“Netanyahu özrü” Erdoğan hükümetinin ağır diplomatik hezimetidir

Rate this item
(0 votes)

Tarihin sonuna “sorumluluk doğurmayan özür”le başlarken

Tel Aviv'in, Erdoğan'a sorumsuzluk anlaşması imzalatıp kendini güvenceye almayı başarmasına “ümmetin zaferi” adı verilmesi hayli şaşırtıcıdır. Eğer Erdoğan ve Mavi Marmara'da hayatını kaybedenlerin yakınları İsrail'e “sorumlu tutulmama” güvencesini ilk gün verseydi Netanyahu özür dilemek için 3 yıl beklemezdi.

Tel Aviv, 2009 Mayıs'ında Akdeniz'de uluslararası sularda seyreden “Gazze filosu”ndan Mavi Marmara gemisine baskın düzenleme, gemide 9 Türkiye vatandaşını öldürme, gemiyi alıkoyma, gemideki yolcuları rehin alma, gemiye zarar verme ve özel eşyaları yağmalama gibi bir dizi suçtan sorumlulu tutulmamasına güvence veren anlaşma karşılığında Ankara'dan özür diledi.

Siyasi iktidarın sıkı kontrolü altındaki medya ile kapalı toplum haline getirilmiş Türkiye'de işitilmesine engel olunan gerçek durum şu:

Obama İsrail gezisi sırasında mesaj değeri yüksek bir teatral fotoğrafı kullanarak füze kalkanını teftiş ettiği sırada askeri konteynerde Erdoğan'ı telefonla aradı ve Netanyahu'nun Mavi Marmara baskınındaki hatalar nedeniyle özür dilemeye hazır olduğunu bildirdi. Bunun üzerine Netanyahu Erdoğan'ı aradı. Yarım saatlik konuşma boyunca “baskın kazası”nda yaşanan “operasyonel hatalar” nedeniyle Erdoğan'dan özür diledi ve hayatını kaybedenlerin yakınlarına tazminat ödemeyi kabul etti. Özürün Türkiye-İsrail ilişkilerini düzelteceğine olan umudunu ve mutluluğunu dile getirmeyi ihmal etmeden.

Netanyahu telefonda “kasdi olmayan trajik sonuçlar”dan üzüntü duyduğunu söyledi. Erdoğan da buna mukabil “öyleyse yargı sonucuna katlan” demek yerine özür anlaşmasını kabul ettiğini hemen o anda ifade ediverdi.

Medyatik kampanyanın doğrudan etkisi veya serpintilerinin dışında kalabilenler, yahut iktidar zehirlenmesine bağışık olanlar Netanyahu'nun özürünün neyi içerip neyi dışta bıraktığını görebiliyor:

1. Netanyahu, Mavi Marmara baskınından dolayı değil, “baskın kazası”nda yaşanan “operasyonel hatalar”dan özür diledi. Dolayısıyla uluslararası sularda seyreden bir gemiye baskın düzenleme hakkını meşrulaştırdı. Erdoğan da bu hakkı tanımış oldu.

2. Obama'nın formülüne göre İsrail “adem-i mesuliyet (sorumlu tutulmama)” anlaşması karşılığında özür diledi. Yani Netanyahu'nun özürünün hukuki ve siyasi hiçbir yaptırımı yok. Tel Aviv, özür dilemekle hiçbir yükümlülük altına girmiş olmadı. Hayatını kaybedenlerin yakınları kuru bir özür ve üç beş kuruş parayla yetinmek zorundalar. Erdoğan bu anlaşmayı fikirlerini bile sormadığı 9 aile adına kabul etti. Hal böyleyken Mavi Marmara'da hayatını kaybeden 9 kişinin yakınlarını da bağlayacak bir açıklama yapan IHH'nın başı, “Türkiye'nin onurlu duruşundan gurur duyduklarını” söyledi. IHH twitterda “ümmetin zaferi” kampanyası düzenledi.

3. “Adem-i mesuliyet (sorumlu tutulmama)” karşılığında Türkiye'den özür dileyip katledilen 9 kişinin ailelerine tazminat ödemeyi kabul eden İsrail'e Türkiye mahkemelerinde açılmış davalar bu durumda düşecek ve bundan sonra mağdurlar Tel Aviv aleyhinde dava açamayacaklar. Erdoğan'ın kabul ettiği “adem-i mesuliyet” anlaşması Türkiye hükümetin İsrail aleyhinde açılacak davalara izin vermemesini de kapsıyor.

