Haset ve Kıskançlık -1
Değerli okurlarımızla neden bu konuyla başlamak gereksimi duydum bilmem ama konu gerçekten yaşamın bir parçası.
Çekememezlik, kıskançlık, hazmedememe gibi davranışların adıdır haset. Özellikle bir arada yaşayanların büyük sorunudur. Bir söz sahibi hasedi şöyle tanımlıyor; “Herhangi bir insanın şeref, ikbal, başarı, hatta sağlık, afiyet, zenginlik, eda, endam, güzellik, bilgi, zekâ, mutluluk gibi vasıfları ve mazhariyetler karşısında duyduğu hazımsızlık hissidir ” Uzmanlar ise değişik rekabet hisleriyle dışa vuran kıskançlık; hazımsızlıkla karşılık verme şeklinde ortaya çıkan çekememezlik olarak değerlendiriyor bu durumu.
Evet bir ferdin kendisinde olmasını istediği değişik vasıfların başkasında bulunması karşısında duyduğu bir iç rahatsızlık olan haset özellikle bizim toplumumuzu içten içe yıpratan büyük bir yaramızdır. Ne yazık bu yara özellikle bizim ülkemizde büyümüştür. Bu yara kangren haline gelmiştir. Artık bizimde bu hastalıktan kurtulmamızın tam zamanıdır. Bu hastalık bizi biz yapan değerleri elimizden aldığı gibi, içinde bulunduğumuz ortamdan kurtulmamızı, kabuğumuzu kırmamızı da engelliyor. Herkes kendi kendine bir karar almalı. Bu toplumla birlikte kendi iç dünyamızı da alt üst eden davranıştan bir an önce kurtulmalıyız. Komşusunun ağacının tuttuğu meyveden, yan taraftaki esnaf arkadaşının yaptığı satıştan, akrabasının aldığı arabadan, arkadaşının girdiği işten, meslektaşının elde ettiği başarıdan rahatsızlık duyanlar aslında kendi iç dünyalarında büyük buhranlar yaşıyorlar. Yapacağımız tek şey var hepimiz kendi kendimize oturup düşünüp bu rahatsız edici davranıştan kurtulmanın yollarını bulmalıyız.
Potansiyel kıskançlık duygusunun değişik terbiye yöntemleriyle kontrol altına alınması mümkündür. İnsan, his, şuur ve şuuraltı dünyalarıyla kendini iyi okuyup iyi değerlendirebilirse, iç derinliklerine inip içindeki o hoşgörüyü, temiz ve pak duyguları harekete geçirirse haset gibi zararlı duyguların ortaya çıkmasına fırsat vermeyebilir. İlk etapta Kur’an-ı Kerim ayetleriyle konuya girmek ve daha sonraki yazılarımızı hadislerle devam etmek istiyorum.
Allah’u Teala Kur’an-ı Kerim’de çeşitli ayetlerde hasedin çok tehlikeli ve beşer için istenmeyen bir duygu olduğunu beyan etmiştir.
Bakara suresi 90. Ayette Allah’u Teala şöyle buyurmakta: Ne kadar çirkindir o uğruna kendilerini sattıkları şey ki; Allah'ın kullarından dilediğine kendi lütuf ve kereminden vahiy indirmesine kafa tutarak, Allah ne indirdiyse hepsini inkâr ettiler. İşte bu yüzden de gazap üstüne gazaba uğradılar. Can yakıcı azap asıl kâfirler içindir.
Yine Bakara suresi 109. Ayette : Ehl-i kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki, sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etsinler: Hak kendilerine iyice belirdikten sonra bile sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan dolayı bunu yaparlar. Buna rağmen siz şimdi af ile, hoşgörüyle davranın tâ Allah emrini verinceye kadar. Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir.
Yine Bakara suresi 213. Ayette: İnsanlar tek bir ümmetti. Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili kitap indirdi ki, insanların, aralarında ihtilaf ettikleri şeyler hakkında hakem olsun. Bunda da sırf o kitap verilenler, kendilerine bunca deliller geldikten sonra tuttular, aralarındaki hırs ve kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah kendi izniyle, iman edenleri, onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri hakka, ulaştırdı. Allah, dilediğini doğru yola iletir.
Yine Ali İmran Suresi 19. Ayette: Doğrusu Allah katında din, İslâm'dır; o kitap verilenlerin anlaşmazlıkları ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki taşkınlık ve ihtirastan dolayıdır. Her kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse iyi bilsin ki, Allah hesabı çabuk görendir.
Yine Nisa Suresi 54. Ayette: Yoksa onlar, Allah'ın lütuf ve kereminden insanlara verdiği nimetleri kıskanıyorlar mı? Şüphesiz biz, İbrahim ailesine de kitap ve hikmeti vermiştik. Hem de onlara büyük bir mülk ve saltanat ihsan ettik.
Yine Nisa Suresi 128. Ayette: Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden, yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında, onlara bir günah yoktur. Sulh hep hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve geçimsizlikten sakınırsanız, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Yine Fetih Suresi 15. Ayette: Siz ganimetleri almak için gittiğinizde geri kalanlar: "Bırakın biz de arkanıza düşelim." diyeceklerdir. Onlar, Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: Siz bizimle gelemeyeceksiniz. Allah daha önce böyle buyurmuştur. Onlar size: "Bizi kıskanıyorsunuz." diyeceklerdir. Bilakis onlar, pek az anlayan kimselerdir.
Allah, haset denilen hastalıktan nefsimizi ve neslimizi korusun. Allah’ın bir kuluna ihsan ettiği nimeti çekememekten kalbimizi arî ve beri kılsın.
Devam edecek…
Haydar Ali KORKMAZ