Hz.İmâm Ali'nin Fazilet ve Manevi Makam Okyanusundan Katreler

Rate this item
(4 votes)
Hz.İmâm Ali'nin Fazilet ve Manevi Makam Okyanusundan Katreler

Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakledilmiştir: "Ben güneş gibiyim, Ali ay ve Ehlibeyt'im yıldızlar gibi; onlardan hangisine uyarsanız, hidâyet bulursunuz."
 
İlk Yaratılışının Nuru

●İmâm Rıza (a.s) kanalıyla babalarından şöyle nakledilmiştir; Hz. Resulullah (s.a.a. ) buyurdu:
"Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık."[1]
● İbn Abbâs'tan rivâyet edilmiştir; Resulullah'ın (s.a.a) Hz. Ali'ye (a.s) şöyle buyurduğunu duydum:
"Ben ve sen, Allah-u Teâlâ'nın nurundan yaratıldık!"[2]
● Selmân-ı Fârisî'den nakledilmiştir; Habib'im Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum:
"Adem yaratılmadan 14 bin yıl önce, ben ve Ali, Allah (azze ve celle)'nin huzurunda bir nur idik. Allah Adem'i yarattığında, o nuru Allah ikiye böldü; onun bir parçası ben, diğer parçası ise Ali'dir."[3]
●Resulullah (s.a.a): "Cebrâîl bana gelerek dedi ki: 'Ey Muhammed, sana sırâttan neyle geçebileceğini müjdeleyeyim mi? Ben 'Evet' dediğimde, şöyle dedi: 'Sen, Allah'ın nuru ile geçeceksin; Ali de senin nurun ile geçecek; senin nurun Allah'ın nurundandır; ümmetin de Ali'nin nuru ile geçecektir; Ali'nin nuru da senin nurundandır. Allah bir kimse için Ali'nin nurundan bir nasip karar kılmazsa, onun nuru olmaz."[4]
●Senetli bir şekilde Ali b. Ebî Tâlib'ten (a.s) Resulullah'ın (s.a.a.) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
"Ya Ali, insanlar farklı ağaçlardan yaratılmışlardır; ben ve sen ise bir ağaçtan yaratıldık. Ben o ağacın kökü , sen onun gövdesi, Hasan ve Hüseyin ise onun dallarıdır; Şîalarımız ise onun yaprakları. O hâlde kim o ağacın dallarından birisine tutunursa, Allah onu cennete götürür."[5] 