4. Tel Aviv, uluslararası sularda komando timiyle baskın düzenleyip ateşli silahlarla gemideki yolcuları öldürme veya rehine almayı, güç kullanarak ve zorla gemiyi İsrail limanına götürmeyi, gemi yolcularını sorgulamayı, özel eşyalarına el koyup aramayı vs. hep “Gazze filosu” ve Mavi Marmara gemisinin Gazze'ye yardım götürme girişimini “terörist faaliyet” görmesine dayandırdı. Erdoğan'ın kabul ettiği “adem-i mesuliyet” anlaşması, İsrail'in bütün bu suçlardan yargılanmasının önünü kapatmasına ilaveten, Mavi Marmara ve “Gazze filosu”nun terörist faaliyette bulunduğu yolundaki İsrail iddiasına da en hafif deyimle sessiz kalmış oldu. Mavi Marmara dosyasının yerel ve uluslararası mahkemelerde sonuçlanmayacak olması, hukuki olmasa bile siyasi bakımdan Mavi Marmara girişiminin İsrail'in “terörist faaliyet” tanımıyla referans sistemine kaydedilmesine yolaçacaktır. Erdoğan ve onun iktidarına tâbi sivil toplum, hatta Mavi Marmara'da hayatını kaybeden 9 kişinin aileleri buna da itiraz etmedi.

Muhafazakar iktidarın etrafında halelenmiş medya ve sivil toplumdaki “İsrail özür diledi” şenliğinin yukarıda çerçevesini çizdiğimiz gerçek tabloyu bilmemekten kaynaklandığını düşünemiyoruz. Nitekim Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, Netanyahu-Erdoğan anlaşması üzerine twitter hesabında coşkuyla “bittin Esad” mesajını yazıverdi. Aydıntaşbaş'ın, Suriye'de hükümete karşı savaşan çokuluslu lejyonun Türkiye'deki sempatizanları olan vahhabi/selefi muhitlerin hissiyatına tercüman olduğunu kestirmek zor değil. Zaten en büyük sonucu Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi olan “özür”ün, iktidarın siyasetlerine tâbi, mûti, itaatkâr ve hizmetkâr muhafazakar kesimleri sevindirmesinin tek nedeni de Suriye krizine artık İsrail'le birlikte girişmeye imkan açılması olsa gerektir. Esad hükümetinin asıl desteği İsrail'den aldığı yolunda pek bir cılız fikirle kamuoyunu yanıltmayı deneyenler, bu komik izahın artık ayak bağı oluşturmasından da böylelikle kurtulmuş oldular.

Bazı sorularımız var:

- Netanyahu'nun Mavi Marmara baskınındaki “operasyonel hatalar”dan dolayı özür dilemesi İsrail'i muhafazakar iktidar ve onun sivil toplumu nezdinde meşrulaştıracak mı? Gemide hedef alınarak öldürülmüş 9 kişinin yakınları İsrail'le helalleşecek mi?

- Netanyahu'nun özürü Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesine yarayacakken ve bu normalleşmenin hayatını kaybeden 9 kişi için olumlu hiçbir sonucu yokken (tazminat olarak alınacak kan parası yeterli görülüyorsa bilemeyiz!) muhafazakar/islamcı muhitlerdeki sevincin sebebi nedir? İslamcılıktan bakiye kadavra İsrail'in nasıl diz çöktüğünü ve özür dilediğini anlatırken özür dilemekle neyin değiştiğini neden açıklamıyor? Türkiye ile ilişkilerini düzeltmiş bir İsrail'in Suriye'den başlayarak Lübnan ve İran'a saldırmada elinin rahatlaması mı bu kesimleri mutlu ediyor?

- Obama, Erdoğan iktidarına ve onun sivil toplumuna dönüp “alın özrünüzü ve kan paranızı, uzatmayın artık” demiyor mu? Artık uzatmamayı taahhüt etmiş Erdoğan'a itiraz yükseltmek bir yana bu durumla gurur duyan IHH'nın Mavi Marmara'nın temsilcisi olarak konuşması hayatını kaybeden 9 kişinin yakınlarınca onay görüyor mu?

- Netanyahu özür diledi diye Mavi Marmara'da yakınlarını kaybedenler özür ve tazminat karşılığında İsrail'e yerel mahkemede dava açmaktan neden vazgeçiyorlar? Netanyahu'nun özür ve tazminatının otomatik karşılığı neden dava açmaktan vazgeçmek oluyor? Erdoğan'ın anlaşmasının böyle olmasından dolayı mı? Öyleyse zafer bunun neresinde?

Erdoğan iktidarına ölümüne itaatkâr muhafazakar örgütlülük sadece eldeki iktidarı ve onun nimetlerini korumaya odaklandığından “İsrail özür diledi” hükmüyle yetinmemizi istiyor. Bu hükmün içeriğine bakmak, onu sorgulamak, ötesine geçmeye çalışmak makbul bulunmuyor.

