“Bölgedeki esas hedef, Şia’yı mücrimleştirerek İran devriminin gücünü yok etmektir”

Rate this item
(0 votes)

Lübnan’ın önde gelen Sünni alimlerinden Şeyh Mahir Hammud Cuma hutbesinde İslam’ı düşünsel ve eylemsel boyutta doğru anlamış olan, ancak siyasete sıra gelince hataya düşen “orta yollu İslamcı”lara işaret ederek” bu kimselerin siyasi hataları onları öyle bir noktaya taşıyor ki, Şimon Peres’le dost olabiliyor, Ca’ca’yı cumhurbaşkanı adayı olarak destekleyebiliyorlar. İşte tüm bunlar, insanların güvenlerinin yok olmasına ve sonuç olarak geleceğe yönelik umutlarının çürümesine yol açıyor” dedi.

Lübnan’ın önde gelen Sünni alimlerinden Şeyh Mahir Hammud cuma hutbesinde İslam’ı düşünsel ve eylemsel boyutta doğru anlamış olan, ancak siyasete sıra gelince hataya düşen “orta yollu İslamcı”lara işaret ederek “Bu kimselerin siyasi hataları onları öyle bir noktaya taşıyor ki, Şimon Peres’le dost olabiliyor, Ca’ca’yı cumhurbaşkanı adayı olarak destekleyebiliyorlar. İşte tüm bunlar, insanların güvenlerinin yok olmasına ve sonuç olarak geleceğe yönelik umutlarının çürümesine yol açıyor” dedi.

 

Hutbenin tamamı şu şekilde:

IŞİD, Irak ve Suriye’de İslam devleti kurmak istediğini iddia ediyor. Fakat hedeflerine giderken kullandıkları yöntem öldürmekten öteye geçmiyor. Tarihte bu derecede yalana ve teröre dayanan başka bir fikir görülmemiştir. Üstelik Batı dünyası ve zengin Arap ülkeleri de bu terörü destekliyorlar. Bu ülkeler basında eleştirel söylemleriyle ön plana çıkmakla beraber gerçekte lojistik destek sağlıyor. Nitekim son olarak Amerika’dan bu şekilde bir yardım gönderildi. Ama Amerika bunu orada bulunan orta yollu gruplara yardım için gönderdiğini iddia ederek konuyu geçiştirdi.

Biz Amerika’nın ve diğer ülkelerin yalanlarını reddediyoruz. Yine biz Amerika’nın emirlerini yerine getirip ümmetin malını gasp eden, üstelik sahip oldukları mal varlıklarını eğlenmek için çarçur eden yöneticilere karşı duruyoruz. Ve yine biz ümmeti ve İslam’ı aşama aşama yok etmek için var gücünü harcayan laik zihniyete de karşı geliyoruz.

Diğer yanda, İslam’ı düşünsel ve eylemsel boyutta doğru anlamış olan, ancak siyasete sıra gelince hataya düşen “orta yollu İslamcı”lardan da söz etmek gerekiyor. Bu kimselerin siyasi hataları onları öyle bir noktaya taşıyor ki, Şimon Peres’le dost olabiliyor, Ca’ca’yı cumhurbaşkanı adayı olarak destekleyebiliyorlar. İşte tüm bunlar, insanların güvenlerinin yok olmasına ve sonuç olarak geleceğe yönelik umutlarının çürümesine yol açıyor.

Bir başka tarafta ise İslam devrimi duruyor. Ümmete sahip çıkan, Filistin davasını ve direnişini zihinlerimizde yeniden canlandıran ve sayesinde 70 yıldır Arap devletlerinin başarılı olamadığı zaferlerle Filistin’in dimdik durmasını sağlayan bir devrim… Ama devrim de mezhepçilik ve ırkçılık fitnesinin kıskacında çepeçevre kuşatılıyor. Doğrusu sağlam düşünceye sahip olanlar elbette ki bu planın karşısında durabiliyorlar. Fakat asıl amaç elbette ki Şia’yı bölgede bir numaralı düşman haline getirerek devrimin gücünü yok etmek… Nitekim İsrail de şu an devrime düşmanlık hususunda başı çekiyor.

Vahhabi zihniyetin komplolarını, Amerika’nın sömürüsünü, IŞİD ve tekfircilerin ayrılıkçı yaklaşımlarını görmezden gelerek; ayrıca Şia’nın askeri ve siyasi anlamda ümmet çapında kazandığı zaferlere rağmen, şunu her zaman söyledik: “İlmi bir bakış açısıyla yorumladığımızda Ehli Sünnet’in fıkhı ve tarihinden daha iyi başka bir alternatifinin olması mümkün değildir.”

Ancak Şia’nın yürütmekte olduğu çalışmaların bazı sonuçları elde etmek gayesiyle ortaya konulduğunun bilincinde olmak gerekmektedir. Elde etmek istediği sonuçlardan biri, “Biz, azınlık da olsak, yalanlardan ve ithamlardan uzak bir şekilde bir araya gelip ümmet olmayı başardık. Neden kalabalık bir ümmet haline gelemiyoruz” diyen bir ümmeti güçlendirmek ve öne taşımaktır. Diğer bir ihtimal olarak, bu çalışma en azından “tek bir ümmet” kapsamına dahil olarak “büyük ümmet”in oluşumuna katkı sağlar. Neticede bugün İslam dünyasının içerisinde bulunduğu karanlıklardan kurtulmasına ve İslam adıyla yapılan hataların, mezhepçilik hastalığının önünün alınmasına katkı sağlamayı hedeflemektedir.

Lübnan’da ve İslam dünyasında yaşanan son olayları değerlendirirken Yusuf Suresi 110. Ayeti hatırlamakta fayda görüyorum: “Elçiler, umutlarını kesip, kendilerinin gerçekten yalanlandıklarını sandıklarında onlara yardımımız geldi.”

 

Tüm bu karanlık ortam aydınlığın habercisi midir? Allah’ın izniyle bu gerçekleşecektir.

Read 1826 times