 
Üstünlük ve Meziyetleri

●Senetli bir şekilde İmâm Cafer-i Sâdık'tan (a.s) şöyle nakledilmiştir:
"Resulullah (s.a.a), kendi eliyle Ali'nin (a.s) başına sarık sardı. Onun bir ucunu ön tarafından sarkıttı; diğer tarafını ise dört parmak kısa olarak arkasından sarkıttı. Sonra 'Arkanı dön' dedi; o da arkasını döndü. Daha sonra 'Önünü dön' buyurdu; o da önünü döndü. Bunun üzerine şöyle buyurdu: 'Meleklerin tacı böyledir."[6]
● Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakledilmiştir: "Ben güneş gibiyim, Ali ay ve Ehlibeyt'im yıldızlar gibi; onlardan hangisine uyarsanız, hidâyet bulursunuz."[7]
●Resulullah (s.a.a): " Allah indinde ümmetimin en üstünü Ali'dir."[8]
●Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakledilmiştir:
"Allah katında insanların en üstün meziyete sahip olanı Ali'dir."[9]
● Ebû Basîr, İmâm Muhammed Bâkır'dan (a.s) şöyle rivâyet etmiştir:
"Emirü'l-Müminin (a.s) bir gece, geceden bir müddet geçtikten sonra dışarıya çıktı; o şöyle diyordu: 'Gürültülü ve karanlık bir gecedir; İmâmınız üzerinde Adem'in gömleği, parmağında Süleyman'ın yüzüğü ve Musâ'nın asası olduğu hâlde size doğru çıkmıştır!"[10]
● Resulullah (s.a.a): "Ali, benim hüzün ve kederimi gideren kimsedir."[11]
● Resulullah (s.a.a): "Ali, temiz İmâmların babasıdır."[12]
●Resulullah (s.a.a): "Ali, havuz başında benim halifem olacaktır."[13]
●Resulullah (s.a.a): "Ali, benimle ölüm anında en son konuşacak kimsedir."[14]
● Resulullah (s.a.a), Hz. Ali'ye (a.s) hitaben: "Ben seni, kendimle ümmetim arasında açık bir alamet ve nişane kıldım."[15]
●Resulullah (s.a.a): "Ali, benim ilmimin kapısı ve gönderildiğim şeyleri benden sonra ümmetime açıklayacak kimsedir; ona muhabbet beslemek iman, düşmanlığı nifaktır; ona bakmak merhamet ve onun sevgisi ibâdettir."[15]
● Resulullah (s.a.a): "Ali, yaratıkların en değerlisi ve Allah'ın Resulü'ne en aziz olanıdır."[16]
●Resulullah (s.a.a): "Ali, yaratıkların Peygamber'e en yakın olanıdır."[17]
● Resulullah (s.a.a): "Ali, insanların en takvalısıdır."[18]
● Resulullah (s.a.a): "Ali, havuz başında bana ilk kavuşacak kimsedir."[19]
●Resulullah (s.a.a): "Ali, Kıyâmet günü Allah'ın hücceti ve delili olacaktır."[20]
● Senetli bir şekilde Câbir b. Abdullah kanalıyla Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakledilmiştir:
"Ben ve Ali bir ağaçtanız, diğer insanlar ise farklı ağaçlardan."[21]
● Resulullah'ın (s.a.a) Hz. Ali (a.s) 'a hitaben şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