Buna rağmen tekrarlayalım:

Netanyahu ile Erdoğan arasındaki “özür ve tazminat ama adem-i mesuliyet” anlaşması, İsrail'i Mavi Marmara'ya baskın, 9 kişiyi katletme, gemiye el koyma, içindekileri rehin alma, gemiye zarar verme, özel eşyaları yağmalama gibi bir dizi suçtan sorumlu tutmayan formüldür. Tel Aviv bu suçlardan mahkemeye verilmeyecek, varolan davalar da düşecektir.

Amiyane söylersek: Tel Aviv, “can ve kanın parası neyse verelim, siz de dava etmeyin” demektedir. “Adem-i mesuliyet” anlaşmasının manası budur. Ayrıca Erdoğan'ın kabul ettiği bu anlaşma, Mavi Marmara baskınının terör saldırısı sayılmasına da manidir. Çünkü anlaşmadaki tanımıyla Mavi Marmara baskınındaki can kayıpları “operasyonel hata” sayılarak saldırı meşrulaştırılmıştır. IHH'nın “gururluyuz” veya “ümmetin zaferi” adını verdiği şey, İsrail'in Mavi Marmara'ya yaptığı terör saldırısının Türkiye tarafından meşrulaştırılmasıdır.

Tel Aviv'in, Erdoğan'a sorumsuzluk anlaşması imzalatıp kendini güvenceye almayı başarmasına “ümmetin zaferi” adı verilmesi hayli şaşırtıcıdır. Eğer Erdoğan ve Mavi Marmara'da hayatını kaybedenlerin yakınları İsrail'e “sorumlu tutulmama” güvencesini ilk gün verseydi Netanyahu özür dilemek için 3 yıl beklemezdi. Tel Aviv bu süre boyunca Erdoğan'ın “sorumlu tutulma” talebi bulunduğunu sanıyordu. Mağdurlar yerel mahkemede dava açınca da bu varsayım pekişti. Bugün öyle olmadığı anlaşılınca (veya Erdoğan ve mağdur aileler talepten vazgeçince) Netanyahu özür dileyiverdi.

Yani Erdoğan ve onun sivil toplumu (IHH vs.) İsrail'i Mavi Marmara'yı hedef alan terör saldırısından sorumlu tutmayacaklarına söz verdiler, Tel Aviv de bir özür dilemenin ağzına yapışmayacağını kabul etti.

IHH'nın başının, ağır bir hezimet olan özür olayını “onurlu duruş”, “gururluyuz” gibi mültefit laflarla takdir etmesine bakılırsa Erdoğan-Netanyahu anlaşması kapsamında İsrail'in IHH'ya yönelik terör örgütü suçlamasından vazgeçmiş olduğu da anlaşılıyor.

Kesin olan şudur ki “Netanyahu özrü” Erdoğan hükümetinin ağır diplomatik hezimetidir.

IHH başta olmak üzere vahhabi/selefi muhitler ve iktidarın etrafında halelenmiş muhafazakar grup, kesim ve cemaatler Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesini kutluyor. Türkiye işte böyle bir ülke artık.

Erdoğana tâbi, mûti, itaatkâr, hizmetkâr medyatik kampanya “zafer” narası atarken sahtekarlık yaptığını biliyor. Ama işte Türkiye böyle bir yer artık.

Siyonist Şas partisinin manevi lideri Avodya Yusuf, “Mesih'in Obama döneminde zuhur etme ihtimali uzak değil” demiş. İmam Mehdi'nin zuhur alametleri bahsinde Ehl-i Beyt imamlarının beşincisi (şehadeti 733) İmam Muhammed Bâkır'dan nakledilen sahih ve kuvvetli rivayetteki bugünün net fotoğrafı, bilinen tarihin sonuna hızla yaklaştığımızı gösteriyor olabilir. Suriye ve Irak'ı parçalamayı ima eden “misak-ı milli” çağrısının sahibi Öcalan ile Erdoğan'ın mutabakatı ve ittifakının hemen ardından Erdoğan-Netanyahu anlaşmasının gelmesine Washington'dan yapılan coşkulu değerlendirmeler dikkat çekicidir.

Yeni sömürgecilik yurdundaki sevinç ve mutluluğun zirvede olduğu bir sırada İran lideri Seyyid Ali Hamenei'nin “İsrail bir hataya kalkışırsa Tel Aviv'i yerle bir ederiz” çıkışı, tarihin sonuna son noktayı koymayı uman İSrail ve müttefiklerinin keyfini kaçırmış olmalıdır.

yeninato.com

 

Kenan ÇAMURCU  * 24/03/2013  

 

Read 1752 times