uygulayan ABD'dir. Nasıl olsa herkesin hastalığını çok iyi bilmektedir. Hasta olmayanları da kendisi hasta etmektedir. Sonrası ise çok kolay!
Hüsnü Mahalli




