"Sen, benden sonra ümmetimin ihtilaf ettiği konuları onlara açıklayacaksın."[22]
● Hz. Resulullah (s.a.a): "Ben ve Ali, Allah'ın kulları üzerindeki hüccetleriyiz."[23]
●Hz.Resulullah (s.a.a), Hz. Ali'ye (a.s) hitaben: "Allah, Resulü ve Cibril senden razıdırlar."[24]
●Ebû Saîd-i Hudrî Hz.Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
"Ali bendendir, ben de ondan." Bunun üzerine Cebrâîl (a.s) "Ben de sizdenim" dedi."[25]
●Şa'bî, Hz. Ali'den (a.s), o da Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakletmiştir; Resulullah (s.a.a) bana buyurdu ki:
"Müslümanların efendisine ve muttakilerin İmâmına merhabalar olsun!" Hz. Ali'ye (a.s) 'Bunun karşılığında senin şükrün nasıl oldu?' diye sorduklarında şu cevabı verdi: 'Bana böyle bir bağışta bulunduğu için Allah'a hamd ettim ve bana böyle bir öncelik tanıdığı için ondan şükür diledim ve bana yaptığı bağışını artırmasını istedim."[26]
● Senetli bir şekilde Hz. Ali'den (a.s) şöyle nakledilmiştir; Resulullah (s.a.a) bana buyurdu ki:
"Ey Ali, ben kendim için sevdiğim şeyi, senin içinde seviyorum ve kendim için sevmediğim şeyi, senin için de sevmiyorum."[27]
●Hz.Resulullah (s.a.a): "İnsanlar içerisinden (Kevser) havuzu başına ilk gelen kimse ve onların ilk Müslüman olanı Ali b. Ebî Tâlib'dir."[28]
●Senetli bir şekilde Hz. Ali'nin (a.s), Resulullah'tan (s.a.a) şöyle naklettiği rivâyet edilmiştir:
"Ehlibeyt'imin bana en sevimlisi ve kendimden sonraya bıraktığım en üstün kimse, Ali b. Ebî Tâlib'dir."[29]
●Yine senetli bir şekilde, Resulullah'ın (s.a.a) Hz. Ali'ye (a.s) hitaben şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
"Ey Ali, sen ümmetimin fazilet açısından en üstünü Müslüman olmada en önce davrananı, en çok ilme sahip olanı, en çok tahammül sahibi ve sabırlı olanı, en şecaatli kalbe sahip olanı ve en açık elli olanısın."[30]
●Hz.İmâm Sâdık (a.s), Hz.İmâm Muhammed Bâkır (a.s) 'dan, o da Câbir'den şöyle nakletmiştir:
"Ben ve Abbâs Resulullah'ın (s.a.a) yanında oturuyorduk; o sırada Hz. Ali (a.s) içeri girip selâm verdi. Peygamber (s.a.a) selâmının cevabını verdi ve kalkıp onu kucakladı ve iki gözünün arasından öptü ve sağ tarafına oturttu. Abbâs 'Ya Resulullah dedi, onu seviyor musun?' Resulullah (s.a.a) ona şu cevabı verdi: 'Ey amca Allah'a andolsun ki Allah O'nu benden daha çok seviyor. Allah (azze ve celle) her Peygamberin neslini onun sulbünde karar kılmıştır. Ama benim neslimi Ali'nin sulbünde karar kılmıştır."[31]
 
 
Bazı Özel Hasletleri
 
●Hz. Resulullah'ın (s.a.a), Hz. Ali'nin (a.s) iki omzunun arasına vurarak ona şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:
"Ya Ali, senin yedi haslet ve özelliğin vardır ki Kıyâmet günü kimse onlar hakkında seninle boy ölçüşemez: Sen müminlerden Allah'a ilk iman eden kimsesin; Allah'ın ahdine en Sâdık kalan kimsesin; Allah'ın işinde en sağlam duran kimsesin; emrin altında olan raiyete en çok şefkatli ve merhametli olansın; hakları bölüştürmede en adil davranansın; (İslam'ın) yargı hükümlerini en çok bilensin ve Kıyâmet gününde en çok meziyete sahip olan, yine sensin."[32]
● Hz.Resulullah (s.a.a): "Allah bana beş haslet verdiği gibi, Ali'ye de beş haslet vermiştir: 'Bana kapsamlı söz vermiş Ali'ye de kapsamlı ilim; beni peygamber kılmıştır O'nu da vasî; bana Kevser'i vermiştir, O'na da Selsebîl'i; bana vahyi vermiştir, O'na da ilhamı; beni miraca götürmüştür, O'na da göklerin kapılarını ve perdelerini açmıştır!"[33]
●Hz. Resulullah (s.a.a), Hz.Ali'ye (a.s) hitaben şöyle buyurdu :
"Ey Ali, ben de dahil kimseye verilmeyen üç özellik sana verilmiştir. Sana benim gibi kayınpeder verilmiştir; ama bana kendim gibi bir kayınpeder verilmemiştir. Sana kızım gibi 'sıddıka' eş olarak verilmiştir; ama bana onun gibi bir eş verilmemiştir. Sulbünden Hasan ve Hüseyin gibi iki evlat sana verilmiştir; ama benim sulbümden bana onlar gibi evlat verilmemiştir. Ne var ki siz bendensiniz, ben de sizden."[34]
● Hz. Ali'nin (a.s) şöyle buyurduğu rivâyet edilir:
"Benim Resulullah (s.a.a) indinde öyle bir yerim ve derecem vardı ki, mahlukattan, başka hiçbir kimse böyle bir makama sahip değildi. Ben her seher vakti onun yanına varır 'Esselâmu aleyke ya Nebiyyallah' diye seslenirdim. Eğer Resulullah (s.a.a), öksürseydi, geri dönerdim; aksi takdirde içeri girerdim."[35]
●İbn Ebî Leylâ Gıfârî, Resulullah'tan (s.a.a) şöyle duyduğunu rivâyet etmiştir:
"Benden sonra bir fitne çıkacaktır; bu olduğunda Ali b. Ebî Tâlib'den ayrılmayın; o, Kıyâmet günü beni ilk görecek ve benimle ilk müsafaha edecek kimsedir; o yüce semâda benimle birlikte olacaktır; O'dur hakla batılın arasını ayıran Faruk!"[36]
●Hz. Ali'den (a.s) Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Ali, Müminlerin reisi, mal ve servet ise münafıkların reisidir (söz sahibi)."[37]
●Hz.Resulullah (s.a.a): "Ali, Resulullah'ın itretinden (Ehlibeyt'inden)dir."[38]
●Hz. Resulullah (s.a.a): "Ali, Resulullah'ın âilesinin en iyisidir."[39]
●Hz.Resulullah (s.a.a): "Ali, kardeşlerimin en iyisidir."[40]
● Hz. Ali'den (a.s) şöyle nakledilmiştir: "(Hayber savaşında) Resulullah'ın (s.a.a) gözüme ağzının suyunu sürdüğü günden beridir asla göz ağrısı çekmedim."[41]
● Hz.Resulullah (s.a.a): "Ali, benim eminimdir (güvendiğim kimsedir)."[42]
●Hz.Resulullah (s.a.a): "Ali, insanlar arasından, Allah'ın ahdine en çok vefa eden-sâdık kalan kimsedir."[43]
●İmâm Rızâ'dan (a.s) Resulullah'ın (s.a.a) Hz. Ali'ye (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Sen, Haşimoğullarının yıldızısın."[44]
 
Peygamberler'e Benzerliği 

● Beyhakî ile Allah Resulü'nden (s.a.a.) şöyle nakletmiştir; buyurdu:
"Kim Adem'e ilmi açısından, Nûh'a takvası açısından, İbrahim'e tahammül ve sabrı açısından, Musâ'ya heybeti açısından ve İsâ'ya ibâdeti açısından bakmak isterse, Ali b. Ebî Tâlib'e baksın."[45]
●İbn Abbâs Hz. Resulullah'tan (s.a.a), şöyle rivâyet etmiştir; buyurdu:
"Kim İbrahim'e hilim ve tahammülü açısından, Nûh'a hükmü açısından, Yusuf'a güzelliği açısından bakmak isterse Ali b. Ebî Tâlib'e baksın."[46]
●Yine şöyle rivâyet edilmiştir; Resulullah (s.a.a), bir gün Ali b. Ebî Tâlib'e bakarak, etrafında ashabı bulunduğu bir hâlde şöyle buyurdu:
"Kim Yusuf'un güzelliğini, İbrâhim'in cömertliğini, Süleymân'ın ihtişamını ve Davûd'un kuvvetini görmek istiyorsa, şuna (Ali'ye) baksın."[47]
 
Meleklere Yakınlık ve Üstünlüğü 
 
Abbâs Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakleder:
"Melekler yedi yıl bana ve Ali'ye salât (ve selâm) etmiştir. 'Bunun sebebi nedir?' diye sorulduğunda, şöyle buyurdu 'Çünkü benimle birlikte ( henüz Müslüman olmuş O'ndan) başka bir erkek yoktu da ondan!"[48]
●Hz.Resulullah (s.a.a): "Ali, mukarrep meleklerin kardeşidir."[49]
●Senetli bir şekilde Hz. Ali'den (a.s) şöyle nakledilmiştir: "Resulullah (s.a.a), siz ikiniz her inatçı kâfiri cehenneme atın' âyetinin tefsirinde şöyle buyurdu:
"Allah-u Tebâreke ve Teâlâ Kıyâmet günü insanları bir araya topladığında, ben ve sen ey Ali arşın sağ tarafında yer alacağız Allah bana ve sana şöyle hitap edecektir: 'Siz ikiniz kalkın ve size buğz eden, size muhalefet eden ve sizi yalanlayanları cehennem ateşine atın."[50]
● Senetli bir rivâyette Abdüsselâm b. Sâlihi'l-Hire-vî, İmâm Ali b. Musâ Rızâ'dan (a.s.), o da babalarından, onlar da Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakletmişlerdir; buyurdu:
"Allah benden daha üstün ve indinde benden daha değerli bir yaratık yaratmamıştır."
Ali (a.s.) dedi ki: "Ya Resulullah, sen mi daha üstünsün Cebrâîl mi?" Buyurdu ki:
"Ey Ali, şüphesiz Allah Tebâreke ve Teâlâ, mürsel peygamberlerini, mukarrep meleklerine üstün kılmıştır. Beni de bütün Peygamberlere ve resullere üstün kılmıştır. Üstünlük benden sonra sana ve senden sonraki İmâmlara aittir. Hiç şüphesiz melekler, bizim ve sevenlerimizin hizmetçileridir. Ey Ali Arş'ı taşıyan melekler ve etrafındakiler, Rab'lerinin hamdıyla tesbih eder ve bizim velâyetimize iman edenlere mağfiret dilerler. Ey Ali, biz olmasaydık, Allah ne Ademi yaratırdı ne de Havva'yı, ne cenneti yaratırdı ne de cehennemi, ne göğü yaratırdı ne de yeri. Biz meleklerden nasıl üstün olmayız, oysa biz tevhit konusunda, Rabb'imizi tanıma ve ona tespih, takdis ve tehlil etme hususunda onlardan öne geçtik…"[51]


Kıyametteki Makâmı 
 
●Hz. Resulullah (s.a.a): "Kıyâmet günü insanlar amelleriyle (mahşere) geleceklerdir; o gün ancak amellerini benim ve Ali b. Ebî Tâlib'in kabul ettiği kimseler, amellerinden faydalanabileceklerdir!"[52]
● Resulullah (s.a.a): "Ali, Kıyâmet gününde benim havuzumun sahibi olacaktır."[53]
●Senetli olarak İmâm Cafer-i Sâdık'ın (a.s.) babasından, onun da babalarından şöyle naklettiği rivâyet edilmiştir; Hz.Resulullah (s.a.a) buyurdu:
"Hiç şüphesiz Allah-u Tebâreke ve Teâlâ, Kıyâmet günü insanları bir araya getirdiğinde, bana 'Makâm-ı Mahmûd' vaadinde bulunmuştur. Ve o mutlaka bana verdiği vaadinde vefa edecektir. Kıyâmet günü olduğunda, bin dereceli bir minber kurulacaktır ki, sizin şu basamaklarınıza benzemez. Ben o minberden yukarı çıkıp en yüksek mertebesinde yer alacağım. O sırada Cebrâîl 'Hamd Sancağı'nı getirip benim elime bırakacak ve şöyle diyecektir: 'Ey Muhammed, bu Allah'ın sana vaat ettiği 'Makâm-ı Mahmûd'dur.' Ben Ali'ye 'Çık yukarı' diyeceğim. Onun yeri benden bir derece aşağıda olacaktır. (Çıkıp yerini aldığında) ben 'Hamd Sancağı'nı onun eline vereceğim. Ardından cennetle görevli Rıdvan meleği, cennetin anahtarlarını getirip şöyle diyecektir: 'Ey Muhammed, bu Allah'ın sana vaat ettiği 'Makâm-ı Mahmûd'dur.' Sonra anahtarları benim elime verecektir; ben de onları Ali'nin kucağına bırakacağım. Bu sefer cehennemle görevli Mâlik isimli melek gelip de şöyle diyecek: 'Ey Muhammed, bu Allah'ın sana vaat ettiği 'Makâm-ı Mahmûd'dur; bunlar da cehennemin anahtarlarıdır. Al ve kendi düşmanlarını, zürriyetinin ve ümmetinin düşmanlarını cehenneme dahil eyle."[54]
●Hz. Resulullah (s.a.a): "Ali, dünyada saadetli, ahirette ise sâlihlerden olacaktır."[55]
●Senetli bir hadiste Enes b. Mâlik'ten şöyle nakledilmiştir: "Resulullah (s.a.a) beni, Ebû Berze Eslemî'nin peşine gönderdi. (Huzuruna geldiğinde) ben de duyduğum hâlde ona şöyle buyurdu:
"Ey Ebâ Berze, Rabb'im Ali b. Ebî Tâlib hakkında bana bir söz vermiş ve buyurmuştur ki: Ali hidâyet sancağı ve iman meşalesidir; o benim velilerimin İmâmı ve bana itâat edenlerin hepsinin nurudur. Ey Ebâ Berze, Ali b. Ebî Tâlib Kıyâmet gününde havuz başında benimle birlikte olacak; benim sancağımı taşıyacak ve benimle birlikte olup Rabb'imin cennet hazinelerini anahtarlarını elinde bulunduracaktır."[56]
●Zeyd b. Ali, babası İmâm Zeynü'l-Âbidin'den (a.s), o da babasından, o da Hz. Ali'den (a.s) şöyle rivâyet etmişlerdir; Hz. Ali (a.s) buyurdu:
"Ben, Resulullah'tan (s.a.a) on özelliğe sahibim ki güneşin üzerine doğup battığı her şeyi, onların bir tanesine bile değişmem: Resulullah (s.a.a) bana buyurdu ki: 'Sen benim dünyada da kardeşimsin, ahirette de; Kıyâmet günü bana en yakın duracak kimsesin; cennette benim evim senin evinin karşısında olacak, Allah yolunda kardeş olan iki kimsenin evi gibi. Sen velîsin; sen vezirsin; sen vasîsin; ailem üzerinde, malım üzerinde ve Müslümanlar üzerinde ben yokken halifesin. Sen benim, hem dünyada, hem de ahirette sancaktarımsın. Senin dostun, benim dostumdur; benim dostum Allah'ın dostudur. Senin düşmanın, benim düşmanımdır; benim düşmanım Allah-u Teâlâ'nın düşmanıdır.' Ben de anahtarları alıp Ali'nin kucağına bırakacağım. Cehennem ve cennet, o gün yeni bir gelinin kocasını dinleyip itâat etmesinden daha çok beni ve Ali'yi dinleyip itâat edecektir! Allah-u Tebâreke ve Teâlâ da 'Siz ikiniz her inatçı kâfiri cehenneme atın' buyurduğunda da 'Ey Muhammed ve ey Ali, düşmanlarınızı ateşe atın' demek istiyor. Sonra ben ayağa kalkıp Allah'a hamd-u senâ edeceğim; öyle ki benden önce kimse öylesini etmemiştir. Sonra mukarrep meleklere senâ edeceğim; sonra peygamberler ve resullere…"[57]
● Ömer b. Hattâp'tan , Resulullah'ın (s.a.a.) Hz. Ali'ye şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: "Ya Ali, elin benim elimde olacaktır; Kıyâmet günü ben nere girersem, sen de gireceksin."[58]
 
Kaynaklar :
[1]- Uyûn-u Ahbâr-ir Rızâ, c.2, s.58, El-Emâlî (Şeyh Sadûk), s.196, Gâyetü'l-Merâm, s.29.
[2]- İhkâkü'l-Hak, c.5, s.254.
[3]- İhkâkü'l-Hak, c.5, s.243, İrşâdü'l-Kulûb, s.210 (az farkla).
[4]- Ferâtü'l-Kûfî Tefsiri, s.104.
[5]- Uyûn-u Ahbâr-ir Rızâ, c.2, 73.
[6]- Bihârü'l-Envâr, c.42, s.69, El-Gadîr, c.1, s.291 (az farkla).
[7]- Evâl'il-Liâlî, c.4, s.86.
[8]-İhkâkü'l-Hak, c.15, s.604, El-Müsterşed, s.278, İsbâtü'l-Hüdât, c.2, s.278 (az farkla).
[9]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.383.
[10]- Bihârü'l-Envâr, c.14, s.81, El-Kâfî, c.1, s.231.
[11]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.174.
[12]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.586.
[13]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.15, s.219.
[14]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.404.
[15]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.606.
[16]- Yenâbîü'l-Mevedde, s.235.
[17]- İhkâkü'l-Hak, c.15, 562.
[18]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.406.
[19]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.408.
[20]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.421.
[21]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.175.
[22]- Kenzü'l-Ummâl, Hadis: 32943.
[23]- El-Mecruhîn, c.1, s.380.
[24]- İrşâdü'l-Kulûb, s.236, Keşfü'l-Ğumme, c.1, s.161, Târih-i Bağdat, c.2, s.88 (az farkla).
[25]- İhkâkü'l-Hak, c.6, s.83, Kenzü'l-Ummâl, c.13, s.107 (az farkla).
[26]- El-Emâlî (Şeyh Tûsî), c.1, s.344, İhkâkü'l-Hak, c.5, s.287 (az farkla).
[27]- Hilyetü'l-Evliyâ, c.1, s.106, El-İmâm Ali b. Ebî Tâlib, c.2, s.440, Câmiü'l-Ehâdis (Suyûtî), c.c.16, s.275, Keşfü'l-Yâkîn, s.471 (az farkla).
[28]- İhkâkü'l-Hak, c.6, s.556, Fezâilü'l-Hamse, c.2, s.183, Ferâidü's-Simtayn, c.1, s.216, Uyûn-u Ahbâr-ir Rızâ, c.2, s.68 (az farkla).
[29]- Yenâbîü'l-Mevedde, s.61.
[30]- El-Emâlî (Şeyh Sadûk), s.385., Gâyetu'l-Merâm, s.454, Bihârü'l-Envâr, c.38, s.16.
[31]- El-Emâlî (Şeyh Sadûk), s.48, Yenâbîü'l-Mevedde, s.64, Bihârü'l-Envâr, c.38, s.90, İsbâtü'l-Hüdât, c.2, s.49 (az farkla).
[32]- İhkâkü'l-Hak, c.7, s.5.
[33]- Hilyetü'l-Evliyâ, c.1, s.106.
[34]- Ravzatü'l-Vâizîn, c.1, s.109, Envârü'l-Hidâye, s.133.
[35]- İhkâkü'l-Hak, c.4, s.444, Menâkıb-u Âl-i Ebî Tâlib, c.3, s.262 (az farkla).
[36]- Hasâis-u Emiri'l-Mümin (Nesâî), s.112.
[37]- Bihârü'l-Envâr, c.c.38, s.36, İsbâtü'l-Hüdât, c.2, s.218 (az farkla).
[38]- Bihârü'l-Envâr, c.40, s.45, El-Gadîr, c.8, s.89, Keşfü'l-Yakîn, s.172.
[39]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.561.
[40]- İhkâkü'l-Hak, c.15, 255.
[41]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.561.
[42]- Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c.1, s.125.
[43]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.560.
[44]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.387.
[45]- Bihârü'l-Envâr, c.24, s.82.
[46]- Keşfü'l-Ğumme, c.1, s.79, Ravzatü'l-Vâizîn, c.1, s.85, Bihârü'l-Envâr, c.40, s.77, İ'lâmü'l-Verâ, s.185, Et-Terâif, s.19 (az farkla), Ebû'l-Futûh Tefsiri, c.11, s.9 (az farkla).
[47]- Keşfü'l-Ğumme, c.1, s.114, El-Mehecctü'l-Beyzâ, c.4, s.192, Bihârü'l-Envâr, c.39, s.39.
[48]- Zehâirü'l-Ukbâ, s.94.
[49]- Ravzatü'l-Vâizîn, c.1 s.128.
[50]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.434.
[51]- Ferâtü'l-Kûfî Tefsiri, s.166.
[44]- Kemâlü'd-Din, s.254, Meheccetü'l-Beyzâ, c.1, s.226 (özetlenmiş olarak).
[52]- İhkâkü'l-Hak, c.7, s.132.
[53]- İhkâkü'l-Hak, c.4, s.270.
[54]- Ferâtü'l-Kûfî Tefsiri, s.167.
[55]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.524.
[56]- Târih-i Bağdat, c.14, s.102.
[57]- Teysîrü'l-Metâlib, s.65.
[58]- İhkâkü'l-Hak, c.6, s.499.
 
Murteza Akbulut 

Read 6742 times